brüt asgari ücretin içinden dahi her ay 358 lira sigorta kesintisi yapan, buna rağmen eczanede tekrar para ödeten devletin, sağlık kuruluşlarından randevu almaya kalkınca haftalar sonraya randevu denk getirilebilen, halkın büyük bir çoğunluğu tarafından “ilgilenmiyorlar” şeklinde sitem edilen sistemdir.
yüzlerce lira sigorta kesintisi yap, her türlü tüketimde kdv, ötv, ötv’nin kdv’si gibi bel büken vergilendirmeler uygula. insan tüm bunlardan sonra bir sağlık problemi yaşayınca nitelikli bir şeyle karşılaşmayı bekliyor lakin yok, 2 hafta sonraya rutin muayene randevusu, teşhis konulsun, bir 2 hafta sonraya da tedavi için randevu verilsin.
beklentilerin en ilkel şekilde belirlendiği seviyedir.
öyle ki ülkenin medeniyet seviyesi; yerlere çöp atmamak, yayalara yol vermek, sokak hayvanları için bir kap su bırakmak. ulan, bunlar zaten uygarlığa varmadan 500km önce tapınağın yanında açılıyor.
bir de bunları abartı güzelleyenler var, sokakta çöp kutusu bulamayınca çöpünü yanında taşıyan insan... sen harika bir insansın... yok artık, yuh be!
çok uzun yıllardır rap dinleyen biri olarak, spotify'da biraz keşife çıktığım sırada karşılaştığım, bana parçalarıyla oldschool ile newschool'un güzel bir sentezini hissettirmiş rapçi.
trap'i andıran beat'leri olsa dahi verse ve lirikleriyle battle kültürünü de selamlıyor. güzel, kaliteli parçaları var. yolu açık olsun.
atanamadığı için canına kıyan öğretmenler kervanına katılmış, yüreklerimizi dağlamıştır. giderken arkasından "köpeklerime iyi bakın" diye bir not bırakmış.
bu bir cumhuriyet geleneğidir. şöyle ki;
devrimle birlikte hilafet kaldırıldıktan sonra, yıllardır halkın sırtından geçinip saraylarda sefa sürenlerin kıçına tekme vurulmuş, istanbul'un boğaza nazır yalıları ve sarayları devletleştirilmiş ve kurtuluş savaşında öksüz-yetim kalmış anadolu'nun gariban çocuklarına armağan edilmiştir. (bkz: beşiktaş lisesi)
cumhuriyeti kuran sözüm ona "elit" kadrolar o sarayları kendilerine alabilirlerdi, özelleştirebilirlerdi, üzerinden kar sağlayabilirlerdi... fakat cumhuriyet anadolu'nun dört bir köşesinden yoksul çocukları toplayıp onları saraylarda okuttu. bunun anlamı çok büyüktür, saraylarda okuttu... işte bu yüzdendir ne zaman "cumhuriyet kimsesizlerin kimsesidir" sözünü duysam tüylerim diken diken olur, budur cumhuriyet.
kişi, kendi işine yaramayacak bir ürünü sanki lütufmuş gibi, sadakaymış gibi sosyal medyadan örneğin twitter'dan "bu gönderiyi rt edip hesabı takip edenlerden birine ürünü vereceğim" diye samimiyetsizliğini, sahteliğini, kötü niyetini gün yüzüne çıkartıyor.
hiçbir şeyin ihtiyaç sahibini bulmak için yüzlerce rt veya yüzlerce beğeni gerekmiyor arkadaşlar, emin olun buna. sizin niyetiniz ürünü ihtiyaç sahibine ulaştırmaktan çok zaten artık işinize yaramayan bir ürünü fırsata çevirip reklam yaparak çok bir yaraya derman oluyormuşsunuz gibi göstermek. sahtesiniz.
Kapitalizmin, teknolojinin, globalleşmenin, kentsel dönüşümün her türlüsünün göbeğinde yetişmiş bir kuşağın ferdi olarak hala yadırgadığım olay.
Bilmiyorum, benim kafamda normalleşemedi bu, dünyaya açılan penceremin önünde, görüşümü kapatan üst üste yığılı betonlarla karşılaşıyor olmak hala garip geliyor.
Belki de ben çok romantik yaklaşıyorum, belki de Le Guin’in ölümü yeniden düşündürdü böylesi şeyleri...
son zamanlarda fark ettiğim, akünün suyunu boşaltmaya yardımcı aktivite.
gündelik hayatın sıkıntılarından, bunalımlarından, kaygılarından ancak hiçbir şey düşünmeden beyninizi bir sepete koyup o sepeti beşikte sallayarak kurtulabilirsiniz ve bu gündüz kuşağı programları size hem sepeti hem beşiği hiçbir ücret talep etmeden veriyor. dev hizmet.
geceleri uyumadan YouTube'dan iki üç gündüz kuşağı videosu en iyi uyku ilacından daha iyi uyutur.
sabah, öğleden sonra elinizde sıcak bir çayla izlediğiniz gündüz kuşağı programları size doğalgaz faturasını unutturur.
ve öyle ki; sami amcanın sekiz sene önce kayseri otogarında unuttuğu teyzesinin kızını bulma macerası esasen asla ilginizi çekmeyecek, sizde hiçbir acıma, üzülme, korku duygusu uyandırmayacak, sadece hiçbir şey düşünmeden hipnotize olmuş gibi ekrana bakacaksınız
şahsımca hayatın en büyük trollüklerinden biridir, kahve sakinleşmek için, yorgunluktan sonra, keyif için içilen bir nevi 'lüks'tür. anksiyete-panik atak hastaları günün yorgunluğunu atmak için bi kahve sigara yapamazlar, o kahveden sonra fark etse de etmese de kaygıları artar.
şöyle bir de kötü durum vardır, evlerden ırak; bir anksiyete hastasının şehirler arası otobüs yolculuğu sırasında kahve içmesi, hele yol virajlıysa...
ne filozof ne politikacı ne ünlü bir ressam ne ünlü bir oyuncu ne futbolcu ne gezgin ne zanaatkar...
düz insan olduğunu fark ettiğin andır.
iyi düşünülürse iyi hissettirir.
belki yapmışsındır bir şeyler, attığın adımlar olmuştur, belki hala basketbol oynuyorsundur ama düzsündür, hem bak kitleler senin siyasi analizlerinle eylemlerine yön vermiyor bil istedim, bir anne ve babanın oğlu kadar düz, bir insanın eşi, birilerinin arkadaşı kadar düzsün.
en önemlisi de bu farkındalıktan sonra başlar, sevmelisin bunu, sempati duymalısın, huzurlu olduğunu hissetmelisin. hem artık en tepelere tırmanma hırsın da yok, hadi kandırmayalım birbirimizi, üniversite iki gibi bıraktın onları.
gel kutlayalım bunu, hırslarından arınmanı kutlayalım, ama düz bir şekilde, iki bira yeter, içilen alkol miktarıyla övüneceğimiz yaşı geçeli epey olmuyor mu zaten? düz kutlayalım, sade, basit. erdemdir bu.
komedyenlerin arkasından "bu defa güldürmedi" geyiğinin levent kırca'ya uyarlanmış halidir, bu zamana kadar bizleri güldürememiş olan levent kırca vefatıyla birlikte yine güldürmemiştir. olsundu...
sonuna kadar ayar olduğum, ilk fırsatta mermi manyağı yapmak istediğim ve muhtemelen devamında dönüp ardıma bile bakmayacağım tiptir efendim.
biliyorsunuz onlarca popüler platform var, facebook, instagram, snapchat, twitter, swarm... bir insan tüm bunları "dostlar alışverişte görsün" mantığında nasıl kullanabilir, kendini nasıl bu kadar küçük düşürebilir? ben şahsen anlamakta zorlanıyorum.
buram buram yapmacıklık kokan mutluluk pozları sizi de rahatsız etmiyor mu? yoksa sadece bana mı garip geliyor.
dışarıya sürekli "çok güzel bir hayatım var" mesajı verme telaşında olan insan benim gözümde acizdir.
bilindiği üzere uzun yıllardır sekülerlerimiz seçimlerde cehape zihniyetine oy veriyordu, bu seçimlerde seküler aydınlarımız hdp'ye yanaşmaya başladı lakin selahattin demirtaş'ın tüm sol söylemlerine rağmen cemaatlerle, imamlarla, şeyhlerle de bağı kopartmaması ve işbirliğine devam etmesi, birbirine uzak noktalara dokunması bazı sekter sekülerlerimizi rahatsız etti.
tüm bunların yanı sıra, sekülerlerimiz ben yine chp'ye vereyim diye dönüp baktığı zaman kılıçdaroğlu'nun elinde tesbihli fotoğraflarını falan gördü, enteresan şeyler oluyor.
işte tüm bunlar içerisinde sekülerlerimizin hangi partiyi destekleyeceği ciddi bir sorunsaldır.
deniz gezmiş'i profil fotoğraflarına koyan yurdumun yeni nesil tatlısu solcularının sanmasıdır, deniz gezmiş'in silahlı fotoğraflarını filistin günlerini gösterince biraz bozulacaklardır.
üzerinde türkiye cumhuriyeti bayrağı olan çakmaktır.
bununla ilgili bir de anım var, kürt siyasi hareketine mensup bir arkadaşla oturmuş sohbet ediyorduk bir gün, bi arkadaş daha geldi, sigarasını cakmağını masaya koydu, bi baktık türk bayraklı, hadi bakalım falan diye düşünürken kürt hareketine mensup arkadaş cakmağı aldı sigarasını yaktı sonra cakmağa bakıp zaten bizi yakan hep bu değil mi dedi. böyle yaratıcı bir şey beklemiyordum...
edit : altta yazılan entrylere bakınca kürt sanmışlar, değilim türk'üm, yani öyleymişim, beni bu da fazla ilgilendirmiyor, insanım işte.
edit 2 : vallahi yazarın anlaşılamayan entryleri bölümüne girecek lan bu entry, onlarca artı onlarca eksi oy geldi...
edit 3 : kürt siyasi hareketine mensup dedim adam beni de arkadaşı da pkk'lı sanmış, bu halkın eğitim seviyesi bu kadar işte, bir kere bdp-hdp için kürt siyasi hareketi terimi kullanılır çünkü onlar meclise girer siyaset yapar vs. pkk için kullanılmaz öyle.
türkiye sol'unda büyük yer kaplayan bir şeydir, özellikle leninist stalinist yapılanmaya sahip örgütler, toplantılarında ortaya çıkabilen farklı görüşlerin derhal dışlanmasını sağlamak için bu olayı gerçekleştirirler.
Yıllardır ilerici etkinlikler gerçekleştiren bu kurum son seçimlerde akp'nin kazanmasıyla birlikte hedef haline geldi, kapatılıp yerine medrese tarzı eğitim veren bir kurum açmayı düşünen akp'ye karşı bugün fikir kulüpleri federasyonu ansan'ı kamulaştırma eylemi gerçekleştirdi.
üzerine uzun uzun düşünülmesi gereken konu.
boyun eğmeyenlerden olacağız tamam o şart ama nasıl direneceğiz? yolu yöntemi ne olacak? cevabı ben de bilmiyorum ama bu başlıkla ilgili bir de blog sayfamda bir şeyler karaladım o da şöyle; http://mukallitname.blogs...sahnsa-ne-yapmal.html?m=1
can olan sigaradır, böyle bi gurbetteymiş havasıyla, ceketimi aldım her şeyi sildim otobüs bileti aldım aha gidiyorum havasıyla yakılan sigaradır, hele gece yolcuğunda sabaha karşı verilen molalarda içilen sigara en keyiflisidir.
mustafa kemal ve arkadaşları tarafından gerçekleşen hiziptir, bence dünya tarihinin en büyük hizipleri arasına girmelidir zira yeni bi ülke kuruluşuyla sonuçlanmıştır.
Biliyorsunuz tkp'de hizip çıktı.
tkp'yi ulusalcılıkla suçlayan tüm fraksiyonlar haklı çıktı işte, hizipini bile örnek alıyorlar, en büyük kemalist tkp! swh.
