-aklın var mı senin?
-var
-iyi, kaybedince gel
ilk kez aşık olup, ilan etmemle gerçekleşen diyalogdur. sonra yokladım aklımı meğer yokmuş. ikisi birarada olmazmış zaten. acemilik işte, bilememiştim o zaman.
hocanın kağıtları okumasına sabrı olmayan kişilerin final esnasında kağıdın bir kenarında yaptığı hesaptır. tabi ki uydurduğu ve cevapladığı soruları bilmektedir.
zannımca adnan polat'ın kendisine 'futbolu galatasarayda bırak sana dillere destan bir jübile yapalım' teklifi bu kararda etkili olmuştur. isminin gün geçtikçe yıpranması nedeniyle yerinde bir karardır fakat yine de kralın gidişi bizi hüzne boğmuştur.
zihnini meşgul edecek mühim şeyler bulamayan, (gerçek anlamda) başıboş öğretmen modelidir, bu gibi insanlarda ana britanica ezberleme potansiyeli bulunur.
hocanın adını bilmemekle kalmayıp, daha fenası, halihazırda ders aldığı hoca önünden geçerken yanındaki arkadaşına 'ya ben bu kadını nerden tanıyorum?' diye soranı da vardır. kendisine, zaman kaybı olduması münasebetiyle, okulu terk edip derhal hayata atılması telkin edilmiştir.
mutlaka sabah saatlerinde, ayazda seyredilmesi gereken dağdır. kendisinin yüksekliği yanında ığdırın düzlüğü şaşırtıcıdır. kendisinin eteklerine memleketim ve çocukluğumun yaz tatilleri serpişmiştir.
dtp kongresinde yakasına (hiç bir manası olmayacak bir kapalı eğri üzerine) sarı kırmızı yeşil renklerde rozet takıp, zemindeki kapalı eğrinin anlamını (daha doğrusu anlamsızlığını) gazetecilere açıklarken izlediğim şahıs. açıklamayı takip eden günlerde kendsi derdest edilmiştir. çok da iyi edilmiştir.