anal dilde eğitim diye bölücülük yapan zırtolar için futbol nimeti olabilir. yaratıcı olmadıkları için alt melodilerini de yazayım bari, hani diji diji diji diye bitiii ya.
biji biji biji..
arkasını döndüğü için yine tahrik eden bir hatundur hıfzı kanımca.
-heriiif, heriif dedimm.
+ gıdı, gıdık.
- heriif, uyumam lazım, sabah annemler gelecek biliyorsun.
+ hay ananı da seni de.
ahmet hoca da mistik yaralar açar.
" bir kere bana eksi oy veren o zatı muhtereme sesleniyorum. bana kimse söylemesin. sen yazar mazar değilsin. devam ediyorum ikiii adam değilsin. ayrıca insan olduğun konusunda da kafamda ciddi sorular var. birkere eeeyyyyyyy sen değil misin ki, uludağsozluk gibi 70 milyon un takip ettiği bir yerde, kendi nickinin altına yazı yazacak kadar eyyamcı,(bu arada diğer yazarları töhmet altına almıyorum, ya da alınsın) devam ediyorum hatta kısmen şerefsiz, yo yo hakaret olarak algılama ama sende böyle mistik bir eyyamcılık görüyorum. işte diyorum . sana hakaret ediyorum, paçan yiyorsa dava aç. bir sor bana neden eyyamcı ve hatta kısmen şerefsizim diye? soramazsın çünkü, şuranda biraz acı var değil mi? biraz olsun var. yeme beni. peki öyle olsun.
mistik olacak amma bir matematik gibi gerçek olan bir takdiri ilahidir. araştırın bakın, sayın başbakanımızın statta izlediği hiç bir milli maçta sahadan hüzünlü ayrılmadık. sırf bu nedenledir ki acizane canlı bahiste türkiye ye 250 milyon yatırdım. tur atlamaya verdiği 4,25 oranla bonusla beraber 1.100 para kazandım. hayat güzel olala. ve eğer türkiye nin yarı finalinde tayyip de statta olursa finale çıkacağımız yüz üzerinden yüzdür. çünkü adam nurludur. allah yüzünü kara çıkartmamıştır.
(dakika 120 de 1-0 geride iken kısa bir bocalama yaşayan yazar...) affet beni tayyip.
(maçtan...)
yazar: hassiktir. nasıl oluyor ya? ama fizik kurallarına aykırı. nihat da çıktı. hadi oğlum, hadi gol mu? valla gol, vallaha billaha gol. .. ben de diyom nasıl olur a.q.
böyle bir karasevda kara toprakta biter musikisini hatırlatan gerçeklik. rivayet edilir ki, çok önceleri din ile devlet birbirine sırılsıklam aşıkmışlar. hiç kopamıyorlarmış. çok seviyorlarmış birbirlerini. beraber ne güçlükler atlatmışlar, yine beraber yedi düvele ne namlar salmışlar. gerçek aşk nasıl olur göstermişler. ama gün gelmiş birbirlerinden zorla koparılmışlar. din adam gibi adammış. devlet de hükümet gibi karıymış hani. ama gel gör ki elin oğlu bir fransız züppesi bunların aralarına nifak sokmuş. devlet e demişki kızım sen ona laik değilsin. ayrılın. sen çok daha güzelliklere laiksin. o senin değişmeni istemiyor. oysa dünya değişiyor. o yobazsa sen de yobaz mı olacaksın, olaylara fransız kalma demiş. böylece değişimden bahsederek kızın kanına girmiş. ama allah ın bir takdiri olsa gerek çok sonraları o kızı değişime kapatan yine kendisi olmuş. değişmeyeceksin işte. değişmeyi, değiştirmeyi teklif dahi edemeyeceksin.. ne kadar acı değil mi? din ise hep aynı. hiç değişmeyen. anasından yeni doğmuş bir bebek gibi.
aşk benim, dert benim hasret benimdir.
alın ulan alın devlet sizindir.
birgün kavuşuruz mevlam kerimdir.
beklemek ibadet, burda ibadet zulümdür.
hangi tür şeysinin promosyonu olursa olsun taraftarlarca hoş! karşılanmayacak bir haleti ruhiyedir.
okşan müftüoğlu: benim oğlum herşeyden önce allah tan korkar, bir vakitini kaçırmaz. e dolayısıyla hiç yüzümüzü kara çıkarmadı.
alev gezer: benim bünyaminim gözünün gördüğü hiç birşeyden korkmaz. bir tane yanlış karar vermez. sözümden hiç çıkmaz.
arzu demirlek: ayol benim oğlum zora hiç gelemez. çeker gider valla hiç arkasına bile bakmaz.
arzum arzuman: benim oğlum fenerli ama kalbi temiz.
dilber dereli: hıh, birkere benim oğluma sürekli annen nereli diye soruyorlar, size soruyorlar mı? sormazlar tabi. ee ne demişler, yavrum anan nereli nereden bu kaşın gözün temeli. çok yakışıklı benim oğlum çok çook.
laik hukuk sistemimizin girip de çıkamadığı girdap. malum mahkemelerimizde mecliste böyle manevi değerler üzerine yemin ettirilir. peki adam yemin ederken bu saçmalığı bir an düşünüp gülerse ne olur? neye göre yargılanır? yargılanacağı ölçüt manevi midir maddi midiR? adam resmen buram buram laik kokuyor. kulod ben burdayım der misali, laik adam ben burdayım diyor. birey laik olmalıdır diyor. e o zaman bu adamın yemin, talak malak vermesi sümmehaşa anayasamıza göre mekruh değildir de nedir?
laikliğe ve lavukluğa aykırı bir eylemdir. zira anooooyasa mahkemesinin içtihadı ile terstir. nasıl ki türban kampüse giremezse allah lafzı da o yerleşkenin içine duhul edemez. giremez yani. sonuçta türban yasağı anayasanın değişmez ilkelerinden birisidir. nedir o madde: türban yasağı değiştirilemez değiştirilmesi teklif dahi edilemez, yerleşkelerde görülemez.
türbanlı: ya evde değiştirebilir miyim türbanı mı?
mez maz zihniyeti: dur sen duur.
peki sorulacak soru şu? diyelim ki adam selamun aleykum demiyor. (birey de laik olmalıdır ya o drawına)arapça kelimeler de kullanmamaya dikkat ediyor. bu şekilde yerleşkesine giriyor. ama adamın kalbinde iman var. ve o imanla kampüsüne giriyor. ve o imanlı haleti ruhiye ile taaaa amfiye kadar girebiliyor. gerçi evden abdest alıp amfiye girse şeriatçi olduğu kesin de, ama bu sinsi fethullahçımız, şaka maka allah a inanıyor ve o halde amfiye giriyor? ne olacak şimdi? lalikliğe aykırı deeğil mi?
hiç bir şekilde iptale konu olamayacak bir trajedidir. ortak özellikleri ceplerinin olmamasıdır. iş bu hal üzere kafir ve münafıklardan sonra en çetin azaba düçar olacak kimseler, zalim olan alimler ve teraziyi düzgün tutmayan hakimlerdir.
"ne ad kalır ne de bir ün,
biter cümbüş biter düğün,
cübbeli şşşt! seni dahi birgün
toprak alır çaresi yok."
türkiyedeki anayasa mahkemesidir. yani darbe anayasasının, postal anayasasının, katı kazuistik anayasanın mahkemesidir. üyeleri de o özgürsüzlüğün, inzibatları mübaşirleridir. yaz kızım diyeni de baykal. karar: millet! orda kal.
tamamen davasına ihanet eden, hapis yatmayı göze alamayan bir insanın yakarışıdır. oysa necip fazıl davasından asla dönmemiş, çile dediği bu hayat yolunda alnı açık bir şekilde boynunu eğmeden hapiste yatmasını da bilmiştir. malumunuz nazım hikmet atatürk zamanında vatana ihanetten hapise girmiş, ve bugünkü postal sevdalıların astırdığı menderes affıyla özgürlüğüne kavuşmuştur. burada sorulacak soru şu: nazım hikmet nazım hikmet diye parçalananlar atatürkçü müdür? atatürkçü ise, atatürk neden bu adamın hapise girmesine göz yummuştur? bunlar şüphesiz pek manidar sorulardır. işte o mektup:
--spoiler--
Türk Ordusunu "isyana teşvik" ettiğim iddiasıyla "onbeşyıl ağır hapis"cezası giydim.Şimdi de Türk Donanmasını "isyana"teşvik etmekle töhmetlendiriliyorum.
Türk inkılabına ve senin adına and içerim ki suçsuzum
Askeri isyana teşvik etmedim.
Kör değilim ve senin yaptığın her ileri dev hamleyi anlayabilen bir kafam,yurdumu seven bir yüreğim var.
Askeri isyana teşvik etmedim.
Yurdumun ve senin karşında alnım açıktır.
Yüksek askeri makamlar,devlet ve adalet,küçük, bürokrat gizli rejim düşmanlarınca aldatılıyorlar.
Askeri isyana teşvik etmedim.
Deli,serseri,mürteci,satılmış,inkılap ve yurt haini değilim ki bunu bir an olsun düşünebileyim.
Askeri isyana teşvik etmedim.
Senin eserine ve sana,aziz olan Türk dilinin inanmış bir şairiyim.Sırtıma yüklenen ve yükletilebilecek
hapis yıllarını taşıyabilecek kadar sabırlı olabilirim.
Büyük işlerinin arasında seni bir Türk şairinin felaketi ile alakalandırmak istemezdim.
Bağışla beni.Seni bir an kendimle meşgul ettimse,alnıma vurulmak istenen bu "inkılap askerini isyana teşvik" damgasını ancak senin ellerinle silinebileceğine inandığımdandır.
Başvurabileceğim en inkılapçı baş sensin.
Kemalizm'den ve senden adalet istiyorum.
Türk inkılabına ve senin başına and içerim ki suçsuzum.
imanla alakalı sorunsaldır. zira dünyada allah ın hikmeti, ahirette ise adaleti tecelli eder. nazım hikmet de allah ın bir hikmeti belki de bir ibretlik vesikasıdır. allah ın hikmeti işte. nazım hikmet kim? kim olacak işte allah ın bir hikmeti.
mümin olan her cennet ehlinin pekala isteyip arzusunun gerçekleşebileceği bir istektir. tabiki bu olay cehennemden çıkan bir kafir için inanılmaz bir lütuftur ama dayak atmak gibisi de yok be. kefere izbandut gibi çıkar da dövemezsen bile zebaniler yetişin dersin. onlar bilahare ilgilenirler. bir muamele yaparlar. latife bir yana kafirlere acımalı onlara hidayet dilemeliyiz. meli malı.
tamamen ak partinin ve liderinin tukaka olması ile alakalıdır. sanıyor musunuz ki tunci nin masumiyetine halel getirir. sümme haşa.
-yalan mı sayın çekirdekkabuğu?
çekirdekkabuğu: ben bu konuyu allah ın izniyle kanaltürk teki programıma alıyım bi. bir de anket yaptırıyım. ab ye hayır sonuçta.
ulusalcı kisvesi altında sömürü yapan zibidi tayfasının kafasını karıştıracak ilginç bir öneri. sonuçta dünyasını ahiretine tercih eden bir anlayışın değerler kriteri olmadığı düşünüldüğünde, yanardöner misali "sadece duygusal" etkilere olumlu tepki verecekleri su götürmez bir realite.
orduda göz yumulan en büyük eyyamcılık ve ikiliğin bir tezahürüdür. oysa ast üst ilişkisi hem tsk iç hizmet kanununda hem de iç hizmet yönetmeliğinde açıkça belirtilmiştir. ama götünün kılı ağarmış koskoca bir astsubay, nasıl olur da daha dünün sıçırtması üstelik geçici olan bir yedek subaya selam verir? değil mi?
anneler gününün bir söylenişi. ama neymiş, çok kabaymış. anneyasamızda böyle bir kural var mı? yok. bir kere ana sözcüğü, daha bir samimi, daha bir otantik, daha bir annedolulu değil mi? vay annem vay.
biraz aklı mantığı olanın hemen farkedeceği gerçeklik. şampiyonluk sevinci, şampiyonluğun kesinleştiği o düdükten sonra muhtemelen yarım saat bir saat içinde biter. çok değil bir saat. gerisi hammallık, mezbelelik, çöplüktür. tıpkı aslında az yediğinde midenin doyduğu halde gözünün doymamasından ötürü işkenbei kübraya pok yığmak meselesidir. dünyadaki dünyasal olan her sevinç, anlıktır, kısadır. hakedilmesiyle, öğrenilmesiyle, duyulmasıyla başlar ve çok kısa bir süre içerisinde biter. mesela futbol. hakem bitiş düdüğü çaldı. kahvehanede şampiyon olmuş bir takımın taraftarı. düdük çalınca bir böğürür. çünkü o an geri dönüşü olmadığını, şampiyon olduklarını idrak etmiştir. iki aşina tezahürat eder. sağdaki soldaki tebrikleri kabul eder. sonra aniden bir daha uuhahaha diye anırır. çünkü hala seviniyordur. 10 dakika içinde eve gider, yolda aklında hala vay be şampiyon olduk ikrarı vardır. eve gider, bir spor kanalı açar. tatmin olmaz, diğer kanalları da açar. yorumcuları dinler. haber bültenlerini takip eder. alt yazıları okur. bu söylenenler işte hep, yarım saat bilemedin, 1 saatlik bir süreci kapsar. bundan sonrası bir kendine yetememe, bir arayış, bir çırpınıştır. bir hazımsızlıktır. yetmiyordur. yetmesi için, diğer rakiplere bulaşır, alay eder, ama hala o kısa saat sürecinin gerçekliğini kabul edememiştir. oysa bitmiştir. hayat fanidir. dünyasal sevinçler çok anidir.
