Sen gidiyorsun ya işine yetişmek için
Saçlarını, gözlerini, ellerini
Neyin varsa toplayıp gidiyorsun ya
Her seferinde bir şey unutuyorsun sıcak
Termometrede yükselen çizgi çizgi
Kim bilir nerelerde soğuyorsun
Senin gözbebeklerin var ya kadın kadın gülen
insan insan bakan gözbebeklerin
Beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta
Beni yıksa yıksa gözlerin yerle bir eder
Ne gelirse onlardan gelir bana
Çalışma gücü yaşama direnci
Mutluluk gibi kazanılması zor
Mutluluk gibi yitirilmesi kolay
Bir açarsın ki mutluyum
Bir kaparsın her şey elimden gitmiş.
Soruyordun
ilkyaz işte
Uyanıp bir bahçeyi dinliyoruz
Tenhalık böyle
Dallar mı kırılmış, sarmaşıklar mı toz içinde
Beklesem hemen gelecek olduğun
Tam öyle olduğun
Oysa hep yanımdasın, seninle her şey yanımda
Kırık dökük de olsa yanımda
Mesela çok sevdiğin bir deniz bile yanımda
O deniz ki aramızda hiç kımıldamadan
Erkeğini iyi tanıyan bir kadın gibi yorgun.
Yarısı yenmiş bir elmaydık bana sorarsan
ikimizdik, iki kişi değildik
Bakıyorsak birlikte bakıyorduk gözlerimin içine
Birlikte gözlerinin içine bakıyorduk senin
Yanlıştı, doğruydu, hiç bilmiyorum
Sanki bir bakıma ayrılık böyle.
Karşılıklı otursak da ne zaman
Masa örtüsünü ikiye bölen ellerimizdi
Bir tırnak yeşilinden gerisin geriye
Ayak bileklerimizden gerisin geriye
Bütün bunlar gereksiz, bilmiyorum sanma
Gereksiz ama yalnızlık böyle.
Bir hüzün kaç kişinin hüznü olurdu
Çıkarsak toplamak yerine
Her hüzün başka türlü olurdu
Ne yaparsan yap saati kurma
Öyle dağıldık ki hepimiz
Her günün geçmesi bir gerçek oluyor
Seninle her uzaklık gibi böyle..
Seni günlere böldüm, seni aylara
Daha yıllara, yüzyıllara böleceğim
Ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla
Böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi
Minesi çatlamış bir diş gibi durduracağım karşında.
Şiirler söylenir, şiirler biter
Biz bu sevdayı neresine sakladıktı sen ona bak da
Kahverengi avuçlarına mı gözlerinin
Tam oradan mı kahverengi yağan bir aydınlığa.
Bütün günler yenileşir her bekleyişte
Ve bütün dünler, bütün geçmişler
Kapını açarsın ki bir de, hiç kimseler yok
Çaresiz, benim sana gelişim de hep böyle.
Dün akşama doğru turuncu bir bulut geçti
Sonra bütün bulutlar hep birden geçti
Anılar, anılar, belki hepsi bir kelime.
Şurayı götürün dedim onlara
Buraya da, burayı da
Alın götürün dedim
Çimenlerin tirse buğusunun üstünden
Tirse bugünün düşlere değen üstünden
Düşlerin ayçiçeği giysilerinin üstünden
O zaman anlatırım dedim onlara
Pencere önümün niye uçtuğunu.
Evet
Dönüp geliyor az sonra
Kolumun altına yerleşiyor
Kendisiyle yer değiştirir gibi
itiyorum onu, itiyorum, itiyorum
Bütün zamanlar bitti diyorum-anlasa'ya-
iki tek kiraz ağacı kaldı yalnız
iki tek kiraz ağacı
ilkyazlar ve bütün başlangıçlar bitti
Kiraz ağaçları? onlar da
Gözlerimin deli kırmızısını yıkamak için
Ağladıkları zaman
Ne vardı sundurmanın üstünde-ne vardı-
Anımsayamıyorum şimdi
-Pek şimdi değil, çoktandır-
Yağmurlar yağdığı zaman büyüyen
Geçmişi olmayan bir saksı mı
Yoksa
Bir sap çiçek mi-saksısız-
Kaçışına uğrayan bir çiçek
Neden olmasın
Yağmurlar
Yağmurlar yağdığı zaman.
Sular insanlar gibi geçiyor aklımdan
Mavi aklımdan
Sordular-anımsıyorum-
Bir gün
Neyle örtülürmüş ki su
Suyla demiştim -elbette suyla-
Ya yaşam
Bir başka yaşamla, bir başka, bir başka, bir başka
Oysa bütün yaşamlar bitti
ilkyazlar ve bütün başlangıçlar
Sular
insanlar gibi duruyor aklımda.
Dişlerimin arasından gösteriyorum ellerimi
Korkuyla kaçışıyor güvercinle karanfil
Dönüp arkama bakmıyorum
Odalar bitti çünkü, merdivenler de
Dışarsı var:şurası, burası, orası
Ve yağmur-yağmurlar-
Ah şu yağmurlar durmasa ya
Ne güzel ıslanıyor ilkyaz
Ne güzel ne güzel ne güzel
Denize zorla sokulmuş
Ağlamaklı bir çocuk gibi.
Bu gemi ne zamandır burada
Çoktan boşaltmış yükünü
Gece de ölmüş, rıhtım da bomboş
Mavi bir suyun düşünü uyutur bir tayfa
Arkada, güvertede
Ah, neresinden baksam sessizlik gene.
Yürürüm usuldan, girerim bir meyhaneye
içerde üç beş kişi
Yalnızlık üç beş kişi
Bir kadeh rakı söylerim kendime
Bir kadeh rakı daha söylerim kendime
-Söyle be! ne zamandır burda bu gemi
-Denizin değil hüznün üstünde.
Belki yarın gidecek
Bir anı gelecek bir başka anının yerine.
Bilirim,yalan,hepsi yalan
Taka olduğum,tekne olduğum yalan
Suların kaburgalarımdaki serinliği
iskotada uğuldayan rüzgar
Haftalarca dinmeyen motor sesi
Yalan….
Ama gene de
Gene de güzel günler geçirebilirim
Geçirebilirim bu mavilikte
Suda yüzen karpuz kabuğundan farksız
Ağacın gökyüzüne vuran aksinden
Her sabah erikleri saran buğudan
Buğudan, sisten,ışıktan,kokudan…
Zulmün her türlüsü Kötü kardeşler
Hiçbiri insana göre değil
Ağaç dikmek, sabahları uyanmak iyi
iyi hayvanlara bakmak, çiçekleri sulamak
Rahatsalar, uyuyan insanların soluğunu dinlemek iyi
iyi hürlüğü düşünmek
Yaşamak onun için
Bütün gün çalışmak onun için iyi
Bütün çocukların uyuyuşu uyanışı iyi
Zulmün her türlüsü kötü.
suyu bir araç diye kullanan gemiye yaklaşık olarak otuz bin kişi bindi
ormanlar bölgesinden on bin, yağışlı topraklardan sekiz ve tuz göllerinden on beş bindi
dolunay, salkımsöğüt, elverişli rüzgar, şişe mantarı, yoğun uykusunda şehir, deniz ve gemi
herkes tanık, işte bir daha söylüyorum, gördüm usul ve karanlık, yemin bile ederim.
o da bindi.
Deniz durgun göl gibi, gitgide genişliyor
Sular kayalıklarda nurdan izler işliyor,
Engine sarkan gökler baştan başa yıldızlı.
Şimdi göğsümde kalbim çarpıyor hızlı hızlı.
Bilemem nasıl oldu geldi ki öyle bir an
Yenilmez bir haz duyup denize atılmaktan
Kurtulmak ne kolaymış faniliğimden dedim
Doğruldum atılırken bir dakika titredim
Bir dakika sonsuzluk doldu taştı gönlümden
Bir dakika bir ömrü kurtarmıştı ölümden.
"kuşları boğdular, çimenleri söktüler, yollar çamur içinde kaldı.
dünya değişiyor dostlarım, günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz.
günün birinde yol kenarlarında toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. bizim için değil ama çocuklar için kötü olacak. biz kuşları çiçekleri çok gördük. sizin için kötü olacak."
"Bir kent değil burası, bir acenta dizisi,
Bir işhanı, bir umumi mümessizlik belki,
Büyük mağazalar, bahçeliğe özenen süpermarketler
Tutulmamak üzere verilmiş bir söz gibi."
bu kadar ses çıkarabilir rüzgar
ancak bu kadar soğuk olabilir yaşam
biliyorum, ayaklarım ısınınca uyuyacağım
dolunay biriktirip,
dolunay eksiltiyorum yaşamımdan
biliyorum toplayıp tüm dolunaylarımı
gideceğim buradan.
Oysa bir gaz tenekesiyle bir şişe mavi
Gelişi güzel mi güzel bir ocak
Suların ortasında sevgili öfkemle benim
Yanacak bahar erişinceye değin
Soğuktan morarmış kanatlarını
ısıtsın diye martılar
Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin.
Bu sağır bu anlamsız bu ağır düzlükte
Dur diyor ayaklarım, dinlen, bekle.
Her şey her şey terk etmiş seni
Bir taşın bir kumun gölgesi bile
Göğü baş aşağı tutan mananın hükmüyle; söyle
Derinden yankıyıp yüzeye,
yüzeyden derine
Bir z sesi olsun yeter, bana ondan söyle.
işim gücüm budur benim
Gökyüzünü boyarım her sabah
Hepiniz uykudayken.
Uyanır bakarsınız ki mavi.
Deniz yırtılır kimi zaman
Bilmezsiniz kim diker;
Ben dikerim.
Dalga geçerim kimi zaman da
O da benim vazifem;
Bir baş düşünürüm başımda
Bir mide düşünürüm midemde
Bir ayak düşünürüm ayağımda
Ne halt edeceğimi bilemem.
değişen gözlerimizdir
bir aşk bittikten sonraki gibi kırılan ışıkta görülen
başkalığın rengi
ya da içinden geçtiğimiz zamanın
geçilmezliği,
karanlıkta hepsi birdir. *