ya soysuz musunuz gerçekten anlamıyorum, ne istiyorsunuz şu adamdan. bu konunun bu kadar gündeme getirip bu kadar eleştirilmesinin artık kesinlikle bilerek yapıldığını falan düşünüyorum.
ne istiyorsunuz gerçekten? tarihten silinip gitmeyi mi isterdiniz? şu an bir azınlık olarak yaşayan ve çoğunun nesli tükenen bir ırk olmamızı mı isterdiniz?
derdiniz adamın türk mü olması?
bence artık bunun türklükle alakasının olmaması gerekiyor, geçmişte ve bugün, ülkede yaşayan her 'insanın' eğitim alabilmesi, istediğini giyebilmesi, istediğini söyleyebilmesi, fikir ve düşüncelerinin ülkenin akıbetinde rol oynaması, istediğini yeyip içebilmesi, bir bağımsız olması ve hala yaşayan bir soya sahip olması bizim her kanımızın o adama ve silah arkadaşlarına borçlu olduğunun kanıtıdır.
bakın ben size söyleyeyim, eğer atatürk olmasaydı nerede olurduk biliyor musunuz? şu an hala daha savaştan kaçıp sığınacak yer arayan suriyelilerden olurduk, hiç bir ülke tarafından istenmeyen her şeyimizi kaybetmiş başka bir millette tutunmaya çalışan o savaş mağduru insanlar olurduk.
şu an bu ülke de yaşayan bir ton ırk da özgürlüklerini atatürk'e borçlu. şu an bir kürt, laz, çerkes, arap veyahut türk bu topraklarda şimdi internetin başında oturup 'rahatça' şu fikirlerini söyleyip karşılığında idam edilmiyorsa bu kimin sayesinde?
nedir bu nankörlük nedir bu riyakarlık, nasıl bu kadar gamsız ve soysuz olabiliyor insanlar artık aklım ermiyor. kanım çekiliyor.
şu güzelim ülkede, şu güzelim insanlarla yaşamanın kıymetini bilmiyorsunuz, illa bir ayrı fikir atalım ortaya illa bi' kaos olsun illa içimizde birbirimizi yiyelim hırsı. biz birbirimizi böyle yedikçe bizi yerler.
atamızında söylediği gibi "bir yurdun en değerli varlığı, yurttaşlar arasında milli birlik, iyi geçinme ve çalışkanlık duygu ve kabiliyetlerinin olgunluğudur."
diyeceğim o ki; atatürk'ü ilahlaştırmak adı altına yapılan gamsızlıklar, bu topraklarda yaşam sürdüren herkesin kendisiyle verdiği en büyük savaştır.
edit: umuyorum ki bu eksi oylar yazının akıcı olmamasınadır, fikir ters geliyor ise ülke olarak oturup halimize acımamız gerek.
bu kaplumbağaydı ama sonra sanki bir belgeselde aslında en uzun yaşayan hayvan .... dır diye bir şey öğrenmiştim de hayal mayal hatırlıyorum, belki de yoktur diye düşündürten başlık.
insanlar kendi tiplerine bakmadan insanları eleştirmeyi bıraksınlar!
ya bakıyorsun adama tıraş olmanın ne olduğunu bilmiyor, ter kokusundan yanına yaklaşamazsın, tırnaklarının içi pislik dolmuş, kıyafetlerini asla yıkamıyor ve ütülemiyor, tuvaletten çıkınca elini yıkamıyor bilmem ne sonra dönüp kadın dediğin bakımlı olacak ağbiii diyor. (!?)
gel de delirme, ya bi' dön bi' bak kendine sonra düşün o bakımlı kadın sana bakar mı diye.
izleyenlerin bir kısmının çok beğendiği bir kısmının saçmalık olarak gördüğü dizi.
açıkçası yoruma açık ve hayal gücü içeren fantastik, bilim kurgu türlerinde herkese hitap edip herkesi memnun etmek oldukça zor. bir insanın fantastik bir diziyi sevebilmesi için hayal gücünün geniş olması gerekiyor aksi takdirde dar görüşlü kişilere saçmalık olarak geliyor.
uçan araba mı olur yeaa, he oldu canım elinden alev çıkarıyor(!) gibi gibi hakaretlere de maruz kalır bu yaratıcı diziler. bu nedenle kötü yorumlara bakmayıp ön yargısız bir şekilde şans vermeniz gereken Teksas ın bir kasabasında yaşayan cadıların, vampirlerin (vb.) suçları ve mücadelelerini anlatan 2017 yapımı ABD dizisidir.
uğraştık, denedik, kampanyalar başlattık, sabrettik belki bir süreçtir bu da bizim sınavımızdır dedik, takma takma, sol frame e bakma geçecek dedik, moderator var çözer dedik olmadı.
iyi bir yazarım desem, iyi yazarlara hakaret olur ancak iyi yazar seven iyi bir okuyucuyum. gammaz ve oylarla belki düzeltiriz diye düşünüp kaldım ancak fark ediyorum ki gammazlayacak yazar bile kalmamış. entryler olması gerektiği gibi geliyor olaki seviyesiz entrylerde gammazlama yok. kalan kaliteli yazarlar da uğraşmak istemiyor diye düşünüyorum sanki.
benim için artık sözlüğe girmek; günlük sinirlenme dozumu doldurmam, yazık şu neslin haline bak diye üzülmem, şunu gammazlayayım belki iyi bir şeyler olur, şunu donuzlasam sol frame düzelir galiba, anneleri babaları bunları nasıl büyütüyor ya, eski başlıklara bakayım belki kendimi geliştirecek okuyacak bir şey bulurum, of yine kadına saygısızlık, bu yazar bu zekasıyla nasıl hayatta kalmış acaba, n'olur bu entry troll olsun yoksa bir insanın bu düşünceye sahip olmasını kaldıramam gibi gibi düşüncelerden ibaret.
sanırım buna en fazla bir kaç gün dayanıp yine gideceğim.
bunu bir intihar mektubu olarak düşünün ve son sözlerimde umarım bu çapsız insanlar düşünmeyi öğrenirler ve yine umarım 20 eylül troll silikleme meselesi gerçektir.
itiraf ediyorum solframe kan ağlıyor, yıllardır girmediğim sözlükte girmemekle neredeyse hiçbir şey kaybetmemişim. yararlı, bilgilendirici hiçbir şey yok.
gerçekten böyle bir şey varsa, türkiye de erkeklerin sevişmeye sadece cinsellik olarak bakması, seksi pornolardan öğrenmesi, geleneklerinde istediğim kızla beraber olurum, istediğimi ortada bırakırım ben erkeğim tabusunun olduğunu sanması, kızın duygularına dokunayım da bana 'versin' (başka türlü olmaz zaten) sonra kaçarım düşüncesi ve sevişen kadına yollu kadın gözüyle bakıp ilişki düşünmemesi sebepleriyle olabilecek eylemdir.
az önce bir entry de görüp anlam veremediğim eylemdir.
kıskanmak: canlının eşini paylaşmak istemeyip veya kaybetmekten korkup savunma pozisyonuna geçmesidir. yani burada düşünmeyi bırakıp, hislerinle hareket edersin. ee eğer kıskançlık duygusu mantığı devre dışı bırakıyorsa mantıklı nasıl kıskanılır diye düşünmüyor değil insan.
tabii bana kalırsa kıskanmak, kişinin öz güvensiz olduğunu gösterir. kendine biraz güvenen insan zaten eşinin ondan başkasına gitmeyeceğini bilir ve harekete geçmez yani kıskanmaz. e ben burada kıskanma işini mantığımla yönettiğime göre aslında mantıklı kıskanma kıskanmamak mı oluyor?
testosteron seviyesi yüksek erkeklerin yüz hatları daha keskin, kemikleri belirgin, göz ile kaş arasındaki mesafenin dar olduğu bilimsel olarak açıklanmıştır. bu nedenledir ki kadınların daha fazla ilgisini çeken erkeklerdir.
lisedeyken okulumuzun en alt katında ana okulu vardı, öğle aralarında ara sıra gidip çocuklarla ilgileniyordum. çok mu çok sevimli bir çocuk vardı kıvırcık sarı saçları falan var. bir gün beraber resim çiziyoruz (arkasından güneş doğan, ortasından dere geçen sıra dağları olan ortada iki pencereli evi olan, bol cin alisi ayşesi olan) geçen diyalog şu şekildedir.
(+ : ben - : çocuk)
+büyüyünce benimle evlenir misin?
-hayır.
+neden?
-evlenmiycim ben.
+ama benimle evlenirsin.
- ı-ıhhh
+peki neden?(!)
-sen çirkinsin
dedikten sonra koşarak uzaklaştı. giderken de küçük ağızlııı diye bağırdı bana.