Bu gün eşcinseliğe iyi bakmayana homofobik diyorlar. Çünkü yavaş yavaş alıştırıldık şimi de yavaş yavaş pedefoli normalleştirilmeye çalışılıyor. ileride ise pedofilofobik terimini duyarsak şaşırmamak lazım. Ne de olsa ikisi de bir hastalık değil doğuştan gelen dürtüler...
BU YAZDIKLARIM ÇOK ÖNEMLi VE ACiL.
Lütfen sosyal medya kullanmayan çevrenize de haber verin.
BBC başta olmak üzere onlarca yabancı medya aceleyle geldiler. Alevi vatandaşların çoğunluğunun olduğu mahallelerde muhtarlarla görüşüyorlar.
DHKPC, PKK gibi örgüt militanları mihmandarlık yapıyor. Kendilerini Alevi vatandaş olarak tanıtan militanlar konuşma yapıyorlar.
Bu akşamdan itibaren her koldan Alevi Sünni kavgası varmış gibi göstermek için provokasyonlar başlayacak.
Alevi Sünni provokasyonlarında BBC başı çekecek. Türkiye'den de talimat bekleyen gazeteci ve GYY ler provokasyon için talimat bekliyor.
Kasten Alevilere saldıran ve haklarında yalan haber yayan, hakaret eden herkesi polise şikayet edin.
Ankara ve Maraş'ın mahallelerinde yabancı gazeteciler cirit atıyor. Hepsini BBC yönetiyor. PKK ve DHKPC militanları başlarını çekiyor.
Acımasızca saldırdı ebrehenin ordusu, fil yerine ateş püsküren tankları ile gökten ebabil beklerken f16’lar, kobralar, skorsky’ler geldi üstümüze. Ebabil olarak biz görevliydik bu gece. Ebabilde bizdik, balçıktan taşlarda bizdik, kurulan tuzakları bozacak olanda biz. Kanlarımızı akıtarak canlarımızı vererek boğduk ebrehenin ordusunu. Gerçekten inanmıştık ve çıplak ellerimizle çelikten yapılmış ölüm silahlarından daha üstündük. Gevşemedik hüzünlenmedik sadece inandık mutlu zaferimize https://galeri.uludagsozluk.com/r/1123998/+
Halk tanklara ne yapabilir ki, sivillerin darbeyi durduracağına inanıyor musun hahahaa.
Sen hiç 10 dk da zpt'yi ele geçirip kullanmayı öğrenen adam gördün mü?
Üstündeki atlet ile tank durduran tantuniciyi bildin mi?
Elinde cep telefonundan başka teknolojik alet yokken üstüne sıkılan mermilere kollarını açarak giden adamı hayal edebiliyor musun?
Gözlerinin önünde arkadaşları öldürünce korkup kaçmak yerine dahada kalabalıklaşarak kurşunlara doğru koşan insan neler yapabilir anlayabiliyor musun?
Tank önüne geçip gözünü kırpmadan paletlerin altında ezilmekten çekinmeden özgürlüğünü korumak için ölüme koşan insanları anlayabilir misin?
işte sen bunları anlayamadığın için sana tiyatro geliyor bunlar, sen içinden çıktığın toplumun anlatılan kahramanlık hikayelerine de inanmamışsın ki.
Sen artık bu toplumun değerlerine o kadar yabancılaşmışsın ki neden sela okunuyor diye kızıyorsun. Çünkü tarihini bilmiyorsun, o kadar uzaklaşmışsın ki halktan gerçek halkı görünce korkuyorsun.
edit: 12 yıldır kadroları dolduranı gördün mü demiş birisi evet 50 sini geçmiş generalleri akp zamanında orduya aldık sonra hormonla büyütük 12 yılda. bu adamlar 1971 den beri içerdeler 12 eylülde ise önleri açıldı aç bak fetonnun 12 eylülcülere dizdiği metiyeleri. Ecevitin feto ile mutat toplantılarını hatırlar tansu çilleri mesut yılmazı süleyman demir eli hatırla yaşın yetmiyorsa biraz yakın tarih oku.
AKP nin hiç mi hatası yok tabi ki var kendi toto korkusu ile ergenekon ve balyoz gibi davalrı destekleyerek süreci hızlandırdı sadece ama bu adamlar en başından beri 70 lerden 80 lerden beri orduya sızıyor yani şimdi değilse yarın bu darbeyi yapacaklardı anla artık.
Asker isteseydi dna testi için parçalarınız bulunamazdı diyen mal hiçmi takip etmedin al izle yüreğin kaldırırsa dna testi içinb parçaları kalmamış şehit cesetlerine bakarken utanırsın belki
edit2: neden 14 demedinde 12 dedin farklı olmak için mi yada matematiğin mi kötü ?
edit3: bu sebeptenmiş: "2013'teki hırsızlık operasyonuyla araları bozulduğu için 14 demedim. şimdi sil o editini. size bilal'e anlatır gibi herşeyi en basit haliyle anlatmaktan bıktım."
fakat yine yanlış hesap araları 2013'teki ergenekondan farksız olan operasyonlarla değil 7 şubat mit krizi ile açıldı. ve asıl kadroları senin saymadığın 2014 ve 2015 yaş kararları ile oldu.
bende bilale anlatır gibi anlatanlara anlatır gibi anlatmaktan bıktım çünkü oduna anlatmaktan farksız.
Neyse sana payşlaştığım videoya rağmen yorumların aynı ise insanlıktan nasibini almamışsın demek git kendi cinsinle muhatap ol.
Kur'an'ı okuyup anlayamazsınız diyenlere Kur'an cevap veriyor.
Kur'an'ın bir öğüt(zikir) olduğunu söylüyor ve başka ayetlerde Peygambere sen öğüt ver "Allah'a saygılı olan, öğüt alır.(A'la 10)" diyor ve devamında ancak "En şakî olan da ondan kaçınır(A'la 11)." diyor ve öğüten kaçınanların başına gelecekleri anlatıyor. Hiç akl edip düşünmez öğüt almaz mısınız?
Zuhruf 44
Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz.
Kalem 51-52
inkâr edenler Kur'ân'ı duyduklarında, neredeyse seni gözleriyle devireceklerdi. “Bu tam anlamıyla delidir” diyorlardı.
Oysaki Kur'ân, insanlar için bir öğütten başka bir şey değildir
A'la Suresi 6-13
Bundan böyle seni okutacağız; artık Allah'ın dilediği hariç, sen hiç unutmayacaksın. Şüphesiz Allah açığı ve gizleneni bilir.
Başarıya giden yolu sana kolaylaştıracağız. O halde öğüt ver, çünkü öğüdün mutlaka faydası olacaktır.
Allah'a saygılı olan, öğüt alır.
En şakî olan da ondan kaçınır. O da en büyük ateşe girer. Sonra orada ne ölür, ne de yaşar.
Allah
Hesap gününün tek sahibi zuhruf 44’te bu kitaptan sorumlusunuz dedikten sonra neden bu kitaptan 250 yıl sonra yazılan Buhari’yi okumadınız der mi ?
Ya sana hesap günü biz Kur’an’dan sorumlusunuz dedik üstüne
EN'AM Suresi 38 ;Ve yeryüzünde yürüyen hayvanlardan ve iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa (4 ayaklı) hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki; sizin gibi ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra Rab’lerine haşrolunacaklar
Hiçbir eksik yok dedik
iSRA-89=Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlara her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Yine de insanların çoğu ancak inkârda direttiler.
A'RAF-174 = Hakka dönsünler diye işte âyetleri böylece ayrı ayrı açıklıyoruz.
Ayetlerimizi açıkladık dedik.
KAMER-32=Andolsun biz, Kur’an’ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?
Öğüt alın diye kolaylaştırdık dedik.
A'la 10="Allah'a saygılı olan, öğüt alır.”
Anlar Dedik
A'la 11="En şakî olan da ondan kaçınır. O da en büyük ateşe girer. Sonra orada ne ölür, ne de yaşar.”
Bakara 286=“Allah hiçbir nefse gücünün yeteceğinden öte yük yüklemez.”
Geldik ve gidiyoruz,
Hayat bu işte geldik ve gidiyoruz, bu geliş ve gidiş arasında yaptıklarımıza hayat diyoruz. Hayattan beklentilerimiz var fakat hayat denen şey zaten senaryosunun büyük bir kısmını kendimizin yazdığı geri kalan kısmını ise yazdıklarımızın etkisi ile oluşan bir oyun. Kısacası hayattan bir şeyler beklemek boşa bir bekleyiş sadece. Eğer bir şey istiyorsan isteğin doğrultusunda çaba harcamak esas olan. Karşına çıkan olumsuzluklarda suçu başkalarında değil kendi yaptıklarımızda aramak lazım.
Şura 30
" Başınıza her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine de çoğunu affeder."
Yaşım 33 mutlu bir evliliğim sıcak bir yuvam var ikinci çocuğumu iki hafta önce kucağıma aldım 5 gün kadar önce de dünyalar iyisi dedemi kaybettim. Hayat böyle işte bir başlangıçtan yeni bir başlangıca doğru ilerliyoruz gerisi bilinmez ilerisi tahmin edilemez.
Bu fani dünya da biraz daha fazla mala sahip olabilmek için mallık yapmanın anlamı yok. Biraz daha fazla para kazanmak için aileden çoluktan çocuktan vakit çalmanı bir de bunu onların rahatı için yapıyorum yalanına sığınmanın anlamı yok. Para dediğin mal mülk dediğin bir çocuk için değersizdir baba dediğin paha biçilemez. Akşam eve yorgun geldim diye eşinize ait olan çocuklarınıza ait olan zamanı yorgunum ben bahanesi ile onlardan çalamazsınız. Dedim ya mallığın anlamı yok gün gelirde yaş kemale erdiğinde tanımadığınız tanıyamadığınız çocuklarınız aynı evde yabancı olduğunuz bir eşiniz olsun istemiyorsanız sallayın gitsin bahaneleri sarılın ailenize. Giden yılların değerini gitmeden bilin keşkelerle doldurmayın hayatınızı.
Maalesef inşaların %80’i bu kategoriye girmektedir. Bu tip insanlar farkında veya farkında olmadan kendi kötü tecrübelerini sanki değişmez kuralmış gibi herkese satmaya çalışırlar. Siz hayatınız da güzel bir tecrübe yaşamak üzereyken çıkarlar ortaya.
Birkaç örnekle açıklamak gerekirse evlilik kararı almışsanız kesin size uğrayacaklar demek. Evlilik şöyle kötü aman sakın evlenme abi kafayı mı yedin yâda bak evlenince değişecek bu çocuk falan gibi sizin hayatınız en önemli kararı olan bu güzel olaya bile müdahale ederler. Kendi tecrübelerime dayanarak söylüyorum ki evlilik kötü veya kaçılması gereken bir şey değildir. Sadece amaç değil mutluluk için araç olmalı bu farkı bilmeden evlenip bekâr gibi yaşamak isteyen ve bu yüzden sorun yaşayanlar hemen olunca görürsüncü olurlar burada ki klişe sözleri ise evlen görürsündür. Evlenirsin abi ben hala mutluyum deyince hele birkaç yıl geçsin savunması gelir birkaç yıl geçer bu sefer hele bir çocuk olsun savı devreye girer.
işte tam o anda tekrar görevlerini ifa etmek için atılırlar aman abi ne çocuğu gençsiniz daha çocuk başının belası olur. Hem maddi açıdan sıkıntıya girersin yapma etme veya benzeri çocuk sahibi olmayı kötüleyen ve kesin değişmez gerçekmiş gibi bak bizim çocuk şöyle hayatı zindan etti böyle bizi perişan etti diye örnekte verirler. Artık kendi hayatımız yok tüm hayatımız çocuk oldu diye de ağlaşırlar.
Evlendik birkaç yıl geçti çocukta oldu hala mutluyuz diye sevinmeyin yine kendilerine ait savunuları devam eder. Bir çocuk hiç çocuk hele ikincisi olsun derler hele birde ikinci çocuk haberi ile mutluysanız varmayın keyiflerine bunu size zehir etmek için başlarlar dokuz ay boyunca çalışmaya. Çocuk haberini verirsiniz ay yazık derler hem ilk çocuğa hem size. Çok zor günler sizi bekliyor hani ölsen kurtulsan daha iyidir onlara göre ilk çocuğun sizin tüm düzeniniz bitecek geceler haram hayat zindan olacaktır onlara göre. Hele bir çocuk doğsun o zaman görürsündür bu sefer söylemleri birde bunlar ihtimal değil olacaklardır. Çünkü onların tecrübesi onlara bunu öğretmiştir. Örnek açısından ben henüz bu seviyedeyim ve hala mutlu huzurlu ve hayatımdan memnun kararlarımdan eminim. Bu örneklere tabi eşimde dâhil zaten eşiniz mutsuzsa siz mutlu olamazsınız.
Olunca görürsüncülere birkaç kelam etmek istiyorum. Tamam kardeşim sen kötü tecrübeler yaşamış olabilirsin belki iyi niyetinden bunları anlatıyorsun. Belki amacın bak olacaklara hazır ol demek ama şunu anla artık her insan her hayat farklıdır sende olmuş olan bizde olacak olan anlamına gelmez. insanlara kötü tecrübeler sunmak yerine güzel çözümler sunmak gerekir ne nasıl daha iyi olur buna dair bir sözün varsa buyur konuş. Yoksa bir zahmet git kendi sorularını dayatmak yerine kendine hayatı daha güzel yaşamak için çözümler ara insanların mutluluklarına saldırma.
Hayatınızda hep doğru kararlar almanız ve olunca görürsüncüleri hep haksız çıkarmanız dileği ile kendinize iyi bakın.
Ukrayna Ulusal Güvenlik ve Savunma Kurulu Başkanı Oleksandır Turçinov, Türkiye'nin Rus uçaklarını defalarca uyardığını belirterek, Ukrayna Hava Kuvvetleri'nin de, Ukrayna hava sahasını ihlal eden Rus uçaklarını vurmasını istedi.
Dün Rusya pilotların ikisi de öldü açıklamsı yaptı aynı saatlerde Ankara güvenlik kaynakları pilotlardan biri yaşıyor MiT muhaliflerden pilotu sağ teslim almak için harekete geçti bilgisi geldi.
Bu gün ise Rusya öldüğünü açıkladığı pilotunu operasyon yapıp kurtarmış smile ifade simgesi
Aslında o kadar net ki MiT pilotu Rusya'ya teslim etmiş bildiğin Rusya kendi kamuoyunun gazını alsın, ortalık yumuşasın diye bildiğin. Buda işe yaradı
Lavrov; Türkiye ile savaşmayacağız açıklaması yaptı
Hemen ardından
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç; "Görüşmede iki bakanın önümüzdeki günlerde bir araya gelmesi kararlaştırıldı. Görüşmede konuya ilişkin detayların diplomatik ve askeri kanallardan paylaşılması konusunda mutabakata varıldı"
açıklaması geldi.
eğer böyle düşünüyorsanız kimin beyinsiz olduğuna dair bir konuşmaya girmeyeceğim ama size bir önerim var buna mecbur değilsiniz. sizi hiç özlemeyeceğimize emin olabilirsiniz.
Zafer çığlıkları ile zafere ulaşamayanları üzmek bir Müslümana yakışmaz
Öncelikle zafer sarhoşluğu içkinin sarhoşluk verici yani aklı örten bir içecek olması nedeni ile haram olduğunu bilen her Müslüman için en az içki kadar uzak durulması gereken bir konu olduğunu görmek lazım. Bir mümin kazandığı zafer ile kibirlenmemeli Nasr suresinde Rab’ımın emrettiği gibi. " Allah'ın yardımı ve fetih geldiğinde, insanları bölük, bölük Allah'ın dinine girerlerken gördüğünde. Rabbini överek O'nu tesbih et ve O'ndan af dile! Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir. " zafer Allah'tan af dilenerek karşılanır çünkü zafer içinde kibir barındırır. "...Muhakkak ki Allah, kibirli olan ve övünen kimseleri sevmez." ( Nisa 36). Bu sebeple AK Parti kadroları kibirli zafer kutlamaları yapmaktan kendilerini alı koymalıdır. Ellerindeki iktidar gücünü gerçek güç sahibinin verdiğini unutmadan hareket etmeliler.
Davutoğlu'nun dünkü balkon konuşması ve öncesinde yaptığı konuşma ümitvar olmamıza neden oldu. inşallah konuşmalarında bahsettikleri gibi ötekileştiren ve kutuplaştıran söylemlere son verilir artık. Aynı yaklaşımı muhalefet partilerinden de görmek isterdim fakat bu beklentim yerini bulmadı ve çok ta şaşırmadım.
Ak Parti yönetimi Rab'imin halk eli ile kendilerine verdiği bu yetki sayesinde yapacakları icraatlar la ya emanetin hakkını verip karşılığını öteki âlemde de alırlar ya da her iki âlemde rezil olurlar. Kendim dâhil AK Partiye oy veren her seçmeninde bu sevapta veya günahta payı olacaktır bunun vebali nedeni ile dualarını eksik etmemelerini temenni ederim.
Şimdi dini içerikten çıkıp siyasi olarak sonuçları değerlendirmek gerekir ise. AK Parti 7 Haziran seçimlerinden ders almış. Öncelikle CNN Türkün IPSOS şirketine yaptırdığı 11 Haziran tarihinde yayınlanan 7 Haziran seçim sonucu anketine göre sandığa gitmeyenlerin %44'ü AK Partiliydi bu seçmenlerin sandığa gitmesi sağlandı. MHP oy verenlerin %22'si daha önceki seçimlerde AK Partiye oy vermiş insanlardı bu milliyetçi oyların geri dönmesi sağlandı. HDP'ye giden oyaların geri gelmesini de terörle arasına mesafe koymayan HDP'ye ve oradaki seçim güvenliğini bir nebze daha iyi sağlayan AK Partiye borçluyuz.
Bu sonuçlara göre milliyetçi kanat PKK'ya yapılan sert müdahaleden memnun. Kürt seçmen ise barış sürecini yürütemediği için AK Partiyi değil HDP'yi suçlu görüyor buradan yola çıkarak çözümün silahsız kısmı için artık MHP'nin ve HDP dışında ki diğer siyasal ve sivil yapıların içinde bulunmadığı bir sistem yürümeyecektir. Terör konusunda bu noktaya dikkat edilmeli ve buna göre bir siyaset belirlenmelidir.
Dış politika konusunda ise Ak Parti halktan onay almıştır fakat çok ince bir ip üzerinde ilerliyoruz umarım Dış politika da 13 yıldır yapılan bazı hatalar tekrarlanmaz. Türkiye hala Suriye ve Filistin gibi birçok Ortadoğu ülkesinin umududur bu da hem seçmenine hem yönetiminde ayrı bir vebal yüklemektedir. Bu umutların boşa çıkmaması için Allah yardımcıları olsun.
AK Parti'nin sandığa küskün seçmeninin geri gelme nedenlerinden biri ekonomik vaatlerdir. Burada belirtmek istediğim önemli nokta ise bu vaatlerine CHP sayesinde olduğunu söylemek gerek ve CHP'e düzgün bir muhalefet yapsa ülkenin neler kazanacağını görmek lazım. AK Parti'nin bu ekonomik vaatlerini ve daha fazlasını söz verdiği gibi yerine getirmesi güvenirliği ve iktidar ömrü bakımından elzemdir.
Son tahlilde tekrar hatırlatmak istiyorum "Zafer çığlıkları ile zafere ulaşamayanları üzmek bir Müslümana yakışmaz "
Keza Türk milleti ne aptaldır ne vatan hainidir nede beyinsizlerdir yapılan hiçbir şeyi unutmaz ve kararını ona göre verir. Şu anki seçim sonuçlarında görüyoruz ki Türk Milletinin 7 Haziranda verdiği kararda bu vatan için faydalı olmuştur.
Terör saldırısı sadece Türkiye de oluyor, bizi istihbaratımız kötü veya Ankara daki elim olay gibi saldırılar sadece devlet desteği ile olabilir gibi saçma düşünceleri olan. Türk olduğu için kendini ezik hissetmeye alışmış çıktığı yumurtayı beğenmeyen. Hep başka ülkelere özenip fırsat bulsa anında ülkesinden kaçıp başka ülkelerde yaşama hayali kurup sonrada vatansevermiş gibi davranan. Türkiye de doğmak haricinde Türkiye ile Türkiye de yaşayan halkaların kültürleri ile ilgisi alakası bir bağlantısı olmayanlara duyurulur. Terör kirli bir uluslararası ilişkiler yöntemidir terör örgütleri hep o ülkenin düşmanları tarafından yönetilir ve terör her ülkenin belasıdır ve her ülke az veya çok bundan payını almıştır. işte size dünyadan bir kaç örnek
1- ispanya- Madrid üç tren istasyonunda bomba patlatıldı ve 186 kişi öldü 11 MART 2004 MADRiD http://www.dw.com/ …/madridde-ter%C3%B6r-deh%C5%9F…/a-2526915
2- ingiltere'nin başkenti Londra'da bu sabah arka arkaya meydana gelen patlamalarda en az 38 kişi öldü; 150'si ağır 700'den fazla kişi de yaralandı. 7 Temmuz 2005 http://www.bbc.co.uk/ …/st…/2005/07/050707_london_blast.shtml
3- 2001 Tel Aviv Dolphin Disco Saldırısı 22 yaşındaki bir Hamas militanı, vücuduna sardığı çivi ve çelik bilyelerle takviyeli bombayı patlattı. Patlamada çoğunluğu gençlerden oluşan 21 kişi öldü ve 120’den fazla kişi yaralandı https://terortakvimi.wordpress.com/ …/2001tel-aviv-dolphin-…/
4- 2001 11 Eylül Saldırısı
5- 09.09.2010 Rusya'nın Kuzey Osetya Cumhuriyeti'nde bir pazar yerinde meydana gelen terör saldırısında ölü sayısı 16'ya yükselirken, yaklaşık 80 kişi de yaralandı. http://www.sabah.com.tr/ …/2010/09/09/rusyada_teror_saldirisi
Sadece birkaç tane örnek verdim bunlar gibi sayılabilcek bir çok terör saldırısı tüm dünyadaki insanların canını yakmakta. Türkiye hariç diğer ülkelerde bu tip saldırılardan sonra Bakanlar istifa etsin gibi katil devlet gibi katil cumhurbaşkanı gibi söylemler olmaz. Çünkü bu tip söylemler terörün amacına ulaşması demektir. Eğer buna uyarsanız sizin bakanlarınızı cumhurbaşkanlarınızı dış politikanızı beğenmeyenler her zaman size terör ile müdahale edebilir duruma gelir. Yani bu terörü desteklemektir. Lütfen farkında olmadan sırf siyaset yapacağım diye terör destekçisi konumuna düşmeyin.
edit: entery girildikten 2 saniye sonra nasıl oy verilebiliyor okumadan anlamadan oylama yapanları alkışlıyorum, sen okusan da anlamazdın zaten.
edit2: bu ülkelerde tek tük olay olur diyen arakdaşlar biraz iRA'nın eylemlerini inceleyin
edit3: diğer ülkelerde bu kadar sık yaşanmaz diyenlere bir açıklama daha türkiye'de de yaşanmasın istiyorsan yazıda aktardığım gibi terör destekçisi olmayın. teröristlerin her seferinde başarıya ulaşmasını sağlıyorsunuz o diğer ülkelerde böyle bir durum yok.
Bazılarına göre evet. Ankara'da 97 insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan o hain saldırıyı ben düşündüm, ben planladım, ben hayata geçirdim. Bu büyük acıya sebebiyet veren benim. Peki niçin yaptım bunu? Çünkü Recep Tayyip Erdoğan'ı seviyorum ve onun ele geçirdiği iktidarı kaybetmemesi için elimden gelen her şeyi yaparım. Gözümü kırpmadan insan öldürür, Türkiye'yi kaosun hüküm sürdüğü bir cehenneme çevirebilirim. Çünkü bu bomba, 1 Kasım'da yapılacak seçimlerde AK Parti'nin tek başına iktidara gelmesini ve böylelikle Recep Tayyip Erdoğan'ın kurduğu diktatörlük düzeninin devamını garanti altına alan bir bomba. Ölen her bir insan AK Parti'ye oy desteği olarak dönecek çünkü. 'Niye' diye sormayın, 'niçin' diye sormayın. Bunun böyle olduğuna inanmanız yeterli olacaktır.
Bazılarına göreyse hayır. Ankara'da 97 insanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan o hain saldırıyı bir HDP'li düşünmüş, planlamış ve hayata geçirmiştir. Bu büyük acıya sebebiyet veren bir HDP'lidir. Çünkü HDP'nin oyları günden güne erimekte, baraj altında kalma korkusuyla ne yapacağını bilememektedir. Bu bombanın patlaması ile HDP, barajı geçmeyi garanti altına aldığı gibi, geçen seçimlerden daha çok oy almayı da başaracaktır. Çünkü bu bomba, 1 Kasım'da yapılacak seçimlerden sonra başta Recep Tayyip Erdoğan'ı devirmeye yarayacak; üstelik ülkemiz için aydınlık güzel günlerin de habercisi olacaktır.
Çünkü hem AK Parti hem de HDP, üstelik seçimlere 20 gün kalmışken ve üstelik bu bomba doğrudan iki partiyi de hedef alıp zor durumda bırakacakken bu bombanın fitilini ateşleyecek kadar gerzek, mankafa, aptal insanlarla doludur.
Emin olun, şu an Türkiye'nin en az yarısı için durum böyledir. Dahası durumun böyle olması taraflar açısından herhangi bir soruna sebebiyet vermemektedir. Bombaların patlamasından sadece 10 dakika sonra herkes 'seçtiği bir katil'i hedef tahtasına yerleştirmiştir. Katil ya devlet, Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti üçlüsünden biridir ya da HDP, Selahattin Demirtaş ikilisinden biri.
Şimdi bu aklın, insafın, vicdanın tükendiği noktada duralım. Ve 97 insanın hayatını kaybettiği bu hain saldırıda ölenlerin hepsine rahmet dileyelim. 'Kimse, hiçbir insan teki böylesi bir ölümü hak etmemektedir. Lanet olsun insana bunu yapana' cümlesini de ekleyelim peşine. Ve soralım: 'Bombayı kim patlatmış olabilir?'
Şurası açık. Bu türde bir eylemi planlayıp hayata geçirebilecek güçte örgütler belli. PKK, IŞiD ve DHKP-C derhal akla gelenleri. Bu saldırıyı pekala IŞiD, bir uluslararası ihaleye girerek ya da girmeksizin patlatmış olabilir. PKK ve DHKP-C de öyle. Üstelik bu eylemden her üç örgütün 'üst düzeyde haberdar olması' da gerekmez. Küçük ekipler bu işi gerçekleştirmiş olabilir.
Peki ama amaç nedir? 'Ne komplosu ulan' deyip her seferinde 'uluslararası güç odakları'nı pas geçmemizi isteyen o eksik akıllıları bir kenara bırakıp soralım. Suriye'de yepyeni bir savaş konseptine ilerleyen Rusya'nın bu eylemden elde edeceği sonuçlar var mıdır? Vardır. Rusya'nın varlığı ile yeniden biti kanlanan Esed rejiminin bu eylemden elde etmeyi umacağı sonuçlar var mıdır? Vardır. Peki 'yerli şebbihalar'ına bu işi ihale etmiş olabilir mi? Olabilir. Hatta ve hatta 'Türkiye'nin yeniden konvansiyonel pozisyonuna dönmesi gerekir' baskısı yapan NATO ve benzeri çevrelerin bu eylemden elde edebilecekleri sonuçlar var mıdır? Vardır.
Her seferinde 'bırakın bu dış güçleri, katil AK Parti'dir, katil HDP'dir, katil Erdoğan'dır, katil Demirtaş'tır' cümlelerine can-ı gönülden katılmakta bir beis görmeyen taraflara bir sorum var: Batı hükümetlerinin gazeteler eliyle 'Türkiye'ye çok ihtiyacımız var' cümlesini dolaşıma soktuğu şu günlerde böyle bir saldırının olması gerçekten hiç mi ilginizi çekmez? Cemil Bayık'ın 'metropollerde bombalar patlayabilir' tehdidi ile hiç mi ilgilenmezsiniz? Bir süredir Mesut Barzani'nin 'bütün oyunların dışına itilmeye' çalışılması falan hiç mi girmez dikkat sahanıza?
O meydandaki insanların ölüm emrini bir ülkenin Cumhurbaşkanı'nın, HDP Başkanı Demirtaş'ın, Başbakan Davutoğlu'nun verdiğine kesin olarak kanaat etmeye yatkın zihniniz, hiç mi bu emri bir terör örgütünün, bir uluslararası güç şebekesinin Türkiye'ye 'teslim ol' çağrısı olarak okumaz?
Kör müsünüz? Siz gözünüzü açana kadar daha kaç insanın hayatını kaybetmesi gerekiyor?
Ne diyordu Dante: 'Ölümden ve kaostan medet uman o karanlık var ya yeğen. Memleketi felç etmek için elinden geleni yapan o karanlık. O karanlığı dağıtmaya bir mum yetecek; fakat o mumu elbirliği ile yakabilirsek...'
ihsan Eliaçık yine zekasını gösteren açıklamalarda bulunmuş.
"Eğer bir şeyi faili meçhulse. Ne olduğu bulunamıyorsa, failini bulması gerekenin sen ben değil, devlet olduğu için bunu devletin üstüne yıkmak zorundayız ki devlet de kendisini suçlu hissetsin, bunun failini ortaya çıkarmalıyım. Yoksa ben yapmadığım halde benim üzerime yıkılacak duygusuyla bunu bulması lazım."
16 Aralık 2012: MiT Müsteşarı Hakan Fidan imralı adasına giderek Öcalan’la görüştü.
29 Aralık 2012: Başbakan Erdoğan TRT canlı yayınında imralı’yla görüştüklerini açıkladı.
3 Ocak 2013: Ayla Akat, Altan Tan ve Ahmet Türk’ten oluşan ilk BDP heyeti imralı’ya gitti.
8 Ocak 2013: Paris’teki PKK ofisindeki saldırıda Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez öldürüldü.
10 Ocak 2013: Başbakan Erdoğan Afrika Ziyareti dönüşü uçakta çekilme için Meclis’ten yasa çıkması talebini değerlendirdi: “Ha biz onlara neyi garanti edebiliriz. Daha önceki çıkışlarda bazı operasyonlar yapıldı. Silah bırakarak yapacakları çıkışlarda bu tür şeylere müsaade etmeyiz”
17 Ocak 2013: Paris’te öldürülen 3 PKK’lı kadın için Diyarbakır’da düzenlenen cenaze törenine yüzbinler katıldı ve barış çağrıları yapıldı.
24 Şubat 2013: PKK’nın şehir milisleri YDG-H (Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi) kuruluşunu ilan etti.
28 Şubat 2013: Milliyet Gazetesi’nde HDP’ye yakın bir muhabirin imzasıyla 23 Şubat 2013 tarihinde imralı’da BDP heyetiyle Öcalan arasındaki görüşmenin tutanakları yayınlandı. Tutanaklarda işadamı Osman Kavala’nın Öcalan’a “Başkanlık sistemine destek vermeyin” diyen bir mektup gönderdiği ortaya çıktı. Tutanakların sızmasıyla ilgili BDP Genel Merkezi’nde görevli iki kişi işten çıkarıldı.
21 Mart 2013: Öcalan’ın mektubu Diyarbakır Newroz’unda okundu: Artık silahlar sussun fikirler konuşsun noktasına geldik. Yine diyorum ki artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir... Bu mücadeleyi bırakmak değil daha farklı bir mücadeleyi başlatmadır...”
4 Nisan 2013: 63 kişilik Akil insanlar Heyeti belirlenerek, Türkiye’yi dolaşmaya başladı.
15 Nisan 2013: Beşinci BDP heyeti imralı’ya gitti.
18 Nisan 2013: içişleri Bakanlığı’yla Genelkurmay Başkanlığı arasında imzalanan protokol ve il idaresi Kanunu’nda yapılan düzenlemeyle askerlerin operasyona çıkış izni valililere bağlandı.
20 Nisan 2013: MHP lideri Bahçeli çözüm sürecine karşı mitinglere başladı. CHP Lideri Kılıçdaroğlu hükümeti çözüm sürecinde inisiyatifi PKK’ya bırakmakla suçladı.
25 Nisan 2013: Murat Karayılan Kandil’de yüzlerce gazetecinin katıldığı, tv’lerde canlı yayınlanan basın toplantısında PKK'nın 8 Mayıs'tan itibaren ön şartsız geri çekileceğini açıkladı.
30 Nisan 2013: KCK davalarında tahliye edilenlerin sayısı 200’e ulaştı.
7 Mayıs 2013: BDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş: "Geri çekilme yarın resmen başlıyor. 3-4 ay süreceğini tahmin ediyoruz. Geri çekilme konusunda hükümet de bazı idari tedbirleri almış durumda…"
8 Mayıs 2013: TBMM’de Toplumsal Barış Yollarının Araştırılması ve Çözüm Sürecinin Değerlendirilmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu ilk toplantısını yaptı. Komisyona CHP ve MHP üye vermedi.
29 Mayıs 2013- istanbul’da Gezi olayları başladı. ilk günden itibaren “Kürtler nerede” sesleri duyuldu.
7 Haziran 2013: imralı adasında Öcalan’la görüşen Demirtaş: “Abdullah Öcalan Gezi Parkı direnişçilerini selamlıyor. Provokasyona dikkat edilmesi çağrısı yaptı, "Meydan Ergenekonculara bırakılmamalıdır" dedi”
26 Haziran 2013: Başbakan Erdoğan, raporlarını sunan Akil insanlar Heyeti üyeleriyle Dolmabahçe’de bir araya geldi. Bazı üyeler Gezi olayları yüzünden toplantıya katılmadı. “PKK yurtdışına çekildi, 1’inci aşama tamamlandı. Şimdi hükümetin adımları bekleniyor” sorusuna Erdoğan “Örgütün sadece yüzde 15’i çekildi” cevabını verdi.
2 Temmuz 2013: Haziran ayında PKK, kalekollar için eylem çağrısı yaptı. Aslında kalekol inşaatları yeni değildi. PKK’nın sınır dışına çekilmeye başladığı tarihte 114 kalekol bitmişti. Diyarbakır Lice'de karakol ve yol çalışmalarını protesto eylemlerinde göstericilerden Medeni Yıldırım hayatını kaybetti.
5 Temmuz 2013: KCK eşbaşkanlıklarına Cemil Bayık ve Bese Hozat getirildi.
10 Temmuz 2013: YDG-H, Twitter’dan yemin törenlerini yayınladığı şehirlerde “asayiş birimleri” kurmaya başladı. Yol kesme, araç yakma eylemleri başladı.
31 Temmuz 2013- Cemil Bayık BBC Türkçe servisine konuştu; 1 Eylül’e kadar hükümet adım atmazsa çekilmeyi durduracağız, çekilenler de geri dönecek.
11 Ağustos 2013: Adında “Kürdistan” kelimesi geçen ilk dernek kuruldu.
12 Ağustos 2013: PYD lideri Salih Müslim Türkiye’ye geldi.
19 Ağustos 2013: Cemil Bayık, “süreç çökerse daha büyük bir savaş olabilir” dedi.
9 Eylül 2013: KCK “Çekilmeyi durduğunu” açıkladı.
30 Eylül 2013: Hükümet Demokratikleşme Paketini açıkladı. Özel okullarda Kürtçe serbest kaldı, Andımız kaldırıldı. BDP ve DTK “dağ fare doğurdu” dedi.
29 Ekim 2013: Cemil Bayık, ilk kez müzakerelere “üçüncü taraf” istedi.
16 Kasım 2013: Başbakan Erdoğan, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Lideri mesud Barzani ve Şivan Perwer’la Diyarbakır’da miting yaptı. Erdoğan mitingde şöyle dedi: “Dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını, 76 milyonun bir olduğunu, beraber olduğu birlikte büyük Türkiye yeni Türkiye olduklarını göreceğiz. Hiç endişeniz olmasın.”
3 Aralık 2013: Cemil Bayık: Böyle giderse elbette ki Türkiye’de savaş olacaktır. Biz, bahara kadar süre tanımışız. Bahara kadar eğer bu şartları kabul eder, müzakere yönünde adım atarlarsa sorun çözüm yolunda ilerler. Aksi takdirde artık bizim bu tarzda işleri yürütmemiz mümkün değildir.”
6 Aralık 2013 Yüksekova’da PKK mezarlığı yüzünden çıkan olaylarda iki protestocu hayatını kaybetti.
17 Aralık 2013: Dershanelerin kapatılması adımıyla hükümetle ipleri koparan cemaat düğmeye bastı ve 17/25 Aralık operasyonu başladı.
11 Ocak 2014: imralı heyetiyle görüşen Öcalan 17/25 aralık girişimine darbe dedi: “Ülkeyi bir darbe ateşiyle yeniden yangın yerine çevirmek isteyenler bizim bu ateşe benzin taşımayacağımızı bilmelidir. Her darbe teşebbüsü bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da karşısında bizi bulacaktır”.
21 Ocak 2014: PYD, Rojava’da demokratik özerkliği ilan etti. PKK medyasında AKP’nin Nusra’ya destek verdiği yayınları hızlandı.
15 Mart 2014: KCK bir kere daha süreci bitirdi: “AKP Hükümeti, Önder Apo'nun başlattığı ve Hareketimizin de başarıya ulaşması için büyük çaba harcadığı demokratikleşme hamlesinin muhatabı olmaktan çıkmıştır”
17 Mart 2014: Murat Karayılan: “Öcalan cezaevinde olduğu sürece PKK’nin silah bırakmayacak. Seçimden bir-iki hafta sonrasına kadar adım atılmadığı takdirde, sürecin bittiğini herkesin bilmesi gerekiyor."
21 Mart 2014; Öcalan’ın mektubu Diyarbakır Newroz’unda okundu: “Biz direnirken korkmadık, barışırken de korkmayacağız” diyen Öcalan 17 Aralık sonrası pozisyonunu sürdürdü: “Önümüzde en yakıcı bir şekilde cevap bekleyen şey, birbirini tekrarlayan darbelerle mi yoksa tam ve radikal bir demokrasiyle mi yola devam edeceğimiz sorusudur.”
30 Mart 2014- Yerel seçimler yapıldı. 17/25 Aralık süreçleriyle kan kaybettiği iddia edilen AK Parti, yüzde 45’le gücünü koruduğunu ortaya koydu.
26 Nisan 2014: MiT kanununda değişiklik yapıldı. Kanuna "MiT mensupları görevlerini yerine getirirken ceza ve infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlülerle önceden bilgi vermek suretiyle görüşebilir, görüşmeler yaptırabilir, görevlerinin gereği terör örgütleri dâhil olmak üzere millî güvenliği tehdit eden bütün yapılarla irtibat kurabilir” ifadesi eklendi.
1 Haziran 2014: HDP heyeti imralı’ya gitti. Öcalan “En önemli realite sürecin yeni bir aşamaya gelmiş olmasıdır” dedi.
4 Haziran 2014- Diyarbakır’da çocukları PKK’ya katılmış anneler çocuklarını geri istediklerini söyleyerek belediye önünde oturma eylemi başlattı. Belediye annelere müdahale etti, Demirtaş “MiT’ten para alıyorlar” dedi.
5-7 Haziran 2014- Lice’de kalekol protestolarında başlayan olaylarda 2 kişi hayatını kaybetti.
6 Haziran 2014- AK Parti Diyarbakır’da çözüm çalıştayı düzenledi. Çözüm süreci yeniden canlandırıldı.
9 Haziran 2014: Diyarbakır 2. Hava Kuvveti Komutanlığı'nın bahçesindeki bayrak bir PKK’lı tarafından indirildi. Öcalan bayrak indirmeye provokasyon dedi, örgütüne soruşturma talimatı verdi.
10 Temmuz 2014: Meclis, çözüm sürecine hukuki zemin sağlayan “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine dair kanun” tasarısını kabul etti.
11 Temmuz 2014: Diyarbakır'da KCK ana davasında son iki tutuklu da tahliye oldu ve tutuklu sanık kalmadı.
5 Ağustos 2014: HDP’nin imralı ziyaretinde Öcalan “30 yıllık savaş büyük bir demokratik müzakereyle sonuçlanma aşamasındadır” dedi.
10 Ağustos 2014- Cumhurbaşkanlığı seçimini Erdoğan yüzde 52’yle birinci turda kazandı.
19 Ağustos 2014: Lice'ye PKK'lı Mahsuni Korkmaz'ın heykeli dikildi. Mahkeme yıkım kararı verdi. Olaylar çıktı, 1 kişi öldü.
27-28 Ağustos 2014- Ahmet Davutoğlu AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan oldu.
3 Eylül 2014- MiT Müsteşarı Hakan Fidan, imralı Adası’na giderek Öcalan’la çözüm süreci yol haritasında mutabakata vardı. HDP’li Mnder ve Buldan yol haritasını Kandil’e götürdüler.
10 Eylül 2013: HDP’lilerle görüşen Başbakan Davutoğlu 15 Ekim’e kadar Türkiye’de PKK’nın yol kesme, mahkeme kurma gibi illegal faaliyetlerin biteceği garantisiyle süreci hızlandırma garantisi verdi.
15 Eylül 2014- IŞiD’i Kobani’yi kuşattı. PKK medyası her gün yeni bir foto ve belgeyle (üretilmiş) Türkiye’nin IŞiD’e destek verdiğiyle ilgili propagandayı artırdı.
20 Eylül 2014: IŞiD’in Kobani’ye yaklaşması üzerine kaçan 100 bin Kürt Türkiye’ye sığındı. Aynı gün IŞiD’in elindeki Musul konsolosluğunda görevli 49 rehine Türkiye’ye getirildi.
2 Ekim 2014: Meclis’ten Suriye tezkeresi geçti
3 Ekim 2014: PKK, IŞiD’e Türkiye’nin desteği gerekçesiyle Tunceli'nin Pülümür ilçesindeki karakola saldırdı.
6-7-8 Ekim 2014, KCK ve HDP’nin halkı Kobani için alan tutmaya, direnmeye çağırmasıyla sokağa çıkanlar “IŞiD’çi” diye Hüda-Par ve AK Partililerin parti, dernek ve dükkanlarına saldırdı. Saldırılardan ve ardından yaşanan çatışmalarda 52 kişi hayatını kaybetti. Gösterileri bitiren çağrı yapan Öcalan, "Kobani düşerse çözüm süreci biter" dedi.
11 Ekim 2014- Cemil Bayık, Meclis’ten geçen tezekere savaş ilanıdır dedi ve çektiklerini bütün birlikleri geri gönderdiklerini açıkladı.
13 Ekim 2014: Tunceli'de PKK'lılar üs bölgesine sızarken fark edildi. Çatışma çıktı.
19 Ekim 2014: Başbakan Ahmet Davutoğlu Akil insanlar Heyeti’yle 11 saatlik bir toplantı yaptı. Aynı gün MiT Müsteşarı Hakan Fidan imralı’da Öcalan’la görüştü.
20 Ekim 2014: ABD Kobani’de YPG’ye havadan silah ve mühimmat indirdi.
21 Ekim 2014: HDP’nin imralı ziyaretinde Öcalan “15 Ekim’de yeni bir aşamaya geçildiğini ve somut adımların atılacağını” açıkladı.
25 Ekim 2014: Yüksekova'da sivil kıyafetli üç rütbeli asker sokak ortasında öldürüldü.
29 Ekim 2014: Aysel Tuğluk, “AK Parti çözüm sürecinde artık partner değil” diyerek “seküler güçleri” göreve çağırdı.
30 Ekim 2014: Diyarbakır’da eşi ile birlikte semt pazarında alışveriş yapan 24 yaşındaki Hava Astsubay Üstçavuş Necdet Aydoğdu, maskeli iki kişinin silahlı saldırısı sonucunda hayatını kaybetti.
4 Kasım 2014: HDP genel Merkezi’ne giren saldırgan parti yöneticisi bir kişi ağır yaraladı.
24 Kasım 2014: KCK yöneticisi Sabri Ok: Silah bırakmak gündemimizde değil.
18 Aralık 2014: Alman Die Welt gazetesine konuşan Cemil Bayık “IŞiD’in gerçek halifesi Bağdadi değil Erdoğan’dır” dedi.
20 Aralık 2014: Cemil Bayık: Silah bırakmak ölüm demektir…
27 Aralık 2014: Cizre’de YDG-H ve Hüda-Parlılar arasında kavganın ardından çatışma çıktı. Hizbullah-PKK çatışmasının yeniden başlaması riski ortaya çıktı.
23 Ocak 2015: HDP heyeti imralı ile Kandil arasında mekik dokumaya başladı. Hükümet çözüm sürecine dönüş için Öcalan’dan PKK’ya Türkiye’de silahlı mücadeleye son çağrısı yapmasını istedi. Öcalan bu çağrı için kadın haklarından, çevre sorunlarına kadar her konuda adımlar atılmasını isteyen bir metin yazdı. Kandil bu adımların silah bırakmanın ön şartı olmasında ısrarcı oldu. Hükümet bu genel bir demokratikleşme programını içeren 10 maddenin ön şart olmasını PKK’nın silah bırakmamaya bahane olarak kullandığını düşünerek karşı çıktı.
23 Ocak’ta HDP’lilerle görüşen KCK’dan “AK Parti’nin müzakere sürecinin sorumluluğunu esas alan bir yaklaşımda olmadığı” açıklaması geldi.
9 Şubat 2015: Meclis’e gelen "iç Güvenlik Paketi" görüşülmesi ikinci kez ertelendi.
15 Şubat 2015: HDP’nin imralı-Kandil temasları arttı. Kandil, iç güvenlik Paketi’nin sürece zarar vereceğini açıkladı.
22 Şubat 2015- Şah Fırat Operasyonu’yla Süleyman Şah’ın türbesi PYD’nin kontrolündeki Eşme Köyü’nde taşındı.
17 Şubat 2015: Selahattin Demirtaş: “Öcalan’ın çağrı yapması için hükümet önce 10 maddelik ev ödevini yapmalı, onlar açıklamazsa biz açıklarız” dedi.
25 Şubat 2015: Demirtaş, CNN Türk’te Öcalan’ın silah bırakma çağrısı yapmak için ön şart olarak ortaya koyduğunu söylediği 10 maddeyi açıkladı. “Öcalan şartlı silah bırakma çağrısı yaptı” dedi.
28 Şubat 2015: Öcalan’ın PKK’ya silahsızlanma kongresi için yapacağı çağrının üzerinde Kandil ve imralı anlaştı. Geniş bir demokratikleşme programını içeren 10 madde silah bırakmak için ön şart yapılmadı, bu maddelerin hayata geçirileceğinin garantisi olarak da hükümetin olduğu bir toplantıda okunmasına karar verildi. Dolmabahçe Sarayı’nda Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, içişleri Bakanı Efkan Ala, AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Öcalan’la görüşmeleri yürüten eski MiT başkan yardımcısı, Kamu Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu ve imralı Heyeti’nden Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve idris Baluken’in olduğu toplantıda Öcalan’ın PKK’ya silahsızlanma kongresi toplama çağrısı Sırrı Süreyya Önder tarafından okundu.
28 Şubat 2015: Tarihi açıklamaya 20 dakika sonra canlı yayında ilk tepki HDP lideri Demirtaş’tan geldi. Demirtaş iç Güvenlik Paketi’ni öne sürerek “Hükümet bir yandan pakette ısrar edip bir yandan demokratikleşmede ilerleme sağlıyorum diyemez. Bu tasarı barış getirecek bir yasa tasarısı değildir. Barışa uzaklaşacağım diye çalışmıyoruz, Barışı çok arzuluyoruz. Hükümet yürüttüğü politikayla, zerre kadar umut vermiyor, barışa yaklaşmıyor” dedi.
28 Şubat 2015: Aynı gün açıklama yapan PKK yöneticisi Mustafa Karasu: “AKP Hükümeti Önderliğin ortaya koyduğu 10 başlıkta müzakere edip sorunu çözecek midir, çözmeyecek midir? Bu sorunun cevabı çok önemlidir. Bu sorun çözülmeden PKK silah bırakacak, PKK Kongresini yapıp silah bırakma kararı alacak biçimindeki yaklaşımlar demagojidir, aldatmak ve sorunu çarpıtmaktır”
11 Mart 2015: Dolmabahçe üzerine IMC TV’de Banu Güven’e Kandil’de konuşan KCK eşbaşkanları Cemil Bayık ve Bese Hozat: “PKK silah bırakacak açıklamaları seçim propagandasıdır. Silahların bırakılması, ancak Öcalan’ın bizzat katılacağı bir kongrede karara bağlanabilir. Yani PKK bu kararı Öcalan serbest kalmadan açıklamayacak. Bu adımlar atılmadan hareketimize, halka, Türkiye demokrasi güçlerine güven vermeden kongrenin toplanması, kongrenin onların belirttiği gibi kararlar alması düşünülemez.”
17 Mart 2015: Seçime parti olarak girme kararı veren HDP lideri Demirtaş partisinin Meclis grup toplantısında kürsüye çıkıp üç cümlelik bir konuşma yaptı: Seni başkan yaptırmayacağız. Seni başkan yaptırmayacağız. Seni başkan yaptırmayacağız.
18 Mart 2015: izleme Komitesi’nde yer alacağı iddia edilen isimler medyada yer aldı.
20 Mart 2015: Cumhurbaşkanı Erdoğan izleme komitesine olumlu bakmadığını açıkladı: Ben gazetelerden okuyorum. Böyle bir şeyden doğrusu benim haberim yok. Şunu da çok net söylüyorum ben olumlu bakmıyorum. Bunlar doğru şeyler değil. Bu işler istihbarat teşkilatlarıyla yürür”
21 Mart 2015: Diyarbakır Newroz’unda mektubu okunan Öcalan PKK’ya silahsızlanma kongresi çağrısı yaptı ama yeni bir ön şart öne sürerek: Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu: “Deklarasyon gereği ilkelerde mutabakat oluşmasıyla birlikte PKK'nin Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı yaklaşık kırk yıldır yürüttüğü silahlı olan mücadeleyi sonlandırmak ve yeni dönemin ruhuna uygun siyasal ve toplumsal strateji ve taktiklerini belirlemek için bir kongre yapmalarını gerekli ve tarihi görmekteyim. Umarım ilkesel mutabakata en kısa sürede varıp Parlamento üyeleri ve izleme Heyetinden teşkil edilen bir Hakikat ve Yüzleşme komisyonundan geçerek bu kongreyi başarıyla realize etme durumunu yaşarız. Bu kongremizle birlikte artık yeni dönem başlamaktadır”
22 Mart 2015: Ukrayna dönüşü uçakta konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan Dolmabahçe açıklamasını doğru bulmadığını söyledi: “Bir metin okunmadı, iki metin okundu. Onların okuduğu metinle Yalçın Bey’in okuduğu metin birbirinden tamamen ayrı. Aynı metin değildi dikkat ederseniz. Ben oradaki toplantıyı da doğru bulmuyorum. Çünkü bu toplantıda hükümetin Başbakan Yardımcısı’yla şu an parlamento içinde olan bir grubun yan yana o resmi vermesini ben şahsen doğru bulmuyorum. Daha önceleri gerektiğinde bir arkadaşımız onlarla görüşmeler yapar ve açıklama yapılırdı. Ama o toplantıda olduğu gibi medyanın karşısına çıkmak suretiyle, iki ayrı metin deklare edilmiyordu. Böyle bir şey hiç yaşanmamıştır. Bunu doğru bulmuyorum. Açıklanan 10 maddelik metne gelince; o metinde bir demokrasi çağrısı yok. Bu metnin demokrasi adına neresini kabul edeceğim? Metni incelersek oradaki konuların çoğunun demokrasiyle falan yakından uzaktan alakası yok. Hala yeni yeni talepler ortaya çıkıyor. Daha sonra Başbakan Yardımcımızın yaptığı bir açıklama var. Onların tamamen aksine. Yani birbiriyle tamamen örtüşen bir şey yok. O zaman neyi görüştüler? Buna ortak bir deklarasyon diyebilir misiniz? Böyle bir şey var mı?”
11 Nisan 2015: Ağrı'da PKK'lılar askere saldırdı. 4 asker yaralandı.
05 Mayıs 2015: KCK Eşbaşkanı Bese Hozat konuştu: "Bizim şu anda kongreyi toplama gibi bir gündemimiz yok. Çünkü, bu süreç işlemedi ve hiçbir adım atılmadı. Bırakalım müzakereyi, diyalog süreci de ortadan kaldırıldı. Bir aydır önderliğimiz ile görüşme olmuyor, heyet önderliğimizin yanına gitmiyor. PKK devletin atacağı adımlar üzerinden kongreyi toplayacaktı. Biz kongreyi gündemden çıkardık. Kürt sorunu çözülmeden PKK böyle bir kongre yapmaz. Kürt kimliği tanınmadan, bu temelde anayasa değiştirmeden ve Kürtlerin statüsünü kabul etmeden böyle bir kongreye asla toplayamaz. Öcalan'ın bir taraf olarak resmi kabul edilmesi gerekiyor."
7 Haziran 2015: sert bir seçim kampanyasının ardından HDP yüzde 13 oyla barajı geçip 80 vekil çıkardı. Yüzde 41’de kalan AK Parti tek başına iktidar olamadı.
12 Haziran 2015: Seçimlerden sonra Demirtaş'ın Öcalan'ın çağrısıyla PKK'nın silah bırakabileceği açıklamasına KCK cevap verdi: “Şunu açıkça vurgulamalıyız ki, PKK'nın Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleyi bırakma konusu ve bunun iradesi tamamen bize aittir. Şunu herkes bilmelidir ki HDP, PKK’nin yasal partisi değildir. Dolayısıyla böyle bir çağrıyı HDP yapamayacağı gibi, mevcut imralı koşullarında bulunan Abdullah Öcalan'ın böyle bir çağrıyı yapması mümkün değildir. HDP’nin ve Öcalan'ın 'silah bırak' çağrısı yapmasını beklemek ve bu yönlü dayatmalarda bulunmak çözümsüzlükte ısrardır ve bunu da hareketimizin kabul etmesi mümkün değildir. Bu tutumumuz ne Öcalan'ı dinlememek, ne de HDP’nin politika yürütmesinin önünü almaktadır"
26 Haziran 2015: Cumhurbaşkanı Erdoğan, PYD’nin Suriye’nin güneyinde devlet kurma girişimleri, Türkiye’nin askeri müdahalesi tartışmaları üzerine konuştu: Tüm dünyaya sesleniyorum. Bedeli ne olursa olsun, Suriye'nin kuzeyinde Türkiye'nin güneyinde bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz"
29 Haziran 2015: Karayılan: Açıkça söyleyeyim, eğer onlar Rojava’ya müdahale ederlerse biz de onlara müdahale ederiz; o zaman Türkiye’nin tümü bir savaş sahasına dönüşür. Türkiye yetkilileri halkımızın 6-7-8 Ekim’deki kalkışını unutmamalıdır. Halkımızın o büyük başkaldırısını, içinde geliştiği ortamı uygun görmeyen Önder Apo’nun ancak durdurabildiği iyi biliniyor. Açık ki bu halk böyle bir müdahaleye müsaade etmez. Kısaca böyle bir müdahale kararı Türkiye için stratejik bir karar olur, Kürt halkı için de yeni bir dönem başlamış olur. Biz bu konuda kimseye yalvaracak değiliz. Kendileri bilir. Yaparlarsa Kürt halkı olarak elbette bizim de yapacaklarımız olur.”
11 Temmuz 2015: KCK barajları gerekçe göstererek ateşkesi bitirdiğini açıkladı: “Özgürlük hareketimizin titiz tavrı istismar edildi. Barajlar ve baraj yapımında kullanılan araçlar gerilla güçlerimizin hedefinde olacaktır. Her tutuklama artık gerilla için bir misilleme nedeni olacaktır. Özgürlük Hareketimiz artık ateşkes tutumunun istismar edilmesini kabul etmeyecek, oyalama yaparak Kürt sorununu çözümsüz bırakan politikalara karşı da tutumunu koyacaktır.”
14 Temmuz 2015: KCK Eşbaşkanı Bese Hozat, Özgür Gündem gazetesine “Yeni Süreç: Devrimci Halk Savaşıdır" başlıklı bir yazı yazdı. Hozat “devrimci halk savaşı ve serhıldan” çağrısı yaptı.
20 Temmuz 2015: Suruş’ta Kobani’ye gitmek için toplanan SDGH’li gençlerin açıklama yaptığı sırada bir IŞiD’li canlı bomba kendini patlattı, 32 kişi hayatını kaybetti.
20 Temmuz 2015: Adıyaman'da PKK'lılar ile askerler arasındaki çatışmada Uzman Onbaşı Müsellim Ünal hayatını kaybetti.
20 Temmuz 2015: KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık halkı silahlanmaya ve tünel ve siper hazırlamaya çağırdı: “Halkımız meşru savunma örgütlenmesini ve bilincini de geliştirmeli. Bu sadece askeri güçlerin büyütülmesi temelinde değil, halk olarak meşru savunmasını geliştirmeli. Tüm halkımız silah almalı, bu temelde kendini eğitmeli ve örgütlemeli. DAIŞ ve sömürgeci tüm güçlerin her türlü saldırısına karşı köylerde, kentlerde, mahallelerde yer altı sistemi, tüneller, mevzi sistemi geliştirmeli”
22 Temmuz 2015: Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde görevli polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar sabaha karşı yataklarında uyurken infaz edildi. Fırat Haber Ajansı'nda yer alan HPG Basın irtibat Merkezi’nden yapılan açıklamada şöyle dendi: “22 Temmuz günü bir Apocu fedai timi, Suruç katliamına misilleme olarak bugün sabah 06.00 sularında Ceylanpınar’da DAiŞ çeteleriyle işbirliği içinde olan iki polise karşı bir cezalandırma eylemi gerçekleştirmiştir”
22 Temmuz 2015: Adana'da Kalem-Der üyesi Ethem Türkben hamile eşi ve 3 çocuğunun gözleri önünde IŞiD’çi olduğu iddiasıyla öldürüldü.
23 Temmuz 2015: Diyarbakır'da trafik kazası ihbarına giden polis ekibine pusu kuruldu, polis memuru Tansu Aydın saldırıda hayatını kaybetti, 1 polis de yaralandı.
23 Temmuz 2015: Kilis’in Elbeyli ilçesinde bulunan Dağ Hudut Karakolu’na Suriye tarafındaki IŞiD’çiler ateş açtı. Saldırıda astsubay Yalçın Nane hayatını kaybetti.
24 Temmuz 2015: Ve TSK’ya bağlı jetler Kuzey Suriye’de IŞiD, Kuzey Irak’a PKK hedeflerine hava operasyonu düzenledi. Bu 3 yıl sonra PKK’ya yapılan ilk askeri operasyondu.
25 Temmuz 2015: Diyarbakır'da düzenlenen saldırıda Jandarma Kıdemli Başçavuş ismail Yavuz ve Uzman Jandarma Çavuş Mehmet Koçak...
Gerisi maalesef malum.
Dün'den itibaren ülkemizi karıştırmaya çalışıyorlar ve bazıları sadece kendi acısını görüyor biz suruç için de üzülürken içimiz yanarken pekeke isimli kanlı terör örgütü Adıyaman da gencecik bir evladımızı şehit etti herkes suruç için ağlarken müsellim ünal için adam akıllı tepki gösteren olmadı.
Dün akşam saatlerine kadar takip ettim hurriyet gazatesi şehit haberini askere ateş açıldı diye verdi başlıktan görmedi sanırım suruç haberinden aziz şehidimize yer kalmamıştı, radikal de ise böle bir olayın olduğunu okumanız neredeyse imkansızdı hdp sadece suruç la ilgili açıklama yaptı şehidimizi görmedi. keza diğer siyasi partilerin de neredeyse tek konusu suruç. Ünlülerimiz suruç ta olanları kınadı ama şehidimizi gören olmadı.
Bu gün ancak yeni yeni açıklamalr kınamalar geliyor hürriyet radikal gazatesinde hala tek satır dikkat çeken haber göremedim. Tarkan sadece suruç'a isyan etmiş şehidimizle ilgili tek satır lafı yok. Suruç taki acıyı sahiplenip müsellim ünal'ı unutanlara yazıklar olsun.
yeni ve insanlık dışı iğrenç bir modadır, beyin özrünün göstergesi ölü seviciliktir, umarım övenlerin çocukları sevdikleri pkk ile dağlara çıkıp daha sonra şehre gelip onların bulunduğu otobüsü yakasıdır.
Türkiye Cumhuriyetinin Kurucu Partisi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Mahmut Tanal, Türkiye düşmanı Apo posterleri altında Türk Devletinden hesap sormaya gidiyor.
Dünya siyah, beyaz, sarı renkleri ile yada Türk, Arap, Rus, Yahudi, ingiliz diye birbirinden ayrılmaz insanlar arasında tek bir ayrım vardır. Vicdanlı olan insanlar Vicdansız olan insanlar. Allah hiç bir zaman Vicdansızların eline düşürmesin.
Sanırım gerçekten diyanet yüzünden bir saat fazla oruç tutuyoruz ve en kötüsü sabah namazını vakti girmeden kılıyoruz.
Bakara 187:
"...Tan yerinin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce seçilinceye kadar yiyin için; sonra da orucu gece oluncaya değin tamamlayın..."
Fahreddin er-Razi “Mefatih’ul Gayb” adlı eserinde şöyle söylüyor:
“Bu ayeti kerime dinde önemli bir esas ve prensiptir. Bu prensip zararlı şeylerin meşru olmaması prensibidir”.
Kur’ân’da ve Muhammed’in tatbikatında da görüldüğü üzere, sahurun vakti gündüzün geceden ayrıldığı ve bunun bizzat açıkça yükümlünün şahsi gözleriyle tespit edildiği vakittir.
Genelde fukahanın sahur vaktini belirlerken izledikleri sünnet şu olmuştur. Muhammed sahura son verip imsak ettikten sonra Kur’ân-ı Kerim’den elli âyet kadar okur veya okuyacak bir vakit bekledikten sonra sabah namazını kıldırırdı. Bu imsak vakti de yaklaşık güneşin doğmasından 75-90 dakika kadar öncesi olur ki; sahur yemeği için en son kabul edilen vakittir..[kaynak belirtilmeli]
Konuyla ilgili Hadisler;
Ne Bilâl’in ezanı ve ne de dikine yükselen beyazlık sizi aldatmasın. Fecir; ancak, ufuk üzerinde genişleyen beyazlıktır
(Müslim, Nesei, Ahmed)
Bilal’in ezanı ve ufuktaki uzunlamasına beyazlık,sizi sahur yemenizde aldatmasın. Beyazlık yayılana kadar yiyin, için
(Müslim)
“Zirr b. Hubeys diyor ki: Sahuru yedim, sonra mescide gidiyordum. Yolda Huzeyfe ibnül-Yemanî’ye uğradım ve yanına girdim. Doğuracak bir devenin sağılmasını emretti. Getirilen süt kaynatıldı, sonra bana yaklaşıp, “ye” dedi. “Oruç tutmak niyetindeyim” cevabını verdim. O da “ben de oruç tutmak niyetindeyim” dedi. Yedik, içtik, sonra mescide geldik namaz başladı. Sonra Huzeyfe, “bir defasında Rasûlüllah’la böyle yapmıştık” dedi. “Sabahtan sonra mı?” diye sordum. “Evet sabahtı ama güneş henüz doğmamıştı” cevabını verdi” (Müsned-i Ahmed ibn Hanbel)
“Ebu Zübeyr diyor ki: “Cabir b. Abdullah’a oruç tutmak isteyen fakat kap elinde su içecek iken, ezan okunduğunu işiten bir kimsenin durumunu sordum. Cabir, Rasûlüllah’ın “içsin” dediğinin rivayet edildiğini söyledi (Müsned-i Ahmed ibn Hanbel).
“ibn Münzir, Ali'nin, sabah namazını kıldırdıktan sonra, “işte şimdi beyaz ipliğin siyah iplikten ayrılıp farkedildiği vakittir” dediğini nakleder” (el-Ayni, Umdetül-Kari li Şer’il-Buhâri).