Ali Emrenin ilk şiir kitabı olan Kıyamet Mevsimlerinin yeni baskısı Okur Kitaplığınca yapıldı.
Daha önce Asanat Yayınları ve Şule Yayınları tarafından basılan kitabın üçüncü ve yeni baskısında, ilk baskılarda yer almayan fakat kitaptaki şiirlerle aynı dönemde yazılan bazı şiirler de yer alıyor. Ayrıca şairin bazı şiirlerde değişiklikler yaptığını, bazı şiirleri gözden geçirdiğini de belirtmek gerekiyor.
80 sayfalık kitap, Çocuk: O Kuralsız Yalan, Bir Ninni Bir Yâsin, Dönüş, Hınçlı Kızlar Tarihi, Kıyamet ve Dirim Sözleri adlarını taşıyan beş bölüme ayrılmış. 40 şiirin yer aldığı kitapta hem lirik şiirlere hem de sosyal ve siyasal niteliği baskın olan şiirlere yer verildiği görülüyor.
Ali Emrenin daha çok gençlik yıllarına tekabül eden bu şiirler; daha sonra yayımlanan Milyon Sesli Mızıka, Onarılmış Yas Bitiği ve Yeryüzüne Dağılan adlı şiir kitaplarının hazırlayıcısı olarak da görülebilecek bir içeriğe sahip. (tanıtım Bülteni'nden)
kasım 2012'de okur kitaplığı tarafından yayımlandı.
88 sayfadan oluşan bu yeni kitap; aralık kapılar, iyilik yorar ve bin yıldır üşüyen evde adlarını taşıyan üç bölüme ayrılmış. Kitapta toplam yirmi altı şiir yer alıyor.
adıyla uyumlu bir içeriğe sahip olan kitapta, zaman zaman kişisel duygu ve açıklamalarına yer verilse de acının, öfkenin, direnişin ve umudun sesiyle örtüşen şiirler daha fazla öne çıkıyor.
yaşadığımız ülkedeki çeşitli insanlık hâllerinin, acı ve hüzün tablolarının yanı sıra ortadoğu coğrafyasındaki gelişmelerin, direnişlerin, farklı insan seslerinin ve yüzlerinin de bu şiirlere doğal bir zemin oluşturduğu görülüyor.
tarih güncel olanla buluşarak; kara bir lirizm, epik bir sesin içinde büyüyerek yeryüzünün çeşitli bölgelerine ışıklar ve çığlıklar düşürüyor. ağaçları ve kuşları bile maviye boyayan kapak tasarımı da şairin özgürleşme çağrısı ve savaşımıyla bütünleşmiş görünüyor.
kitabın arka kapağında şu dizeler yer alıyor:
Mutlu ölüm yoktur o yüzden gövdeyi sağır eden bir kin varsa
Geyiklerden, yılışık konçertolardan, borsalardan kaçıp
Ekmeği tuzla tartmaya alışmışsa insan
Birikmişse kırbasında sözün öfkesi
Gidip o mübarek kana dokunmak ister
O çocuklara, o babalara bakmak ister Tanrının avlularından.
Bir rövanş bekler, yeni bir raunt, bir yekinme daha
Puştluğun ümüğüne basmak ister
Yezitliğin kuyruğuna.
cemal şakar'ın, ekim 2012'de okur kitaplığı'ndan çıkan öykü kitabı.
99 sayfa.
arka kapak yazısı şöyle: "mikail'in kanatlarında, selahaddin'in bakışında kalan ortak kalbimizin acıya yaslanan cam içi/dışı öyküleri. camın ortasındaki bize kışkırtılarak gösterilen ve aslını görmek istemediğimiz acının, diri gerçekliğin öfkeli satırları. i̇çimize eğen, içimizi kanatan, yakan türkiye ve i̇slam coğrafyası fotoğrafları.
üstelik türk öykücülüğünü modernist-postmodernist hizadan yapı olarak kaydıran yeni ve zorlu biçimler içinde şaşırtıcı. hızlı efektlerle bilincin ve gerçekliğin patlamasına bağlanıp simülasyona girmeme kararında bir biçim. "keşke bu son olsaydı ey sevgili okur!" diyen öyküler, kılıç, hançer, bıçak, yangın, bomba imgelerine yaslandığı kadar dile de anlattığının dehşetengiz suretiyle yeni yükler getiriyor."
seyyidhan kömürcü'nün everest yayınlarından çıkan şiir kitabı.
70 sayfa. şubat 2012 tarihli.
"sonra madem insan kal adında bir beladır
insan dalgın bir belgedir kendisiyle hayat arasında
neden eve dönmekten ibarettir hayat
neden bazen simsiyah bir doğruyla denilir
devletin ve Allah'ın en iyi fikridir kış
bütün evlerin en mükemmel hatasıdır baba
başka incirin yarasını başka incir de bilmez gibi
talandır bu herkesle herkes olmak
kopan umur, ufalan ödün adıyla
iki lekenin birbirine dağılmasına sadece aşk mı denir
diğer zeytinin diğer zeytine fethi gibi
dilerim herkesin vaktiyle adı sinem olan
uzun bir yasa değer eli
sinem!
o kadar
o denli"
70 sayfalık kitap iki bölümden oluşuyor.
okunduğunda insanı çeken, diri şiirler.
genellikle lirik.
"kararsın diye gözleri durup bekleyen kadınlar tanıdım
çıkılacak sanıyorlardı kuyudan derin söyledikçe
adları bağışlamayla anıldı
bağışlamak sayıklanmış bir şeydi en çok da
o nehirli yüzlü söylenceden bu yana böyle" (s. 7)
utku özmakas imzalı kitap.
2008'de pan yayınlarından çıkan 146 sayfalık bu kitapta son dönem türk şiiriyle ilgili yazılar yer alıyor.
yazar, kitabın ikinci bölümünde efe murad, ömer şişman, ali özgür özkarcı, mehmet erte, eren safi, mehmet öztek, nilay özer ve serkan ışın'ın bazı şiirleri üzerinde duruyor, kısa değerlendirmeler yapıyor.
şair, yazar mürsel sönmez'in denemelerini bir araya getirdiği kitap.
birey yayınları'ndan. 2 baskı yapmış.
128 sayfalık kitap üç bölüm hâlinde düzenlenmiş.
yazarı, yazar kadrosu belli değil.
yapılan bazı yorumlara ve site hakkındaki bazı yazılara bakıldığında, yordam dergisini çıkaran mehmet sait çakar ismi üzerinde durulduğu görülüyor. ona ara sıra yardım eden bir iki kişi daha olabilir.
beğendikleri dergi nerdeyse hiç yok. bu konuda oldukça cimri davranıyorlar.
yazılarda çok belirgin bir agresiflik, hınç ve kötüleme eğilimi var.
adeta intikam almak için yazıyorlar.
ileri sürdükleri görüşler de fazlasıyla öznel. hatta art niyetli.
belli bir eksen ve edebiyat görüşü yok.
yorumlara bakıldığında da görülüyor ki bu adam(lar) saldırarak gündem oluşturmaya, gündeme gelmeye çalışıyorlar. neyi, niçin eleştirdikleri tam olarak anlaşılmıyor bu yüzden. son zamanlarda, eleştirilerin içini biraz daha doldurma eğiliminde oldukları söylenebilir. gerekçesiz eleştiri sadece kötülüğün artmasına, çoğalmasına yol açıyor çünkü.
bazen görüşlerine, dizelerine yer verseler de çok koyu bir ismet özel düşmanlığı yapıyorlar. aynı zamanda, kürt sorununa duyarlı olmayan herkesi karalama eğilimi içindeler. içinde büyüdükleri kültürel havzayı herkesten fazla çekiştiriyorlar. ekmeğini yedikleri tasa pislediklerini söyleyenler çoğunlukta. yazıların isimsiz yayımlanması bu yargıları körüklüyor. ömer lekesiz'in, "karanlığın içinden kurşun sıkmak"la itham eden bir yorumu haklılık payı taşıyor.
şiir anlayışları da tek boyutlu. işlerine gelmeyen, kafalarına uymayan şiir algılarını ve örneklerini bodoslama harcamaya yatkınlar. çuvalladıkları, komik duruma düştükleri, sert karşılıklara cevap veremedikleri görülüyor bu konuda. yazılara serpiştirdikleri alıntı cümlelerle eleştirel kuramlardan haberdar oldukları, modern şiiri bildikleri havası yaratmaya çalışıyorlar. bu yetmeyince kendilerini de eleştiriyormuş gibi görünerek patolojik haller sergiliyorlar. nitekim mustafa uçurum, milat gazetesinde yayımladığı bir yazısında bu tutumlarını mizahla, kara mizahla özdeşleştirmişti.
ön yargıları ve eleştirel tutumları, yaptıkları doğru tespitlerin, önemli ve yerinde çıkarımların da üstünü örtüyor.
onlarca dergiyi takip edip değerlendirmeleri ise takdire şayan.
Sanat sorunsalı etrafında şekillenen o eski tartışma, "Sanat, sanat için midir, sanat toplum için midir?" tartışması, belki de bu nedenle böylesine önemlidir.
Sanat yapıtını, bir düşüncenin belirli bir sanatsal dil ve yöntemle açıklanması olarak gören Ali Değirmenci, "Yozlaşma ve Baskı Ortamında Sanat" adlı bu çalışmasında, bizleri bir taraftan birbirinden ilgi çekici denemeler ve kitap değerlendirmeleri ile baş başa bırakırken, diğer taraftan da bu kadim sorunsal ekseninde dolaştırıyor.
baki ayhan t. imzalı şiir kitabı.
tam adı "kopuk ve beş diyalog"
2011'de yky'den çıktı.
bir şiir kitabı olarak fazla kalın. 152 sayfa.
baki ayhan her yerde karşımıza çıkıyor ama şiirleri genelde zayıf.
bu kitapta da belli bir düzeyin üstüne çıkamıyor ne yazık ki.
Birçoklarınca varoluşçu edebiyatın ilk parlak örneği olarak kabul edilen bu yapıtta Rilke'nin bütün ana temalarını; aşkı, ölümü, çocukluk korkularını, kadının tanrılaştırılmasını ve bir "gönül meselesi" olarak ele aldığı "Tanrı" düşüncesini görmek mümkündür.
Şiir kitabı. YKY'den çıktı. 92 sayfadan oluşan kitapta, 17 Müslüman tutukludan toplam 22 şiir yer alıyor.
Küba'nın kuzeybatısındaki Guantanamo Körfezi'nde yer alan ABD deniz üssünde, 2002 yılından bu yana en az 775 Müslüman erkek gözaltında tutuldu. Birkaç yıl önce tutuklulardan 470 kadarı serbest bırakıldıysa da, kalanlar, Cenevre Sözleşmeleri'nin en temel koşullarına aykırı olarak, haklarında herhangi bir suçlama yapılmadan ve yargı önüne çıkarılmadan, esaretlerinin onuncu yılına girmek üzere.
Marc Falkoff tarafından hazırlanan kitap, bu mahpuslardan dünyaya ulaşabilen derli toplu, anlamlı ve ulaşılabilir ilk ses nerdeyse. Çoğu hâlâ tutuklu bulunan 17 Müslümanın 22 şiiri yer alıyor kitapta. Kitabın alt başlığı da Mahkûmlar Konuşuyor şeklinde verilmiş.
Kitapta şiirlerin dışında iki önemli yazı da yer alıyor: Flagg Miller'in Müslüman Hapishane Şiirlerinde Acı Biçimleri ile Ariel Dorfman'ın Gömülü Alev'in Parladığı Yer.
Kitaptaki şiirleri, tanınmış yazar Gündüz Vassaf, yazıları ise Bilgin Adalı çevirmiş. Kitap, edebi değerinden çok, gerçekleştirdiği tanıklıkla öne çıkıyor elbette. Mahkûmların yalnızlığa, zulüm ve haksızlığa hatta ölüme karşı savurdukları acılı ve anlamlı çığlıklar bunlar.
Kitaptan iki dize:
Ellerini gökyüzüne doğrultup çağırıyor
Allah'ım, senden iyi komşu olamaz. (s. 65)
Zıt duyguların şiirlerini yazıyor Ali Emre. Yumuşacık bir edayı, öfkeyle kabaran bir ifadenin izlediğine tanık oluyorsunuz onun şiirlerini okurken. Elleri yumuk yumuk Leylâ'nın, tankların önüne yattığını görür gibi oluyorsunuz. Diri bir şarkıyı söyleyen Leylâ, murdar kalabalıklardan sıyrılıveriyor.
Yaz nerede bitecek bunu çok düşündüm
Çok düşündüm evini, güzelliğini koruyan
meleği, sevinçle canına kıyan askerlerini onun
Bu zıtlık, yer yer duygusal taşkınlıkların ötesinde fikrî bir çatışmayı da imliyor. Bu çatışma tedirgin bir halet-i ruhiyeyi göstermiyor, kararlarını çoktan vermiş olsa da vazgeçilmiş olandaki iyiliği de özlüyor. Kendisine yabancı olanın en eski bir tanıdık çıkma ihtimalini gözetiyor Ali Emre. insanlıkla yapılmış evrensel bir antlaşmayı anıştırıyor.
Rahlede ağlayarak Nieztsche okumuş, öyle çıkmıştı sokağa
Onarılmış Yas Bitiği, Ali Emre'nin şiir serüvenindeki üçüncü aşama.
Arka plandaki coğrafyanın Orta Doğu olduğu bu kitapta yer alan kimi şiirlerde belirleyici olan tavır, bu bilincin bir direnişle hatta militanca denebilecek dizelerle açığa çıkarılışıdır. Tarih de bu şiirdeki yerini bu tavra paralel bir eleştirellikle alır. Bu eleştirelliğin haklı bir öfkeyle beslendiğini, öfkenin muktedir olanı sorgulamaya dönük "fille ebabil, ceninle ölüm arasında" bir savunma alanı olduğunu söylemek mümkündür.
En belirgin şeklini hicivle kazanan bu dil, yer yer bir vazgeçişe ve modern yaşamın getirdiği bir umarsızlığa da kapı aralar. Bu şiirin evreninde naif bir umuda yer olmadığını söylemek mümkünse de, acıtıcı gerçekliğin ironize edilerek hafifletilmeye çalışıldığı gözlemlenebilir.
Yani insanda akıl mı kalır, maç başlamış hayat pahalı
Gemiler bile yorulurken, yıldızlar usulca eskirken
El kadar çocuk muydu yoksa zebellah bir polis
Tam beş kurşun dediler, üstelik gelinlik bakarken
Ali Emre şiirinin "insan her yerde doğar fakat vatan gerek ölmeye" diyebilen bir epik bilinçle "benim gecelerim Leylâ cesedinden geçilmez" diyen kara bir lirizm arasında şekillendiğini söyleyebiliriz.
hamas'a terör örgütü diyebilmek için nasıl bir zihinsel işleyişe sahip olmak lazım acaba? siyonist israil'in para vererek yaptıramayacağı işleri gönüllü kölelik üzerinden yapmaya heveslenenler epeyce çok demek ki.
zeki bulduk'un ekim 2011'de çıkan yeni kitabı. bir roman.
destek yayınları'ndan çıktı. 352 sayfa.
yazarına, yazarın kimliğine ihiç yakışmayan bir kitap ismi.
kayıplar kosova'nın yazarı olan zeki bulduk daha iyi bir isim bulabilirdi kitabına.