Buraları twitter, instagram, tiktok, onyfansla karıştıran sözlük yazarları kınanmalıdır. Bilgi akışı ve tartışma dışında sözlük içi salçalaşmalar için mesaj kutusu diye bir şey yapmış Zallım. Buradan fenomen olup rock yıldızı olan tanıdığınız mı var nedir anlamıyorum ki?
Bağırınca gürültü kirliliği oluyor ve bir diğerinin özel alanını işgal ediyorsun diye düşünüyordum, sonra bunu normal bir konuşmada da yapıyor olabileceğim aklıma geldi. Birinin hoşlanmayacağı bir şeyi kısık sesle söylesem de bu onun özgürlük alanını taciz ediyor. Peki başkalarının da bağırabilmesi bunu daha bir özgürlük yapmaz mı tıpkı konuşmak gibi... Giderek bağırmanın da konuşma özgürlüğüne dahil olabileceği fikri zihnimde ekolanıp koyulaşıyor.
*üstün bir ahlakın temsilcisi
*Kendi doğrularını dayatan milliyetçi
*ilgi eksikliği nedenli popüler
*Kendine zıt karakterinin kimliği
*içsel dürtülerini engellemeyen
*Doğrucu davut
*Sevilme, yer edinme ve dışlanmama için politik ortak fikirciliği (aynen, seninle aynı fikirdeyizcilik; öyle olmamasına rağmen...)
*Devrimci peygamber rolü
*sözlükte ekber ve erşetin savunucusu
Gibi tipler olarak yazdıklarını görebilirsiniz. Bunu gerçek hayatta da yaparız. Bazen bir maskeyi çok uzun süre takmak yüzümüze yapışmasına neden olabilir ancak aslında kim olduğunuz kendini gerçek hatta mimikler, beden dili ve söylevlere karışan kendini yalanlayan kelimeler olarak ortaya çıkar. Bu bir tespittir, yargı değil. Bu açıdan şu yargı olabilir: Fikirlerin tarafsız olması için anonimlik gerektiren bir toplulukta selfie paylaşmak...
Neyse.
Böyle bir ürünün hayal gücü olduğunu düşünüyorsanız ya hiç bu tür bir koltuğa oturmadınız ya da henüz bir koltuk kumaşının neler yapabileceği hakkında bilginiz yok. Eğer ikinci geçerliyse deri kumaşlar kolay temizlenir, ısıyı uzun süre tutar ve hemen yanmaz fakat hava geçirmediği için sizi rahatsız eder. Bir tür kumaş ki nubuk kadife arası bir şey, iki dakika geçmeden derinizle birebir temas etmemesine rağmen karnı okşanan bebek gibi gaz çıkartmaya teşvik ediyor. Bilmiyorum, bir grup insan olarak bize acayip geldi.
Eski sevgili saçından bir tel ama uzunluk ve renk doğru, iç çamaşırı 10 kere, birey de 60 kere yıkanmıştır ama yine de üç ay sonra o tel oradan nasılsa çıkar.
Oy pusulasında 3000-5000 kişinin adı ay yere düşüyor. Oyları sayan politikacı için bu, o kesimdeki insanın ne düşündüğünü bilmesi anlamına geliyor ki bu da anonim olarak oy vermediğimiz anlamına gelir. istatistik diye bir şey var!
Bir yönetim biçimidir; algoritmik hesaplama ile memnuniyet, etkinlik, üretim ve ihtiyaçların düzenlenip kendi kendini kalkındıran şehir mottosuyla yola çıkan, betası beğenilince tüm ülkeye yayılması planlanan başlarda yarı merkeziyetçi bir sistemdir. (Sonradan merkeziyetsiz olmalı) Kullanıcı dostu olarak zarar etmeyecek veya karmaşa, problem yaratmayacak bir kurallar silsilesinden oluşacak bu insan üretimi program ve yönetim biçimi görünmeyen kodlardan oluşmayacaktır. Aksine bir whitepaper ve tam saydamlığı olacaktır. Derin öğrenme ile ihtiyaç ve hatalar beta sürümde belirlenip yapay zeka ile insanı köleleştirmeyen ve ihtiyaçlarına fazlasıyla karşılık veren bir yönetim biçimi olacaktır. Her şey teorik mi görünüyor? O halde fizikselleştirelim: Antalya'nın en uğrak dönemlerinde gerekli yerleri trafiğe kapatır ve ilçelerindeki fazla suyu şehrin içerisine çeker. Bilet fiyatları sürümden kazanılacağı için ucuzlatılır ve ne zaman fiyatların tekrar eski haline döneceği şehrin sakinlerine sms olarak gönderilir. Peki algokrasi adalet için ne anlama geliyor? Bu kısmı sanırım 2023'den sonra birlikte göreceğiz. Ek bilgi: Akıllı şehirler iki yıl önce Truva müzesinde vali ve Koç ailesinin üyerinin de bulunduğu bir seminerde Çanakkale için tanıtılmıştır.
Başlık 2006 yapımı Paprika adlı politik eleştiri animasyonundan alıntıdır. internetin aramızda bilgiyi akıtmak için kurduğumuz bir dünya olduğunu anladıysanız, anonimliğin bir parçası olan özgürlüğü tetiklediğini farketmişsinizdir. Kişisel bilgilerin korunumu yasası bu yüzden vardır, sizi korumaya çalışmak için fakat sizi kendinizden kim koruyor?
(bkz: düşünce özgürlüğü)
Yazı sözün kalıcı ve dayanaklı olması için sembolleştirilmiş halidir. Böyleyse sözlerinizi nasıl herkes beğenmiyorsa burada da kimseye beğendirmek zorunda değilsiniz. ilgi çekmek sizin buradaki işiniz olmamalıdır. Fikirlerinizin hiç biri beğenilmese ne olacak küsecek misiniz? Kendinizi toplumdan uyumsuz mu göreceksiniz? Asla! Emin olun sizin yazı seviyenizi birileri hemen fark ediyor, ister duvar yazısı ister köşe yazısı olsun...
Evet, böyle bir yazıyı yeni kütüphane açacaklara ve iş yapmayıp, ziyaretçi almayıp kapanan kütüphanelere ders niteliğinde okudum bir köşe yazısında. Açıkçası yazıklar olsun, seçilerek kütüphaneye alınan ve alınmayan kitaplar olduğunda, oraya gelecek kitle sınırlandırıldığında sizin evrensellik amacınız nerede kalıyor? Bilginin saklanmaması, eleştirilebilmesi için yasaklı kitapların kapaklarını yırtıp kağıtlarla kaplayan kütüphaneler olacağınıza ayrımcılığınız ve kayırıcılığınızla, kendi sevdiğiniz kitapları okuyan bir toplumda yaşamak istemenizle cahil kalıyor bu insanlar. Kütüphane açacaksanız çiçekçi gibi değil orman gibi olsun!
Güzelce bir kampanya olur diye düşündüğüm bir proje, sıkmadan anlatıyorum şimdi kısaca:
Yeni yazar buradayım yazar, sonra yazmaya devam eder. Biz de bu süre içerisinde onu buradan izleme imkanı buluruz. Seceresini mi tutacağız sorusuna karşılık gelen başlıktır.
Bir çok yazarın son beğenilenlerine baktım, hepsi itiraf. Birileri çılgınca veri toplamış. Geçmişimizin üzerinden silindirle geçmiş. Kendimi çıplak ve kullanılmış hissediyorum. Lütfen kimsen tekrar yapma.
Bir fikri, sahibinden bağımsız düşünemeyenler için üzülüyorum. O dindar, bu şuralı, şu çingene, onlar CHP liler gibi (hepsi örnektir.) Bir fikri söyleyenden bağımsız düşünememe böylece içsel yargılama, falcılık, giyindirme gibi psikolojik engellere takılıp kişi veya kişiler aydınlamıyorlar. Ya beyan edilen fikirde %50 den fazla doğruluk payı varsa?
Bir tartışma başlığı olarak açtığım bu önermeye yakından bakalım; kutsal olduğu düşünülen kitapların bir yaratıcı tarafından gönderildiği düşünülüyor. Haliyle sadece yaratıcının her şeyi bilebileceğini söyleyen bu kitaplardan başka kitap okunması, bu yaratıcının takipçileri ve taraftarları tarafından gereksiz veya daha az gerekli bulunuyor.
Buraya kadar tamamız. Peki o kitapları ben okudum. Sayfa sayıları belli. Genelledikleri tarihler, insan psikolojisinin bazı temelleri, coğrafi bilgiler, bir miktar astrolojik olay çok sayıda toplu yaşamayı sağlamaya ön ayak olmaya çalışan ahlak kuralları var. En çok da yasak ve ödül sistemiyle desteklenmiş bireysel ve sosyal ahlak içerikleri var. Sonra...
Sonrası yok. Başka hiç bir şey yok. Bu gün küçük bir ülkeyi kaplayacak kadar kitap ve hexabaytlarca dijital bilgi var. Tarihte ilk defa bulunan canlı türlerinden, evrenin yapısına getirilen ve gerçekliği ksımen ispatlanan tutarlı teoriler var.
Cevapları sadece evet veya hayır olabilecek sorular sorulacağında neden yalan makineleri mahkemelerde kullanılmıyor? Etik mi değil? Değilse neden değil?
Bu soru biraz da; neden yüzüğü Mordor'a kartallarla götürmediler tarzında bir sorudur belki hukukçulara göre.
Yani sevişmeyi bir ihyitaç olarak görmüyor musunuz? Bu olsada olur olmasa da olur şeklindeki tavırların kökü nereye dayanıyor? Bu hayatın bir yerinde sevişmek var ama kahvaltı yapmak kadar gerekli değil mi diyorsunuz? O yatağa girince bu sizin için birden bir göreve mi dönüşüyor, ya da bunun sadece geceleri ve gözden uzak mı yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz? Ne? Nedir buradaki ciddiyetiniz? Yoksa bu ciddiye alınmaması gereken bir olgu mu? Kendinizi ifade edin lütfen. Sonra bize konuşma hakkı verilmedi demeyin pankartlara pastel kalemlerle yazıpta. ifade özgürlüğü hakkınız.
Bu kimse, çöldeki bazı işleri yolunda gitmeyen ve gözleri uzağı iyi kesemediği için 60 kilometre hızla kendisine doğru koşan kutup ayısını fark edemeyen bedevinin modern akrabasıdır.
Bazen çok harika bir şey düşünürsünüz. Bu sadece sizin fikriniz olabilir. Belki çok faydalıdır ama bunu açıklarken batırırsınız, çuvallarsınız. Düşünceniz ile hiç alakalı olmayan yerlerdesinizdir ve bunun tamamen (o an veya daha sonraki bir zaman diliminde) farkındasınızdır. Baştan alsanız olmaz, sonuna ekleseniz kafa karıştırır. Bu gibi durumlardan nasıl sıyrılır ki insan? Konuşmadan önce düşünceyi iyi mi iyi tartmak gerekir. Uzunca bir şey anlatılacaksa önce kişinin kendine anlatıp onaylaması gerekir. Kiminin fikirleri geleceği aydınlatacak ve yön verecekken dibini bile aydınlatamıyor olabilir. Bunun nedeni kişinin ilk ağzına geleni söylemesi, ilk yazdığını düzeltmeden yayınlaması olabilir.
insan öncelikle nedir ki kendisini yine kendisinden koruması gereksin?
Akla böyle bir soru neden gelirden çok insan böyle bir sorunun cevabına ulaşınca alacağı haz ve memnuniyet neyi tatmin edecek, neyi tamamlayacak ki yine de cevap bulmayı denediğim bu soru aklıma bir numune cevap getirmekten sorumlu tutulmasın; insanı kendinden koruyan şey iradesi olabilir.
bir canlının bir şeyi beğenme veya beğenmeme algısını oluşturan şey nedir?
canlıların temel ihtiyaçları, beğenme veya beğenmeme algılarını ne yönde etkiler?
bu, canlı ile etkileşim sonucu değiştirilebilinir mi? değiştirilebiliniyorsa bu, canlının beğenme algısındaki kararsızlığı mı gösterir yoksa değiştiren canlıdaki kararlılığı mı gösterir?
Genel olarak evlerimizin yerin altına inen kısımları mevcut değil. Olası bir savaş durumunda plan ne diye sorduğumda biz Türküz, saklanmayız! cevabı geliyor. Peki olası bir drone saldırısına ne kadar hazırlıklıyız?
25 sene aynı mahallede ikamet etmiş insanların muhabbetlerindeki sıcaklığı ve enseye tokat, göte parmak başlıkları iç içe bulabilirsiniz. Bununla birlikte ilk 30 başlıkta en azından 5'i bu şekildedir. Kızsan kızılmaz, yazsan yazılmaz. Atılmaz satılmaz bir sözlük işte.