sevmek üç noktalarla başlıyor. zirâ sevmek iki insan arasında eylemsel olarak değil bir yaşantı olarak ezele dayanır. kâl u belâ'dan beridir. birini sevmek için birine ihtiyacınız yoktur. ama sevilmek öyle mi? hayır.
her neyse mesele sevmek yahut sevilmenin ötesinde. kavuşmada. sizin her şey yolunda sandığınız birlikteliğiniz hiç anlamadığınız bir anda biter. iki insan ayrılığa yürümek üzere başlamıştır ilişkiye.
karşı taraftan olumsuz cümleler duymayı göze alarak her adımı atarsınız. gözünüz karadır. hiçbir olumsuzluk sizi yıldıramaz. ama her defasında bir his... o his ki duvara çarpmaktan beterdir. beterdir ve size günlerce, haftalarca dert olur. "seviyorum" demek dile kolaydır; ama reel hayat bunu kabul etmez. birkaç ay önce zerrresine methiyeler dizdiğiniz kişinin yok olması; yahut en azından sizin için yok olması nasıl bir derttir az çok tahmin edersiniz. derinizin canlı canlı yüzüldüğünü düşünün. derttir dostlarım dert. gece karanlığını beklersiniz. gece sizi kurtarır; çünkü gündüz dışarısı mutlu insanlarla doludur. mutsuz olmaksa biz "kaybedenler"in hayat felsefesidir.
velhâsıl; özledik be... özlemek dediysek bütün kara parçalarında, göz kırpmaları dahil...
Ulu'ya girmek için an itibariyle telefonunu kullanan yazar namzetlerinin oluşturduğu tayfadır. Bu saatte bilgisayarı aç uğraş bilmemne ile vakit kaybetmeden işini halletmeye çalışanlardır. Ama amına kodumun telefonlarındaki türkçe klavyelerin kullanışlı olmaması da işin içine set koymaktadir. Vesselam.
beklemenin kolamsı tada çalan kola şişesinden su içmeye benzeyen karmaşıklığı yaşayan yurdum gencinin serzenişi'(mi)dir.
var mıdır beklemeyen be sözlük. her birimiz laçkalığına alıştığımız memleketin keşmekeşliğinde bir şeyler bekliyoruz. bazıları var ki bekleyişi otobüsten, metrobüsten ileri gitmiyordur. onları bazı durumlar için tenzih ediyorum. ama bazıları da vardır ki yıllar boyu bekler. iki saatte bir olan otobüsü birkaç dakikayla kaçırıp diğer otobüsü beklemek gibi bir şeydir bu. bi vaktinin olduğunu biliyorsundur ama beklemek de çok koyar adama. "ulan aptal herif, elini biraz daha çabuk tutamadın" dersin. beterdir. birini beklersin, o oradadır, bilirsin. gülüşüne dalarsın. nesin sen, dersin. aşk mı? hayır değilsin. peki neden bu kadar meşgul ediyorsun beni. neden bu kadar bekliyorum seni. peki ne zaman geleceksin? neyse, hastaydın sen, nasıl oldun?
"ya hu niye bu kadar ısrar ediyorsunuz bu adam için?" diyen omurgasız arkadaşlarımızın sorduğu bir diğer sorudur.
neden devlet bahçeli;
bir laf var dostlar, eşek hoş laftan ne anlar deyû, sizin fakültelerinizde rahat rahat dolaşmanızın müsebbibidir devlet bahçeli. gençleri dizginlemese sizler biraz zor atıp tutarsınız. devlet bahçeli "paranın da dinin de kimde olduğu belli olmaz" atasözünün dini kısmını üstlenir. siz bilir misiniz ki devlet bahçeli bir vakit namazını geçirmez, sabah namazına kadar kur'an-ı kerim okur, ibadet eder. bilmezsiniz beyler bilmezsiniz, camiye protokolle gitmektense arka saflarda herkes gibi namazını kılmayı seçer bahçeli.
siz bilir misiniz ki bahçeli siyaset yaşantısında hz. ömer adaleti ile iş yapmıştır. kendi işine kendi aracı ile, devlet işine devlet aracı ile gitmiştir.
siz bilir misiniz ki bahçeli kendisine ait olan arsayı devlete hibe edip, üstüne üstlük hibe ettiği araziye yapılacak olan hastaneye ailesinden birinin isminin verilmesine mani olmuştur.
siz bilir misiniz ki türk tarih kurumuna kendi cebinden 400 milyar lira vererek ermeni olaylarının araştırılmasını istemiştir.
bengütürk'ün haberine göre ülkü ocakları eğitim ve kültür vakfı çatısı altında kurulacak olan üniversiteli öğrenciler için öğrenci eviymiş. güzel proje.
yalnızlık ömür boyu demiş mfö. doğru demiş dostlar, çok doğru. sevgili, arkadaş, kardeş değil bu yalnızlığın ilacı. insanın yüreğinin, aklının, soluğunun kendisini terk etmesiyle oluşan bir yalnızlık bu. ve mfö'nün dediği gibi ömür boyu süren bir meret ne yazık ki. sizi zincirlerin bağladığı gerçeği sarar, tek başınıza saatlerce yürümek istersiniz. derin derin "of"lar yoldaşlık eder bu yürüyüşe. çok düşünürsünüz, yol biter, keder bitmez; yol gider, yalnızlık kalır. berbattır. çözümü mü? düşünmeyin, prensip olarak hiçbir şey düşünmeyin dostlar.
ulan ne güzel olurdu be sözlük. ecdadını siktiler sözlüğün hala barınıyor burda ibneler. hele gecenin şu saatleri de olmasa sözlükten bir şeyler öğrenemeyeceğiz. biliyorum, çok küfür ediyorum efendiler. ama tekdir ile uslanmayanın hakkı olan köteği buradan yerine getiremediğimize göre psikolojik dayak atalım diyoruz. şimdi haksız mıyım aziz romalılar? türkçe dersinde kompozisyon yeteneği iyi olan, iki kaşının ortasında üçüncü göz gibi aknesi bulunan bir götoğlanının ne işi var sözlükte. siktir git porno izle, kral tv'de serdar ortaç klibindeki hatunlara salya akıt değil mi? bok mu var sözlüğün anasını sikiyorsun. çok rica ediyorum getirmeyin, lütfen.
yılmaz hasdemir'in hazırladığı, alfa yayınlarından çıkmakta olan şahane kitap. ilk olarak gramer konularını çok sağlam bir biçimde öğretmekle beraber, çeviri tekniklerini de mükemmel şekilde sunuyor. üds ve kpds ye hazırlanan bir öğrenci için başucu eseri olmalı.
"özür dilerim, sorun sende değil bende." "ben ayrılmak istiyorum" kızıdır. klasiktir. tabuları yıkamamıştır. yıkmayı ar edinen kızdır. "amaağn ülkeyi sen mi gurtaracağn oolum" diyen babanın ortanca kızıdır. boğazlanasıdır. bu tür zamanlar da "off hayath ch0q shıqıchı yhaa!1bir!!" ergen mottosunu çok fazla kullanan kızdır.
beni duygulandıran durumdur. öğretmen ulan işte bu. öğretmen. hoca değil bu kadın, başka bi' şey. öğretmen işte be. üniversite mi okuyorum kardeşim. temeli aha da bu kadın işte. gözlerim doldu sözlük. inanmazsın neredeyse ağlayacaktım. böyle eski günler aklıma getirdi demeyeceğim, çocukluğum bi' anda ileriye ket vurdu sözlük. neler hatırladım neler. kızların eteklerini başlarına geçirmek mi dersin, ortaokullulara pandik atı..öhhö öhm. çok duygulandım lan işte kapatın kamerayı tamam. **
iSTANBUL gibiyim artık..Gülmeyi gülhanede bıraktım...Vefayı bozacıda...Ayasofya kadar yorgun...Topkapı kadar yıkık...Esenler kadar vedalara alışık...Eyüp kadar kalabalık...Eminönü kadar sıkıcı....iSTANBUL gibiyim yani...Uzaktan bakınca ışıl ışıl ama aslında yorgun,bitkin,tükenmiş...Ama hala ayakta dimdik.
karl marks'a ait olan ve komünizmi açıkça anlatan söz öbeğidir. zira materyalist felsefeye göre düzenlenmiş olan komünist sistemlerde din, bayrak, vatan vs. kavramlarına rastlamak çöldeki bedeviden kolbastı oynamasını istemek kadar absürt ve saçma karşılanır.
akabinde gelen" qardejim choq üsüldüm ama shana qıs mı yok yhaa!!" tarzı yorumlar görülerek bir ergen fraksiyonu olduğunun da anlaşılabileceği durumdur.