öğrencilerin umreye gidememesidir ki çözülmüştür. artık hepimiz, yeni yetişen nesillerin, vatana millete hayırlı nesiller olacağından eminizdir sanırım.
ekmek parçasının, yemeğin suyunun yarattığı ağırlığa dayanamayıp tabağın içine düşmesidir. tabağın içine düşmesiyle beraber üzerinize yağ sıçratır ki; o zaman kan çıkar.
rezalettir. ama can bonomo için rezalettir. türkiye'ye siyasi olarak 0 puan veren ülkelerin yarıştığı bir yarışmada ne işi vardır. onu da anlamak mümkün değil. ayrıca kendisinin reklama ihtiyacı yoktur.
not: can bonomo gönüllüsü falan değilim. bunlar hakikatler.
net bir şekilde belli bir hayran kitlesi olandır. ayrıca eurovision'a ihtiyacı kesinlikle yoktur. tam tersine türkiye'nin eurovision'da ona ihtiyacı vardır.
hayatını galatasaray nefreti üzerine kurmuş; yani boşa yaşamış bir adamın uydurmasıdır olsa olsa. bunun en güzel örneği ömer çavuşoğlu 'dur. yanlış anlaşılma olmasın. çavuşoğlu'nun böyle bir beyanı yada uydurması yoktur. çavuşoğlu hayatını galatasaray nefreti üzerine kurarak, koca bir ömrü boşa harcayan adama verilen örnektir.
vizeler bir tarafa kaçtıktan sonra rahatça; "amaaan daha finaller var" diyen öğrencinin, final dönemi geldiği zaman; "amaaan daha 1 hafta var" beyanatından sonraki çırpınışlardır. artık herşey için çok geçtir. ve şemsiye kaçmıştır. muhtemelen yaz okulunda ya açılacak ya da çıkartılacaktır ki, ikisi de çok acı verir.
muhtemelen savaşta savaşanların yaşadığı korkuyu; ve kendileriyle alakası olmayan, ancak yine de sonunda ölümün beklemesinden korkmanın gururla alakası olmadığını, yüzlere en güzel vuran filmdir.
ilk defa gördüğü takdirde yadırganmaması gereken tiptir. babam uzak yol ehliyetli bir telsiz operatörüydü. ben küçükken, annem ve babamla beraber çokca gezme imkanı buldum bu sebepten ötürü. annemin saçlarının sarı olduğu bir dönemde, papua yeni gine'ye yolu düştü gemininm. o zamanlar konteyner sistemi yoktu veya gelişmemişti. gemiler bir limanda 1 ay falan beklerdi ki; yükünü komple boşaltsın ve yeniden doldursun. böyle zamanlarda mürettebata çıkış için izin verilir ve dışarıda gezmeleri için fırsat tanınırdı. ufak ve siyahi çocukların, annemi gördükleri zamanki kaçışlarını unutamam. yani demek istediğim şu; hala tam anlamıyla bunu, karma olarak yaşayan bir millet değiliz. ve canlı olarak siyahi birisini görmek bir çoğu için güç bu sebepten aval aval bakan tipi yadırgamıyorum.
geldiğimiz içler acısı noktanın profilden çekilmiş fotoğrafıdır. danışıklı dövüş diyenleri bir nebze daha anlayabiliyorum artık. birileri şehit olup; o birilerinin ailelerinin içi kan ağlarken; başka birileri onların cenazesinde timsah gözyaşları döküp. arkalarını döndükten sonra dağdakilerde benim cvanım ciğerim diyebiliyor ve bundan da çekinmiyorsa artık bu ülkede yapabilecek bir şey kalmamıştır.
tiksindiğim kardeşlerdir. kendilerini heryerde görmekten bıktım. geçenlerde bir hata edip twitter profillerine gördüm ve kadından soğudum. bırakın beynim tarafımdan vücuduma bir uyarı gelmesini, resmen tiksindim.
kendisinin milletvekili iken yorumculuk yapması kimseye batmayandır. insanlara asıl batan şey ise; muharrem ince'nin, fizik öğretmeni eksikliği çeken bir lisede, ücretsiz fizik öğretmenliği yapmasına izin verilmezken, çok büyük kralımızın, devletin kanalından binlerce dolar kaldırmasıdır.