insanın tamamen değer yargıları ile doğru orantılıdır. önceliklerimiz, evet önceliklerimizdir mühim olan. öz eleştiri yaparak hayata dair en buruk detay kuşkusuz bencilliktir. aklıma gelen birkaç detayı sizlerle paylaşmak gerekirse;
her gün, her yerde, her şehirde çöpleri karıştıran onlarca adamlar, kadınlar, çocuklar ve onlardan kaçan bizler. gözlerimle görüyorum ki elinde çocuğu ile giderken çöp karıştıran başka çocuk görünce birçok anne ve baba çocuklarını diğer ellerine alarak kendince uzaklaştırıyorlar güven altına alıyorlar evlatlarını, bunu bir de diğer tarafa sormak lazım, ne hissediyorsun kardeşim insanlar sizden korkup çocuklarını kaçırınca diye. beyler, ben öcü değilim abi, kirliyim diye sanırım cevabı aldım.
kimsesiz çocuklar, hani derler ya hep, noel hristiyanlar içindir, noel batıya özentilik.. hiç hayal ettiniz mi çocuk esirgeme kurumlarını bayram da veya kandiller de? beyler ben gittim, en yalnız oldukları günlerdir.. ve yılbaşı onlar için en güzel gecelerden biridir.
huzurevleri kimsesiz anne ve babalar.. hiç gittiniz mi bilmiyorum ama o kadar konuşmaya ve dinlemeye hasret insanlar var ki..
kanser hastaları, empati yapmak zordur, yaşayan bilir derler, damdan düşeni damdan düşen anlar derler, kemoterapi başlayınca saçlar, kaşlar dökülünce insan ölümü kabullenmeye başlıyor. hepimiz bir gün öleceğiz ama sanırım kanser olsam ölümü kabullenebilmek için, daha doğrusu ölümü sevebilmek için, dünyadan yitip gitmiş insanlara kavuşacağım için ölümü sevmeye çalışırdım belki de. kanser teşhisi, özellikle tedavisi olmayan veya kötü huylu kanser teşhisi tek yön dönüş biletinin kesildiği gün sayılabilirdi.
hayvanlar, sokak kedileri ve köpekler, bazıları diyor ki onca insan sefalet içinde iken hayvanlara mı geldi sıra? şunu soruyorum kendilerine, neydi ki suçları ? dilsiz olmaları mı? içip içip kedi tekmeleyenler, gözlerini karartıp bu hayvanlara tecavüz edenler, zevk olsun diye hedef tahtası niyetine üzerilerine mermi sıkanlar, kuyruklarını kesenler vb.. inanın dilleri olsa insanlardan çektiklerimizi kimseden çekmedik derlerdi belki de.
sokaklarda yatan insanlar, engelliler vb.. inanın o kadar iç burkan detaylar mevcut ki şu hayatta, insan bunları düşününce allah benim belamı versin ben de insan mıyım ? psikolojisine kadar sürüklenip gidiyorsunuz. yaşam sandığımız kadar uzun değil diyorum, bu buruklukları bir nebze azaltmak yine insanın elindedir.
bir iç hastalığı yok ise eğer sadece düzensiz yemek, düzensiz uyku ve stres kaynaklı olan durumdur. askerde 15 kilo alıp, askerlik bittikten sonra 15 kiloyu aynen iade eden biri olarak bu 3 ana sebep olduğu tecrübe ile sabitlenmiştir.
hatırlarsınız birkaç ay önce ekşi sözlükte din saçmalığı başlığı altında yazılan entry dolayısıyla bir yazara 1,5 yıl hapis istemiyle dava açılmıştı. bu seferde fakülte dekanını bir entry de eleştiren okul birincisi öğrenci 6 ay okuldan uzaklaştırma aldı. http://www.bianet.org/bia...di-okuldan-uzaklastirildi
çoğu kesimin sadece başları sıkışınca, ohallerde akıllarına ilk gelen, olası bir savaşta peygamber askeri ilan edilen, ama rutin günlerde yerden yere vurulan kurumdur.
-abi su müthiş, boy veriyorum.
-bu düğme ne işe yarıyor ?
-bu araba en fazla kaç yapar kanka ?
-kalbi atıyorsa gerisi mühim değil.
-mavi tel mi, kırmızı tel mi ?
-1950' den beridir kimse gelmemiş buraya.
-in bi konuşcaz.
-sigortayı indirmiş miydin ?
kendisi şair, yazar, gazeteci ve tiyatro oyuncusudur. 12 eylül 1962 yılında trabzon, maçka' da doğmuştur. bunlara ek olarak aydın kişiliği ve muazzam beyefendiliği takdire şayandır.
mini, ilk olarak 1959'da üretilmeye başlamıştır. 2001 yılında bmw tarafından 2. jenerasyon otomobillerin üretimi başlamıştır. bu araçların ülkemizdeki distribütörü ise ; (bkz: borusan otomotiv)
yalnızlık akabinde gelişen, köpek ile yapılan monologtur. aynı zamanda köpeğin dili olsa, neler söyleyeceğini çok merak ettiğim bir durumdur.
(img:#219160)
askeri bir terimdir. tüm eratın sabırla kendisi için doğmasını beklediği, askerliğinin bittiği gün onu özgürlüğe kavuşturacak olan güneştir. Bir türlü doğmak bilmez.
(bkz: şafak doğan güneş)
kişinin; gideceği bir başka semte iller arası gidiyormuşçasına 2 saat mesafe ile gitmek istememesi, önüne gelen her yerde bankada, otobüse binerken, hastanede deli gibi kuyruk beklemek istememesi, gününün 24 saatinin 8 saati uyuyup, 8 saati çalışıp, kalan 8 saatin 4 saatini yollarda harcamak istememesi gibi sebeplere karşı reaksiyonudur.
(bkz: kimin eli kimin cebinde belli değil)