zengin ama kültürsüz insandan daha çok koymayan durumdur. sakin olunuz bu insanın belki de sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak imkanlara erişimi kısıtlıdır. lakin her insanın bankadaki birikimine ulaşımı küçük bir kartla mümkünken cebini kabartan tomar tomar dolarlarla dolaşan , lüks işletmelerde düşük ücretli elemanlara sataşan sonradan görmüş zengin kültürsüz tabaka ise asıl toplumsal sorunumuzdur.
şahsın sevgilisiyle bir dilek tutup havaya fırlatarak , kovaladıkça kaçan bir ateş böceği misali süzülüşünü izleme eylemine karşı alınmış bir tedbirdir.
çirkin kız herkesin üyelik alabildiği sosyal paylaşım sitesidir. güzel kız ise bir üye tarafından davet yolu ile üye kabul eden seçici bir sitedir. önce çirkin kızdan bir üyelik alırız. önemli bir husus : kullanıcı adı sadece arkadaş
daha sonra o bize referans olup daha güzel olan siteye ekler. sonrası bize kalmıştır ve daha sancılı bir süreçtir çünkü çok tıklanan bir siteye girmişizdir. bundan sonrası profil bilgilerimizin sağlamlığına kalır.
başarılar
beynin kıt kaynakların paylaşılmasında arz talep dengesine göre çok pahalı olması gereken çünkü az bulunan ve çok talep edilen bir mal hizmet olmasına karşın.
marjinal fayda ilkesine göre kişiye sağladığı fayda yönünden günümüzde toplumsal statü yönünden bir beyin hizmeti olan zekanın insana bir değer katmaması dolayısıyla değerinin çok düşük olduğu, bu sayının da limitinin sıfıra yaklaştığı için 0 yani bedava kabul edildiği gerçeğidir.
çayı var oluştan beri ikram sayan bizim, hesaba dahil olmasını kabul etmemek adına hesaptan sonra çay istememizdir.
ülke sınırlarının dışında ise başka bir türk bulma isteği yine bize özgü bir şeydir. bunun da yolu şöyledir:
yer:londra saat:05.00 pm girdiğiniz bir kafede bir ingiliz asilzadesi edasıyla çayının yanında getirilen sütünü kibarca çayına ilave ettikten ve ince bilek hareketleriyle karıştırdıktan sonra çıkarıp bardağın kenarına iki kere "tık tık" yapıp kenara koyduysa. o hareketten sonra yerinizden kalkıp güneş görmemiş soluk ensesine bir şamar yapıştırarak "vay toprağım!" diyebilirsiniz. yadırgamayacaktır.
şarkılarının kalitesine yakışır ağızdır. şayet cennetten bir parça gibi surat ve onu tamamlayan orantılı dolgun, pembe bir dudaktan sesin plastik cerrahisi diyebileceğimiz mucize teknoloji autotune'un bile üstesinden gelemediği o kulaklara cinayet sesiyle " senin benimle zorun ne sevgilim" cümleleri dökülseydi o zaman işte daha da zoruma giderdi.
hayallerini gerçekleştirip ölmekten sonuç itibariyle hiçbir farkının olmadığı durumdur. farkı yaratan geride bıraktığı insanların arkasından yaptığı konuşmaların konu olarak değişimidir "yaşamayı biliyordu" yahut "hiçbir şey yapamadan gitti" ki bu da o insanı rahatsız etmeyecektir. o yüzden bu durum kanaatimce bir sorun teşkil etmiyor.
t harfini r diye okuyup ağız dolusu nefret söylemleriyle köpürerek tıkladığım başlıktır. yanlış anlama durumunun geçmesiyle birlikte gök gürültüleri ve şimşekler dindi , dev okyanus dalgaları sakinleşti , insanı lanetleyen kara bulutlar usulca dağıldı ardından güneş bizlere hayatın kaynağını sunmaya devam etti. ve ben sıradan sakin hayatıma kaldığı boktanlığından devam ettim.
yedigün erik, karadut, şeftali üçlüsüdür. nurella'nın; "ah! uçurdun beni yedigün" dediği anda yerimden doğrulup elime kesici delici bir alet aldığım, o şekilsiz şemalsiz suratıyla baygın baygın "ımm ay mayhoşluğu beni benden aldı" dediği anda yok bu böyle olmayacak diyerek baba yadigarı emaneti çekmeceden sarılı olduğu bezin içinden çıkardığım, ama "şeftaliymiş olay" anından itibaren özel işkence taktikleri üretmeye koyulduğum reklamını izledikten sonra en gereksiz üçlü kanaatim bu yöndedir.
saçlarına ; yer çekimine, toplumun ortak değerlerine, insan doğasına ve diğer fizik yasalarına karşı dimdik durup direnecek modeller yapan insanlardır.
