Pastel boya. Küçükken her çocuk gibi ben de resim yapmayı çok severdim. Ama pastel boyalara karşı daha özel bir ilgim vardı. Onları koklamaya ve ısırmaya bayılırdım. Bir gün onları dişlerimle paramparça ettikten sonra ve annemin de bunu farketmesiyle belli bir yaş alana kadar asla pastel boya alınmadı bana. Okula başladıktan sonra da o gün resim dersi varsa sabah annem çantama koyardı akşam döndüğümde de alırdı. Hoş arkadaşlarımın yanında utanır, boyalara zarar veremezdim haliyle. Büyüdükçe bu saçma şeyden vazgeçtim elbet ama nerde bol çeşitli pastel boya seti görsem hala çok heyecanlanırım çünkü onlara hasret büyüdüm.
Bisiklet sürmeyi tek başıma öğrendim küçükken. Öğrenirken o kadar çok düştüm ki her düşüşümü ve her düşüşün verdiği acıyı hatırlarım. Derken geçen gün bisiklet kullanırken saçma bir şekilde yine düştüm, düştükten sonraki o hissiyat, dizimde ve dirseğimde hissettiğim acı o kadar tanıdık geldi ki. Çocukluk işte... ama farkettim ki artık utanmıyorum düşmekten. Yaşlılık işte...
Migren. Ayrıca gece yatınca geçmişte olan biten, gerekli gereksiz her bir haltı düşünmek; sonrasında ise gelecekte olabilecek durumlar hakkında yine düşünmek.
Allah' a şirk koşması, kendi ile Allah arasındaki bir mesele olan bilim adamıdır. Bilime katkılarının yanı sıra insanlığa, bedenen büyük engeller de olsa, beynin kendi başına neler yapabileceğini göstermiş bilim adamıdır.
Iyimser olmanın, olumlu düşünmenin olumlu bir getirisini görmemiş insandır. Kendini en kötüye alıştırıp, kötü bir durum olduğunda sarsılmayan, iyi bir durum olduğunda iki misli sevinip kıymetini bilendir.
Bir karadenizli olarak beni de artık irrite etmiş diziler. Ha bir de, hamsi öyle yaz kış yenmez. Şive olayına ve günlük kıyafetlere ise hiç girmiyorum.
Kalbine giden yoldan geçirmek isterse eğer nasıl olduğunu anlamadan o yoldan geçersiniz. Midesine ya da başka bir organına uğramaya gerek kalmaz. Ama aynı erkek aynı yoldan sizi, siz anlamadan çok rahatça da def eder. Sonrasında kadınlar kadar da vicdanlı davranmaz. Sonra da efendim kadınlar şöyle de, yok böyle de bla bla bla...
Babasının asker oluşunu iki kelime de bir araya sokma gereği hisseden fenomendir. Eskiden de bilirdim kendisi ama bu aralar bir gına getirtti kendinden. Ha bir de kitap yazmış falan.
Bunu soran kız çirkin olduğunu düşünmez aslında. Hiç bir erkekte çirkin bulduğu kızla birlikte olmaz. Lakin kızlar sevgililerinden dış görünüşü ile ilgili iltifat atmazsa sorar bunu. Bu soruyu duymak istemeyenler ara ara sevgililerinize iltifat edin sizde.
Yaş ilerledikçe çoğu kadının bastıramadığı duygudur. Nitekim kadınlara da hak vermek gerek, çünkü belli bir yaşa kadar anne olma özelliği vardır kadınların. Ama dilegim herkes sevdiği insandan çocuk yapma şansına sahip olsun.
Bi' keresinde gayet nezih bir mekanda, gayet hos görünümlü bir tabakta yemek yerken sac cikmisti. Hic unutamam. Ne zaman aklima gelse istahim kacar. Bazen de bile isteye aklima getiririm.
Bir arkadasla tanismistim zamaninda. Hala daha görüsürüz. Vakit gecirdikce laf lafi acti babalarimizin mesleklerinden konusurken, benim babam kamu görevlisi demisti. Birbirimizin hayatlarini daha yakindan tanimaya basladigimizda öğredim ki babasi akademisyenmis. Yahu dedim, benim babam akademisyen olsa arada her lafa sıkıştırırım. "Aman ya baba iste, bosversene!" dedi. Haklıydı.