hatırladıkça insanın içini acıtan anılar. bazen bir fotoğraf karesi bazen izlediğimiz duygusal bir film hatırlatır bize bazen masum bir çocuk gülüşünde birkaç sanıye belki bir ömürü alır gider.
bazen olayları tv de izlediğimizde hayel gibi gelir içinde ise gerçekle yüzleşir o anı ömür boyunca hatırlamak istemeyiz.
o anın fotoğrafını anılarımıza yerleştirir üzerini siyah bir perde ile örter unutmaya çalişiriz oysa o hep aynı yerdedir beynimizde vicdanımızda rüyalarımızda bazen aldığımız her nefeste.
(bkz: keşke keşke soruları ise her anımızda anılarımızda...)
moryel:canım iki sene oldu artık söylesekmi ?
tanımlanamayan kişi: zamana bırakalım sence erken degilmi daha ikimizde genç sayılırız sorumluk altına girmek için çok erken aşkım.
moryel:canım üç sene oldu artık söyleyelimmi ?
tanımlanamayan kişii:canım sana birşey söylücem nasıl desem ben sana layık degilim sen daha iyilerine layıksin.
(bkz: moryel:canım benim sen üzülme ben daha kötüyüm)!
Geçmişi düşünüyorum gene... Sonra geçmişte yaşadıklarım yaşayamadıklarım isteyip alamadıklarım sevip kavuşamadıklarım, kavuşup terk ettiklerim ya da terk edildiklerim sonra bugünü düşünüyorum ve geçmiş de yaşadıklarıma üç nokta koyuyorum...
Sevdaları düşünüyorum, yaşadığımı sandığım sevdalarımı, yaşadığım sevdamı, sonra onları bugün düşünüyorum ve arkasında da onlara bir ünlem koyuyorum!
Arkadaşlarımı düşünüyorum, dostlarımı, kardeşim dediklerimi bugün şöyle bir tepeye çıkıp bakıyorum onlara dost dediklerim ve kardeşim dediklerim o kadar az ki ama arkadaşlarım çok çok fazlaymış bunu görüyorum ve onların sonlarına da iki nokta üst üste koyuyorum:
Sonra HAYATI düşünüyorum zihnimin yettiği yere kadar en küçük noktasına kadar düşünüyorum hayatı. Ve bugün hayatı sevdiğimi fark ediyorum fakat hayatın zorunlu kıldığı yani zorluklarını sevmiyorum ve asi oluyorum hayata karşı o beni eline almaya çalıştıkça ben onun bunu yapamayacağını söylüyorum bunları yaşarken insanların karşısına bazen deli, bazen zeki, bazen kurnaz, bazen çok olgun ve sorumluluk alan olarak çıkıyorum.
Ama bakıyorum elimdekine ve bugün bakıyorum sonuna hiçbir işaret ya da sözcük bulamıyorum.
Sonra maneviyatı düşünüyorum genel anlamda ailemde arkadaşlarımda kardeşlerimde dostlarımdaki maneviyatı düşünüyorum sonra kendi maneviyatımı düşünüyorumJ işte bu sanki bütün yazdıklarıma hatta cevap bulamadıklarıma bile cevap oluyor. Farkında olmanın görenlerin içinde olmanın sevinci coşturuyor içimi dalgalanıyor fırtınalar kopuyor depremler oluyor bazen ama en güzelini yaşadığımı fark ediyorum ve fark ettiriyorum.
Aşkı da yaşıyorum sevgiyi de hüznü de acıyı da ama bir şekilde kurtuluyorum hepsiden.
Ağlıyorum hıçkırıklarla, gülüyorum kahkahalarla sonra bugün yine bakıyorum ve hiçbir şey durduğu yerde olmadığını hiç bir şeyin aynı olmadığını fark ediyorum.
Güzel günler geçirmese de güzel insan olmanın tadını çıkarmanın gerektiğini düşünüyorumJ
Ama sizinle beraber hep birlikte yalnız değil zaten bana göre yalnızlık da yoktur.
iyi düşündüğümüzde yalnızlık diye bir şey olmadığını sizde anlıyacaksınızJ
oglum başkalarının kızını becersin ama kızım bakıre kalsın mantığıyla erkeklik saçmalıklarıyla kendini aldatan erkek delikanlı babaların oğulları başka erkekler tarafından becerildiğinin farkında bile değiller.
tabi bu koşulda kızlarıda bakire kalacaktır...
(bkz: bakire ogullarının derdine düşünsün o babalar)
BEN ANNEMin her şeye rağmen ayakta kalan güçlü yüreği BABAMınsa içkiden ve sigaradan bitmiş ciğerleriyim BEN ANNEMin bizim için döktüğü göz yaşları olurken BABAmın yaşayamadığı yahut yaşadığı kötülükler için döktüğü göz yaşıyım BEN ANNEMin üç beş kuruş köşeye atıp biriktirerek aldığı altın bileziği BABAmınsa cebindeki son kuruşu içkiye verdiği parasıyım BEN ANNEmin yavrusuyum BABAmınsa yaşlandıkça ağarıp dökülen saçlarıyım...BEN ANNEYiM BEN BABAyım ama babam ben hiç olmadı :(((
sevipte söyleyemediğim şarkılar var
birde sesini hatırlamadığım şiirler
keşke ; keşke ben olsaydım dediğim hikaye kadınları
düşlerim var
uyandığımda sadece başini hatırladığım
ve asla sonunu hatırlamadığım
bir adam var düşümde ;tam dokunacakken
uyandırıldım
bir adam sonumuzun ne olacağını hiç
ögrenemedim
düşümde bir adam var benimmi bilemediğim
bir adam var diyorum düşünmüpte düşümden ayrı kaldığım
Her sonbahar geldiğinde ben ayrılıkları yaşarım. Elvedaları, yalnızlıkları, özlemleri, solgun kırık beklemeleri; Bir de adı konmayan iç çekişleri, korkuları, uzak ve dalgın bakışları akan sulara, hıçkırıkları...
Ne zaman sonbahar gelse unuturum içimdeki mavinin çağrışımını, beyazın ışığını, baştan aşağı acıya keser bedenim. Gülmeyi unuturum ne kadar zorlarsam zorlayayım kendimi, gülemem. Anlarımki, benim yüreğimde ağlıyor gözlerimle beraber... Şu uzak diyarlarda hüzün ve acı sızı sızı dokunuyor gönlümün en derin yerine. Karanlık bir dehlizde yolunu bulmaya çalışan şaşkın bir yolcuyum sanki. içimdeki deli rüzgarlar alıp buralardan çok uzaklara götürüyor beni... Uzak derin maviliklere savuruyor ruhumdaki özlemleri...
(bkz: sonbahar sarısında ayrılıklar yine hüzün tadında rüzgarlar)
Artik aldanmak istemiyorum. Beni sevgilerinin olumsuzlugune inandir, korkulardan, suphelerden kurtar. Hic aldanmamislarin o engin ic rahatligina hasretim. Ayikla, arit beni... Butun insanlar aldaniyormus, surekli bir aldanmaymis yasamak... Ne cikar? Ben artik aldanmak istemiyorum ya! Sen ona bak... Onun icin seni erisemeyecegin bir yere cikarmayacagim, oldugun gibi
seviyorum seni. Olmani istedigim gibi degil... Hic olamayacagin gibi
degil...
Neredeysen orada dur... Nasilsan oyle kal...
tamir sebebi ile boyanması gereken minare için imamın evi için kullandığı boyadan arta kalanı minare için kullanması sebebiyle gerçekleşen durumdur.ilk görüşte şekeri anımsatan tamamen ciddiyetsiz sonra bune abi tarihte varmıdır pembe minare diye düşündüren gülmekten kendimi alamadıgım durum karşisında şaka bu ya dedirten çok geçmeden ana haber bültenlerindede yer almalı'ki günün sonunda şaka gibi heber adı altın yer almasıda kaçınılmaz son oldu.
şu soruda ilk akla gelenlerden peki tamir için toplanan bagişlar nerde)?
(bkz: peki bu toplanan bağişlar kullanmicaksa camii tamiratı için nereye gidiyor?)
(bkz: ziyan olmasin diye zararlı kanser riskki taşıyan çayları bize içiren bakanlar)
(bkz: günü geçmiş sütleri ilk okul çocuklarına dagıtan büyüklarimiz)
(bkz: depoda satılmamiş bayatlayan fındık fıstık dağıtan çocukların zehirlenip ölümüne neden olan ismi lazım degil iş adamı)
(bkz: bağiş toplayan camii tamiratı için fakat evdeki boyasını minare için kullanan imamlar)
(bkz: ya biz aliştık ta çocuklarımız bu ülkenin çocuklarını harcamaya kimsenin hakkı yok).
haberlerde yıllardır, masum insanların ölümlerini, anaların haykırışlarını duyuyorum, daha birkaç gün önce askerlerimizin ölüm haberini ögrendim, ve o şehit analarının göz yaşları, peki hiç düşündünüzmü, karşi taraftan ölenlerin analarını, ben düşündüm ve onlarında yüreklerinin acısını, inanın bana asker analarınınki ile aynı, peki neden kim bundan çıkar saglıyor, aynı toprağın insanlarıyız, bitsin istiyorum bu kavga, ama şunuda biliyorum'ki bu kavgadan çıkar saglıyanlar buna izin vermicekler, ama biz şimdiki gençlik umarım atatürkün gençlige hitabesini unutmamişizdir.diş etkenlerin kardeşi, kardeşe kırdırmasına daha nekadar izin vericek, bunu anlamak için allahtan mail'mi gelmesi lazım!
net ortamında,görmedigimiz, tanımadıgımız insanlarla, adı kişiye göre degişen sohbet durumudur. kimimizin hergün aklına gelen ama her seferinde bir bahane buldugumuz,soru sanal sex,sanal sohbet,sanal sevgili,sanal aşk,birlikte oldugumuz insanı aldatmaya girermi? bunun cevabını siz nasıl cevaplarsınız.
(bkz:pink:nişanlımı sevgili sitesinde gördüm
moryel:ya ! ne arıyor orda?
pink:onunla sohbet ettim
moryel:ne konuştun?
pimk:ya aslında pek konuşmadık
moryel: nasıl yanı !
pink:sanal sex yaptım ama vallahı konu oraya nasıl geldı anlamadım
moryel:senin ne işin vardı anam orda
pink:şey hıı ya vallahı tesadüf
moryel:pes yanı kim kimi aldattı şimdi? of ya aklım karıştı) * * *
yıllardır bekledığım, ama hiçbir zaman sevgilim olmadığı gün.
(bkz: 27 yıllık kabus, bekle bekle birgün öncesı sevgilinden ayrıl olacak işmi!)
(bkz: ilk gece kabusuna döndü.)
zurafa sokakta erkekler tarafından,kralıçeler gibi baş taci yapılan, sokak sonunda lan ipne vb tabırlerle aşşağılanan,yetmedı taşlanan,bu insanların tercihimi yoksa tercih edilmelerının tercihimidır.
çay ısmarlamaktan kaçan,ancak kavgaya gelince benden delikanlısı yok diye geçinen, kız arkadaşıyla iki kelime konuşamadığı halde utanmadan sabahlara dek sevişebilen, genç türkseli olmadan cinemaya gidemeyen, evde kız kardeşinin gece yarısı eve gelmesini sorgulamayan fakat kız arkadaşının telefonu geç açmasını bile sorgulayan
erkek modelidir.