Çok merak ettiğim birşeydir. insan aşık olduğunda bambaşka bir insana dönüşür, bunu hepimiz biliriz. Yıllarca içine atıp kendi içinde aşkı yaşayanlar var. Yıllardır söyleyemediğini bir gece ansızın bir telefonla, belki bir buluşmayla, belki de farklı bir sürprizle itiraf edebilir. Acı olan taraf yıllardır beklemek değil aldığın ret cevabıdır. Şaşkınlık, rahatlama, hüzün, gözyaşı bütün duygular o anda yaşanır. Peki bundan sonra ne olacak diye düşünmeye başlayacaksın. Yine denemeye kalkacaksın o küçücük bir ihtimal olasılığının verdiği umutla. Evet, yine olmayacak. Çünkü sen bu acıyı çekeceksin. Doğanın kanunu bu. Etrafından sesler yükselecek, üzülme diyecekler, kendine kahretme bu kadar diyecekler ama o lanet olası acıyı yine çekeceksin. Çünkü gönül kendi başına buyruktur ve duvardan farksızdır. Duvara söz geçer ama o kahrolası gönüle geçiremezsin. Unut artık onu başkası çıkar karşına diyecekler. Evet çıkacak. Ama onun mutluluğu da uzun sürmeyecek. ilk başta eskisini unuttum diyeceksin. Ama yenisi, sana eskisini hatırlatacak hatalar yapacak. Sen yine acınla başbaşa kalacaksın. Ve bu acıyı bir başka kişi değil zaman unutturacak. Ve de hiç anlayamadığım bir şeydir durmadan aşık olmak. Bir insan yılda 3 kere aşık olur mu? Olmalı mı? Neden diye sorarlar adama. işte ben onlara üzülüyorum. Hiçbir zaman gerçek aşkın tadını alamayacaklar. Adamsan bir kere sev öz sev.
Özellikle tercih zamanlarında sıkça karşılaşacağınız bir soru. Gerçekten iki bölümde iktisadi ve idari bilimler fakültesinin baba bölümleridir. En çarpıcı farkları; iktisat biraz daha mat ağırlıklı olup maliyenin de iktisada nazaran daha az mat öğretimi vermesidir. Tercih kitapçıklarına bakılacak olursa üniversitelerimizin neredeyse hepsinde maliyenin taban puanı iktisadın taban puanına göre daha yüksektir. Yani maliye bölümüne giriş iktisat bölümüne girişten daha zordur. Bu da maliyenin değerini artırmaktadır. Aynı zamanda iş alanı iktisada göre biraz daha fazladır. illa bir seçim yapılacaksa bence bu maliyeden yana olmalıdır.
Özellikle üniversite birinci sınıf öğrencisiysen ve de yurtta kalıyorsan aynı odada kaldığın arkadaşların yanında osuramama problemi vardır. Her ne kadar samimiyet gün geçtikçe artsada o osuruk çıkmaz, çıkamaz bir türlü. Taki ilk osuruğu biri atana kadar. Başarılar... konuşturun o götü.
Özellikle lise yıllarında bu başlığın hayata yansımasını yaşadık. Onu gördükçe kalbinin üşüdüğünü hissedersin. O'nu kalbinin battaniyesi olmasını istersin. Ama o iki cümle çıkamaz dudaklarının arasından. Çünkü söylesen biliyorsun ki cevabı belli. Hayır diyecek. O lanet olası, o seni başka biri yapan kişi biz arkadaşız diyecek, kalbine kramplar girecek, toprağın altına girmek isteyeceksin, ağlamak isteyeceksin, sigara içmiyorsan başlayacaksın, başlatacak o. Ve yıllar geçecek bitecek ve sen hala onu içinde yaşıyor olacaksın ve bakacaksın, o başka yerde sen başka yerde. Ve kimi görsen ona benzeteceksin. Yavaş yavaş unutmaya başlayacaksın birinden hoşlanmaya başlayacaksın, biraz düşüneceksin ve farkına varacaksın ki hoşlandığın kızda bile o'ndan izler var. Evet sırf bu izler, sahte bir hoşlantının içinde olduğunu farkettirecek sana. Ne kadar unutmaya çalışırsan çalış, o iz orada duracak. Bu bir büyü ve bozulmayacak. Aşk; bıkılmayandır. Her şeyden bıkılabilir ama aşktan... hayır.
ikisinin arasında çok ince bir çizgi vardır. Aslında edebiyat yapmaya da gerek yok, paran varsa minnetin yoktur, paran yoksa minnet yakın akraban olur. En iyisi adam olmak. Adamlık candır gerisi heyecan.
inancı tam, imanı sağlam olan biri için fazla bir önemi olmazdı. Fakat ramazanı hakettiği gibi yaşamayan insanlarda bayağı olumsuz bir etki gösterirdi.