morg calisani
445 (süper mario)
dokuzuncu nesil yazar 1 takipçi 25.00 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    fidan ekmek

    1.
  1. erozyonla mücadelede, orman alanlarını tahrip edilmesini önlemek, doğal hayatı korumak için birebir çözüm olan ve herkesin bilinçli bir şekilde desteklemesi, katılması ya da uygulaması gereken bir olaydır. bilinçlenelim; türkiye çöl olmasın! tohumlar fidana, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana dönmeli yurdumda.
    0 ...
  2. duman grubunun hatun şarkısı

    1.
  3. duman grubunun eski köprünün altında albümünde yer alan şarkılarından biri;

    güzeli gördümü kalbini çalmalı
    sebebi yoktur anam
    canını sıktımı hatunu salmalı
    sebebi yoktur anam

    hatunun canı çeker
    şeytan aklının başından
    alır kaçar gider satar seni o dilbere

    yüzüne baktımı gönlünü yakmalı
    sebebi yoktur anam
    canını sıktımı hatunu salmalı
    sebebi yoktur anam
    0 ...
  4. dişler sokağı

    1.
  5. hakan ural'ın ön ayrık dişlerine yazılmış ya da yazılması muhtemel şarkı.
    0 ...
  6. devlete sövmenin cezası

    1.
  7. devlete sövmenin cezası türk ceza kanunun 301. maddesinde yer alan devletin egemenlik alametlerine ve organlarının saygınlığına karşı suçlar olarak açıklanmıştır. bu suçu işleyenler hakkında belirli sürelerde hapis cezası verilmektedir. bu alametler cumhurbaşkanı, türk bayrağı, istikal marşı, türklüğü aşağılamak gibi sembol olan alamet göstergelerini kapsamakta ve bu konuda kovuşturma yapılması izni adalet bakanının iznine bağlıdır.
    1 ...
  8. cehennem cennet arası haberleşme

    1.
  9. yerin yedi kay dibinde olanlar için şebeke çekmemesine neden olacak durum. "canım tünele giriyorum telefon çekmeyebilir" şeklinde sonlanabilecek haberleşme olurdu.

    (bkz: telefonu kapatma bahaneleri)
    1 ...
  10. o kızı bir daha gördün mü

    1.
  11. etkisinde kalıp da görmeyi çok istediğin fakat şartlar yüzünden bir daha göremediğin her şeyi ile başka bir kızdır. bir daha görmek istersin ama göremezsin.

    mersin'de görmüştüm ve hala görme umudu taşıyorum içimde. o nasıl bir güzellik, o nasıl bir gülümseme, o nasıl bir saçları savurmadır yarabbi...

    babaannem mersin'den kalkıp misafirlik için bize geldiğinde*, daha doğrusu gelip geri gitmek bilmediği 3-4 ay biz de kaldığı zaman* onu tekrar mersin'e götürmek için birlikte yola çıkmıştık. neticede yaşlı kadın yolda rahatsız olur ağrısı olur diye babam bu kutsal görevi bana vermişti.

    -"oğlum neneni mersin'e sen götüreceksin" işte bu cümle benim için görevin ne kadar önemli olduğunu gösteriyordu. neyse babaannemi(bundan sonra babaanneme nine diyeceğim kusura bakmayın dostlar) mersin'e götürüp amcamlara teslim ettim gitmişken de bir kaç hafta kaldım. ne olduysa o kaldığım süre içinde oldu zaten. ninem(babaannem ulan yine yazdım ya) hastalandı hastaneye randevu alıp gittik bu hastane koşturma işleri de bana kaldı. sözlükten yazar arkadaşlar bilir hastaneleri hiç sevmem( şaka lan şaka sözlükten kimse bilmiyor)* her neyse ama cidden sevmem hastaneleri... oflaya oflaya gittim ve hayatımda hastaneleri sevmeme sebep olan kişiyi gördüm, onu gördüm...

    polikliniğimizi sora sora ararken çalışanlardan biri "işte şu karşıda gördüğünüz sekreter bakıyor" dedi. demez olaydı, keşke başka bir sekreter olsaydı... kafamı çevirdim baktım ve hastaneden işimiz bitene kadar da gözlerimi alamadım. bir gülümsemesi var insanın içini ısıtan tarzda, bir bakışı var içini kıpırdatan tarzda ve bir saçları var böyle tel tel özene bezene ayırmış sanki annesi sanki kızını ilk okula yollamış gibi özenmiş saçlarıyla ve bir yürüyüşü var değme mankenlere taş çıkarır şerefsizim. her defasında kalkıp yürüdüğünde gözden kaybolana kadar gözlerimi alamazdım. sadece ben değil herkes bakıyor kıza kızın bize bakması gerekirken işi gereği biz kızın ağzının içine bakıyoruz.* kayıttır, işlemidir derken sıra bize geldi ve ilk konuşmamızı gerçekleştirdik. ben sıra bize gelmeden nasıl muhabbet kurarım konuşmaya nasıl girerim diye düşünüyordum ve o anda sıra geldi bize.

    -iyi günler hanımefendi kolay gelsin.
    +teşekkürler. buyrun nasıl yardımcı olabilirim?
    -ninemin(babaannem) x polikliniğine randevusu vardı, onun için gelmiştik.
    +hastamızn adı soyadı nedir?
    -adı: x soyadı: y
    +y mi? siz nerde oturuyorsunuz

    şaşırdım "ulan acaba akraba mı çıkacağız, yoksa kız da beminle muhabbet etmek için mi bunları soruyor" diye iç geçirirken cevap verdim.

    -y mahallesinde oturuyoruz.(burdaki y, soyadımız olan y ile aynı değildir)
    +benim tanıdıklarım var orda bu soyadı olanlarla uzaktan akrabalığımız var.

    uzaktan uzaktansa iyi o zaman sorun yok. ben artık nasıl dilime vurduysa başladım iltifat etmeye;

    -inanmıyorum, olamaz.
    +neye inanmıyorsun(sizli bizli konuşmalardan senli benli olduk)
    -bu kadar güzel, alımlı, çekici ve hoş bir uzaktan akrabam var ve benim seni tanımam gerekirken yakından akrabalarımı tanıyorum.
    +nasıl yani?
    -o kadar yakın akrabam var ve içlerinden hiç biri senin gibi güler yüzlü değil.
    +teşekkür ederim, iltifat ediyorsun ama onlar...
    -yo yo iltifat değil gerçek bunlar
    +neyse sizin sıranız geldi şöyle buyrun.

    ninem içeri girdi muayenesini oldu çıktı mr ve bi kaç film çektirmemiz için bize tekrardan sıra numarası verdiler. ben dışarda uzaktan akrabamla nasıl muhabbeti ilerletebilirim derken kafamda bir ampul yandı. evet arada oluyor...

    -afedersin benim bankaya uğramam lazım ve bizin sıramıza daha var acaba ben gelene kadar babaannemle(ninemle, bu kez böyle yazdım çünkü kibarlık için kızla konuşurken babaannem diyordum) ilgilenir misin?
    +tabi ne demek.
    -çok teşekkür ederim. bu arada ben yokken belki acil birşey olur diye telefon numaranı alsam ya da sen benimkini alsan birşey olursa ara diye, olur mu?*
    +tabi alim numaranı
    -05xxxxxxxx (buraya yazardım kızlar numaramı ama erkekler de sapıklık için arar diye yazmıyorum. özelden yazabilirsiniz)

    dışarı çıktım karşı kafede oturdum bankaya gitmedim tam iki saat bekledim aramasını tam aramayacak diye düşünürken aradı ve babaannemin işlemlerinin bittiğini söyledi. hemen koştum. yanlarına gittim teşekkür ettim bu iyiliğinin altında kalamayacağımı müsait olduğu bi zamanda kahve içmeye davet ettim teşekkür etti ama müsait olmadığını söyledi, çalışıyordu çünkü.**
    ertesi gün ve ondan sonraki günler aklımdan çıkarmadım dayanamadım gittim gitmeden önce de bizimle ilgilendiği için teşekkür içeren bi çiçek yolladım çalıştığı yere. çiçekle beraber ben de aşağıda bekliyordum ve bir not yazmıştım "gülümseme, bir ömür boyu gülümsememe neden olabilir. gülümsemem için ise bir kere camdan aşağı bakman yeterli" yazmıştım saçma ama o an içimden öyle geldi işte lan. ve baktı(bak sana saçma geliyordu ama kız baktı) gördü hakikaten gülümsedi. sonra çekildi bu kadar dedim oğlum morg çalışanı bu da yeter deyip geri döndüm ama dayanamamış inmişti aşağı. oğlum kız hem güzel, hem alımlı, hem çekici hem de düşünceli. on ayrı kızda görebileceğim bütün özellikler sadece bir kızda vardı o da oydu. geldi yanıma teşekkür ettiğini ayak üstü konuştuk birkaç gün sonra mersin'den ayrılacağımı söyledim suratı asıldı.* beni tanıdığına çok memnun olduğunu söyledi ve adımı sordu. olum o kadar konuş et ama kıza adını söylem tam bir öküzlük benimkisi adımı söyledim numaramın ondan onun numarasının ben de olduğunu ve uzakta olduğum için söyledim arayıp konuşabileceğimizi söyledim uzaktan akrabama... yanağımdan öptü hala yatarken parfüm kokusu gelir burnuma sanki yanağımda kalmış gibi. sapık falan değilim olum böyle kızlardan kaç tane kaldı ki. bir daha mersin'e ne zaman giderim bilmiyorum ama gidersem de onu görmeye gitmem, giderim, gitmem, giderim. giderim ama uzaktan bakarım. şimdi sevgilisi vardır boş yere tribe girmeye gerek yok.

    ha o kız benle çıkar mıydı belki ama eğer çıksaydı hayatımda çıkabileceğim en güzel kız olacağı kesindi, zirvedeydim mersindeyken döndüm zirveden indim.
    0 ...
  12. haklı olduğunu bildiği halde özür dilemek

    1.
  13. kadın erkek ilişkilerinde sıkça yaşanan sonuna kadar haklı olduğu su götürmez bir gerçek olan bir kişinin (genellikle bu kişi erkek olur) yaptığı ve kendisini haksız duruma düşürdüğü davranıştır.

    bu davranışa bazen karşı tarafı kaybetmemek için yapılır bazen de "aman yeter ki sussun da kurtulayım bu durumdan" düşüncesi ile başvurulur. bu davranış aslında bir yerde erdemdir, alçakgönüllülüktür, değer vermektir bir yerde de yenilgiyi kabul etmektir, küçük düşmektir. aslında her iki durumda da düşünülen bir şey vardır; kaybetme korkusu. tartışmanın daha fazla uzun dürüp tarafların birbirlerini kırmaması adına biri tarafından biri tarafından bu fedakarlık yapılır. fakat olayın ileri boyutunda ise özür dilenmediği takdirde ilişkinin sağlıklı yürümeyecek olmasına neden olur.
    7 ...
  14. tuvaletteyken çalan mekan müziği

    1.
  15. lokanta, cafe, bar tarzı yerlerde çalan müziğin tuvaletteyken bile duyulması sonucu meydana gelen ve ister istemez kişiyi tuvaletteyken bile etkileyen durumdur.

    yersin, içersin ve ister istemez yediklerinden dolayı tuvalete gitme ihtiyacı hissedersin, kalkıp tuvalete gidersin. belki de sıçacaksın... zaten eğer sıçacaksan, tuvallette kulağına gelen müzik sesinden dolayı sıçtığının resmi olacaktır. abi müziğin türüne göre ritim tutulur mu ya? evet tutulur, ben sıçarken ritim tutmadım ama işerken ritim tuttum. hem de pitbull'un rain over me şarkısıyla.

    dedim ya insan kendini müziğin ritmine kaptırıyor, öyle bir kaptırmak ki deliğe nişan alayım derken ritim yüzünden duvarlara duvarlara işemenize neden oluyor. tuvalette olmayıp mekanın ortasında olduğun zaman yaptığın ve müziğin akışına göre sergilediğin el hareketlerini penisin elinde sabit tutmaya çalışıyorken yaptığını düşünsene...penis elinde sabit kalmıyor adeta mendile halini alıyor sallanıyor da sallanıyor.* tabi işerken düşündüm "ulan ya şimdi işemiyor olsaydım da sıçıyor olsaydım o zaman götümle nasıl ritim tutacaktım? acaba o zaman nerelere sıçaçacaktım" diye içimden de geçirdim.

    kim bilir belki başka bir gün başka bir mekanda bu fantazimi de gerçekleştiririm. öyle bir günün sonucunda tecrübelerimi paylaşırım inşallah.
    0 ...
  16. minibüste erkek yanına oturan kız tribi

    1.
  17. bugün başıma gelen, aslında geçmiş zamanlarda da başıma gelmiş ve artık sorgulamama neden olmuş olan olaydır.

    bu olay ben minibüse minibüs boş iken bindiğim, yer kapmış bir şekilde camdan dışarıyı izlediğim ve akşam yoğunluğundan dolayı her geçen durakta minibüsün gittikçe dolmaya başladığı zamanlarda başıma gelir. ve olayın kahramanı hanım kızımız biner arabaya. ama öyle memnuniyetsiz, öyle canı sıkkın bir vaziyette biner ve oturacak yer olmadığı için ayakta gider.

    minibüste yanımdaki yolcu kalktığı zaman bu hanım kızımız hemen rakiplerinin arasından sıyrılarak yanıma oturur ama tabi bu aslında bir oturmak değildir. bu tam olarak bir isyandır! sanki hanım kızımızı otobüse zorla bindirmişler ve zorla yanıma oturtmuşlar gibi... sürekli telefonla oynamalar, kaşlarını çatmalar falan filan... öyle bir bakış var ki sanki hanım kızımızı ceza olsun diye yanıma oturtmuşlar.

    görsen dersin ki abi "kesin ferrarisini satan bilge bu bayandır" ve hanım kızımız da adeta ferrariden inmiş havalarında takılır, müzik dinlemeler, iphoneuna dokunup aşağı yukarı götürüp getirmeler...

    tabi dolmuş ilerledikçe yolcular duraklarda indikçe araçtaki yolcu sayısı git gide azalmakta ve oturacak koltuk sayısı artmaktadır. bu hanım kızımız boş koltuk bulduğu anda direk oturmak için yanımdan kalkar. başka yere oturduğunda "canım kalkmışa oturulmaz" diyemedim gardaşlar, diyemedim...

    yanımdan kalktığı için ister istemez insan bi şüphe ediyor kendinden ve içinden ister istemez düşünüyor;
    -ulan ben kötü mü kokuyorum? yok lan daha sabah duş aldım( çaktırmadan kokladım kendimi emin olmak için)
    -ters bişey mi yaptım acaba?

    sonra anladım ki hanım kızımız koca götünü yaya yaya oturmak için yanımdan kalkmış. öyle bir yayılma değil sanki türk hava yolları business classla uçuyor.

    ama otobüs doluyken mecburen gelip tek poponun üzerinde oturuyordun be hanım kız nezaketen iki büklüm oturdum camla bütünleştim karşılığı bu muydu? en azından ineceğim yere kadar yanımda otursaydın. yazık yazık...
    8 ...
  18. kızlardaki para bolluğu

    1.
  19. aslında her defasında hesabı ödeyen taraf olduğum için(erkek tarafı) zamanla fark ettiğim durum. şöyle ki;
    1. gün: kız arkadaşla buluşulur, gezilir oturulur, yemekler yenir, bir şeyler içilir kapanışta cepten, cüzdan da para çıkarma şerefi(!) sana ait olur.

    2. gün: kız arkadaşla kararlaştırılan yerde buluşulur yemek yenir, sinemaya gidilir film izlenir( arada belki öpüşmeler olur fragmanlar varken) sonra kapanışta yine para çıkan cep sizin ki olur.

    3. gün: kız arkadaşla eğlenceye gidilir mekana giriş yapılır(ücretli), içki içilir kapanışta para çıkan cep yine sizinki olur.

    4. 5. 6. ve 7. günlerde de aynı durum söz konusu olduğu için ve açılışı kendi cebinizle yapıp, kapanışı da yine kendi cebinizle yaparsınız. bu durum ilişki süresince, ilişkinin devam ettiği aylar ya da yıl hesabına göre genel olarak böyle devam eder. bu durum meydana gelirken hep aynı konuşma geçer;

    -pardon garson bey( ufak bir gülümseme ve el işaretiyle hesap isteme hareketi yapılır) diye seslenilir.
    +buyrun efendim.
    -hesabı alabilir miyim?

    "alabilir miyiz?" demiyorum dikkat ederseniz "alabilir miyim?" diyorum. tabi sahipleniyorum istemsiz bir şekilde çıkıyor bu cümle ağzımdan.
    +tabi efendim getiriyorum.

    ********1 dakika sonra hesap gelir*********

    iç ses( 70 lira! ohh iyi yemişiz yarasın. ulan acaba şu kalanları paket yaptırsam mı neyse kıza ayıp olur)
    +aşkım bu kez ben ödeyebilir miyim?
    -hayır aşkım ben hallediyorum.
    +aşkım hep böyle yapıyorsun ama... al bak çıkardım bile ben.
    -iç ses(oha lan 200 lira çıkardı, 200 lira varmış hakikaten ve bunun değişik renkte olanlarını da var cüzdan da...)
    -aşkım maşallah cüzdanın gök kuşağı gibi.
    +anlamadım hayatım.
    -cüzdanın diyorum, ya aşkım sen bu kadar parayı nerde buldun? güne mi gidiyorsun? tefeci misin sen? benim cüzdanım da bile bu kadar para yok!
    +ya aşkım kaç aydır hesap ödetmiyorsun bana. ben de seninle her dışarı çıktığımızda harcamak için yanıma aldığım paraları biriktirdim.
    -biriktirmişsin biriktirmişsin, maşallah bir servet yaratmışsın. bu parayı ekonomiye kazandırsak ülke kalkınır yeminle.
    +dalga geçme aşkım ya bundan sonra para almamazlık yapma ortaklaşa ödeyelim alman usulü.
    -ben de şimdiye kadar hep almam üsulü ödüyordum boş yere desene aşkım...

    nacizane bir tavsiye ortak ödemek istendiği zaman ben ödeyecem diye ortaya atlamayın hemen, birlikte ödeyin. allah korusun siz harcamaya kıyamazsınız ama ayrılınca sizin tasarruflarınız sayesinde biriken ve şişen kız arkadaşınız cüzdanındaki parayı yerler( belki kız arkadaşınızı da yerler).
    2 ...
  20. bankamatik sırasında eski sevgiliyle karşılaşmak

    1.
  21. aslında başlık "ziraat atmsinde sıra beklerken eski sevgiliyle karşılaşmak" olacaktı ama karakter sınırından dolayı olmadı ama yine olmuş kadar yazdım.

    o yoğun, bunaltıcı, stres dolu sınav dönemini atlatmış huzurlu bir şekilde uyanmışım sınavsız yeni bir güne. tabi sınavlar bittiği için gece geç saatlere kadar ayakta durup, gündüz saat 2 gibi uyanmışım. uyanmışım derken aslında isteyerek değil açlıktan oluşan ve midemdeki çıkan "kalk ulan kalk, yemek ye" isyanlarından dolayı uykumdan uyandım ve dışarıda yemek yemeyi planladım. öğrenci olduğum için üzerimde nakit para olmadığında dolayı çoğu öğrenci gibi bankamatikten gidip para çekmem lazımdı. bu bankamatik çoğu öğrencinin uğrak noktası olan ziraat bankamatiği tabiki de. her ayın 7'sinde yatan bursumu sabırsızlıkla bekliyorum her zamanki gibi. fakat bursun yattığı tarihten bir gün önce sınavların başlaması bu sabırsızlığımı adeta köreltmişti. her sınav çıkışı bankamatiğe uğrayıp üçer, beşer para çekmem sonucunda bu yatan paradan geriye cüzi bir miktar kalmıştı, yaklaşık olarak 15 lira kadar. tamam lan tamam 10 lira işte fakiriz napalım... bu arada burs derken karşılıksız sanılmasın karşılıklı burs alıyordum zengin olduğum için devlet baba geri alacaktı benden o parayı.

    kıçıma gri eşofmanımı giyip üzerime kapşonlu kazağımı aldıktan sonra yatağından yeni kalkmış öğrenci izlenimi vererek bankamatiğe doğru gitmek üzere yola koyuldum.

    bankamatiğe vardığımda görünen manzara yine her zaman ki gibi aynıydı ama ürkütücüydü; yığınla öğrenci. sanırsın ziraat bedava bankamatik dağıtıyor. zaten ben böyle büyük kitleleri bi emekli maaş kuyruğunda bir de ziraat bankası burs kuyruğunda görme şansına sahip oldum, başka yerde de rastlamadım. mitingler falan az gelir yani.

    ağzım kapanmayacak şekilde sürekli esner bir vaziyette sıraya geçtim sıra yavaş ve aheste bir şeklide ilerlemeye devam ediyordu. sıra her bi adım ilerlediğinde ben bi kere daha esniyordum. işte tam bu sırada arkama gelip sıraya giren iki kızdan birisi benim eski sevgilimdi. tabi ben bu kişinin eski sevgilim olduğunu tam para çekeceğim zaman anlıyorum. sıra ilerlerken kuyruk uzamaya devam ediyor ama ben ne arkaya bakıyorum ne de sağa sola bakıyorum adeta avına konsantre olmuş bir aslan gibi bursumdan geri kalan paraya odaklanmış halde bekliyordum. konuşulanları hiç duymuyordum. ve en sonunda o büyük an geldi sıra bana gelmişti. içimde kelebekler uçuşuyordu, yüzümde aptal bir gülümseme vardı sanki 10 lira değilde milli piyangonun büyük ikramiyesi bana çıkmış gibi seviniyordum. kartımı çıkarıp yuvaya yerleştirdim. işte tam o sırada arkamda duran kızların konuşması kulağıma geldi ve merak edip ziraatın metal ve parlak olan kısmından arkamdakinin kim olduğuna bakmaya çalıştım. ordan bakınca sanki çaydanlıkta yüzüne bakan insan suratı gibi böyle tövbe estağfurullah yüzün şekli bir garip olan tuhaf yüz şekilleri görüyordum ama yüzü seçemiyordum fakat tanıdık geldiğine emindim. o olamaz diye düşündüm şifremi girdim o sırada kızların arasında geçen konuşma şuydu;
    -evet biliyorum ama o da gitmeyecekmiş ailesini yanına.
    +ee sen de mi kalacaksın? saçmalama sınavlar bitti gidelim tatil yapalım, dinlen azıcık.
    -ya ama ısrar etti hem ev arkadaşları gidecekmiş o tek olacakmış ve birkaç gün sonra gidecek, birlikte döneceğimizi söyledi.
    +valla sen bilirsin esra.

    esra... o anda ellerim titremeye başladı! esra evet esra, eski kız arkadaşım ve yeni sevgilisiyle baş başa kalıp eve gitmeme planları yapıyordu, kim bilir evdekilere ne yalan söyleyecekti. çünkü esra okuduğu üniversite ile yaşadığı şehir arasında yakın mesafe olduğu için genelde her haftasonu evine gider, benim bütün ısrarlarıma rağmen kalmazdı yanımda... ben bu konuşmaları duyunca kafamda bin bir türlü tilki dönmeye başladı "şimdi baş başa kalsalar sevişirler, benimle baş başa kalmıyordu kim bilir neler yaparlar. hem baksana çocuğun arkadaşları da gidiyormuş ooooo" diye içten içe düşünüp iç yanıyordum. parayı çekecekken çekilebilecek olan limitin 10(yazıyla da on) olduğunu görünce üzüntüm, acım 10 kat daha arttı. sırf ona inat olsun diye bankamatikte biraz oyalandım ve sonra o düşündüğüm şeyi yaptım...

    cebimden telefonu çıkarıp hiç kimseyi aramadığım halde sanki birini arıyormuş gibi yaptım ve eski sevgilim duysun ve beni görsün diye tam kartımı almak üzereyken sanki telefonda sevgilim varmış gibi konuşarak "aşkım o bana gösterdiğin ve üstünde görmek istediğim iç çamaşırını alman için sana 300 lira yolladım. hemen al üstünde görmek istiyorum" dedim, evet dedim. tam 300 lira dedim lan, parasızlıktan çeneme vurdu galiba. 100 değil 200 değil hatta burs miktarım kadar değil tam 300 lira dedi ve o cümleyi kurarken yavaştan arkamı dönüyordum... döndüğümde de eski sevgilimle göz göze geldim ama hiç yokmuş gibi davranıp yürümeye devam ettim.

    sonra ne mi oldu? hesapta 10 lira var kıza rezil olmayayım diye çekmedim. gidip bir köşede bekledim beni görmeyecekleri bir yerde. onlar işlerini halledip gittikten sonra tekrar o başı olup sonu olmayan uzun kuyruğa girdim. galiba açlık başıma vurmuştu.

    biz de bilirdik gerçek olan sevgiliye iç çamaşırı almasını lakin aç idik yedik burs parasını...
    1 ...
  22. misafir çocuğuna bubi tuzağı kurmak

    1.
  23. tecavüze uğradığı için öldürülen kadın

    1.
  24. daha 15 yaşında... küçücük yaşta zorla bir başkasıyla evlendirilen ve daha sonra evlendirildiği kişi ile anlaşamadığı için baba evine dönen genç kızın öldürülmesi olayı.

    dini nikahla istemediği bir kişiyle evlendirilen bir kız. hikaye yine tanıdık ama yine her zamanki gibi hikayedeki kişiler farklı. evlendikten sonra dayanamayıp geri baba evine dönen kıza, yeğenleri tarafından tecavüz ediliyor ve hamile bırakılıyor... tabi yine ve her zamanki gibi tecavüze uğradığı için o genç kız haksız ve suçlu. çünkü o küçük kız kendini savunamadığı için haksız ve suçlu. çünkü o, ona tecavüz eden ciğeri beş para etmez akrabalarına karşı koyamadığı için haksız ve suçlu. ama ona tecavüz eden yaratıklar ise her zamanki gibi haklı hatta öyle haklı ki o şerefsizlerin babaları çocuklarıyla gurur duyacak kadar haklı. çünkü kadın sizin için hiçbir şey ifade etmeyen bir varlık ama erkek size göre o sürekli uçkurunu düşünen erkekler en yüce kişiliğe sahiptirler bu yüzden yeğenine, yengesine, akrabasına tecavüz etse bile hep haklıdır. ve o hep arkasına sığındığınız yerin dibine batsın dediğim o töreniz, yine size göre gereğini yapmış. genç kızı karnındaki çocuğuyla birlikte öldürmüşsünüz. sizin vicdanınızı sikeyim.

    nasıl bir vicdanınız var nasıl bir kalbiniz var anlamıyorum. kalbi ve vicdanı olan böyle bir vahşeti yapmaz. daha hayatının baharında olup, yaşama sevincini kaybetmesine neden olduğunuz o kızı bu hale getirip nasıl rahat uyuyabiliyorsunuz. vicdanınızı sikeyim...

    http://www.dha.com.tr/kuz...-kurban-gitti_404863.html
    18 ...
  25. edirne deki hava kirliliği sorunu

    ?.
  26. özellikle kış ayının gelmesiyle birlikte son derece belirgin şekilde ortaya çıkan durumdur.

    karanlık çökmesiyle birlikte iyice gözle görülebilir duruma gelen ve insanın nefes alıp vermesine dahi engel olan bir kirliliktir. kalorifer ve soba tarzı ısınma kaynaklarının yanı sıra şehrin çevresinde bulunan sanayi faaliyetlerinden dolayı da iyice artan bu durum sonucunda sokakta dolaşıp eve döndüğünüz vakit üzerinize sinen kokuyu duymamanız imkansız. ayrıca elde ve yüzde yağlı bir tabaka oluşmasına neden olan bu durum insan sağlığını son derece etkilemektedir.

    mecbur kalmadıkça vatandaşların sokağa çıkmaması gerekir.

    uludağ sözlük haber ajansı.
    0 ...
  27. başlık açma ehliyeti

    1.
  28. sözlük kurallarına uygun başlık açmak için verilebilecek ehliyettir. forum tarzında başlıkların, anket tarzında başlık açılmasının önüne geçilmesi gerek duyulan hede.
    2 ...
  29. sınav öncesi fotokopi çılgınlığı

    ?.
  30. üniversitelerde vize ya da final dönemi baş gösteren ve öğrencilerin büyük bir telaş ile sağdan soldan buldukları notları çektirmek için yoğun çaba sarf ettikleri uğraştır.
    0 ...
  31. polis anonsları

    1.
  32. günlük hayatta trafikte ve sokakta karşılaşabileceğimiz ve emniyet görevlileri tarafından vatandaşları uyarmak amacıyla yapılmış olan anonslardır.

    bugün bir tanesine denk geldim. şöyle ki;

    trafikte beklemekte olan araç yeşil yanmasına rağmen ilerlemeyen araç sürücüsüne trafik polisinin araç sahibine;

    -22 as 456 daha çok bekleyeceksen bi çay söylim soğukta bekleme.

    şeklindeki anonsu beni güldürmüştür.
    4 ...
  33. doğmamış çocuğuna mektup yazan adamın kısır olması

    ?.
  34. kısır olan bir adamın eşinin hamile kalması sonucu dünyaya gelecek olan çocuğuna yazdığı mektuptur. mektubun içeriğinde ise kendisinin çocuğu olmadığını ve doğacak olan çocuğun "baba beni kimler yaptı?" diye sorması üzerine "seni leylekler getirdi yavrum" diye cevap verecek olan babadır.
    1 ...
  35. balkon konuşması yapan siyasetçinin düşmesi

    1.
  36. balkondan o kadar düşen malzemeden sonra( tanga, külot, takke) zafer kutlması yapan siyasetçinin konuşma yaparken balkondan düşmesi olayını ifade eder.
    2 ...
  37. zenci erkekle gruba girmek

    1.
  38. kişinin cinsel olay esnasında zenci kişiye bakarak moralinin bozulmasına neden olacak durum.
    0 ...
  39. alternatif işletme isimleri

    6.
  40. müşteri her zaman haklıdır avukatlık bürosu.
    0 ...
  41. resident evil metrobüsion

    ?.
  42. aslında trafik sorunun hafifletmek, bir nebze de olsa trafik akışını hızlandırmak, çalışanların, öğrencilerin işe ya da okula zamanında varabilmesi için kendi şeridinde ilerleyen ulaşım aracı olan metrobüsün aslında bir de görünmeyen(aslında görünen ama o hengamede kimsenin farketmediği) tarafı vardır.

    dün arkadaşımın yanına ziyarete gitmek için istanbul'a yolum düştü. arkadaşım anadolu yakasında kadıköy'de oturuyor. daha istanbul'a doğru yola çıktığımda hemen aklıma "acaba anadolu yakasına en çabuk nasıl giderim? vapurla mı geçsem yoksa metrobüsle mi geçsem" diye düşünme telaşı sardı. istanbul'a yaklaşırken daha selimpaşa'da trafiğin yoğun olacağını sinyalleri verilmeye başlandı. ben bu trafikte otogardan iskeleye oradan da vapurla karşıya geçene kadar baya vakit kaybederim düşüncesiyle bir gafletle metrobüsü kullanmaya karar verdim.

    otogardan inip metroyla metrobüs duraklarına kadar gidip metrobüsü beklemeye başladım. gelip geçen metrobüslerden binmemin aslında hiç de kolay olmayacağını tahmin ettim. bunun böyle olmayacağını bir sonraki metrobüse ne olursa olsun binmeye karar verdim. metrobüs geldi içi iğne atsan yere düşmeyecek kadar adeta insanlar balık istifi gibi içine binmiş (buna binmek denmez) sanki insanlar zorla içeri sokulmuş gibi duruyorlar. o kadar bir yoğunluk ki bazı yolcular havada gidiyordu. ben gözüm kara bir şekilde bir hışımla içeri daldım aralardan sıyrılmak için adeta bir dansöz edasıyla, futbol sahalarında izlediğiniz messi edasıyla kıvrak hareketlerle ilerlemeye çalıştım ama ne mümkün. durup rahat nefes alacağım yere geldiğimde ise 30 kişiden dayak yemiş bir haldeydim.

    ama olayın asıl kısmı zincirli kuyu durağında yaşandı... bu yüzden direk yazımı oraya ışınlıyorum...

    kullananlar bilir, anadolu yakasına geçmek için zincirlikuyu durağından aktarma yapmak gerekir. zincirlikuyu durağında indikten sonra gördüğüme inanamadım... inanılmaz bir kalabalık metrobüsün gelmesini bekliyor. sanırsın bedava metrobüs dağıtıyorlar. ama durakta bekleyen yolcular o kadar sessiz ve sakin ki ortam adeta ölüler şehri, zombi istilasına uğramış bir şehir gibi. herkes birbirinin kokusunu biliyor edasında kimse kimseden yabancılık çekmiyor gibi. ben de onlardan biriymişim gibi davranıp öne doğru sokulmaya çalıştım ilk gelen araça binmek için ama ne mümkün hemen omuz omuza geçip adeta bir barikat kurup bana engel oldular.

    ve ufuklarda 34z belirdi. o az önceki sessiz ve sakin insan topluluğu adeta zombi filmlerindeki gibi, zombi olmayıp, insan olarak kalmayı başarmış bir insanı bulmuşlar gibi metrobüse saldırmaya başladılar. yabancı biri olsa o anı metrobüs şöforünü linç eden kalabalık olarak algılayabilir. insanlar metrobüse binmek için adeta çığlık çığlığa içeri girmeye, bir birlerinin omuzundan tutup binmeye çalışıyorlar. insanların adeta birer canavara dönüştüğü bir yer halini alıyor. o sürekli benden, senden yer isteyen yaşlı teyzelerin adeta birer çita haline bürünmesini 20'lik kızlar gibi diri ve dinç hallerini hiç saymıyorum(tabi metrobüse binince yine eski ve yaşlı teyze hallerine devam.) metrobüsn o halini görünce korktum resmen.

    bu da bana umarım ders olmuştur diye düşünüyorum bir daha geç olsun ama güç olmasın mantığıyla metrobüs yerine başka bir ulaşım aracı kullanmayı deneyeceğim. başka bir anımı anlatıncaya kadar esen kalın, kalın giyinin havalar soğuk. uludağ sözlük haber ajansı.

    (bkz: bu da böyle bir anımdır)
    1 ...
  43. kız arkadaşın çantasındaki derinlik

    1.
  44. kara delik diye bilinen deliğin sahip olduğu derinlikten daha büyük olan bir derinliğe sahiptir. içerisinde bir şey ararken canla başla mücadele edilmesi ve aranan şeyin bir turlu bulunmadığı içerisine koyulan her şeyi adeta yutan bir derinliğe sahip olan aksesuar.
    2 ...
  45. akıllı kimlik kart uygulaması

    1.
  46. şuan kullandığımız kimliklerin yerine geçecek olan tamamen tubitak tarafından tasarlanmış olan kimlik kartlarıdır.

    bu uygulama ile sahtecilik, dolandırıcılık, başkasının adına sahte evrak düzenleyerek haksız kazanç sağlayanları, noterden sahte kimlik kullanarak noter onayına alanların engellenmesini amaçlayan uygulama.

    2013'ün haziran ayında 2 milyon kişinin kullanacağı 3 yıl sonra ise tüm türkiye'de kullanıma sunulacak tamamen türk bilim adamları tarafından hazırlanmıştır. işe yarayıp yaramadığını kullanınca göreceğiz.
    0 ...
  47. kitapların pahalı oluşu

    1.
  48. dün yatağımdan kalkıp, elimi yüzümü yıkayıp, bir güzel kahvaltımı yaptıktan sonra sözlüğe girip her zaman ki gibi başlıkları okurken pazar günü evde oturan erkek ile ilgili yazılanları görünce içerledim. (bkz: pazar günü evde oturan erkek) yazılanların hiç birinin içine girmiyordum resmen kategori dışıydım. dayanamadım napsam diye düşünürken sözlükten bir arkadaşın okumam için önerdiği kitap aklıma geldi. o zaman çıkıp kitap alayım en azından bir kategori yaratmış olurum kendime diye düşündüm.

    ben bir hışımla evden çıktım cebimde 18 türk lirası ile kitapçıya gitmeye karar verdim. "internet üzerinden sipariş versene neden çıkıyorsun" diyenler olursa diye düşündüm sonra kredi kartı denilen hededen bende olmadığı için bunu yapamadım. "ee kapıda öde seçeneği var onu deneseydin" diyenlere de o da kitapçıya gittikten sonra aklıma geldi.

    neyse efendim konuya dönelim.

    kitapçıya girdim günaydın merasiminden sonra;
    -ben maxime chattam'ın kara büyü kitabını arıyorum da siz de var mı acaba?
    +bir saniye bekletecem sizi bakıp hemen geliyorum. evet varmış.
    -fiyatı nedir acaba?
    -24.5 türk lirası.

    şimdi cebimde 18 türk lirası olunca kendimle bir iç hesaplaşmaya girdim, çarptım, böldüm, çıkardım yok efendim denkleştiremiyorum. iç hesaplaşmam da bile parayı denkleştiremiyorum. ben bu kitabı nasıl alabilirim derken kitapçı o büyülü soruyu sordu;
    -alacak mısınız kitabı?
    +eee, peşin alımda indirim yapıyor musunuz?
    -maalesef yapamıyoruz, dedi. bunun bize gelişi bu be abi der gibi baktı.

    ama ben cebimdeki parayla alacam bu kitabı yetmese de alacağım diye iç geçiriyordum. ayrıca bu kitabı okumanın da yollarını arıyordum.
    +peki d&r'daki gibi her gün sizi ziyarete gelsem bi kaç sayfa okuyup gelsem hem size de arkadaş olurum. diye bir öneri sorunca kitapçı yine;
    -olmaz. diye klasik cevap verdi.

    abi param çıkışmıyor adama söyleyemiyorum da eksik kalıyor diye gurur var inceden ben tam umudumu kaybetmiş kapıdan dışarı çıkıyorken kafamın üstünde bir lamba yandı! hemen tekrar dönüp;
    +abi son bir önerim var size dinler misin?
    -söyle bakalım, dedi.
    +kiralık kitap olayı hakkında ne düşünüyorsunuz? diye sordum. adam önce bir afalladı
    -nasıl yani?
    +şöyle ki; ben bu almak istediğim kitabı sizden kiralıyayım 10 gün olur, 20 gün olur size belirli bir süre içinde okuyup bitirme süresi vereyim ve ben o süre içinde bu kitabı bitirip geleyim siz de benden makul bir ücret alırsınız.
    -hmm, peki bu makul ücreti nasıl belirleyeceğiz?
    adam da napsın ekmeğinin peşinde haklı bir yerde.
    +mesela 5 günlük kiralama için 1 ya da 2 tl alabilirsin. 5 ve 5 in katlarıyla çarparız.
    -5 güne 2 lira ise 10 güne 4 lira mı diyorsun yani.
    ben bunu duyunca hemen bir iç hesaplaşmaya girdim yine. çarptım, böldüm, topladım derken evet dedim. hatta deyip ekledim.
    +eğer süreyi geçirirsem geçikme faizi bile alabilirsin dedim. bu önerim onun çok çok hoşuna gitmiş olacak ki bana göz kırptı.

    neyse sağolsun abinin anlayışı sayesinde kitabı aldım. diyeceğim o ki gerçekten kitap fiyatları pahalı. tamam yazarın emeği, yayınevinin çabası, uğraşması var ama okumak istiyor işte insan. bu kiralık kitap önerisi de ilerde tutarsa eğer telif hakkı bana aittir ona göre.

    bu arada halime acıyıp kitap yollamak isteyen arkadaşlar muhakkak olacaktır. yollayın.
    8 ...
  49. din kültürü dersinde kurandan kopya çekmek

    1.
  50. bir gün öncesinden sınava çalışmayıp yanında getirdiği kuranla kopya çekmeye çalışan öğrenci davranışı.
    2 ...
  51. robocop türk olsa olabilecekler

    1.
  52. 90'lı yılların efsaneleri arsında olan robocop'un türk polisi olması durumunda meydana gelebilecek durumlardır.

    robocop türk polisi olsa muhtemelen her gün sanayi de bakıma girerdi.
    0 ...
  53. kağıt olmayınca hayranının iç çamaşırını imzalamak

    1.
  54. çok sevdiği bir sanatçıyla aniden karşılaşan kişinin imzalatacak kağıt bulamayınca iç çamaşırına imza attırması.
    0 ...
  55. alkol bütün kötülüklerin anısıdır

    1.
  56. alkolün bütün kötülüklerin anası olmasının aynı zamanda anısıdır da.

    içip içip eski sevgiliyi aramak, eski sevgiliyi ararken yeni sevgiliye yakalanmak, eski sevgilinin yeni sevgilisi tarafından dayak yemek bunlar hep alkolün alınmasıyla birlikte başa gelen kötü olaylardan kalan anılardır.
    5 ...
  57. su geçirmeyen zaman gazetesinin kullanım alanları

    1.
  58. zaman gazetesinin cemaat evlerinde her yemek vakti sofra amacıyla kullanıldığında meydana gelen durumdur. sofrada suyun dökülmesi sonucu zaman gazetesinin süper emici özelliği sayesinde suyu hemen emmesi.

    bu özelliği sayesinde zaman gazetesi çocuk bezi olarak kullanılabilir.
    3 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük