Maaşını brüt maaşa göre alan ya da yıllık zam oranını Ocak ayında alanlar için en önemli maaştır kendisi..
Maaş günü biraz heyecan, biraz stresle geçer.
Elin sürekli hesap makinesine gider..
Maaşımı net maaş olarak alsam da zamlı halini ocak maaşıyla bugün alacak olan ben için çalışamama sebebi.. Zaman da geçmiyor. 17:05 olsa hemen..
içses: Enflasyon oranı tam kaçtı ya?*
Küçükbakkalköy de bulunan dönerci. istanbul anadolu yakasının en sevilenlerinden.
Dönerin yanına gelen ikramlar oldukça başarılı. Dönerin yanında ekşi ayranını içer, sonrasında da bol fıstıklı fırın sütlacını yerseniz tadına doyum olmaz.
Bir çeşit virüs. Bu virüs insanlarda, bulantı, kusma, ishal ateş ve baş ağrısı şikayetlerine yol açan bir enfeksiyon hastalığına sebep olmaktadır.
--spoiler--
Norovirüs’ü alan kişilerde 24-48 saat sonra; şiddetli bulantı, kusma, ishal, kimi zaman baş ağrısı ve ateş gibi belirtiler meydana gelmektedir. Hastalık 2-3 gün içerisinde kendiliğinden geçmekle birlikte özellikle küçük çocuklarda, yaşlılarda, düşkünlerde ve vücut direncinin düşük olduğu; kalp hastalığı, akciğer hastalığı, şeker hastalığı, kronik böbrek hastalığı gibi hastalıkları bulunanlarda şiddetli seyredebilmektedir.
--spoiler--
(bkz: 27 temmuz 2017 istanbul yağmuru), şiddetli dolu afeti düşünüldüğünde, lağım suları içme suyumuza karışma ihtimalini göz önüne alarak, çiğ sebzeleri sirkeli suda bekletmeden kullanmamalıyız.
An itibari ile şirkette sadece bulunduğum katın yarısı, bu hastalık sebebi ile işe gelemedi.
Yeni girişimimiz olan https://tagnow.me yi beta yayınına aldık. Türkiye den de neden geniş Çaplı bir sosyal ag projesi çıkmasın fikri ile yola çıktık.
Diğer sosyal ağlardan en büyük farkı sizin profilinizi arkadaşlarınız etiketler aracılığı ile oluşturuyor. Bu etiketler oylanıyor ve sizin biyografinizi kısaca çıkarıyor. Ayni şekilde firmalar içinde uygulanabilecek bir sistem.
Gündem etiketleri ile olan biteni tek başlık Altında toplayabiliyor. Video ve resimlerle etiketleri destekliyoruz.
Sizlerde ürünü test etmenizi,
Varsa yatırım veya ilgilenen yetkili kişilere duyurmanızı rica ediyorum. Projemize güveniyoruz. Sizlerinde desteklerinizi olumlu olumsuz yorumlarinizi bekliyoruz.
System.Text namespace inde bulunan, string birleştirme işlemlerinde kullanılan bir .net sınıfıdır. String birleştirme işlemlerinin + karakteri birleştirilmesine nazaran oldukça hızlıdır. Fakat bu + karakteri çoğumuza oldukça masum gelir ve Stringbuilder yerine kullanırız.
Bugün excel den veri işlenen bir sayfanın Request timeout hatası verdiğini söylediler. 4 bin küsür satır içeren excel in her bir satır kolonları ; ile birleştirilip string olarak procedure e parametre gidiyordu. String birleştirme işlemi + karakteriyle yapılmış. Bu şekilde tam 40 saniye süren işlem, Stringbuilder sonrası 2 saniyeye düştü. Arada inanılmaz fark var. Dikkat etmek gerek.
istanbul Sahrayıcedid de bulunan güzellik salonudur. Gittiğinizde memnun kalma olasılığınız çok yüksek. Ayrıca semtteki diğer güzellik salonlarına göre oldukça uygun. Yeni açmalarıyla ilgili sanırım. Olur da ağda için giderseniz * yüksek ihtimalle lazer epilasyon işlemiyle geri dönersiniz.* (bkz: lazer epilasyon/#25961933) * http://loyaguzelliksalonu.com/ Pek bir şey eklememişler ama web sitesi de buymuş.
Seyyan Hanım ın yorumuyla, yüreğinizin siyah gözlere doğru gittiği muhteşem şarkı.
--spoiler--
Bakışları derin derin o siyah gözlerin
Aşktır senin her yerin hele kirpiklerin
Hayatım karanlık benim o aşkla inleyenim
Bağrımda akıyorken kan sen kalbime dolan
Uzun saçların başıma dolansın
Uzun Dudaklarım artık busene kansın
Saadetimizi herkes kıskansın
ilk olup kalbime sen son akansın
Gözlerine kalbim muhafaza olsun
içi de aşkınla sevginle dolsun
Sana doymak için ömrüm yetmez
Aşkım bitmez tükenmez
Uzun saçların başıma dolansın
Uzun Dudaklarım artık busene kansın
Saadetimizi herkes kıskansın
ilk olup kalbime sen son akansın
--spoiler--
Neden 25 yıl boyunca denk gelmedim diye sorgulamaktan da kendimi alamıyorum.
diyanet işleri bakanlığı tarafından açılmış kursların sloganıdır,
gel bu yaz,
kur'an-ı gönlüne yaz..
her gördüğümde yüzümde, gönlümde tebessüme sebep oluyor. ne güzel slogandır bu..
çocukken kur'an-ı kerim i öğrenmek için gittiğim kursları getiriyor aklıma. özenle tertemiz kıyafetlerimi giyip kur'a-ı kerimimi belimden yukarı tutarak gittiğim.. hocalarımın okuyuşunu, anlattıklarını hayranlıkla dinlediğim.. eve heyecanla gelip öğrendiğim surelerle namaz kılmaya çalıştığım günleri.. ne güzel günlerdi..
eskiden islamiyet kültürünü*, surelerin anlamlarını, namaz kılmanın esaslarını elbet kur an ı kerimi okumayı camilerde öğrenmeye başlardık. çok değil 10 sene önce, benim çocukluk dönemimde öyleydi. sanki şimdi, sürekli duyduğumuz gibi, devir değişti. şimdi görmez olduk, bizim çocukluğumuzdaki gibi kur'an-ı kerim harflerini okumaya başladı diye sevinen, anlatan çocukları. bunun yanındaysa neredeyse her bir çocuk facebook arkadaş sayısından, cep telefonu modelinden bahseder oldu..
dilerim bu sloganla,* az biraz olsun çocuklarımız dinimizi, kur'an-ı kerim i öğrenir, camilerimize, namaza ısınır..
Visual studio'nun yeni sürümü. Windows 8 geliştiricileri için süper kolaylıklar sağlayacak imiş.
2010 dan sonra 2012 yi yeni benimsemişken artık ne zaman test edenlerden olurum bilemiyorum ama isteyenler deneme sürümüne http://www.microsoft.com/...downloads#d-2013-editions buradan ulaşabilir. Sonrasında bizi de bilgilendirebilir.*
--spoiler--
In 2008, Jeff Atwood and Joel Spolsky created a site called Stack Overflow and brought together millions of computer programmers from around the world to help each other with detailed technical questions. That site was a phenomenal success, so, after securing a $6 million investment from Union Square Ventures, they created the Stack Exchange Network and started launching new sites in August of 2010. There are now 88 separate sites and over 42 million monthly unique visitors (as of April, 2012) and growing!
--spoiler--
birilerinin bu erkeklere bıyığı çıkmayan kadının olmadığını söylemesi gerekli. bıyık kılları olmayan kadın yoktur, almayan kadın vardır. küçükken 'büyüyünce onlar dökülecekmiş' diye batıl bir inanç aşılanmış falan olabilir. o yüzden almayan çok insan var. iğrenç gelebilir ama gerçek bu.
Hint yapımı olan '3 idiots' adlı film de başrol oyuncusunun zor durumda kalınca kullandığı, kullandırttığı bir cümle. Hintçe olan bu cümlenin anlamı 'her şey yolunda' demek. filmi izledikten sonra uzun bir süre dilinizden düşmeyecektir. http://www.youtube.com/watch?v=s-lltgotfsg
söylediğiniz zaman tuhaf bulunan zevklerdir.*
mesela elektrikli süpürgelerin arka taraflarında hava boşlukları olur. oralardan toz kokusu çıkar. özellikle çalıştırdıktan 10 dakika kadar sonra o koku belirginleşir. işte ben o kokudan aşırı derecede zevk alıyorum. mis gibi içime çekiyorum. mutlu olduğumu hissediyorum. bana göre o kokuyu içime çekmek büyük bir zevk. tabi bir çok kişiye göre hiçbir anlam ifade etmiyordur hatta rahatsız bile oluyorlardır.
2.si 27-29 Ekim 2011 tarihleri arasında düzenlenecek olan yazılım fuarıdır. diğer fuarlardan farkı somut olarak gelen ziyaretçilere sunabilecekleri bir şeylerin olmaması. sebebi adından da anlaşılabileceği gibi fuar sadece yazılım sektörüyle ilgili. tabi bir de türkiyede daha önce bu amaçla bir fuar düzenlenmiş değil. henüz pek ilgi gösterilmiş, duyulmuş olmasa da fuarın amacına ulaşabileceğini düşünüyorum. fakat kendi adıma duyduğum rahatsızlık, fuar yetkilileri sürekli olarak profesyonel, üst düzey yöneticilerden oluşan ziyaretçi beklediklerinden bahsediyorlar. biri de demiyor ki yazılım ile ilgilenen gençler de gelmeli diye. her neyse elbet bir gün biz de o kategoride yer alırız.
bilgi edinmek isteyenler için; http://www.onlysoftexpo.com
hiç tanımadığınız, belki de yüzünü bir daha görmeyeceğiniz birini, çalışırken görünce söylenen kolay gelsin temennisinin verdiği huzurdur.
bana mı öyle denk gelir bilmem ama bu cümleyi her kullandığımda söylediğim kişinin yüzünde samimi bir gülümseme görüyorum ve kısa da olsa bir konuşma oluyor aramızda.
bugün de öyle oldu. dün geç saatte yoldan geldiğim için yorgunluk vardı üzerimde. ben de ofisten erken çıkıp eve gitmeye kadar verdim. her zaman ki gibi aynı durakta indim. indiğim yerde bir dükkan var. kapısında sıcaktan bunalmış bir şekilde camları silen bir amca vardı. bana baktı eğdi başını. ben de kolay gelsin amca diye seslendim. amcanın o anda yüzünde gördüğüm tebessüm tüm yorgunluğumu aldı. sağ olasın, allah razı olsun kızım dedi. sonrasında nerelisin, öğrenci misin, havalar çok sıcak gibi kısa ama içten bir sohbet ettik. sonrasında amca tebessümle işine devam etti. bense böyle hoş bir sohbete sebep olan kolay gelsin i demiş olmanın verdiği huzurla evime geldim.
biraz yürüyelim mi diye atılan mesaj sonrasında çıkılır sessiz sakarya sokaklarına. yollarda yanan bir lambanın altında durulur. sol yanında ki acıya rağmen ayrılık kararı açıklanır.
coc: olmuyor.
+ olmayan ne?
coc: farkında değil misin ilişkimiz gün geçtikçe kötüye gidiyor.
+ hayır değilim.
coc: yada olmak istemiyorsun.
+ belki de...
coc: daha fazla devam edemeyiz. inan bu ikimiz için de iyi olacak. klasik ayrılık lafları gibi gelecek ama sorun sende değil bende. ara verdiğimiz o günden beri çok şey değişti. sindiremediklerim yüzünden hayatımızı mahvediyorum. senin de mutsuz olduğunu biliyorum... bir şey söylemeyecek misin?
coc: cevap verir misin?
eğmiş olduğu başını kaldırarak kıpkırmızı olmuş gözlerle;
+ bu sadece senin için iyi olacak benim için değil...
hiç yakışmamıştı o gözlere gözyaşı... ne çok severdim gözlerini... ama akan gözyaşlarına engel olamadım. benimde ağlamamam gerekiyordu. bu karar bana aitti. kendime zor engel oluyordum. ve gökyüzü yardım etti. temmuz ayında birden bardaktan boşalırcasına yağdı yağmur. artık ne ağladığım belli olurdu ne de gözlerini öyle görebilirdim. her yerimizden su akıyordu. yüzünden de akanların sadece yağmur damlaları olduğuna inandırmam gerekirdi kendimi... yaklaşık 1 saat durduk orada. geçen arabalar kornaya basıyor yolda kaldığımızı zannediyorlardı. biz duymamazlıktan gelip durduk öylece. her yerimin ıslandığını fark ettiğimde oturdum yere. o da bir süre sonra oturdu, yüzüme baktı;
+ görenler romantizm için ıslandığımızı zannediyordur. halbuki bilseler...
+ hasta olacaksın, hadi kalk..
cümlesini bitiremeden bir arabanın azizliğine uğradık. gözümün içine kadar giren çamurlu su kendime getirdi, kalktım;
coc: haklısın artık hastalandığımda bakan biri de olmayacak... artık gitmem gerek...
sonra kalktı sımsıkı sarıldık. kalbinin atışını hissediyordum. böyle sarılmayalı uzun zaman olmuştu. tutamadım kendimi hıçkırıklarıma engel olamadım. işi zorlaştırdığımın farkındayım. öyle zor ayrıldım ki kollarından... hoşçakal diyebildim ve artık arkama bakmadan gitmem gerekiyordu. ama yapamadım. kolay değildi. beni eve bırakabilir misin dedim hiç utanmadan. başını salladı. yürüdük yine hiç konuşmadan. apartmana girince kapıyı kapatmak daha kolay geldi;
coc: yukarı çıkabilirim. teşekkür ederim.
coc: kendine iyi bak...
+ sende.
döndü arkasını yürümeye başladı. biraz ilerledikten sonra sesini yükseltti;
+ elimden bir şey gelmez değil mi?
coc: üzgünüm...
ne kadar acımasız ve yapmacık gözüküyordum. üzgünüm dedim. nasıl bu kelimeyi kullanabildim bilmiyorum. onca yaşanmışlıklardan sonra nasıl böyle konuşabilirdim...
kapıyı kapattım. bir süre yukarı çıkamadım. ayrıldığımızın farkına yeni varmış gibi şimdi ben onsuz ne yaparım dedim kendi kendime. apartmandan içeri biri girmişti. o sandım heyecanla kalktım merdivenden. ama o değildi... bunu ben istedim dedim sesli bir şekilde. efendim diye cevap verdi içeri giren kişi. cevap vermeden eve çıktım. camdan bakınca yağmurun dindiğini fark ettim. zaten gözyaşlarımı gizlememe de gerek kalmamıştı...
hastayken annenin şefkatini, üzerine titremesini, saat başı ateşini ölçmesini, gelip sırtına havlu koymasını, yaptığı sıcacık çorbayı, gripken kendisine bulaşabileceğini hiçe sayarak öpüp koklamasını... özlemektir. değerini anlayarak özlemektir.
işte bende şimdi gözü gibi bakan annemi çok özlüyorum. ağlaya ağlaya kendi sütümü ısıttım. tabağa döküp ekmekleri koparıp attım içine. ben nazlandıkça nazlanır yemek yemezdim. annemde hep öyle yapardı bir onu yerdim. ama şimdi o zamanlarda ki gibi güzel olmadı. hatta kötü oldu ona rağmen yedim ve sonunda ağlaya ağlaya kustum. eminim annem hazırlasaydı böyle olmazdı.
ilk fırsatta gideceğim yanına iyileşsem bile yaptıracağım o sütlü ekmekten.
şimdi düşünüyorum da kim bikir belkide bir gün ne kadar fırsatım olsa da yanına gidemeyeceğim. umarım o gün çok uzaklardadır hatta hiç gelmez.
diğer sözlükleri bilemeyeceğim ama dışarıdan ekşisözlüğe göre daha efendi görünüyor sanırım. ev arkadaşımla aramda geçen konuşma;
-ne okuyorsun sen?
+sözlük
-hangisi?
-uludağ sözlük
+iyi iyi. bursalısın da zaten iyi tercih.
-alakası yok ama neyse
+ya ekşi sözlük varya geçen bir bakayım dedim
-ee
+ekşi ayıpya.
-ayıp hmm...
bahsedilen türk olduğu halde kendi topraklarında bölücülük yapan türke* ses çıkaran yazarlarsa yanlış olan tespittir. birde milletin ırkıyla dalga geçerek oy yalakalığı yapanlar var ki sormayın.
özellikle kampüs yolundayken kendilerini yarış pistinde sanan şoförlerdir. birbirleriyle fena yarışırlar. birde şu bir kaç aydır, ayakta yolcu alınmasın diye sürekli polis kontrolü var. ama şoförler aralarında telsiz kullanarak bu sorunu kendi çaplarında çözüyorlar. olur da telsizle yanlış haber veren yada bir terslik olursa bu muhteşem şoförlerimiz ayaktaki yolculara "ileride polis var eğilin" komutunu veriyor. dersine/işine yetişmeye çalışan çaresiz yolcuda içinden söverek eğiliyor. ve bu kontrolde bir daha ki kazaya kadar başarıyla atlatılıyor.(bkz: [kaza haberi ])
