ne şiş yansın ne kebap demiştir iyi güzel de dünyanın diğer ucundan da olsa ahkam kesmenin her zaman bir anlamı vardır dünya starlarının bile destek olduğu direnişte.
bursiyerlerine sunduğu imkanlarıyla diğerlerinden kesinlikle ayrılan kurumdur. adamlar bırakın zorunlu giderlerinizi, fuzuli giderlerinizi bile düşünüyorlar çalışmak gibi bir durumunuz yok sadece eğitim odaklı. bunun yanında boş zamanlarda çatır çatır yenmek üzere bile ayırdıkları bir bütçe var sizin için. dil ve kültür kazanımı sağlayan, ekmek elden su gölden gelen, helal olsun deyip halen teşekkürlerimi sunduğum programdır.
bir nevi günümüzün uyuşturucusudur. o kadar kaybetmişiz ki kendimizi günün en az 8 saati koşturmacalar, mesailer, iş arkadaşları derken bir bakıyoruz ki iş hayatı bütün hayatımızı şekillendirir hale gelmiş. sabahın köründe sıcacık yataktan kalk gel, bilgisayarın başında poğaça ile dandirik bir kahvaltı et, sonra patron denen şey gelsin bütün enerjini alsın. patronunla ayrı iş arkadaşlarınla ayrı yaşanan sıkıntılar, nefret ettiğin, sokakta görsen selam vermeyeceğin insanların yüzüne gülümsemeler, başarınla değil en ufak bir başarısızlığınla yerin dibine sokan insanlar, egosunu üzerinde tatmin etmeye çalışanlar, yetiştirmek zorunda olduğun işler, aksilikler, telefonlar, mailler,... bunlar da yetmiyor birçok insan evde de devam ediyor işine telefon ve maillerle. gün sıradan bir günse en azından kafa dağıtmak için tv karşısında sessiz sakin paylaşımsız bir akşam ve ardından uyku. fakat zor bir iş günüyse vay yanındakinin haline. mutlaka eş, aile, arkadaş, sevgili ile kıytırık bir konuda tartışılacak ve malesef genellikle farkında bile olunmayacaktır bunun gündüz yaşananların bir yansıması olabileceğinin. derken özel hayattaki mutsuzluklar takip edecek fakat biz özel hayatımızı düşünecek zaman bile bulamayacağız, otomatiğe bağlamışız bir kere. mesela istatistiklere göre evliliklerde boşanma kararı genellikle tatilde alınıyormuş, yada barışmalar yine bu dönemde yaşanıyor. neden çünkü iş hayatından uzak, özeline dilediğince zaman ayırabildiğin tek zaman dilimi bu. peki ne kadar bu zaman dilimi? senede ortalama 15 gün. bu mudur sizin, ömrünüzün, sevdiklerinizin, sadece elindekinden daha lüks ev/araba sahibi olmak için kaybettiklerinizin değeri? geçen her gün ömürden gidiyor ey işkolik insan sesime gel.
(bu hayata sadece zaruri ihtiyaçlar için katlanmak zorunda olan insanlar yok mu? azımsanmayacak kadar çok var evet ve bu yüzden lafım sadece hep fazlasını isteyen insanlara)
her zaman haklı olmayandır.
hele ki yabancıları vardır ki bunların tam sahtekarlardır. sana diyorum valentina demek sen bana önceki ödemenin swiftini gönderip saf ayağına yatarsın ha? ya farketmeden çıkarsaydım aracı, bu lanet olası fabrikada öttürürlerdi beni elli bin dolar için biliyo musun sen? bunu senden hiç beklemezdim valentina yazıklar olsun sana verdiğim emeklere.
(bkz: oh ulan rahatladım) (bkz: swh)
e-yemeğe çıktık hayatım misafirle.
k-bu misafirin cinsiyeti belli mi acaba?
e-yüz yirmi kilo bir erkek aşkım.
k-ha erkekse tamam hele ki yüz yirmi kiloysa hepten tamam canım.
e-evli iki de çocuğu var.
k-oh oh süper afiyet olsun o zaman.
türk erkeklerinin abazanlığı ile paralel bir kavramdır. şöyle ki günümüzde kadın hiçbir zaman olmak istediği gibi olamıyor artık dışarda çünkü olursa belli ki yiyecek damgayı. bu yüzden dışarda gördüğümüzle genelleme yapmamalıyız tük kızı ile alakalı. e evimizdeki de öyle derseniz alırken gözün nereye bakıyordu diye sorarlar adama. sonradan oldu dersen de elini taşının altına koy ve aynaya bak mutlaka göreceksin tek taraflı olmadığını.
ikimiz aynı günde doğmuşuz,
Birimiz kuş tüyü bir yatakta,
Birimiz acıların kucağında,
Birimizin doğar doğmaz üç doktor kesmiş göbeğini,
Birimizin kendi anası,
Birimize günlerce zevk mutluluk emzirmişler,
Birimize yokluk, acı ve sefalet.
Birimiz oyuncaklar kırdı gün aşırı,
Birimiz sadece kendi umutlarını,
Birimiz daha beş yaşında çekti ayazı içine,
Sokak sokak gazete sattı,
Otobüs kuyruğunda nane şekeri,
Vapur iskelesinde kağıt helva,
Araba camları sildi, simit sattı karda, kışta, ayazda,
Birimizin aklı bir karış havada.
ikimiz aynı gün okula başlamışız,
Birimiz şehrin en pahalı kolejinde,
Birimiz bir mahalle mektebinde,
Birimizin evinde özel günler, özel öğretmenler,
Birimizin evinde yaşanmamış,
Gün görmemiş en acı dersler.
Ve yıllar sonrası birimizin elinde yaldızlı diplomalar,
Birimiz ortaokuldan terk,
Ve hayatı boyunca tek.
ikimiz aynı günde gurbete çıkmışız,
Birimiz avrupa'ya tahsile,
Birimiz askere,
Birimize adam oldu dediler, alkış tuttular,
Birimizi hep yok saydılar ve de unuttular.
Birimiz hep ev değiştirdi, dost değiştirdi, sevgili,
Değiştirdi,
Tıpkı gömlek değiştirir gibi,
Birimiz ne değişti ne değiştirdi sevdiklerini,
Bir saatli bomba gibi gömdü içine çektiklerini.
Ama birgün,
Ama birgün ikimiz de öleceğiz,
Elbette senin mezarın mermerden olacak,
Benimkisi şüphesiz meçhul kalacak,
Ama unutma,
Sakın unutma dostum,
Senin tanrıya borcun,
Benimse hep alacağım olacak.
mısırlı firma 6060-B, 5 inç 100 tonluk billet teklifine istinaden alexandria port teslim istiyor. EXW olarak mı çalışabiliriz sadece bunlarla? Hany Bey daha önce ...dan aldığı teklife istinaden liman teslim için bizim aracı olmamızı istiyor en azından türk firması ile koordineli olarak. fabrika teslim deyip çekilelim mi yoksa birşeyler yapabilir miyiz? Ayrıca ödemeyi nasıl yapalım siparişte yüzde 50, yüklemede kalanı şeklinde mi, yoksa tamamını siparişte mi alacağız, peşin mi at sight L/C mi? son olarak 8-15-22-29 mayıs olarak termin verdiğimiz 4 aracı da 22sinde yükleyip yükleyemeyeceğimizi sordu. Ben de tuncay bey ile görüştüm 23ünde olabilir diyor siz de onay verirseniz bu şekilde yazıyorum proformayı.
"gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül bir dost ister kahve bahane" deriz demesine ama olmazsa da olmazdır bırakın içmeyi, yenir bile o enfes güzellik.
bir tarafı havalarda olan patronumdur bizzat. var oluşu bile kızdıran olaydır ki var olmak da yetmez lanet olasıcaya. içine etmiştir güzelim günümün. yıldırma politikaları mıdır, sabır sınamaları mıdır anlamadım gitti lanet olsun sana be adam hiç kimseden nefret etmemiştim senden ettiğim kadar.
aşırı heyecan ve utangaçlık halleridir genelde.
sevgilinin ailesi ile ilk görüşmedir bu kesinlikle evet. eller diz hizasında birleşmiş ecel terleri dökülüyordur. iç organları ağızda atıyordur ki konuşma yetisi falan kalmamıştır kişide, arada rahatlayıp bacak bacak üstüne atmak istenir ki hooop nerde olunduğu gelir akla kalıverir o bacak havada, el ayak için yer bulunamıyordur bir türlü ama halının deseni, rengi incelenmiştir uzun uzadıya cici kız/cici oğlan modunda.
kadınların kısıtlandığı için hiçbir zaman kendini tam olarak ifade edemediği, topluma ters düşeceğinden içinde hep birşeylerin kalması, herşeyi dile dökmemesi gerektiği öğretisinin yer aldığı bir dünyada, tüm düşünürlerin erkek olması hiç ilginç bir durum değildir şahsımca.
mutlaka kolonya ve soba ikilisiyle bir mazisi olan çocuktur. en az bir kere kaşsız kirpiksiz kalmışlığı vardır yani. sobanın arkasında kedi gibi pineklerken uykuya dalıp bir tarafını yakmışlığı da vardır. sonra efendime söyliyim sobanın arkasında yine en az bir kere pazar banyosu yapmıştır, akabinde tas da yemiştir kafasına bu çocuk. kestane, mandalina ve portakal kabuğu kokusu ile seneler geçse de bazen gülecek, bazen de ağlayacak insandır. herşeye rağmen şimdilerde özlenendir. şimdikilerin ise bir çoğunun malesef hiç yaşayamayacağı samimi ve sıcak bir dönemdir. pastel boya-soba ikilisinden haberdar olamayacak yeni nesil, o kokuyu asla bilemeyecektir.
sabahın kör vaktinde uyanmak zorunda olmak, açılmayan gözler, mutlu olunmayan bir iş, eve geri gelmek isteyen ayaklar, patron tripleri, pazartesi sendromu,... (bkz: pazartesi), (bkz: hayattan soğutan anlar)
er kişiden gelen saçma bir emirdir. ne demek benim için kapat, herhangi biri için baş mı kapatılır allah aşkına? bunu yapacak insan allah için yapar ki eğer "tamam bey sen nasıl istersen" diye cevap veriyorsa bu kadının da dininden şüphe edilir. ondan sonra altı kaval üstü şişhane dolsun sokaklar. neden kapandığını bilmiyo ki kadın, kocası öyle istiyo ondan kapatıyo. e bi de başını kapat diyo adam başka yerini kapatmaya lüzum görmüyo ki kadın mesela bacağını kapat demiyo ki adamı. kapalı giyin desin anlarım, inancın varsa kapan desin onu da anlarım ama benim için başını kapat diye bir istek olamaz.
evcilikte evlilik oynamak. çamurdan yapılan yemek sonrası karşı cinsle yatılan yatakta battaniyenin altına girip battaniyeyi tekmelemek. evet sadece tekmelemek çünkü böyle masum görüyorduk, böyle sanıyorduk sadece birşeyleri.
nankördür. sen özel sektörü bir göz önüne al hele bak bakalım arkasında dayısı yoksa maddi manevi nasıl sömürülüyor. yaptığın işe saygı duyuyorum eyvallah ama hakkını alıyorsun zaten ülke şartlarında paran da konumun da neyine yetmiyor be insan?
acaba faturayı kilodan mı kesmeli yoksa metreden mi? mallar gününde sevke hazır olabilecek mi? müşteri memnun kalmazsa iade seçeneği ne olacak ambalajı açılmadan mı? ya bir de hurdaya verilirse? tanrım... peki ya palet şekli? kafamda yine deli sorular, aklımda ise paletli yobazlar. yok yok vazgeçtim olmaz ihraç etmeyelim onları eğitelim sadece.
kendi kendine açılan radyodur.
şöyle ki yalnız yaşayan moonlighter dandik pilli bir radyoya sahiptir. misafirlerini geçirip uyuyakaldığı bir akşam çalmaya başlayan radyo ile yüreğin ağza geldiği o an. kalkılıp kapatılmıştır bir cesaret fakat bir süre sonra tekrar çalmaya başlayan radyo ile adrenalin tavan yapmıştır. işin ilginci çalan şarkı ise ankara havası. ertesi gün farkedilmiştir ki meğer erteleme düşmesine basılıp durulmuştur ama ne fayda, ömürden ömür gitmiş, sabaha kadar göz kırpılmamıştır bir kere.
not: evden sadece radyo değil bir takım elektronikler de beraberinde atılmıştır evet.
hayır bunu belirleyen kriter nedir yani? sokakta vatandaşa tek tek "pardon bakar mısınız, mutlu musunuz acaba hanfendi/beyfendi?" diye sorulup gelen cevaba göre nedenini de sorgulayıp mı oran çıkarılıyor. valla eğer böyle değerlendiriliyorsa sizi bilmem ama bana bu güne kadar böyle bir soru sorulmadı ve ben cevaplamadıysam da kimse bilemez ben mutlu muyum değil miyim. bir de şöyle ki sokakta donmuş halde sattığı simidin parasını cebine atan çocuk da mutludur, evine getirdiği ekmeğin parasını günün karı olarak değerlendiren baba da mutludur, diğer yandan doğum gününde BMW, gemicik vs. gibi hediyelere sahip olan genç de mutludur. simitle bmw mi kıyaslanıyor şimdi anlayamadığım bu. gerçi devletim akıllıdır şimdi BMW'ye x der, simide 100x der eşitler falan çıkartır bir oran al sana mutlu mesut pembe bir ülke...
tanım: şartlar itibarıyle asla olunamayacaktır malesef ki.