ahmet hakan'ın kendisine neden bu kadar sataştığını dün medya kralı'nda izleyince anladığım insan. sen çok kitap okumuşsun, çok kitap yazmışsın da nolmuş? karşındaki insanı "ayyy yazıkk" diye aşağılamaya çalışıp rencide etmemen gerektiğini öğrenemedikten sonra..
programın açılışındaki klipte, giymiş olduğu kıyafetini çok beğendiğim tarz insan. normalde programda ne giyiyor ne ediyor bilmem, dikkatimi çekmez pek ama orda gerçekten hoş giyinmiş ki her izlediğimde gözüm takılıyor.
ayrıca dün akşam medya kralı'nda ece adlı hanım yazarımıza iyi giydirmiş insandır. ece anladı mı? onu bilemem. ama şunu söyleyeyim en az yeşim salkım kadar itici bir insandı kendisi. okan giydirmekte haklı gibi.
mükemmel bir sesin, insana huzur veren bir müzikle birleştiği kadındır. sunrise adında çok güzel bir şarkısı bulunur. insanı dinlendiriyor.. severek takip ediyoruz kendisini.
hakkında girilen entryleri okuduğumda şok geçirdiğim şarkıcı. 86'lı olduğunu öğrendiğimde ağzım açık kaldı. bildiğin yaşlı duruyor. ama yiğidi öldür hakkını yeme, müziğiyle, dansıyla, şovuyla takdiri hak eden insan.
bu ülkenin insanlarına gerçekten fazla olan kişi. saçma sapan bir düzende, saçma sapan programların içinde aklı başında durduğu için, anormalmiş gibi görünüyor. çünkü "ötekiler" insanlara kanıksatıldığı için, bu adama manyak diyen çok insan var. ama bilmiyorlar ki asıl manyaklar "ötekiler". normale dönmek için televizyonun ve ülkenin bu tarz adamlara ihtiyacı var. eleştirmeyelim demiyorum, ama elimizin tersiyle de itmeyelim, biraz olsun anlamaya çalışıp farklı açılardan bakalım.
kimseyi ilgilendirmeyen yazarlardır. kimsenin yargılayamayacağı, yorumda bulunamayacağı yazarlar da olabilrler. çünkü o yazarların kimseyi inanç ve görüşlerinden dolayı yargıladığını düşünmüyorum. bunu yapacak kadar sığ olduklarını da hiç sanmıyorum. bırakın da herkes kendi inancıyla hayatını yaşasın. insanları yargılamayın artık..
edit: ateist ve satanistin aynı başlık içinde kullanılmasına da hayran kaldım. az bile olsa tüm insanlar düşünür sanıyordum. evet, düşünmeyenler de varmış.
3 gece program yaptığı için, seneye "ben yoruldum artık, haftada 3 gece program yaptık, ara verelim/bitirelim." gibi cümleler saf ederek saçmalamayacağını umduğum güzel insan. güzel derken kepçe kulaklarından bahsetmiyorum. fikirlerini ve konulara bakış açısını güzel buluyorum. seviyoruz kendisini.
aşk çiçeği şarkısı gerçekten çok iyi olan popçu. zaten çok da başarılı işler yapılmayan pop dünyasında kendine has bir tarzı var gibi. ismiyle bütünleşmiş sanki. ama bak sanki diyorum, emin değilim.
günlükleri açıp okuduğundaki andır. anıların çoğu hafızadadır ve sanki dün kadar yakındır insana. ama günlüğün sağ üst köşesindeki tarihe bakıldığında acı gerçek çıkar ortaya. yıllar geçmiştir evet. ayrıca basit cümleler kurarken o yıllarda, şimdi yazdıklarını okuyunca anlarsın aradaki farkı.
çaylaklık süresinin uzaması. kendi kendine konuşuyormuş gibi yazıp duruyorsun. kimsenin gördüğü yok, yazar da değilsin. kendini değersiz hissetmeni sağlayabiliyor.
güçsüz biri izlenimi veren insandır. yani öyle olduğundan değil ama öyle bir izlenim verir. çok sık ağlaması muhtemelen hormonlarla ilgili bir durumdur. eğer bu bir dönem değilse, her an bu insan böyleyse çevresindeki insanların sinirlerini oldukça bozabilir. her gördüğüne zırlayan bir insanı kimse istemez yanında. ben istemem, isteyende görmedim. ağlama ağlama içinde kalsın, ayrılık insanlar için ve sen de insansın.
ertesi sabah dudağında kocaman bir uçukla uyanacak kızdır. zira edward yakışıklı falan değil aksine korkutucu ve çirkindir. ne bu hayranlık bir türlü anlamıyorum. rica ediyorum bilinçaltımdan, lütfen benim rüyalarımdan uzak dursun.
kesinlikle doğru bir yargıdır. pek çok kesimin kendisine olan güvenini azaltmıştır. ortaya çıkan bunca şey tesadüf değildir. en azından çoğu insan artık sorgulamaya başladı. dünya üzerinde dokunulmazlık kavramını eleştirmemiz gerek. herkes sadece kendi üzerine düşen görevi yapıyor olsa bu ülke 12eylül ü yaşamamış olurdu. sonra gel insanlara demokrasiden bahset. külahımı getireyim de ona bahset.
gerçek yüzünü yavaş yavaş gösterdiği için tsk'ya teşekkür ederiz. artık kandırılan olmayacaz. korkmayın, kandıran da olmayacaz.
çoğu zaman şirin "olabilmek" için söylenen sözlerdir. ama genelde insanlar "olabilmek" için söylediklerinden itici ve yapmacık olurlar. halbuki insan belli kalıplara girmeden kendisi olursa, hayatta hiç bi zaman şirin olamayacak sandığımız insan bile zaman zaman dünyanın en şirin insanı gibi gözükebilir. o yüzden "olabilmek" adına bişeyler yapmamak en güzelidir. akışına bırak ya, rahat ol..
beni benden alan bi durumdur. bunu yapan insanın kalitesi hakkında direk bilgi sahibi olmuş olursunuz. fotoğraf çekmek daha basit bir hale nasıl indirgenir bilmiyorum. böyle fotoğraf çektiren insanlardan korkuyorum. görünce arkama bakmadan topuklamak geliyor içimden.
erkeklere sadece sevgili gözüyle bakan kızdır. onlarla arkadaş olup aslında ne kadar eğlenceli olduklarını görmesi ve önüne gelen tüm erkeklere potansiyel sevgili muamelesi yapmaması gereken kızdır.
facebook zımbırtısından çok çok daha iyi olan bir sitedir. düşüncelerini veya yaptıklarını yazıp gerekiyorsa başkalarınınkini de takip edip çekip gidiyorsun. pratik ve kullanışlıdır. umarım türkçeye çevrilmez de facebook gibi önüne gelen üye olmaz. hee bokunu çıkaranlar yok mu? var. tuvalete gitse yazanlar var. olsun, face'te yapılanları görünce bu da iyidir diyorum. seni seviyorum twitter. *
oyunculuğunu beğendiğim güzel insan. twilight ı izlerken ilk gördüğümde "bu kız emma watson mı" diye sormuşluğum vardır. alakaları yoktur gerçi ama benzetmiştim işte. twilight'tan sonra napar ne eder bilmem ama iyi bir yolda giderse oyunculuk adına güzel işler yapabilir. ayrıca daha öncesinde genç yaşına rağmen güzel filmlerde güzel oyunculuklar sergilemiştir.
hayatımın şarkısını dinlememe vesile olmuş gerçek bir sanatçı. sesi ve yaptığı müzik o kadar uyumlu ki, dinlerken bi an kopup gidiyorsunuz olduğunuz yerden..