Bugün birine denk geldim sabah 08:30 sularında boş yolda saate 10 km hızla gidip kimseye yol vermeyenine, bağırdık çağırdık yol versin diye adam birde haklıymış gibi elini kolunu oynatıyor aq evladı, ya içlerinde iyi olanlar vardır onları tenzih ederim ama bu meslek nasıl olduda bu kadar orospu çocuğunu bir araya topladı bilmiyorum, hemen 153 e şikayette bulundum, süreci paylaşıcam.
daha önce defalarca taksiye binmeme rağmen bugün farkkettiğim durum, şimdi trafik olması benim suçum mu ? bu taksiler kısa mesafe yolcu almak istemez alınca öfleyip püfleyip içimizi bayıltır, taksimetre açılışını 9 tl yapar olmadı birde duran trafikte para yazmaya devam eder, taksi plakasının neden 2 milyon tl'ye dayandığını şimdi daha iyi anlıyorum.
Güngören,Bağcılar, bayrampaşa ve diğer fakir semtlerde kesilen elektirik nedense tarabya, Nişantaşı,Etiler, Beykoz ve Yeniköy gibi semtlerde kesilmiyor, bilgisi olan yeşillendirsin.
markete gidersiniz yarım kilo beyaz peynir dersiniz adam 700 gr verir, 1 kg zeytin istersiniz 1150 gr verip basar etiketi, et istersiniz, kıyma istersiniz hep aynı + 150 - 200 gr fazla, keza manav reyonuda öyle her ürün istediğinizden fazla verilir, istanbul gibi bir yerde müşteri yoğunluğu göz önüne alındığında yapılan kurnazca uygulamanın ne denli işe yaradığı anlaşılmakta, derler ya evdeki hesap çarşıya uymaz diye, uymaz tabi a.q adamlar tam bir çakal.
bir süredir şahit olduğum olay efendim, kaybeden iyi oynayamadığını yada iyi taş gelmediğini değilde kazananı taş çalmak, taş kurmak ve koltuk üstündeki oyuncuyu sepet olmakla suçluyor.
otobüste kesiştiği yada beğendiği kızla konuşamayıp şansını farklı şekilde denemek isteyen kişidir, başarı şansı düşük olsa da hayat süprizlerle doludur.
geçen gün yaptığım eylemdir efendim, bir kase fıstık gelmiştir içinden bir iki tane yenmiştir bardan çıkmak gerekmiştir ve kasede duran antep fıstıklarına kıyamayarak cebime doldurdum, fakat fıstıkları cebime koyarken etrafa bir göz atıp bakan varmı diye bakmam ve sonrasında ulan ne bakıyorsun etrafına ayıp mı sanki parasını ödediğim bana ait fıstık diye seslendim kendi kendime.
defalarca şahit olduğum durumdur, nedendir bilinmez genç kızlarımız ayaktaki yaşlı yolculara yer vermeye yanaşmaz, hatta öyleleri vardır ki, bir de dönüp arka taraflara bakar yer veren yok mu diye, arkadaki erkeklere baskı yapar yer vermiyormusunuz gibilerin den, her tarafta car car car eşitlik diye yırtınan kızlarımız eşitlik sadece kolay ve kaymaklı işlerde mi ? elinizi taşın altına koymaya sıra gelince çok çabuk unutuyorsunuz eşitlik kavramlarını.
işsizlikten kavrulmuş insan evladının, iş şansı yakaladığında kendisini sorguya alan görevliye işi kaçırmamak için verdiği cevaptır, insanımızı bu duruma düşürenler utansın.
futbol topu almaya parası yetmeyen zeki çoçukların buluşudur efendim, önce plastik topun havası alınır sonra patlamış futbol topunun şamyeri çıkartılır ve plastik top içine sokulup mahalle bisikletçisinde şişirilir sonra topun yerleştirildiği kısma yama yapıştırılır ve furbol topu tamamlanmış olur.
çocuklar duymasın dizisindeki önemli karakterlerden biridir yakup abimiz, rolünün hakkını fazlasıyla verir, oğlu yiğido ile çalıştırır dükkanını, hüseyin ve şükrüden bir türlü çay borçlarını tahsil edemesede veresiye çay vermeye devam eder, seyyar tayyar amcamızı sürekli zabıta mesuttan kurtulmasına yardım eder, iyi dir hoştur yakup abimiz, içimizden biridir.
her askere nasip olmayacak süper ötesi durumdur, küfürbaz korku saçan ceza vermek için bahane arayan erkek komutan yerine, anne şevkati gösteren, askerine kibar ve nazik davranan, uzmana, ast subaya ezdirmeyen, ceza vermek için değil ödül vermek için uğraşan bir komutanın askerleri şanslı değilde nedir.
şu sıralar başımdaki beladır efendim, gündüz bir defa bile öksürmeyen bünyem gece saat 12 ye dogru başlayıp aralıklarla sabaha kadar süren bir öksürük krizine giriyor, kendimden korkmaya başladım doktora gidicem.
akşam karanlığının çöktüğü bir saatte yorgun argın işten evime geliyordum, anahtarımı çıkardım kapıya uzattım bir de ne göreyim kapının dibinde bir güvercin kıpırdamadan bana bakıyordu belli ki uçamıyordu yada bir sorunu vardı,elimle tutmaya çalıştım olmadı uçamıyordu fakat elede gelmiyordu gömleğimi çıkarıp üstüne attım ve yakaladım öylece eve çıktım, bir baktım kanadı gövdesine bağlandı yerde demir 1 tl bütüklüğünde bir yara, belliki ona saldıran bir kedinin ısırık darbesiydi, hemen kanadına evde bulunan bir yara merhemeninden sürdüm, balkona koydum onu, önüne bir kap su, bulgur ve bir marul yaprağı koyup oradan uzaklaştım, sabah yanına gittiğimde biraz canlandığını balkon içinde dolaştığını gördüm fakat hala uçamıyordu, bu sefer ona birde isim buldum kedinin ağzından kendini can havliyle kurtarıp yaşama sarıldığı için ona kurtuluş demeye başladım, evet kurtuluşa tam 3 gün balkonda baktım her gün kanadına merhem sürdüm, balkon açıktı ama uçamadığı için 3 gün balkonumda misafir oldu ve bu sabah bir baktım balkonun pervazına çıkmış, uçmak istiyor ama cesaret edemiyordu, dedim kurtuluş olum gidiyormusun bana yan yan baktı sonra önüne döndü, anneme dedimki kutuluşu takip et eğer uçmaya kalkıp aşağı düşerse aman aç bir kedinin eline geçmeden al onu eve çıkar, akşam havanın kararmasına az bir zaman kala eve geldim kurtuluş hala balkon pervazındaydı, sandalyeye oturdum aradan 10-15 dk geçmedi kurtuluş birden kanatlanıp uçmaya başladı, belkide beni beklemişti bütün gün alasmaldık demeden gitmek istememişti, arksından bakarken bir anda burnum sızladı hafifçe gözlerim sulandı, güle güle kurtuluş Allah yardımcın olsun...
malum yaz aylarındayız otobus yolculuklarında çay kahve yerine meşrubat tercih ediliyor genellikle, fakat yaşlı teyzelerin fanta gençlerin ise kola istemesi kafama takıldı bende fanta istedim host arkadaştan adam yüzüme ters ters baktı hey genç sen kola içeceksin dedi*.
iki erkeğin kavgaya tutuştuğu sırada aynı ortamda bulunan ve bu erkekleri tanımayan bayanların işlerini bırakarak koşarak bu kavgayı seyretmeye gittiklerine şahit oldum, sonra dedim ki bu kızlar meraklı biraz, aradan geçen zaman içinde farklı ortamlarda bir iki kavgaya daha şahit oldum ve sonuç aynıydı kızlar yine işini gücünü bırakıp meraklı gözlerle kavgaya koştu seyretmek için, artık anladım ki kızlar kavga seyretmeye çok meraklı.
aşkın yaşı yoktur derler bu evrensel bir cümledir, fakat günümüzde toplumsal ve aile kaynaklı baskılar nedeniyle insanların büyük bir kısmı hoşlandıkları insanlarla yaş farkı nedeniyle yaklaşamazlar, ilişki kurmaktan kaçınırlar, peki bu yaş farkı neye göredir ? kaç olmalıdır ? 1-3-5-10-15 bir limiti varmıdır.