13-14 nisan 2013 tarihlerinde adana'da yapılacak olan kongredir.
sadece diş hekimliği öğrencilerinin katılabileceği bir programdır.
bilimsel program için katılım gösterenlerin yanında, (içki içip eğlenmek için) sadece galaya katılanların sayısı da oldukça yüksektir. eğlenceli bir kongre olacaktır hep beraber görecez.
başucundan ayıramamaktır.
okumak için uykusuz kalmaktır.
gün içinde kitabı okumadığın halde o kitabı yaşamaktır.
bir an önce tamamını okumak istemek bir yana aslında hiç bitmesini istememektir. ikilem arasında kalmaktır.
bittiğinde kolay kolay yeni bir kitap okuyamamaktır.
iki ucu keskin bıçak olan ötenazi konusunda, hiçbir zaman bir anlaşma sağlanılanamaz. dinin, hukukun, sosyal çevrenin ve kişinin özgürlük haklarının çatışmasına en güzel örnektir belki de ötenazi.
bireyin, kendi isteğiyle hayatının sonlandırılması işlemi; kendilerince onurlu ölüm'dür.
açıkçası ötenazi hukuki olarak yasallık kazanmalı. en azından belirli sınırlar çerçevesinde.
birey kendi hayatına son verecek gücü olsa zaten; adı intihar olurdu, ötenazi diye bir kavram var olmazdı.
bundan sonra devreye inanç giriyor tabi. allah ın varlığına inanırsan zaten böyle bir durumu da kabullenirsin bu da benim sınavım dersin. ya inanmıyorsa peki adam, zorla yaşatamazsın ya bu onun tercihi. sosyal çevreye gelince tabi ki ailesi arkadaşları asla istemezler böyle bir durumun gerçekleşmesini. fakat o bireyin gözlerinin önünde her saniye ölmesine nasıl müsaade edecekler. çok istiyorsa ben ses çıkarmam arkadaş.
(bkz: mar adentro) *
ne diyor ramon'un babası:
-insanın çocuğunun ölmesinden daha kötü bir şey varsa, o da onun ölmek istemesidir.
adam haklı ben çocuğumun böyle bir durumda ölmek istemesine üzülürdüm kahrolurdum. ben onu her haliyle severdim çünki yatalak olsun ya da ne bileyim sadece nefes alsın yeter ben onu yaşardım. ama ya o bu durumu istemiyorsa her geçen saniye kendini daha da çaresiz hissediyorsa ve gönülden can-ı gönülden yaşamının sonlandırılmasını istiyorsa. kendim için onun böyle acı çekmesine göz yumamazdım herhalde.
ötenazi yapılır ya da yapılmaz. herkesin görüşü ayrıdır ki sadece bir kaç ülkede tamamen yasal. bir çoğunda kısmen yasal. ülkemizde ise yasak. ne denir ki!. umarım kimse böyle kararlar almak zorunda kalmaz.
not: filmden kısa bir kesit. ramon'un sonunda hedefine ulaşması. belki de ilk defa gerçekten mutlu.
entryin aslında bilgi içerikli olmamasından kaynaklanır. başlarsınız yazmaya ilk cümleniz oturaklıdır, sonra havada uçuşan kelimeler cümleler, harfler. bir bakarsınız hımına koymuşsunuz entrynin. en iyisi yazmamak dersiniz. içinizde kalır. silersiniz , başlığı açtığınızda aslında silinmediğini sözlük formatı tarafından saklandığını görürsünüz. canınız daha da sıkılır. b*k olur yapışır üzerinize. *
bir insanın kendi iç dünyasında değerli olması için önce mutlu olması gerekir. mutluluk veren iş, eş, aile.... kendi iç dünyasında gerçek değer duygusuna erişmiş kişi, özgüven sahibidir. çevresine iç dünyasını yansıtmakta zorluk çekmez ki bu da insanı değerli kılar.
not: üniversitede tanıdığım bazı insanlar bu notu yazmama vesile olmaktadır. kendini değerli kılmak; kişinin ruhunun sağlamlığıyla ilgili olmalı. somut varlıklardan arınmış olmalı. ne yazık ki aldığı marka kıyafetlerle, arabasıyla, dün hangi restorantta yediğiyle kendini değerli kılmaya çalışan çokça insan mevcuttur.
bu da bir yöntem kendini değerli kılmak adına;
fakat kimi kendine hayran kıldığın da senin aynandır zaten.
gerekli gereksiz sansüre maruz kalan basının kendi içinde gelişen sansür mekanizmasıdır. bundan yaklaşık rte * olmadan önceydi, o zamanlar neler yaşanıyorsa üstü örtülmeden dinlerdik, izlerdik. şimdi ise zaten sansürlenecek duygusuyla insanlar her şeyi kırpmaya başladı. olduğu gibi yazanlar ya da yayınlayanlar da zaten (bkz: doğal seleksiyon)'a uğradı.
çalışan organ geliştiği gibi, sansürlenen zihinler de köreldi.
bir çaresi yok mu bu kadına yapılan eziyetin, çocuğa yapılan her türlü istismarın, yaşanılan tüm saklı haksızlıkların, iç burkan hayat hikayelerin yaşanılmamasının bir çaresi yok mu?
her evin kapısının önüne bir polis. çok mu ütopik, çok mu lüks.*
fanatiklik çok yoğun duygular barındırır.
heyecan, kazanma isteği, karşı takımı bitirme çabası, birinci olma- tek olma dürtüsü derken, adrenalin alır başını gider.
adrenalinin, kişinin otonom sinir sitemine yaptığı etki sonucunda, kişide bir deşarj olma isteği uyanır. deşarj olma yöntemleri arasında şiddet en başta gelir ne yazıkki.
her insanın (bkz: vokal kord) larından çıkan ses dalgalarının farklı olmasından kaynaklanır. fakat tüm insanların ses tonları birbirinden farklı mıdır? elbette aynı olanlar vardır. yaklaşık olarak 2 milyarda bir olasılıkla.
bu yüzdendir ki ses tonu insanları birbirlerinden farklı kılar.
ne yazık ki devlet dairelerindeki düzenden herkes haberdar. işlerin nasıl yürüdüğünü, ya da nasıl daha(!) kolay yürüdüğünü de bilmeyen yoktur aramızda.
ya birilerinin eşisin, ya annesi, ya babası, ya arkadaşı, ya memleketlisi, ya sevgilisi, ... geri kalan her şey için eziksin. evet yanlış duymadın bu sistem seni ezik olarak tanımlıyor. yani temizlik görevlisinin bile selam verdiği biriysen, kralsın. fakat ağrın varsa ya da yaşlıysan ne yazıkkı eziksin.
38 kişinin varolduğu bir listede sadece 8 kişinin filmi çekilmişti ki (bunlardan sadece 3'ü asıl sırasıyla alındı.geri kalan 5'i hep kral). hasta almaya devam ederken gözüme çarpan ve bana yaklaşan amcanın gözlerinin dolmuş olduğunu görmemle beynimden vurulmam bir oldu. hani gerçekten kaskatı yüreğim yumuşadı. cenazesi varmış ve benden rica etti - daha erken alabilir misiniz diye? ağrısı vardı ve gerçekten, bence erken alınması gereken bir hastaydı.
ne yazık ki bu istek hocaya gitmeden asistandan döndü. ve bir ton fırça da cabası.
ne mi oldu? göt oldum...
etik kuralları göt oldu...
sağlık sektörünün bana öğrettikleri karşısında çaresizliğimle tekrar göt oldum...
asistanın beynimi s.kmesi sonucu tekrar göt oldum...
ne mi oldu? hasta zaten ezikti (!), sadece şansını denemiş oldu. çare aramaya geldiği hastane kapısında bir tane güler yüz görmediği için bence o da göt oldu.
ne mi oldu? hocanın tanıdığı iltimas işliyor ve bazı kişiler tanıdıklarının işini, bir başkaların hakkını sömürerek hallediyor. ve üstlerin tek umrunda olan ceplerinin sıcaklığı.
ben bu düzene ayak uydurmayacam lan! bugün anladım düzenin ne kadar da merkezindeymişim. birinin ricasıyla başkasının hakkını nasıl çaldığımı bugün farkettim.
yarın gelen tüm istekleri zevkle göt edecem, göt olduğum günlerin anısına binaen...
dünyaya gelmiş geçmiş tüm insanların, ruhlarının(dünyaya gönderilmeden önce) bir araya toplandığı, bezm-i elest'ten gelirmiş bu tanıyormuş hissi.
-pardon! bakar mısınız hanfendi?
+tanışıyor muyuz?
-bezm-i elestte falan görmüş olabilirim sizi.
-uff! ne diyon be slk.
bezm-i elest: ben sizin rabbiniz değil miyim" hitabının yapıldığı ve ruhların da "belâ / evet" diye cevap verdikleri meclis anlamında kullanılmaktadır.
seyahat edeceğimiz yolun hemen hemen bir kısmını otobüsün içinde yürüten abim.
biraz öne biraz arkaya, olmadı daha da ileriye veyahut bugüne kadar kimsenin göremediği boşluğa,ne diye yürütmeye çalışırsın bizi. hayır yürünse o yol aslında bu kadar yorgunluk vermez belki insana.