Filmde esas sahnelerinde kullanılan müzik bi saatten sonra baymaya başladı.
Güzel bir hikayenin, seçilen müzikle aşırı dramatize edilen bir hale getirildiği kanaatindeyim.
Aras bulut iynemli'nin bu tarz rollerin hakkını verdiği bir kez daha doğrulandığı bir film olmuş.
Yine böyle bir gece vaktiydi.
Belki biraz daha soğuk, çok daha sessiz ve dizlerini göğsüne çekmiş bir çocuk yalnızlığındaki yolculukla, harikulade yıldızların serpilmiş olduğu gökyüzünü seyre daldığım bir gece vaktiydi; ya uyandığımı zannettiğim ya da rüyaya daldığımı fark edemediğim güzellikteydi.
Bakışlarımı yükseklerde gezdirdiğimde insanlar da o yıldızlar gibi kayıp giderlerlerken hepsi güzeldi; sıcacıktı, onlar kadar parlak ve anlaşılırdı.
Yavaş yavaş yıldızlar azaldı, zamanla kayboldu ve yerini üryan bir boşluğa bıraktı...
yine uyudum ya da rüyadan uyandığımı zannettim; gökyüzü değiştikçe insanların bıraktığı hissiyat da değişti sanki,durmadan değişti gece.
Durmadan değiştik.
Annesinin gözlerinin içine bakıp onay aldıktan sonra mıncırmak, boğum boğum olmuş kolları ve gıdısını cız bız yapıp yemek isteriz elbet ama fazla ileriye gitmeyi göze alamadığımız için göz önünde duran o ballı pekin ördeğinden, tulumba tatlısının yanağından öpücük alarak geçiştiriyoruz.
ilk dakikalarda Hüsnü Arkan'ın, Erkan Oğur naifliğini tamamlayamadığını düşünsem de sonuna kadar dinleyince her haliyle şahane bir düet olduğu anlaşılıyor.
"Yağmur yağar gül üstüne
Evvel benim gel üstüme
Ahirim varmış fikrim yok... "
Görülüyor ki Daha güzel olacak.
Daha güzel olacaklardan sonra olacaklar çok net söylüyorum daha da güzel olacak.
Daha da güzel olacak olan ise daha daha güzel olacak olanlardan zaten daha da iyi olacak
Olacak olacak olacak o kadar...
Olac...
aa o başka şeydi pardon.
Bir zamanlar vardı...
Çok edebi bulduğum ve hasbihal etmenin daha önem arz ettiğini düşündüğüm bir arkadaşlık.
Düşünerek, tartıp biçerek, bir kaç kez silip baştan alınarak, acaba bu cümlem doğru oldu mu? Gibi gayet saygıdeğer bir üslubu ve özveriyi muhteva eden bir iletişim modeli olduğunu düşünüyorum; yani günümüze ait olmayan bir model aslında.
Çok fazla hızlıyız, aceleci ve sabırsızız.
Kullandığımız eşyalar, ürünler ve teknolojiyle birlikte evriliyoruz her geçen gün.
Mektup arkadaşlığının böyle bir atmosferde yaşatılması çok zordu elbet.
Cahil olan kitle eyleme geçtiğinde topluma bela getirir.
Bunların da yaratmak istedikleri olay bu.
Kılıçdaroğlu'nun saklandığı ev için yakın bu evi yakın! Diye bağıran zihniyet bu ülke için beladan başka bir şey değildir.
Efenim o çorba ince ince doğranmış domates, biber ve maydanozu eklediğimiz, arzunuza göre kıyma veyahut tavuk suyunu ilave etmek suretiyle oluşturduğumuz tel şehriye çorbasıdır.
istirham ediyorum, arpa değil tel şehriye olacak.
Sonra üstüne limonu, pul biberini güzelce döşediğimizde operasyon başarıyla tamamlanmış olacaktır.
Hangimiz daha iyi olacağız, sen mi ben mi? Yarışı ve mukayese koşuşturmacasında unutulup,
Pasif kalıp sınıfın arka, duvar köşelerine itilmiş ne kendisine, ne de topluma kazandırılma noktasında el uzatılmamış çocukları, gençleri düşünürsek sınavlardan nefret ettiğimiz aşikar.
Cihan okan'ın seslendirdiği aynı zamanda babam ve oğlum filminin sonunda çalınmış, mazinin serzenişi olan bir şarkı.
"Bir şans daha bir şans daha verselerdi sana
Her şey başka her şey başka olur muydu baba?
Bir şans daha bir gün daha verselerdi bana
Hiç korkmazdım anlatardım sevgimi ben sana
Ahh ne yazık geçti seneler
Göçtü kuşlar birer birer
Ahh koskoca bir düğüm artık
Yutkunduğum tüm sözcükler
Kitaplarda okuduğum tüm masallarda
Sonsuza dek mutlu mesut yaşamışlar baba
Yaşam bazen tatlı yalanlar söyler satırlarda
Hiç üzülme işte hayat mutlu son bu baba
Ahh sonlar yoktur hiç inanma
Hikayeler tekrar başlar
Ahh büyüyecek tüm çocuklar
Küçülmeyen rüyalarla..."
Doğaldır.
Genellikle ilkokul öğrencileri rol model aldığı, hareketini, tavrını pür dikkat inceleyip benimsediği öğretmenlerine hayranlık besleyip aşık olduğunu zannederler.
Gelip geçici en masumane duygulardan birisidir.
Yalnız kaldığımda.
Diğer odada sevdiklerimin olduğunu bildiğim, seslerinin bana rahatlıkla iliştiği, zaman zaman, istediğim vakit yanlarına gidebileceğim bilincinin olduğu kısa mesafeli bir yalnızlık huzuru bu.
Boş boş konuşmak da ayrı bir mesleği icra ettiğinden, elin ağzı torba değil ki büzesin odası genel kurulu alınmayacaksa eğer oyumu boş beleş konuşanlara veriyorum.
Hemen hemen bütün şarkılarını sevdiğim ender gruplardan biriydi. Duraklama döneminden sonra Dağıldılar diye biliyorum, grubu tamamen bitirdiler mi pek haberim yok ama onun adı hasan, Manolya, biz, boşver aldırma gibi naif şarkılarıyla haftanın her allahın gününde anıyorum bu güzide grubu.
O zaman;
"gel ya da gelme bizi düşünme biz hep burdayız... "
"Beni bir gün unutacaksan bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi boş yere mağaramdan çıkarma beni, alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna..."
Türk sinemasının kaliteli filmleri arasında yer alacak bir filmdir şampiyon.
Hikayesi gerçek bir Yaşantıdan alınmıştır.
Ekin Koç, farah Zeynep Abdullah, Fikret kuşkan... Oyunculuklar şahane.
Boldi'yi canlandıran at bile o simsiyah hırçın bakışlarıyla rolünün hakkını vermiş hani.
Film bittikten sonra, arkadaş bu dünyadan bold pilot geçmiş be! Diyorsunuz.
Ha, Bir de halis Karataş gibileri kaldı mı acaba diye de iç çekebilirsiniz o ayrı tabii.
Velhasıl izleyin efenim.
Şu an Herhangi bir şehire giden otobüste olup seyahat etmek istiyorum.
Işıklar kapanır.
Kimisi uykuda başının sürekli yana düşüyor olmasından irkilip bölük pörçük uyumaya çalışıyor, kimisi gecenin ahengine uygun müzik dinliyor, ben ise genellikle dışarıya bakmakla yetinip göz hapsine aldığım binalardaki ışığı açık pencereleri, mekanları avlıyordum; belki balkona asılmış çamaşırlar, yahut perdeler, kapının önü... Net görünmeseler de
Bir anlık geçişleri yakalamak yetiyordu düşünmeye,
hiç tanımadığım insanlara, hiç okumadığım hikayelerin kabına uzaktan göz kırpıyor olmanın heyecanını yaşamaya yetiyordu.
insanlar...
Varlığınıza bir anlığına, uzaktan şahit olmakla bile bir şeyler kazandığımı hissediyordum bu yolculuklarda.
Evet,
küçük bir dünyam var.
Küçük ama kalabalık.
Arapça sıfattır.
Maddi şeylere değer vermediği için üstüne başına özen göstermeyen, dağınık, derbeder Anlamına gelmektedir.
içimizde harabatilik yatmıyor değil.
Elektronik müzik ve Doğu ezgilerini harmanlayıp farklı sentez oluşturmuş parisli elektronik bir gruptur.
En bilinen ve sevilen şarkılarından biri stil'dir.
Stil'de Karacaoğlan'dan bir dörtlük şöyle geçiyor:
"Hey hey ala gözlü dilber dilber
Vaktin geçer demedim mi dimmi
Harami olmuş gözlerin lerin
Beller kevser demedim mi dimmi. "
Bitti.
Yarın yine gün aydınlanacak ama güneş sadece bazılarımıza doğacak. Geceden taşan karanlığı sırtlayacak kimseler için ışık vuslat olmaya devam edecek yeniden.
Ve
Yarınlar hep bitecek, bitip tükenmek nedir hakikate duyulan hasret öğretecek.
Bu da bitti.