bazı istisnalar haricinde anlamsız kızdır. turşusunu mu kuracaksın arkadaşım? şahsen benim saçım düz olsa bir saniye bile düşünmeden kestiririm. bazı denemeler sonucu büyük pişmanlıklarım olunca uzatmak zorunda kaldım.
kızlara tavsiyem, eğer düz veya az dalgalı saçınız ve geniş bir alnınız varsa ki ikisi de bende yok saçlarınızı omuzlarınızdan üç parmak yükseklikte küt ve kahkül kestirin. ben de bakıp kıskanayım, zevk alıyorum.
sözlüğün bu saatte jessie j aşıklarıyla dolup taşmasına karşın konuşan yazar söylemi. görüntüsüne lafım yok, elbet güzel bir kadın ama müziği ne kadar değerli tartışılır.
tez kellesi alına arkadaştır. bir de benimki nasıl bir modelse yabancı şarkı falan da söylüyor 'insaaaayd insaaaayd' diye. bir de yarın yola gidicem yani insaf insaf.
bir türlü bakkallarda, marketlerde bulamadığım enfes kektir. bundan yiyince dankek falan filan hikaye geliyor insana. ayrıca metro turizmin tek artı yanıdır. bunun dışında ne şoföründe, ne muavininde, ne de otobüsünde hayır var. bir de bugün araba arızalanıp durdu, yaklaşık 45 dk falan beklettiler. sinirlendim yine. ama işte kek hatrına.
şikayet içeren soru. şu çok müslüman olan arap dünyası gazze'nin bombalanmasına neden gıkını çıkarmadı? ilgilerini çekmedi herhalde. ama alevi-sünni çatışması olsaydı en önde gelirlerdi.
hele ki son yıllarda doğruluğu kanıtlanmış olan önerme. peki neden? en son piyasaya sürülen pop şarkılara bakıyoruz, beş para etmez. iki kelimeyle bütün şarkı sürüyor ve ortada değerli bi müzikalite yok. ama dinleyeni çok ve mağazalarda, dizilerde, müzik kanallarında hep pop müzik var. bu ne demek? tanıtım demek. tanıtım ne demek? para demek. ortada içten gelen bi şey yok. şarkı piyasanın eline kalmış, tek amaçsa gayet açık bir şekilde para. bu yüzden popçular ortada sanatçıyım diye dolaşmasınlar lütfen.
efendim ösym nin yaptığı bilimum sınav ve yerleştirmelere 'an itibariyle açıklanandır' gibisinden entry girerek bol eksi oy ve küfür yiyen cinsten trollerdir. azalarak yok olmalarını diliyoruz.
anlayamadığım, yazık olmuş çocuktur. aynı zamanda çok çirkef oluyor bu modeller efendim. bir defasında sigara içen bir arkadaşıma denk gelmiş ve haliyle geri çevrilmişti. e yani insan yaşın kaç başın kaç falan oluyor. sonra höğğğğk gibisinden bir ses çıkardı. bu çok afedersiniz balgam sesiydi. sonra yürü yürü bi şey yapıcak dedim. sonra korktuğumuz başımıza geldi. küçücük çocuk beş yüz gram balgamı arkadaşımın sırtına bıraktı. yani tabi insan onu da suçlayamıyor, sonuçta aile yapısını ve çevresini bilmiyoruz.
hayal kırıklığına uğratan erkektir. önce edip cansever, turgut uyar, nazım hikmet seven biri olduğunu görüp sevinirsiniz zira çok nadir bulunuyorlar , ardından soğuk kahve okuduğunu ve hatta bu kitabı bir göğe bakma durağı'yla, bir bu şehir güzelse senin yüzünden'le aynı kitaplığa hatta aynı rafa koyduğunu görür, nefret edersiniz.
regina spektor'ın en en güzel şarkısı. sözleri çok hoş gelir bana ve oldukça duygulandırır nedense. hele love-ology, i'm sorry-ology, forgive me-ology kısmında iptal oluyorum resmen.
insanın sağlığını göz göre göre tehlikeye atan takıntıdır. genel konuşmayayım, özel kliniklerde yok ama çoğu özel hastanelerde ve tüm devlet hastanelerinde var bu. geçen bir arkadaşım devlet hastanesinin psikiyatri kliniğine gitti, obsesif kompulsif rahatsızlığından şüphelenerek. seans 5 dakikada bitti. adam tanıyı doğru düzgün koymadan, sadece arkadaşımın söylediği şikayetleri dinleyerek antidepresan yazdı. adını hatırlamadığım antidepresanın yan etkilerini okuduğumuzda anlaşılan ilacın rahatsızlığı yok ettiği değil bastırdığıydı. hatta kullananlar hislerinin uyuştuğunu söylüyor.
halbuki doktorun birçok seans sonra tanıyı koyması ve gerekirse ilaç tedavisine geçmesi gerekirdi. ki gerekmemeli. ruh bozukluğunu ilaç sadece bastırır bence. insanı asıl değiştirense psikolojik rehberlik ve destektir.
ben arkadaşıma kullanmamasını söyledim ama karar ona kalmış, umarım sağlığı tehlikeye girmez.
illa ki olandır ama çok olması durumunda boku çıkar afedersiniz. uludağ sözlük de bundan kaybeder. üyeler hariç nerdeyse kimse uludağ sözlük okumuyor bu yüzden. yeni üyeler de şöyle bi garipsiyor ilk kullanmaya başlarken. e doğal değil mi? sözlüğü açmışsınız, hayalleriniz, umutlarınız var falan filan. sonra sözlükteki başlıklara bir bakıyorsunuz ve fos. yok oytunun bilmemne olması, erkeginlezbiyeninin biraz şey olması, ecemcix vs bilmemne derken sözlüğe mi bok çukuruna mı düştünüz belli değil.
hele ki tercih dönemindeyseniz asla ve asla kati suretle yapılmaması gerekendir. insanı okumaktan soğuturlar. yahu mesela trakya üniversitesi'ne bakıyorum. başlığa gayet yeşermiş umutlarım ve masumiyetimle giriyorum sonra patır patır hayallerim suya düşüyor. sabah sabah kanser edicek bu sözlük beni. o okula gitme bu okula gitme, nereye gidelim * ?
genelde yaşlı teyze kesiminden olan, hoşgörünün afedersiniz bokunu çıkaran tiptir.
teyzemiz mezhep sorar, karşıdaki kişi aleviyim deyince başlar anlatmaya. 'olsun yavrum' der, 'insanlar çok dışlıyor ama bırak halbuki insan insandır ben insana insan olarak bakarım' diye başlar ve mevlana edasıyla kendini tatmin eder. halbuki siz gayet de insanlar tarafından kabul görmüş kendi halinde bir insansınızdır ama teyzemiz amansız bir hastalığa yakalanmışsınız gibi sizi teselli etmeye başlar. düşman başınadır.
bugün önüme bakıp uzun uzun düşünmeme sebebiyet vermiş şeydir.
sonra kafamda bir cevap buldum elbet. efendim tırnak makasını anahtarlık olarak kullanmamıza yarıyor olabilir. mesela baktınız ayak tırnaklarınız uzamış, yürürken acıtıyor. hemen çömülebilcek en yakın yere çömüp ayak tırnaklarınızı kesiyorsunuz. anahtarlarla beraber olduğu için kaybetme derdi de yok. olamaz mı? olabilir.
aslında iyi niyetlidir. neticede artı oy vermektedir lakin oy verdiği yazarın hemen totosunu kaldırmak da istememiştir. e napsındır, o da haklıdır. ne diyelimdir.
acı gerçektir. onca insanın hakkıyla oynuyorlar efendim. neye dayanarak söylüyorsun diyeceksiniz. hemen anlatayım.
15 haziran günü sınava gittim. bir anlık unutup binaya cebimde telefonla girdim. güvenlik elindeki aslında bir boka yaramayan aleti üstümde gezdirdi. ve aletten hiç ses çıkmadı. ben salona giderken telefonu fark edip binadan çıktım. telefonu anneme verip tekrar binaya girdim. güvenlik aleti yine üstümde gezdirdi. ama bu sefer alet ses çıkardı. sebep pantolonumun zımbalarıymış. yani anlıyoruz ki aslında alet başta açık bile değilmiş. peki ben salonda kamera olmamasının, sınavda arka sıralarda olmamın ve salon çok büyük olduğundan gözetmenlerle aramdaki mesafenin çok olmasının verdiği rahatlıkla telefondan kelimelerin anlamlarına bakıp seksende seksen yapıp paşa paşa kitapçığı veremez miydim? verirdim. ben yapmadım evet ama başkasının yapmadığı ne malum...
efendim saat on ikiyi, biri vurur. siz yatağınızda uzanmaktasınızdır. kardeş kardeş açık olan bir tarafınıza çilingir sofralarını kurarlar. rakılarını yudumlarlar, sohbet ederler (sohbetler sizi uyandıracak derecede olabilir) ve de utanmaz arlanmaz bir şekilde fırt fırt meze olaraktan kanınızı emerler. nankörlüktür! ahlaksızlıktır!
güzel mi güzel bir şiirdir. gerçekten de okuduktan sonra şöyle bir durup her şeyi sorgulama isteği gelir. ve de malesef çoktan herkeslerin diline, facebook sayfalarına düşmüştür. %95'i nietzsche'nin yazdığını bilmiyor tabii tuhaf bir şekilde.
şiirin ismi ise galiba hayattır. lakin kesin olarak adının hayat olarak geçtiğini hiç görmedim.
artık bıktıran, illallah dedirten durumdur. en sonunda mhp'yle ekmeleddin ihsanoğlu'nu da cumhurbaşkanlığına aday gösterdi, her şey tamam oldu.
sen laik bi siyasi parti değil misin? bu ülkenin sosyal demokratları cumhurbaşkanı da laik olsun, akp nin ekmeğine yağ sürmesin diye bi taraflarını yırtmıyor mu?
akp nin seçmenini elinden almaya çalışmak akp gibi olmak olmamalı. çok yazık.
gayet mantıksız gibi gözükse de aslında şu anda aklıma, mantığıma, bakış açıma, hayat görüşüme, her şeyime uyan eylemdir. önce ta sınavdan bir ay önce bizimle yollarını ayıran dersanemi havaya uçururum, sonra aramaya tenezzül etmeyen ingilizce öğretmenimi gittiği tatil köyünün denizinde boğarım. ay içim gıdık gıdık bi hoş oldum.
ülkedeki siyasi çalkantılardan sıkılmış insan söylemi. gel gelelim aslında mantıklıdır da. en son seyhan olayından sonra dobralığını da kanıtladı. valla ülkece hiç sıkılmayız, düşünün derim.
etli ekmek ve kıymalı pide arasındaki farkı anlatırken ruhunu teslim eden arkadaştır. bu kadar büyütülmemesi söylenir ama olamazdır. bir etli ekmek trollü olmuştur bir nevi.*
herkes tarafından kabul görebilecek bir gerçektir. henüz neden kafalarına adeta ikinci bir kafa eklediklerini çözemedim. belki mezheplere özel bir şeydir, bilemiyorum lakin kafanın arkaya doğru uzamasından ötürü bir uzaylımsılık zuhur eder.