şu sözlükte kaç tane şehit polis, asker, öğretmen için başlık açıldı merak ediyorum. ama ne var ki sözlüğe her girdiğimde behiç aşçı denen adamın adını ve hakkında açılmış başlıkları görüyorum. artık bu adamın adını duymaktan sıkıldım. ölüm orucu tutmuş ölmüş kahraman olacakmış falan filan. ramazan ayında oruçluyken dağda kahpe kurşunlarla şehit olmuş insanlar sadece defnedilene kadar gündemde kalırken, bir adam çıkıyor, oruç tutuyorum diyor, neye hizmet ettiğini de kundaktaki yeğenim bile biliyor ama bu adam bu kadar popüler oluyor. behiç aşçı'ya sesleniyorum, külli nefsin zaliketül mevt (her nefis ölümü tadacaktır). ama sen ne kadar oruç tutarsan tut, adına da ölüm orucu de, Allah seni öldürmek istemedikten sonra ölmezsin, yani ölüm senin tekelinde değil kardeşim. niyetinde ihlaslıysan, orucunun kabul olmasını bekle ve öl.
arkadaşlar ben de bu başlığa entry girmiştim ama anladım ki hata yapmışım. hiç düşünmeden buraya entry giriyoruz. hadi bir gün cem uzan uludağ sözlüğe girse ve buradaki parlak fikirleri görse ne olacak, resmen adamın ekmeğine yağ sürmüş oluyoruz.
birleşmiş milletler'in el attığı bir başka ülke. iç savaşın yaşandığı bir afrika ülkesi. iç savaşın olduğu yerde mi birleşmiş milletler oluyor, yoksa birleşmiş milletlerin olduğu yerde mi iç savaş oluyor anlamıyorum.
güzel türkçemizdeki -yemek fiilinin, işteş kullanılması ile oluşan sözcük. tam olarak yemek fiilinin, birden fazla kişiyle ortak yapılması anlamını taşır fakat günümüzde çiftlerin birbirini yalaması anlamında kullanılır. tam bir doğal afet gibi. doğal bir afet olan deprem nasıl ortalığı yerle bir ediyorsa, bu olay da türkçemizi yerle bir ediyor. yahu düşünsenize yakında asıl anlatmak istediklerimizi anlatamayacağız. düşünsenize babanıza akşam yemeğini birlikte yemek istediğinizi söyleyeceksiniz,
-baba akşam yemeğinde birlikte yiyişelim mi?, abimler teyzemler filan da gelir ne dersin?
-birlikte yemek yemenin arapçası derim. (bkz: bok yemenin arapçası)
ilkokulda sınıfta çakmak şeklinde ifade edilen olayın üniversitedeki versiyonudur. üniversitede sınıf sana çakar. tabi kimse bunu böyle söylemek istemediğinden okulun uzaması şekinde bir ifadeyle kurtarmaya çalışır. sanki 4 yıllık fakültede eğitim öğretim süresi 5 yıla çıkarılmış gibi.
muvazaalı evlilik anlam olarak anlaşmalı evlilik olarak tanımlanabilir. şöyleki, bu evliliklerde asıl amaç ve görünen amaç olarak iki amaç vardır. kişiler ancak evlenerek elde edebilecekleri bir kazanım için evlenirler, asıl amaç budur yani evliliğin getireceği bir kazanım. bu asıl amacın gizlenmesi amacıyla da sadece görüntüden ibaret bir evlilik yaparlar. örn: türk vatandaşlığına geçmek isteyen bir bayanın türk bir erkekle evlenmesi. amaç bir aile kurmak değil vatandaşlık kazanmaktır. bu tür evliliklere muvazaalı evlilik denir.
toplu taşım araçlarında yaşlılara, hamilelere, gazilere yer vermek centilmenlik adı altında yapılmaktadır fakat, bu davranış centilmenlikten değil saygıdan yapılmalıdır. zira centilmenlik denen şey günümüzde bir kız tavlama aracı olarak kullanılmaktadır. yaşlı bir dedeye yer vermeyip genç bir kıza centilmenlik adı altında yer verip sarkan erkekler vardır. bu durumda bayanlar centilmen olamayacağından genç bayanlar toplu taşım araçlarında yerlerinden kımıldamazlar.
hakkında çuval dolusu komplo teorileri üretilmiş ve bu kadar komplonun arasında asıl gerçeğin anlaşılamadığı, birileri mi yaptırdı, birileri mi yaptı gerçeğinin henüz bilinmediği darbe, ihtilal. üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen hala yapılması gerekli miydi, gerekli değilmiydi tartışmalarının devam ettiği tarihi bir gerçek. 1961 anayasasının özelliklerinden bir tanesi birey temeline oturtulmaya çalışılmış yani temel hak ve özgürlüklerin artırıldığı bir anayasa olmasıydı. bu durum bir ölçüde fikirlerin beyinlerde değil sokaklarda çatışmasına yol açtı. sonrasında gelen tutuklamalar, geniş kapsamlı 1974 affı, ve sonrasında yine anarşi ve terör ortamı, hangi zümreye mensup olursa olsun ölen insanlar. ve en nihayetinde 1980 ihtilali. normlar hiyerarşisinde, uygulamaların kanundan üstün olduğu süreç, ihtilallerin en önemli özelliklerindendir. şimdiki anayasamız, devlet temelli bir anayasadır ki, bu da özgürlüklerin 61 anayasasına nazaran daha kısıtlı olması anlamına gelir. belki de üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen hala ihtilalin getirmiş olduğu anayasayı kullanıyor olmamızdan ötürü, halen 1980 ihtilali tartışılmaktadır ve tartışılmaya devam edecektir.
ırak'ın siyasi geçmişindeki en etkili isimlerden birisi, molla mustafa barzani ve oğlu mesut barzani, diğeri ise celal talabani'dir. mesut barzani ı-kdp (ırak kürdistan demokrat partisi) nin lideridir, celal talabani ise kyb (kürdistan yurtseverler birliği) nin lideridir. amerikanın ırak işgali öncesi her iki kürt liderin etkili olduğu bölgeler vardı. mesut barzani, babasının mirasıyla kürtler üzerinde talabaniye kıyasla biraz daha etkin bir lider konumundaydı fakat aynı zamanda barzani, talabaniye göre daha fazla düşmana sahipti. talabani ise yapısal olarak daha uyumlu ve kabul edilebilir bir liderdi. mesut barzani ye nazaran talabani, ırak'ta daha rahat siyaset yapmakta ve rahat dolaşmaktadır. amerikanın işgalinden sonra da bu uyumlu hali ve kabul edilebilirliğinden ötürü devlet başkanı yapılmıştır. amerika tarafından iş başına getirildiğinden ötürü güttüğü siyaset ve politikalar tamamen amerikaya ait olan ırak'ın devlet başkanıdır.
anayasamızda belirtilen, değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeler Türkiye Cumhuriyetinin yegane kırmızı çizgileridir. diğer çizgiler hükümetlere göre renkten renge girer.
özellikle kırsal alanlarda yetişen bir bitki. bu otun kök kısmı kesilerek suyunun akması sağlanır, 1-2 gün sonra kök kısmından akan sıvı beyaz kıvamlı bir hal alır. buna kenger sakızı denir. birçok zaman sokaklarda bu sakızı iplere dizip elinde su dolu bir kovayla gezen insanlara rastlanır. bu sakızın özelliği yapışmaması ve kendine özel tadıdır, tamamen doğaldır. entryde alıntı yapılmamıştır.
kavak ağacının boyu uzundur lakin, insanlar meyvesinden yararlanamaz, gölgesinde dinlenemez, sadece kereste olur.kaysı ağacı kısadır ama, insanlar meyvesinden yararlanır, gölgesinde dinlenebilir ve kavak ağacından sağlamdır. tabiki bunu bir genelleme olarak yazmıyorum ama kısa boylu olanların kompleksli olmalarından çok, uzun boyluların kendini beğenmiş olmalarına neden olan durumdur.
günümüz literatüründe, beyefendilik olarak bilinen bir kelime. lakin uygulama alanı genellikle kız tavlamaya yönelik bir davranıştır. otobüste 60 yaşında bir nineye yer vermeyen dallamalar çıtır bir kız görünce ağzının suyu akıyor, centilmenlik ayağına yatıp kıza yer veriyor. midem bulanıyor bunlardan, bir kaç tanesini sallandırmak geçiyor içimden. insanlığınıza lanet olsun sizin, ortalıkta insanım diye gezmeyin.
her sabah kalktığında, "benim fikrim geldi" deyip hergün ankara'nın mahallelerinin altını boşaltıp, güya alt geçit yapıyor imajı uyandırarak kendisine bir yer altı şehri hazırlayan proje canavarı.
insanları diğer yaratılanlardan ayıran en önemli özelliklerden birisi nefis sahibi olmalarıdır. insan nefsi şeytanın vücut bulmuş halidir. dolayısıyla haram kılınan şeyler insan nefsinin hoşuna giden şeylerdir. insanlar bir çok zaman doğru ve yanlışın ne olduğunu bilmelerine rağmen, akli muhakemelerinin tersine tavır gösterebilirler. işte bu, insanın nefsinin, iradesinin önüne geçtiği andır. bu durumun yaşanma ihtimalinin en fazla olduğu anlardan birisi çıplak bir kadın bediniyle karşı karşıya olunan zamandır. bu arzunun reddedilmesi, islam dininde cennete girmenin bir vesilesi olarak hadislerde geçmektedir. siz siz olun kısa yoldan cennete gitmek için bir kadın bulup sonra da reddetmeye kalkmayın, çünkü cennete gideyim derken cehenneme gitmeniz bir an meselesidir.
frekans tanım olarak; sesin bir saniyede yapmış olduğu salınım anlamına gelir. frekans değeri arttıkça, sesin aktarılabileceği mesafe kısalır, azaldıkça mesafe uzar.
yöresel ağızlarda geçen yıl anlamına gelir. cümle içinde kullanacak olursak, cem yılmazın baş rollerinde oynadığı gora filminde, cem yılmaz japon rehbere, turistlere çevirmesi için "bıldır ki hurmalar götümü tırmalar" şeklinde bir cümle sarfetmektedir.
kül tablasına işemek kadar kötü bir eylemdir. bu eylemde bulunan insanlar pisuvarın kullanım amacını bilmediklerinden, pisuvarla her şeyi yapmaları beklenir. bu kişilerin, yaptıkları şey için her zaman geçerli bir mazereti vardır. örneğin neden izmariti oraya attınız diye sorsanız, onlar da size, kardeşim görmüyormusun pisuvarın içine adamlar plastik bulaşık teli atmışlar, sen dua et biz sadece izmarit attık diyebilirler.
uluslararası diplmaside ülkelerin birinci önceliği kendi çıkarlarıdır. bu kural Türkiye için de geçerlidir. devletlerin birbirini sevmesi gibi bir husus uluslararası diplomaside yoktur. kimse bizim kara kaşımıza kara gözümüze hasta değil, tabi bizde başkasının sarı saçına uzun boyuna hasta değiliz. fransanın izlemiş olduğu politika büyük ölçüde kendisine olan güveninden kaynaklanıyor, bu sebeptendir ki kendi çıkarlarını bize dayatabiliyor. biz de devlet olarak kendi kıymetimizi bilsek ve ulusumuzun gücünün farkına varabilsek kendi çıkarlarımızı değil fransa herkese dayatabiliriz. ulu önder atatürk'ün de dediği gibi "sahip olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcuttur"
