objektif olarak yaklaştığımızda, ortalama insanın ömrünün 20 yılının uykuda geçtiğini bilen bilinçli, sinsi, ufak hesaplardan büyük işler başarmaya çalışan bir insan.
muhtelif ortamlarda "burası kasıyo msn var mı?" diye soran insandır. bir zamanların vazgeçilmez tiplemesidir. google'daki kutucuğa "en komik msn nickleri" yazar.
msn'deki nikleri şöyledir, ara ara değiştirir, ben komik bir insanım imajını tazeler;
"Pamuktan prenses mi olur?? Prenses dediğin taş gibi olur!.."
"Eğer dünya delikanlı olsaydı yuvarlak olmazdı..."
"i'm the best, Alayına Rest..." *
"Ben Mevlana değilim... Adam ol da gel!..." *
"Düzeyli bir sohbete var msn ?.." *
"Aşk bir sabunsa köpürt beni pakize..." *
üzüldüğüm insan. klavyesine kahve dökülmesinden korkar, içmez o kahveyi bilgisayarının başında. içseydi de en fazla 25 kuruşluk nescafe üçü bir arada içecekti 7 yıllık, tüplü monitöre sahip, disket yeri bulunan bilgisayarının karşısında.
fakirdir.
hala o disket yerine bir gün disket takabilme umuduyla yaşar.
şimdi bak hüseyin, yanaş yanıma. senin de başına geldi bu, biliyorum. kandırmayalım birbirimizi.
sokakta gördüğün tezgaha yanaştın önce usul usul. bir sürü güzel kapaklı cd dikkatini çekti önce. işte o an karar verdin, işte o an düştün o büyük hataya...
yılların film eleştirmeni, elinde sigarası ve üzerinde vazgeçilmez satıcı yeleğiyle duran satıcı abiye sordun sonra; "abi hangisi güzeldir bu filmlerin, ne tavsiye edersin?"
"hababam sınıfı vereyim sana? bak bak daha yeni çıktı, her yerde bulamazsın bunu."
eveet, topladın sonra arkadaşlarını hüseyin. toplaştınız televizyonun başına. sen de yaptın bunu necati, sen de yaptın ahmet. bakma öyle. kınama.
o siyah çerçeveli ekranda gördüğünüz ise sadece şuydu bunca çabanın sonunda;
sinemada oturmuş film izleyen düzinelerce kafa. arkadan sesler geliyor ve o sesleri bastırırcasına hayvani gülüşmeler.
ulan diyosun, aslında şu herif az daha sağa yatsaymış...
müzik zevki sıfırın altında olan insanlar sebebiyledir. bu gerizekalılar kendilerinin çok iyi müzikler dinlediklerini sanarlar. şimdi bakıyoruz kimmiş bu arkadaşlar;
*metallica'dan başka müzik dinlemeyen ergen,
*bütün gün mtv dinleyerek yakışıklı erkek tespiti yapıp, facebook'ta "tapıyoruaaam <3" diyerek resimler paylaşan kız,
*sezen aksu, bülent ortaçgil diyerek ben olgunum havası vermeye çalışan şekilci,
*kazım koyuncu falan dinleyip karadeniz sempatisi kazandıktan sonra soluğu karadeniz tv'de alan ismail türüt fanboyu.
*internette abidik gubidik finlandiyalı grup keşfi yapmaya çalışan sonra arkadaşlarına hava atan çocuk.
ve daha niceleri... bir kimse de demiyor ki burada ismail yk var, açıp da dinleyeyim.
bak ne demiş ismail yk, dinle;
"allah belanı versin, allah seni kahretsin!"
edit: ayrıca belirtmeliyim ki queen dinleyerek büyümüş bir adamdan bahsediyoruz burada.
nutella yerken orgazm olurcasına hareketler içinde bulunan bir takım malların yüzündendir. sanki nutella ile anlaşmış gibi her yerde de nutella yediğini belli edip, "yeaaa çikolata krizlerimi başka türlü önleyemiyorumm" der bu aptal ayrıca. çikolata krizine sokayım, sanırsın hamile de aşeriyor pezevenk.
dünya üzerinde en sevdiğim insan modelidir. bu adamın dünya görüşünü çoğunlukla çevresi belirlemiş olur. bu adam kitap okumak istediğinde görüşüne uygun kitapları bulur, okur. bir tartışmaya girdiğinde karşısındakini dinlemez, karşıt görüşlere tahammülü yoktur. kısacası candır bu insan, haklı davasının arkasındadır.
kendisini başkasının yerine koyup hayvan haklarını, işçi haklarını ve türlü türlü hakları savunan kendini bilmezler tarafından aşağılanırlar. yazık, çok yazık...
kendince haklı insandır. mesela zekiyse, zenginse, yakışıklıysa ya da bilimum özellikli ve donanımlı bir insansa kesinlikle haklıdır. bu davranışı yapmaya da hakkı vardır.
aptal, fakir ve çirkin çoğunluk tarafından kıskanılır ve hor görülür bu insanlar. biraz hoşgörülü ol pis aptal seni. değil mi ama...
insanın hayatı ne kadar boşverdiğini gösterir. ya da bakkalla aradaki samimiyeti. ama ne olursa olsun bunu yapan erkek james dean'ın sigara içişiyle eş değer bir karizma katmıştır kendisine. desem de inanmayın lan, ne karizması?
"ordu daha önce yaptı, yine yapsın" diyerek istemeleridir.
olanlardan kendi hükümetlerini suçlamayıp, türkiye'de demokrasiye balta vuracak kadar, devleti ile özdeşleşmiş insanların isteğidir. israil devletine edilen tüm küfürleri de üzerlerine alınabilir bu insanlar.
koştur koştur nereye kadar lan! tabakhaneye bok mu yetiştiriyoruz. hayır, sürekli yeni gelenlere koşmalarını tavsiye edenler, düşüşlerini de izlemişlerdir. dizleri yara bere içinde lan, valla bak.
sözlüğe yeni gelenlere karşılama cümlesi olmasını istediğimdir. yavaş yavaş yürüsün, etrafına da baksın, sindire sindire gitsin gideceği yere bu adamlar arkadaşım.
well youre the real tough cookie with the long history
of breaking little hearts, like the one in me
thats o.k., lets see how you do it
put up your dukes, lets get down to it!
hit me with your best shot!
why dont you hit me with your best shot!
hit me with your best shot!
fire away!
you come on with a come on, you dont fight fair
but thats o.k., see if i care!
knock me down, its all in vain
ill get right back on my feet again!
hit me with your best shot!
why dont you hit me with your best shot!
hit me with your best shot!
fire away!
well youre the real tough cookie with the long history
of breaking little hearts, like the one in me
before i put another notch in my lipstick case
you better make sure you put me in my place
hit me with your best shot!
come on, hit me with your best shot!
hit me with your best shot!
fire away!
hit me with your best shot!
why dont you hit me with your best shot!
hit me with your best shot!
fire away!
His father died and left him a little farm in New England.
All the long black funeral cars left the scene
And the boy was just standing there alone
Looking at the shiny red tractor
Him and his daddy used to sit inside
And circle the blue fields and grease the night.
It was if someone had spread butter on all the fine points of the stars
'Cause when he looked up they started to slip.
Then he put his head in the crux of his arm
And he started to drift, drift to the belly of a ship,
Let the ship slide open, and he went inside of it
And saw his daddy 'hind the control board streamin' beads of light,
He saw his daddy 'hind the control board,
And he was very different tonight
'Cause he was not human, he was not human.
And then the little boy's face lit up with such naked joy
That the sun burned around his lids and his eyes were like two suns,
White lids, white opals, seeing everything just a little bit too clearly
And he looked around and there was no black ship in sight,
No black funeral cars, nothing except for him the raven
And fell on his knees and looked up and cried out,
No, daddy, don't leave me here alone,
Take me up, daddy, to the belly of your ship,
Let the ship slide open and I'll go inside of it
Where you're not human, you are not human.
But nobody heard the boy's cry of alarm.
Nobody there 'cept for the birds around the New England farm
And they gathered in all directions, like roses they scattered
And they were like compass grass coming together into the head of a shaman bouquet
Slit in his nose and all the others went shooting
And he saw the lights of traffic beckoning like the hands of Blake
Grabbing at his cheeks, taking out his neck,
All his limbs, everything was twisted and he said,
I won't give up, won't give up, don't let me give up,
I won't give up, come here, let me go up fast,
Take me up quick, take me up, up to the belly of a ship
And the ship slides open and I go inside of it where I am not human.
I am helium raven and this movie is mine,
So he cried out as he stretched the sky,
Pushing it all out like latex cartoon, am I all alone in this generation ?
We'll just be dreaming of animation night and day
And won't let up, won't let up and I see them coming in,
Oh, I couldn't hear them before, but I hear 'em now,
It's a radar scope in all silver and all platinum lights
Moving in like black ships, they were moving in, streams of them,
And he put up his hands and he said, It's me, it's me,
I'll give you my eyes, take me up, oh now please take me up,
I'm helium raven waitin' for you, please take me up,
Don't let me here, the son, the sign, the cross,
Like the shape of a tortured woman, the true shape of a tortured woman,
The mother standing in the doorway letting her sons
No longer presidents but prophets
They're all dreaming they're gonna bear the prophet,
He's gonna run through the fields dreaming in animation
It's all gonna split his skull
It's gonna come out like a black bouquet shining
Like a fist that's gonna shoot them up
Like light, like Mohammed Boxer
Take them up up up up up up
Oh, let's go up, up, take me up, I'll go up,
I'm going up, I'm going up
Take me up, I'm going up, I'll go up there
Go up go up go up go up up up up up up up
Up, up to the belly of a ship.
Let the ship slide open and we'll go inside of it
Where we are not human, we're not human.
Well, there was sand, there were tiles,
The sun had melted the sand and it coagulated
Like a river of glass
When it hardened he looked at the surface
He saw his face
And where there were eyes were just two white opals, two white opals,
Where there were eyes there were just two white opals
And he looked up and the rays shot
And he saw raven comin' in
And he crawled on his back and he went up
Up up up up up up
Sha da do wop, da shaman do way, sha da do wop, da shaman do way,
Sha da do wop, da shaman do way, sha da do wop, da shaman do way,
Sha da do wop, da shaman do way,
We like birdland.
gerekirse günlerce, aylarca yazmama ile sonuçlanacak, bünyenin sebepsiz yere kendini cezalandırması durumudur. bir bezginlik halidir, kolayca geçmez. neredeyse tüm başlıklar okunur ve yazmaya değecek başlıktan ziyade yazacak bir şey bulunamaz.
elektrikler kesilir bir anda. ortalık zifiri karanlığa bürünür. gözler alışamaz hemen, evdekiler şaşkındır. herkes binbir zorlukla ortak buluşma noktası olan oturma salonuna gelir. kimisi televizyonun başından kalkmıştır, kimisi bilgisayarın. o ilk şaşkınlığı atlattıktan sonra bir mum yakılır. herkes birbirini yıllardır görmüyormuşcasına sohbet etmeye başlar. evin çocukları sıkıntıdan türlü türlü oyunlar oynamaya başlarlar, bu oyunların başında da saklambaç gelir. ve mutlaka birisi şunu der; "eski zamanlarda nasıl yaşıyorlarmış yahu elektrik olmadan?"
ve elektrikler geliverir bir anda... herkes bir anda sevinç çığlıklarıyla beraber dağılırken, evin çocuğunun gözü takılıverir yanan muma. koşar, sevinçle fakat bir yandan da üzülerek üfler yavaşça muma. mum da sönmüştür artık, oyunlar, sohbetler ve aile ile birlikte.
ırak ve afganistan'daki askerlerin silahlarında incil'den pasajlar bulunması olayıdır, önemli bir mesele değildir.
bir bölümde '2cor4:6' yani "ikinci korintliler 4:6" yazıyormuş. bu da demek ki; "karanlığı aydınlatan ışığı veren tanrı, yüceliğini isa'nın şahsında göstermek için yüreklerimizi de aydınlattı." bir başka bölümde ise "beni takip edenler asla karanlıkta yürümeyecekler, hayatın ışığıyla donanacaklar." anlamına gelen bir şifre bulunuyormuş.
iyi, güzel, hoş. dini kullanarak askerini yüreklendirmek ve cesaretlendirmek istiyorsun. fakat bu askerler bilmezler mi, incil'in suçsuz yere insanları öldürmeyi, onlara zulmetmeyi yasakladığını?
bir de düşünmeden edemedim. aynı olay türkiye'de yaşansaydı ne olurdu? yani türk askerlerinin silahlarında kuran'dan şifreler bulunsa?