dünyanın en gerizekalıca eylemidir.
günde 80 kişinin oturduğu klozete oturacaksın sanki.
milletin işemek için klozetin tepesine tırmanacağını bilmiyorsun sanki.
kızlar ayakta işemeyi nişan almayı filan öğrendi bu sistem yüzünden artık.
ilkokul çağında yazılması adet olan defterlerdir. sözde adı hatıra defteridir ama hatıraya dair en ufak bişey yoktur. abuk sabuk manilerle doludur, yıllar sonra açıp bakarsın ama tek gördüğün şey tüm sınıfın seni sibel can'a benzettiği olur.
ukranya'da ki yetenek yarışmasında ukranyalı kızın yaptığı şeydir.
aslında yaptığı şey tam olarak striptiz olmasada çok sağlam bi striptiz dansı yapmıştır.
amerika'da da 3-5 tane vardı kafasına boynuz yaptıran, ama en azından onların bir şekli vardı. ancak japonya'da son zaman bir patlamış - tam patlamış olan bu implant modasında şekillerde bir garip, kafatasından beyine açılan bir klozet gibi duruyor.
bu modayla birlikte "acayip hayvanlara benzeme" terimi de geri döndü ancak çok suçlamayalım onlara da yazık, orda da herkes birbirine benziyor ne yapsınlar..
Desperate housewives tadında yeni bir dizi. 4-5 latin hizmetçinin sakladığı sırlar ile ilgili eğlenceli bir anlatıma sahip.
edit: bir anda 3. bölüme geliverdim, bir de baktım sardıkça sarmış, ciddi ciddi izliorum filan. konu ilginçleşmeye başladı, baya başarılı dizi. birde tüm çalışanların latin olması ve latin müzikleri insana pembe dizi izliyormuş hissi veriyor.
bahçeli'nin amerikan değerleri ile vücut bulmuş hali, daha da mide bulandırıcı olanı. ne zaman şöyle bir elime gazete alıp dünya haberleri okumaya başlasam beynimin sağından bir ağrı formunda girip saplanarak rahatsız ediyor kendisi.
milliyetçi olacağım diye aşırı sağcı kimliğinin altında liberallerden, eş cinsellerden ve feminizm'den nefret eden, nefret insanı. ütopyasında kadınların okumadığı, demokrasinin olmadığı, obama'nın diri diri yakıldığı hayallerini yaşatmaktadır.
dizinin sponsoru olduğu tahmin edilmektedir. ayrıca kendisi bir blue meth kadar ünlüdür. bazen uzunca, bazen ise farkedilmese de subliminal olarak her bölümde aşina olunan kanser kadar kesin bir gerçekliktir.
gereksiz, boştan yere ölmektir. google a yazarsanız görürsünüz ki ülkemizde de bol bol yaşanmaktadır. misal haberlerde geçen sene mi, ondan önceki sene mi gördüm hatırlamıyorum da, lise öğrencisi bir kız telefon rehberinde ki herkese çağrı atıyor ama kimse buna geri dönmüyor. zaten hiç arkadaşı olmayan bu kızımız da bunalıma girip kimse beni sevmiyor yazılı bir not bırakıp intihar ediyor ve malesef kurtarılamıyor. olaydan sonra araştırılıyor ve anlaşılıyor ki hanım kızımızın numarası özel numaraya ayarlanmış, sonradan unutmuş olsa gerek ki herkesi özel numaradan çaldırmış. dolayısıyla kimse ona dönememiş. çok yazık efendim hiç sebep yokken.
2007de deneysel olarak yapılmış bir animasyon. her bölümü yaklaşık 2 dakikadır, bir süre sonra animasyon kendini aşarak channel 101 de yayınlanmaya başlamıştır çizgi film olarak. bunu görüp de hala çizgi film yapmıyorsanız yazıklar olsun size sayın sözlük yazarları. lütfen bir fikriniz varsa direk animasyona dönün, zira şunu bile yayına koydu adamlar.
ha, böyle diyorum da küçümsediğimden değil bildiğin seviyorum. arka arkaya 10 bölüm filan izle, kafa tertemiz oluyor. birde introsu bağımlılık yapabilir. planet unicorn heeeyyy...
Shannon adında ki 8 yaşında ki gay bir çocuk bir cin ile karşılaşır. cin ona 3 dileğini sorar. çocuk önce bir kürk ceket ister, ardından uçan bir araba, son olarak da unicornlarla dolu bir gezegen.
bu gezegende feathers, cadillac ve tom cruise adında 3 tane gay unicorn yaşar.
ankara yenimahallede ki ağaç katliamıdır. evimin hemen dibinde bulunan ve caddede göbek işlevi gören yunus emre parkında ki en az 50 yıllık 37 ağaç gece gizlice kesilmiştir. dün gece protesto eden halka polis her zamanki ağır şiddetini uygulamıştır.
yenimahalleyi bilen bilir, semte bol bol bina ve dükkan yığılmıştır, ufak tefek yeşil alanları dışında ağaçlık bir park yoktur. ellerinde ki son ağaçların alınmasına sinirlenen halka çapulcu muamelesi yapıldı. alakası yoktu, buna rağmen biber gazı ve tayzikli su ile saldırdılar. kınıyorum.
birinin türkçeyi yazarken, ötekinin de konuşurken hunharca sömürmesi sonucu atılan versus.
melih gökçek atışmaya "çelik kuvvetleri", "okan bayülken" gibi ısrarla yaptığı yazım yanlışlarıyla ve noktalama işaretlerinin anlamlarını bilmeyerek devam ederken, necati şaşmaz da toplumun durumunu fosforlu kedi gözleri olarak tanımlayıp "teknoloji çok gelişti, bizim zamanımızda bu kadar kamera yoktu" diyerek devam ettirmiştir.
çocukken muhtemelen herkesin zevkle yaptığı şey. nerden baksan 12-13 sene olmuş yapmayalı. şu an canım aşırı çekti nerden aklıma geldiyse.
sabredilir, çekirdekler çitlenir ama yenmez, çitlendiği gibi kolanın içine atılır, birikir birikir, birikir, sonra kocaman bi yudum alırsınız ağzınıza, çekirdeği kolayla karışık yemiş olursunuz. peh, tadını bile damağımda hissettim şu an.
Amerikanın yalçın abisinin show programıdır efendim. hatta kendisini izledikten sonra yalçın abiyi öpüp başınıza koyabilirsiniz, nitekim kendisi karşısında mahvolmuş bir şekilde ağlayan kadının gözünün içine baka baka söylediklerine yarılacak kadar hayvandır.
linkte, zavallı kadın işten eve geldiğinde kendi yatağında 15 yaşındaki kızını yabancı adamlarla seks yaparken 3. kez basar, halbuki kız annesinin yatağındaki skoru 100 kişiye tamamlamak için kasmaktadır, kız kadını odasından kovarak devam eder. toplamda 300den fazla kişiyle korunmasız seks yaptığını göğsünü gere gere söyleyen kız kafasını bebekle bozmuştur. çılgınlar gibi bebek oyuncakları, emzikler, bebek giysileri filan almaktadır. çocuğunun babasının kim olduğunu bilmek istemediği için yabancılarla yatıp kalkar, maury "yarın öbürgün bebek sahibi olursan nasıl bakacaksın" dediğinde de hayat kadınlığı yapacağını söyler durur.
Kırmızı saçlı çıtı pıtı bir sulu boya sanatçısı hanım kızımız.
muhteşem çalışmaları vardır, sulu boya yaparken ki hızlandırılmış videoları da mutlaka görülmelidir.
1945 konya doğumlu ressam, profesör. şu anda gazi güzel sanatlar fakültesinde öğretim vermektedir, hocam olur aynı zamanda. bilgisi ve kültürel seviyesi yenilir yutulur cinsten değildir, ödüllerinin haddi hesabı yoktur, dünyaca ünlü bir ressamdır. bunlara rağmen oldukça mütevazi ve alçak gönüllüdür kendisi. somut bir melektir hatta.
gezmeyi görmeyi çok sever, gezi grubu vardır, dünyayı dolaşır durur. yaşına rağmen o kadar enerjiktir ki hızına kimse yetişemez efendim, tecrübe ettim biliyorum. orta avrupa sanat gezisinde avrupanın en eski ve en önemli müzelerinden birinde -yanılmıyorsam budapeştedeydi- bir resmine rastladık, tüylerimiz diken diken oldu, çok gururlandık. dünyaca ünlü tabloların içinde hasan pekmezcinin bir tablosu ile karşılaşmak bir türk olarak mı gurur versin, hocama ait olduğu için mi gurur versin bilemedim. öncü ve çok değerli bir sanatçı olmasının yanında, çok değerli bir insandır da sevgili hasan pekmezci.
