yakında polonya - rusya savaşı çıkarsa adından çok söz ettirebilecek bir rus vatandaşı.
kendisinin, düşen polonya devlet başkanının uçağının enkazının etrafında cep telefonuyla kaydettiği görüntülerde; ortalıkta dolaşan ve enkazdan canlı kurtulanları öldüren insanları görüntülemiştir.
hemen komplo üretiyorum: ifinim bu video rusya tarafından bilerek çektirilmiş ve polonya ile ilişkilerini gerginleştirip, polonya'nın rusya'ya "sikerim lan, adam değilsiniz" demesi sonrası, rusya'nın polonya'yı işgalini meşrulaştırma çabalarından başka bir şey değildir.
he isterseniz burada adı geçen devletlerin yerine: abd, israil, ingiltere, hep bu masonlar, polat alemdar gibi özel isimlerle değiştirip kendi komplo teorinizi evinizde gönül rahatlığıyla üretebilirsiniz.
o değil de en çok koyan, durun durun şöyle izah edeyim: 1. dünya savaşının nedeni bize ne diye öğretildi?
"Avusturya-Macaristan imparatorluğu Veliahtı Franz Ferdinand,28 Haziran 1914 günü Saraybosna'yı ziyaretinde bir Sırp Milliyetçisi olan 'Princip' tarafından öldürülmesi."
peki olası bir polonya - rusya savaşının nedenlerini çocuklarımız, yeğenlerimiz ne diye öğrenecek?
"rus vatandaşı adriej mendierej'in n70 telefonuyla kaydettiği, uçak enkazındaki esrarengiz kişilerin videosunu youtube'ta paylaşması, (üstelik sadece bir günde 10 milyon kişi seyretti, 100.000 kişi bunu beğendi)..."
"çapımız boyumuzdan geniştir", "çağımız; çapın, boyun çok önemli olmadığı bir çağ" diyen, serdar ortaç'ın şişman halası olmasından fena halde şüphelendiğim birine: "korkma sen yüzüstü dursan bile göbeğin kuma değer" şeklinde cevap verilmiş soru.
mükemmel bir freekick golü atan, ne yer ne içer bilmediğim, aslına bakarsanız merak da etmediğim futbolcu. sevenler seveceklere anlatsınlar, biz şimdilik şununla idare edelim.
marlboro bildiğiniz üzere sigara zammı yapıldığı günün ertesinde, japon tobacconun ötv artışının altında zam yapmasıyla, sikerim lan deyip zammını geri çekmişti, marlboro 5.5 lira olmuştu tekrar.
orospunun tövbesi yarrak görene kadarmış misali dün tekrar bir karar alıp marlboro fiyatını 7 liraya çıkarmış. mış'lı konuşuyorum çünkü bu durumdan bihaberdim. sabah gazete bayiine uğrayıp bir marlboro ve uykusuz için gereken parayı "ulan tam para vereyimde, geç kalmıyim" düşüncesiyle çoktan hazırlamıştım. hazırladığım paraysa 7.25 liraydı. gazeteci ile aramada geçen diyaloğa isterseniz şöyle aşağıdan devam edelim.
+ abi bi uykusuz bir de kısa marlboro.
- 8.75
+ neee!.. ne diyosun? (molekuler biyologun sesi biraz yükselmiştir, şaşkındır)
- bak okumuyor musun şurayı.
+ marlboro zammı geri çekmemiş miydi? (hala ses biraz yüksektir)
- zam gelince de bi geriliyosunuz!
...
diyaloğun geri kalanında esnafı ve beni sakinleştirip ayırmaya çalışan insanların da konuşmaları olduğundan yazmaya gerek yok sanırım.
ulan hadi marlboronun fiyatını tekrar 7 lira yapmasını sineye çekeyim de, senin bu gerizekalı sözünü nasıl yutayım lan ben. zam gelince de bi geriliyomuşuz. yok bi de 8.75 deyince bi anda kolbastı mı oynamaya başlasaydım?
not: hikayedeki kahramanın sesinin bu kadar çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereği değildir.
not 2:bu hikayedeki, zam gelince gerilmemesi beklenen insan türkiye'de yaşamaktadır.
sarhoşken girilen entry lerden daha masum gibi görünse de, yazarın kendisinin değil de, moderatör tarafından yazarın entry si silindiğinde tüm o masumluğunu kaybeden olay.
"rakının ikinci dublesinden sonra karşısına ilk çıkan entry yi öptüren şey ne ise... işte o şey."
bir zamanların ve hatta tüm zamanların en boktan çocuk programı teletubbies'in tubby lerinin, sözlüğe yazar olsa alacakları nicklerdir.
bu kadar gerizekalı mahlukların bir yaratıcılık ortaya koyamayıp, tinky winky, dipsy, lala ve po'dan öte gidebileceklerini zannetmiyorum. çok çok dipsy46 yaparlar.
nikel kaplı neodymium mıknatıslardan oluşan, süpersonik bir oyuncak. bu mıknatıslara şekil vererek bileklik, kolye, cop, vibratör,*sehpaların üzerine konulan dantel örtülerin yerini alacak metal bir örtü, tesbih... istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz, hayal gücünüze kalmış.
aramaysa annemdir mesajsa turkcell zamanlarında insanın, arayanı soranı kalmadığında, yanında kalan birkaç kişiye kendini ezdirmemek için söylendiğini varsaydığım ve böylece x=0 eşitliğini bulduğum şey...
gerek kağıt gerek bozuk parayla yapılan ödemeleri kabul etme zorunluluğudur. fakat bozuk para için bir sınırlandırma getirilmiştir. ancak 50 tane bozuk para kullanabilirsiniz, daha fazlasını satıcı kabul etmeme hakkına sahiptir.
messenger plus ı kurarken yıllardır karşılaştığım yazı. cümle programcı tarafından başarılı bir şekilde kurulmuştur fakat, yıllardır bu seçeneği işaretlerken 3 saniye düşünürüm. insanda bu seçeneği işaretleyip, ileriye bastığında acayip bir bunalım oluşuyor.
lan adam o seçeneği oraya koymayabilirdi, sana zorunlu bir şekilde de yükletebilirdi o sponsor programı. ama adam napıyor, olsun diyor, belki adam oluruz diye bekliyor. ama bi cümle bu kadar dramatik kurulmaz be kardeşim. adam sanki cebindeki son üç beş kodla bu programı yazmış ve yazacak kodu kalmamış gibi acınası bir halde canlanıyor gözümün önünde.
bu entry yi yazarken msn plus ı tekrar kuruyordum ki, yine bu seçeneği işaretledim... sanırım ben adam olamayacam.
bu sıralar eve kapanmış ders çalışıyorum. can sıkıntısından evde dolaşırken evde balkon olduğunun farkına vardım. hemde kocaman bir balkon. neyse dedim yapacak işin yok, otur balkonda iç bundan sonra sigaralarını. ilk sigarayı içerken evin önündeki sokakta, sokağın karşısında, beyazlı sarılı tatlı bir kedi dikkatimi çekti. ama bu kedi diğerleri gibi değil, yüzünde bir küskünlük var; hayata, eşe dosta, altından kaçırdığı dişi kediye, kısmetini alıp götüren çöpçüye... her şeye küskünlük var bu kedide.
ulan altı üstü kedisin, tamam çok severim, yürümeye başladığımda ilk kucağıma alıp beraber yürüdüğüm şey kediymiş ama... olum bu ne surat lan! kedi dediğin bi güler, tebessüm eder di mi? yok!.. tipini siktiğim kedisinde hayata dair umut yok. bunu o götüm kadar suratından görebiliyorum.
kediyi öylece bırakıp içeri geçtim. hayatıma, çok kedi girip çıkmışlığı vardır. bu da öylesine bir kedidir diye düşündüm.
neyse oturdum ders çalıştım 43 dakika, sonra çıktım tekrar yeni keşfettiğim balkonumda sigara içmeye. kedi yine orda, yine o tipini siktiğim bakışıyla moralimi alt üst ediyor. ama bu sefer öyle kıçının üstüne oturmamış, dört ayağı diye tabir ettiğimiz uzvlarının üzerinde. ama bir milim kıpırdadığı da yok. bu sırada, tam araba gelirken olduğu yerden fırlayıp karşıya doğru önce yavaşça sonra hızlanarak geçti. sonra bir araba daha gelirken, tekrar karşıya geçti. tekrar araba geldi tekrar geçti. tekrar, tekrar, tekrar, tekrar...
ulan kedi intihar edecek ama, kaza süsü vermek istiyor belli. artık; "intihar edersem cehenneme giderim" diye mi düşünüyor, yoksa "benim ölümüm, sokak kedilerinin ne kadar zor koşullar altında yaşadığını herkesin görmesini sağlayacak" diye mi düşünüyor, bilmiyorum. ama kediyi gören arabalarda yavaşlayınca, bir türlü kedinin beyniyle arabanın tamponu vuslata erişemiyor. içinden sürücülere ana avrat düz gittiğini görüyorum kedinin, görmemek mümkün değil.
sigaram bitti ama hala kediyi izliyorum. araba geçmez oluyor sokaktan. iki tane bisikletli çocuk geçiyor, onlarda "beni öldürmez" diyerek atlamıyor önlerine. sigara bulsa çöpten içecek... kafasını kaldırmış, o kadar dertli bakıyor yüzüme.
dur diyorum, aşağı ineyimde şoförlerin dikkatini dağıtıp şu hayattan bıkmış kedinin, ruhunu huzura erdiriyim diye. ulan şoförlerin dikkatini naısl dağıtacam, götümü açsam olmaz, gündüz vakti gözüne fener tutsam olmaz. yukarı tükürsem yerçekimi, aşağı tükürsem zabıta...
aşağıya indiğimde kedi orda değildi, belki vazgeçmişti belki başka bir yere intihar etmek için gitmişti. ama becerememişti. kedi olmasına rağmen intihar edememişti. ama eğer yaşıyorsa, bilsin ki artık ona ölüm yok. her zaman burada taptaze yaşayacak.
hem kaç tane kediye nasip olmuştur ki sözlüğe başlık olmak, hakkında bu kadar uzun şeyler yazılmak. pavlov'un köpeği var benim bu alemde bildiğim, o da kedi değil köpek. en azından bunları düşünüp, hayata daha sıkı sarılırsın.
amerika'da yayınlanan, mehmet öz'ün hazırladığı program. türkiye'de star tv yayınlamaya başlamıştır.
yayınlandığı saatlerdeki diğer programlara nazaran fazla kalitelidir. adam türkiye'de olsa, esra ceyhan'ın programına veya muadillerine katılmak zorunda kalacaktı. neyse, hayırlı olsun.
moderatörlerin yeni açılımı olabilir. kendi şirketini, ürününü... tanıtmak isteyen yazarlar bu başlığın altına reklam verebilirler. boykot ürünlerinin reklamını yapan yazarlar seri eksi oy alırlar. "karma yükseltme yöntemleri" adlı kitabını yayına sunan bi yazar olur, karma yükseltir, karmasını yükseltir. sözlük kapitalistleşir ve "entry sini satamadığı yazarı silik yapar".