oldukça masum ve az tehlikeli bir oyundur. ben o minderleri üst üste koyup kule yapıyor, sonra da sandalyeye çıkıp bu şaheserimin üstüne atlıyordum. maksat en sert düşüşü gerçekleştirmekti.
pek çok insanın yapmaktan büyük zevk aldığını belirttiği, öve öve bitiremediği kızgın kumlardan serin sulara atlama işini gerçekleştirememe durumu. nasıl yapıyosunuz olum ben donuyorum lan. hava isterse cayır cayır yansın, o denize tek seferde şlop diye dalamıyorum ben. önce bi dizlerime kadar giriyorum, üşüyüp bir iki adım geri gidiyorum. kendimi zorlaya zorlaya biraz daha ilerliyorum, bir yandan da ayağım kaymasın, hızlı adım atarsam üstüme su sıçramasın diye kollarım yanlarda açık bi biçimde dengemi sağlamaya çalışarak bütün plajın göz zevkini bozuyorum. neyse işte bi şekilde giriyorum suya ama öyle hoplaya zıplaya değil, bayağı dona dona giriyorum.
şehvetten dudaklarını ısıran, nefes nefese kalmış bir adet kızın, sekse ayrı bir heyecan, farklılık katmak için sizden dirty talking istemesi ve sizin de olayı çok yanlış anlayıp kızın anasına bacısına sövmeniz durumu. tam bir öküzlük olan bu hareketi yapmanızdan daha vahim olanıysa, kızın bir anda "ana bacı yapma ulan." diye bağırıp seksi falan bırakıp gitmesidır.
"piliç göğüs bezelyeli, piliç rosto pazı soteli! cordon bleuuuu!" diye bağrılan lezzetçibaşı reklamı. sonundaki "oooğoooğooo lezzetçibaşı lezzetlerin sırdaşı" şarkısı da ayrı bir itici.
"peki ya tanrı bizim hayalgücümüzün bir ürünüyse?" sorusunu akla getiren önerme. Hangisi daha mantıklı bir soru tartışılır. kimin yaratıcı kimin yaratılan olduğu önemli.
adam arkadaşına "bir insanı delirtmenin dört aşaması vardır: birincisi meraklandırmak, ikincisi sinirlendirmek, üçüncüsü çıldırtmak, dördüncüsü de delirtmektir." der. arkadaşı "anlamadım," der, o da bir örnekle göstermeye karar verir. alır eline telefonu ve rastgele bir numara tuşlar. karşıdaki kişi açar telefonu, bizimkisi "merhaba, şemsettin orda mı?" diye sorar. adam "yok kardeşim yanlış numara" deyip kapatır. adam "bu meraklandırmaktı" der ve aynı numarayı bir kez daha arar ve "şemsettin'i verir misiniz telefona?" diye sorar. adam sinirle "kardeşim şemsettin diye biri yok burda. kaç kere söyliycez." deyip kapatır. bizimki "bu sinirlendirmekti" der ve bir daha arar bu numarayı. "şemsettin'le görüşmek istiyorum telefonu ona verir misiniz?" adam "hay ananı avradını... bir daha ararsan polise vereceğim seni anladın mı?" diye bağırıp kapatır telefonu. adam "gördüğün gibi çıldırtma aşamasını da geçtik, sıra geldi delirtmeye," der ve yine arar aynı numarayı. bu kez sorduğu soru biraz dah farklıdır:
"merhaba, ben şemsettin. beni arayan oldu mu?"
genelde ikinci ısırma, ilkine edilen küfrün gerekçesini açıklamaya çalışırken gerçekleşir. bir de karşınızdaki "işte yemekte küfredersen böyle olur hehe." gibi bir şey söylerse sinir katsayınız iyiden iyiye artar. "dilini çıkar lan çıkar bi," diyip çıkarınca da çenesine haşırt diye abanasınız, o acıyı ona da yaşatasınız gelir.
biten yemeğin hırsını, yenenlerden geriye kalanlardan almaktır. biten max çubuğunu dişler ve eller yardımıyla kırıp ağızdaki tahta tadıyla birlikte tükürmekgibi, pipeti boşalan meyve suyu kutusuna tıkıştırmak gibi bir şey. bir de ortaya çıkan çöpü asgari bir hacme ulaştırıp yerden tasarruf etme amacı da var bu eylemin altında, bendeki de daha çok bu aslında. zaten elime geçen her çöpü sıranın altına ata ata çöplüğe dönüştü masam, artık milletin sırasına dadandım çöplerimi atmak için.
sinirlendirmekten çok meraklara gark eder insanı. merak edince ve bu merakını dindiremeyince ne oluyor, sinirleniyorsun. her türlü pislik bir şey yani. bir bakarsın toplam 3 dakika içinde 6 entryn eksi oylanmış. bir saat içinde altıdan fazla eksi oylanabilse onu da yapacaktır bu adam. o değil, üşenmedin her eksi verişinden sonra 30 saniye bekleyip yine eksi verdin he mi, öylemi, doğru mu anladım? olum hasta mısın lan sen rahatsız mısın?
yurdumuz ergenleri için sanal ortamlarda "you" yerine "u" yazmaktan öteye gitmeyen yollardır. kırk yıllık nottingham çocuğu ya bunlar. hepinizi fakmak istiyorum hell yeah!