Başörtüsü günümüzde pek çok tartışmaya neden olan üç kelime: tesettür, türban ve kadın… Her ağızdan farklı bir yorum çıkıyor bu kelimelerle ilgili.. Tesettür ve türban için çağdışı ifadeleri ve bu ikisinin kadının özgürlüğünü kısıtladığı hakkındaki pek çok yorumlar… işte bu ortamda ben de meseleyi farklı bir zaviyeden görmemizi istedim. Tesettür, türban ve bu iki kavramın kadınla ilişkisi nedir? Bu soruyu cevaplayarak işe başlayalım.
Tesettür kelimesi Arapça kökenli bir kelime olup örtünme anlamına gelmektedir haliyle anadan üryan doğan insanoğlunun örtünmeye ve giyinmeye olan ihtiyacı ile ortaya çıkmış bir kavramdır. Nitekim tesettür denilince akla daha çok kadınların örtünmesi gelmektedir. Bunun nedeni kadınların örtünmesi gereken uzuvların erkeklerinkine oranla oldukça fazla olmasıdır. Bazı kadınların bunu bir kısıtlama ve modernizme aykırı bir fiil olarak görüp kendi tabirleriyle cüretkârca ve özgürce güzelliklerini sergilemelerine karşın işin aslı sanıldığı gibi değildir. Aynı zamanda Kur’anı Kerim’de bizlere verilen bir emir olan örtünme kadınlar için bir kısıtlama gibi görünmesine rağmen aslında onların korunmasını, günlük ve sosyal hayatta daha rahat ve özgür hareket etmesini sağlayan bir düzenlemedir. Peki nasıl?
Kadın zarif yaratılışlı bir varlıktır. Her ne kadar sosyal alanda erkeklerle eşit haklara sahip olsa da fiziksel anlamda eşit olamaz. Kadınların zarif yaratılışı erkeklere hitap edecek, onlara hoş gelecek şekildedir. Bir kadının zinetlerini göstererek sokakta tek başına salınarak gezmesi, sokağın ortasında ağzı sonuna kadar açık ve sahipsiz bırakılan bir kese altının durumu gibidir. Görenlerin zihnini bulandırabilir ve farklı düşüncelere sevk edebilir. Hatta zaten sütü bozuk diye tabir edilen ahlaksız insanların kötü bir fiili gerçekleştirmesine yol açabilir. Essebebu kel fail (sebep olan yapan gibidir) sırrınca hem erkek hem de onu günaha sevk eden kadın günaha girecektir. Bu tür bir durumda bakışlardan, söylenen söz ve yapılan hareketlerden rahatsız olmak istemeyen bir kadının örtünmeye dikkat etmesi gerekir. Peki örtünme nasıl olmalıdır? Bütün vücudu saran uzun bir elbise giymek yeterli midir?
ikinci soruya cevap vererek örtünmenin nasıl olması gerektiğini açıklamaya çalışalım. Cevabımız: hayır… Eğer elbise vücudunuzun şeklini tamamıyla belli ediyorsa bu da örtünme sayılmaz. Vücut şeklini belli etmeyen bir kıyafet giymelisiniz. “Ama öyle hiç güzel görünmüyorum” gibi cümleler sarf ettiğinizi duyar gibiyim. Neden kendinize birkaç soru sormuyorsunuz? Kime güzel görünmek istiyorsunuz? “Kendime..” demeyin. Biraz vicdanınızın derinliklerine indiğinizde o size başkaları için olduğunu söyleyecektir. Peki, neden güzel görünmek istiyorsunuz, güzel görününce ne olacak? Saysınlar, sevsinler diye mi? Güzel görününce sizi daha çok takdir edecek, beğenecekler?! Sesinizde bir farklılık oldu sanki, cevabınız sizi de pek tatmin etmedi. Saygınlık kıyafetle olmamalı, kişilikle olmalıdır. Kıyafete bakarak izzet-i ikramda bulunanlar Nasrettin hoca’nın “ye kürküm ye” fıkrasını hatırlatıyor bana. Onlar aldanmış ve şaşırmış insanlardır. Nefsimizi yenelim, dışa bağımlı olmaktan kurtulalım. Başkalarının ne dediğine bakmadan bir emri yerine getirmenin rahatlığıyla yol alalım ve tesettür konusunu bitirirken örtünmenin geçtiği ayetlerden de bahsedelim ki örtünmenin emir olduğu hakkında tereddütümüz kalmasın:. Ahzab suresi 59. Ayet (mealen):
“Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle (evden çıkarlarken) üstlerine vücutlarını iyice örten dış elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp eziyet edilmemelerine en elverişli olandır.”
Gelelim türban konusuna.. Benim tasvip etmediğim bir kelime bu aslında… Nitekim türban Hindistan’da erkeklerin başına taktığı bir giysi türüdür. Türkiye’de tanınmış bir bayan olan Emine Beder’in başına taktığı bir türbandır. Başörtüsü ifadesi en doğru olan… Saçı neden örtüyoruz? Saçın bir etkileyiciliği var mı ki? Şampuan reklamlarında bakımlı saçlardan etkilenildiğini görmüyor muyuz? Hem saç kadının güzelliğini daha çok ortaya çıkarmıyor mu? Evet, saçın da bir etkileyiciliği var. Bu yüzden kadının saçının da örtülmesi istenmiştir. Bu da Nur suresi 31. ayette geçmektedir.
“Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi vb. tabi kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah’a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.”
Kadın o kadar güzel yaratılmış ki kötü gözlerden gizlenmelidir. Eşinin yanında tüm zinetlerini, güzelliğini sergilemeli ama yabancıların yanında göz alıcı parıltısını saklamalıdır. Aslında bu durum islamiyette kadının ne kadar kıymetli ve korunmaya muhtaç olduğunu göstermektedir. Örtünmek bizler için hem bir gereksinin hem de emirdir.
evet mahiyete yerleştirilmiş istidadın her an ilim ile yenilenen, ubudiyet toprağında, islam suyu ile imanın ziyasının neşvü nema bulmasıdır, bir süreçtir.