modern kole
210 (power ranger)
sekizinci nesil silik 1 takipçi 5.60 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    hiçbir şeyi sevmemek

    1.
  1. hayata dair hiçbir şeyi değere layık görmemek, her şeyin kendi içinde buram buram sahtelik koktuğunu bilmek, sokrates'in hiçbir şey bilmediğinden emin olduğundan daha fazla yaşamın bir anlamı olmadığını bilerek göçüp gitme isteğidir. fakat hala intihar etme cesareti gösterememektir.
    1 ...
  2. kendini mankafa gibi hissetmek

    1.
  3. insanın bazen içine gömüldüğü kendinden şüphe etme halidir. herkesin kendine güvendiği bir konu vardır mutlaka. bu benim alanım, bu iş benden sorulur dediği bir konu vardır. böylece kendini "tam" görüp özgüvenini sağlamlaştırır.

    fakat bazen o kadar da emin olamaz insan bu uzmanlığından. etrafında hiçbir bok anlamadığı bir sürü muhabbete şahit olur. bitmek bilmez tartışmalara, çözüm önerilerine, yeni fikirlere... olan bitene yetişemez. idrak edemez. kendisinden çok ileride olduğunu görür diğerlerinin. ve sanki tüm dünya onun asla anlamadığı bir hayatın peşinde gibidir. saçma gördüğü her şeyin anlamadığı bir anlamı olduğuna inanır. herkesi aptal olarak görürken bir anda kendi aptallığına kanaat getirir. sadece "noooluuyo lan!" diyerek olduğu yerde kalır. beyni durur. bir şey üretemez, anlayamaz, yorum getiremez.
    işte o anki psikolojidir bu mankafalık. kendini yetersizliğin dip seviyesinde görür ve "kabul etmeliyim ki ben bir mankafayım" diyerek sessizliğine gömülür. o bir mankafadır...
    1 ...
  4. kum saati olarak sigara

    1.
  5. sigarayı kum saati niyetine kullanan, zaman dilimlerini sigaranın bitme süresine göre ayarlayan insanların benimsediğidir.

    - yahu hadi! ne zaman gidiyoruz?
    + dur mına koyim şu sigara bitince gidicez.
    4 ...
  6. kendi kendini bunalıma sokmak

    1.
  7. ortada hiçbir sebep yokken kibariye'den "eller kadir kıymet bilmeeyoooorr anneeeyy" şarkısını açıp bir anda ruhunu gölgelemekle başlar.
    sonra nedenini hala çözemeden anneye karşı suçlu hissedilir. "ben ne şerefsiz evladım be" denir.
    aslında yaşadığın şehirde hiç kimse sana düşmanca davranmazken, sanki tüm dünya sana kazık sokmaya çabalar gibi hissedersin. bir bakmışsın gözlerin nemlenmiş. ve sonuç:
    "rastlarsan gözleri yaşlı yavrunaa..."
    0 ...
  8. yapacak hiçbir şey bulamamak

    1.
  9. ölümcül bir can sıkıntısının yegane sebebidir.

    "bu sittimini dünyasında yapacak bir şey yok, hepsi aynı bok" gibi bir veryansın da edilebilir bu durumda fakat öyle yapılmamalıdır. sakince durup kendi beceriksizliğini kabul etmek gerekir öncelikle. yani, "yapacak hiçbir bok yok" değildir durum. durum tamamen: "yapacak hiçbir bok bulamıyorum çünkü bende iş yok" durumudur.

    yine de bu başlığı boşu boşuna açtığımı sanmıyorsun herhalde? canım sıkkın ve buraya gerekirse en ergen hissiyatlarla veryansında bulunacağım. aklım sıra yapabilecek bir şey buldum işte. sözlüğe bir gereksiz yazı daha eklemek. böylece ne denli lüzumsuz bir hayat yaşadığımı bir kez daha acımasızca yüzüme vurmuş oluyorum.

    şimdi bak kardeşim, "dışarı çık dolaş" diyorsundur belki bana bir tavsiye olarak. dışarıda bok mu var? söyle. odun gibi sağa sola yürümek beni hiç açmıyor doğrusu. hava almak desen neyin havasını alacaksın allahaşkına? hava işte nereye gitsen aynısını alıyorsun. arkadaşları görüp kafa dağıtmak diyeceksin. bu kafa nasıl dağıtılıyor ben bilmiyorum abicim. benim kafa hep olduğu gibi duruyor tüm kalaslığıyla arkadaşlar dediğin şey de en fazla daha da ağırlaştırır bu kafayı. zira sohbet etmeyi baştan sona saçma bulurum. gidip lunaparkta eğlenecek ve mutlu olacak değilim ya. vay be işte mutluluk budur çarpışan arabalar fiyuuu! neyse yahu bulamıyorum işte benim yeteneksizliğim.

    not: bu sıcağın da aq.
    5 ...
  10. ölümsüzlüğü istemek

    1.
  11. hayattaki tüm çabaların, mücadelelerin, bu yorgunluğun gerçek manasını ve hakkını istemektir aslında.

    düşünsene,

    "kariyer, statü, zenginlik, aşk, sevgi, saygı, dostluklar, özgürlük..." bunların hepsine sahip olsan da şu söz hepsini anlamsızlaştırmıyor mu:

    "nasıl olsa öleceğiz amk!"

    yani nasıl olsa her şey yitip gidecek. her şey bir anlığına yaşanacak. biz de carpe diem diyerek o miniminnacık anları yakalamaya çalışacağız. buna bir erdemmiş gibi bakacağız. ömrümüzü mikrop boyutunda mutluluklar arayarak heba edeceğiz. kendimizi kandıracağız. sonra da geberip gideceğiz.

    kimse çıkıp da "hayat ölümlü olduğu için güzel" falan demesin. ben geberip gitmek istemem. fırsatım olsa sonsuza kadar yaşardım. ölüm her şeyin içine ediyor. hayat ölümlü olduğu için anlamsız. tabii duruma dini açıdan yaklaşırsanız farklı.
    0 ...
  12. boş yaşadığını fark etmek

    1.
  13. ölüm döşeğinde: "görmediğim şey kalmadı artık ölümden hiçbir korkum yok" diyebilmek için hayatı kaçırmamak, her şeyi dolu dolu yaşayıp hepsine doymak isterken tüm zamanını zebil ziyan ettiğini fark etmektir.

    "gençliğimde şöyleydim böyleydim" diye hikaye üstüne hikaye anlatan ihtiyarlara bakıp da "ulan benim gençliğime bak evde mal mal oturuyoruz" deyip giden günlerine yanmaktır.

    dolu yaşamanın sırrını hep arayıp bulamamaktır, başaramamaktır, becerememektir, yazıktır günahtır.
    6 ...
  14. birilerinin size gıcık olma zorunluluğu

    ?.
  15. dahil olunan ortamda hoşa gitmeyecek, itici olan tek davranış sergilemeseniz bile muhakkak birisi çıkıp "lan bu kadar iyi olunmaz kesin bir bit yeniği var bunda" ya da "herkes koyun gibi buna alkış tutuyor" deyip size gıcık olacaktır. kaçış yoktur.
    1 ...
  16. ota boka ağlayacak kadar hassaslaşmak

    1.
  17. bahsettiğim ot ve bok gerçek manada değildir elbette efendiler. en saçma ve en olmadık şeylere, en gereksiz ve en olmadık tepkileri vermektir.

    bu durum; sinir sisteminin artık isyan etmesidir, ne beceriksiz herifsin ulan beni ne hallere düşürdün demesidir ve sonunda size haddinizi bildirmesidir.

    bazen aşırı öfkelenebilir, yıkıp dökebilirsiniz. bazen ise dokunsalar, salya ve sümüklerinizi bırakırsınız akışına süzülsün...

    mesela, bazen giydiğiniz ceketi tatlı dille eleştiren arkadaşınıza tahammül edemez ceketinizi çıkarıp kafasına geçirirsiniz. bir başka ceket giyer ve "bu nasıl?" diye sorarsınız, arkadaşınız yılmadan, aynı tatlılıkla "güzel ama kotla uyumsuz oldu" der. nefretle ceketi çıkarıp tekrar kafasına geçirirsiniz.
    kavga etmezseniz o arkadaşın değerini biliniz.

    bazen ise bir sigara yakmaya kalkarsınız. önce çakmağı bulamazsınız, çakmağı bulursunuz yanmaz, yakarsınız sigara tersten yanmıştır. sigarayı duvara fırlatıp bir bardak su doldurursunuz, tam içecekken bardağın ortasına kelebek düştüğünü görürsünüz. kelebeğine de suyuna da bardağına da okkalı bir küfür eşliğinde bardağı da duvara yolcu edersiniz.

    gece yatmadan önce ise izlediğiniz, "yalçın çakır" tadında programlarda bir kadın çıkar:
    "üç yıldur gelmeyüü... çoluğumu çocumu bıraktu burde bene... ben yalnız yalnız ne edöcem? kimse bana sahip çıkmıııiiyüühühühüh..."

    sözlerini duyar duymaz sizinde boğazınız düğümlenir, dudaklar titremeye başlar lan noluyo lan bana diye düşünürken bir anda eşek gibi anırarak ağlamaya başlarsınız. sinir sistemi sizi affedince şöyle bir durup aynaya baktığınızda, aksinize sorduğunuz soru gayet nettir: "sen aptal mısın?"
    *
    2 ...
  18. sevgiliye karşı hevesi yitirmek

    1.
  19. sevgili şahsı sizi aradığında; içinizden, telefonu sessize alıp ardından da 24 saat boyu kapalı tutmayı geçirmektir.

    o gün bir şeyler yapmak üzere buluşulacaksa gün başından itibaren gerilip bitse de gitsek havasına bürünmektir.

    msn'de sevgili online ise apar topar çevrimdışı görünüp onu gizliden gizliye takip etmek ancak asla ve asla bir şey yazmak istememektir.

    aradan beş on dakika geçince bir de üstüne utanmadan engelleyip msn'de başkalarıyla sohbet etmektir.

    onunla konuşmaya istekli olmamak, akabinde konuşacak şey bulamamaktır.

    ilgi duyduğu şeylerin, sizle aslında ne kadar alakasız olduğunu fark etmektir.

    ondan sıkılmaktır, ayrılık sebebidir.

    ancak ayrılınca onu nasıl üzdüğünüzü görüp kendinize küfürler saydırmaktan geri duramamaktır.

    ben ne şerefsiz bir herifim lan deyip derin kederlere savrulmaktır.

    yaşanılanları türk filmi tadında akılda canlandırıp eski fotoğraflara göz yaşı damlatmaktır.

    her akşam votka, rakı ve şaraptır.

    hele bir de onu başkasıyla görünce felaketin olmasıdır, ağlamaktır.

    ancak yine de beraber olsanız bile hiçbir şeyin değişmeyeceğini, aynı şeylerin tekerrür edeceğini çaresizce bilmektir.

    ne öyle ne de böyle çıkış yolu olmayan bir alışkanlık esaretidir. kabulleniştir, derttir, tasadır.
    7 ...
  20. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük