ayrılığa ve sınıflamaya meraklı insanlar tarafından ortaya atılmış bir savdır. gereksiz bir konu nitekim ispanya bayrağı altında çıkıp aslan gibi mücadele etmişlerdir.
baykal'ın grup toplantısında başörtülü bayanı işaret ederek söylediği sözdür. bunu söylebilmek için yerleştirdiği başörtülü bayandır. ucuz harekettir. kendisi ve taraftarları her fırsatta başörtülü inançlı vatadaşları aşağılayacaklar sonra da onlar üzerinden oy toplamaya yönelik siyasi hamleler yapacaksınız, ayıptır ayıp, bırak artık bu ucuz hamleleri, kim kimin ne olduğunu bilmiyor mu?
bugün itibatiyle olan olaydır. deniz kuvvetleri eski komutanı oramiral özden örnek'in adı ergenekon soruşturmasında darbe günlüklerini kaleme alan kişi olarak geçmekteydi.
ne diyelim efendim umarim hayirli bir sorgulama sureci yaşanır.
üzücüdür.
bir zamanlar bir ugur dundar vardı yaptıgı temizlik operasyonlarıyla yüreklerimizi agzımıza getirir, 'vay be demek ki "personelden başkası giremez" yazılı kapıların ardında bunlar bunlar da oluyormus' dedirtirdi. fırıncılardan pastacılara kadar bircok kameralı baskınlarda bulundu arena ekibiyle. sadece temizlik mi gorunurde olmayan ama ulkemizin acı gercegi olan sorunları haberleriyle aydınlatırdı. iste bu donemlerde taraflı tarafsız, besiktaslı-fenerli(belki galatasaraylıların degil ama) bircok insanın sempatisini kazanmıs bir haberciydi zannımca. şıklığı ve düzgün türkçesi de beğenilen taraflarıydı mutlaka.
zaman geldi geçti tmsf sabah gazetesine el koydu. yilmaz özdil'e sabah gazetesi dar geldiginden ayrılıverdi(nerden cıktı simdi yilmaz özdil. dur bekle filmin devamını izle). gel zaman git zaman doğan star tv i alınca yilmaz ve uğur kardeşler anahaber bültenine getirildiler. sivri yazılarından mütevellit yilmaz kardeşi duyan ürküyordu ama olsundu yanında uğur ağabey vardı o duruşunu bozmazdı. malum o donemin flash ismi birand, dil sürçmelerinden bayağı sempatik bulunuyordu ama insanın kulagi da şöyle akıcı bir türkçe konuşan bir spiker aramıyor değildi. uğur abi tam zamanında gelmişti. tabi gündem yoğun,sert, karışık. iktidarda ak parti. ak parti bir yandan patron doğanı rahat bırakmıyor bir yandan da ergenekon meselesinin üstüne gidiyordu bir yandan yerel secimler. ugur abi yilmaz kardes yayın hayatına basladı ama maalesef bizim zihnimizdeki ugur abi yok. yayın politakasının tarafsız olmadığı belliydi. doğrusunu soylemek gerekirse once takım elbise, kravat, mendil renk-desen uyumsuzlugu irite etti beni. ya birgün uyumlu giyinmez mi insan yok arkadas ugur abinin kravatlarını kim tercih ediyorsa işini cok kotu yapıyordu(neyse ki şu günler kravat uyumu gayet iyi). yayın politakasını anladık ama hafızalarda hep tarafsızlıgı kalan ugur abiye yine de toz kondurmuyorduk. patron doğandandır, kardeş yılmazdandır dedik geçtik. gün oldu dengir mehmet fıratla kılıcdaroglu duellosuna hakemlik etti yine normaldi daha sonra medyanın hakemi edasıyla kılıcdaroglu -melih duellosuna hakem oldu( kurt melih dahi guveniyordu). vay baktık ki ugur abi pek iyi niyetli gorunmuyor. ardından iktidara yonelik sürekli sagdan soldan taraflı haberler ardından muhafazakar insanları incitecek goruntuler ve de hepsi de sanki fuhus cetesi cokertilmis de onu haber yapmislar misali yapılan incitici haberler(öğrencilerin namaz kılma görüntüleri). gün gün insanların zihnindeki tarafsız imajı silindi, güven azaldı ugur abiye karsı. halkin inancını da kaybedince eee bi de o arada eşinin ergenekon idddianamesine girmesiyle battı balık yan gider deyip tarafsızlık benim işim değil deyip iktidara sağdan soldan saydırmayı hızlandırdı. iktidar partisi ne diyorsa tersini soyleyen kokuşmuşları çıkardı. tamam programa da cıkarırsın ama anlattıkları karşısında ilkokul cocugunun sevmedigi arkadası yere dusunce sırıtması gibi pişmiş kelle sırıtışı yapamazsın, içindeki "aferin sabih", "hadi baykal" nidaları mimiklerine yansımaz.
ama olmadı tarafsız beyefendi ugur abi gitti. tarafsızlık elbisesi, medyanın hakemligi birkac numara büyük geldi. maalesef bir ugur abi vardı diyeceğiz artık...
hesaba alınmayan insan olmaktır.*
genellikle topun sahibidir. mahalle çocuklarının maç yapabilmek için topa ihtiyacı vardır, topun sahibinin ya yaşı küçüktür ya da oynamayı bilmeyen bir tiptir o nedenle oyuna pilavlik yani etkisiz eleman olarak alınır. yaptığı faul olmaz, sarı kart olmaz kısacası hiç birşey değildir. yaptığı hiçbirşeye kızılmaz kızılırsa "topumu verin gidiyorum" der..
mutualist bir ilişki gibi görünse de değildir aslında, oyunda varolmak ile olmamak arasında hiç bir fark olmadığı için top sahibi çocuk üzülür, maksat zaman geçsindir.. buarada mahalleli amaca ulaşmıştır.
(bkz: turkiye nin avrupa birliğin e imtiyazlı ortaklığı)
ilginçtir. zevkli görünen bir eylemdir.
traktörlerin büyük arka tekerleğinin lastiği bir güzel şişirilir ve denize girilir. mükemmel bir kaldırma gücü vardır. genelde denize yakın köylerde oturan gençler grup halinde girerler. zaten bir lastik bir kaç kişiyi idare eder.
bir de o büyük lastiğin kaldırma gücüne hayran insanlar bu şekilde girerler..
kırmızı etine dolgun biberdir. adından da anlaşılacağı için salça yapımında kullanılır bu biber. onun dışında bu biber közde veya teflon tavada pişirilip, kabukları soyulduktan sonra dilimlenip zeytinyağlı olarak servis edilebilir. ortaya mükemmel bir lezzet çıkar..
egosunu tatmin için arayışta olan insandır.
dar bir body giyinip; kaslarını ve ürkütücü görünümlü köpeklerini sergilerler. aslında köpek ve sahibi görünüm açısından disproparsiyone değildir, uyumlu bir çifttir yani. ama total olarak çifte bakınca büyük bir görüntü kirliliği yaparlar.
gözleri müdemadiyen çevriyi kolaçan eder. maksat ego tatminidir ya etrafın özentili ve şaşkın bakışlarından büyük zevk alır bu tip hanzolar ..
eğer bakan kişi de bir kız ise ohh, amaca ulaşılmış tatmin olunmuştur..
çocukların korkularından kaynaklı yaptıkları davranıştır. gece özellikle de üç harflilerin bahsi geçtikten sonra çocukların içine korku düşer. çiş son raddeye kadar tutulur lakin artık tutulamayacak noktaya geldiğinde kardeşe rica edilir:
- ben tuvalete gideceğim, hadi sen de gel kapının önünde dur
denir. kardeş de mecburen kabul eder çünkü o da kardeşine aynı ricada bulunacaktır..
türkiye'de çok görülen insan tipidir.
çekinmeden yolun ortasından yürürler. eğer gündüzse arkadan gelen ayak seslerine aldırmazlar. bir kenara çekileyim, arkadan gelen geçsin düşüncesi taşımazlar. zoraki "pardon" deyip çekilmesini beklersiniz ya da kaldırımdan yola inip biraz ilerledikten sonra tekrar kaldırıma çıkarsınız. sinir bozucu bir durumdur. ya kenardan yürüyün ya da arkadan gelen ayak seslerine tepki olarak kenara çekil, çok zor birşey değil demi ablacım?
bu tip bayanlar iki gruba ayrılır:
1- genelde yanında bir iki bayan veya çocukları olan şişman teyzeler
2- fiziği güzel, giyimi şık "benim gibi bir bayana yol vermelisiniz" zihniyetinde olan bayanlar. ayrıca bu şık bayanlar aynı zamanda (bkz: yolda uzerinize dogru yuruyen bayanlar) grubuna da girmektedir..
eğer geceyse hep panik haldedirler.. arkadan gelen her tip potansiyel kapkaççıdır onlar için. ayak seslerini duyarlar, çantalarına sıkı sıkıya sarılırlar sonra dönüp bakarlar. görünümde faullu bir durum yoksa yolun ortasından gitmeye devam ederler..
ttnet in kampanya çerçevesinde dağıttığı bağlantısı sürekli kopan modemdir.
efendim 5 dakikada bir "airties modemle bağlantınız kesildi" yazısı çıkıp tekrar bağlanmaktadır.
müşteri hizmetlerine danışıp, 1 sayfa dolusu öneriler ciddiyetle uygulandı fakat modem iyileşmedi..
artık iyileşsin.
(bkz: interneti sahibine zindan eden modem)
moral bozucudur.
herşeyinizi paylaştığınız, sabah akşam beraber olduğunuz, aynı geminin yolcusu olduğunuz arkadaşınızın daha sahiplenici bir şekilde hitap etmesi beklenir, bu da "kardeşim" dir. bu hitap ya sokakta gelene geçene kullandığını kelimenin dilinize yapışması sonucu yanlışlıkla kullanmanız ya da aranızdaki iletişimde bir takım kırılmalar mevcut olması kaynaklıdır.
sevdiğimiz, kendimizi yakın hissettiğimiz arkadaşımıza "kardeşim" demekten çekinmemeli, bolca kullanmalı, hissettiğiniz şeyleri dile dökmeliyiz..gönlümüzden dilimize bir köprü kurmalıyız.
cuzdanda bulunmasıyla fazlalık yapan şeylerdir.
-kürdan
-hurma çekirdeği(anneanne zoruyla konulan bereket getirdiğine inanılan batıl inanç)
-ince çiklet(jelatin içinde)
-evin yedek anahtarı
-sevdiceğinden aldığın ilk mektup
-kağıda yazılmış bir çok mail adresi
-faturaların ödendi belgesi
orta ve küçük arter ve venlerin segmental, inflamatuar ve proliferatif hastalığıdır. sigara ile ilişkili immün bir olay olduğu düşünülmektedir. erkeklerde daha sık görülür. bu hastalarda dolaşım bozukluğuna bağlı nekroz nedeniyle amputasyon sık olarak yapılır.
parathormon'un fazla sekresyonuna bağlı olarak ortaya çıkan hiperkalsemi tablosudur.
etyoloji:
paratiroid bezinde adenom
paratiroid bezi hiperplazisi (men sendromları)
klinik bulgular:
hiperkalsemiden birçok organ etkilenir.
gastrointestinal sistem: karın ağrısı, kusma, iştahsızlık, kabızlık
genitoüriner sistem: taş oluşumu, renal kolik, hematüri, izostenüri
santral sinir sistemi: davranış değişiklikleri, baş ağrısı, koma
kardiyovasküler sistem: hipertansiyon
göz: nonpürülan konjonktivitis, band keratopati
eski sevgiliyle ilgili başlık taarruzunun yerini tatar ile ilgili başlıklara bırakmasıdır. sıkıntı veren hadise.
(bkz: uludağ sözlük yazarları rahatsız)
"allah allah evlatlık mı acaba bu çocuklar" diye düşündüren ilginç hitap şeklidir. gerçekten vardır böyle çocuklar. çocuk ile ebeveynler arasındaki diyaloğu duysanız zannedersiniz alt kademli bir memur bürokratla konuşuyor.
- babacım sizin bu konudaki görüşleriniz nedir?
- kızım valla ne soyleyeyim bildigin gibi yap
- tamam babacım dualarınızı eksik etmeyiniz...
sanmayınız ki ebeveyn-çocuklar ilişkisi kopuktur.. çok da samimi, mutlu ve sıcak aile ortamı olan kimselerdir..
acaba nasıl ortaya çıkmıştır bu hitap şekli diye düşündürür insanı.. ebeveynler böyle hitap edilmekten hoşlandıkları için böyle eğitmişlerdir diye düşünmekteyim... insana çok sıkıntı veren bir tip iletişim tarzı bu. insanın bu şekilde anne-babaya hitap zorunluluğu olsa mümkün mertebe konuşmaktan kaçınır zannımca..
ciddi bir hastalıktır.
kişileri (ünlü veya normal vatandaş farketmez), tanıdığı kişilere benzetme hastalığıdır. önlenemeyen bir durumdur. sosyal ortamda çok ciddi sıkıntılar yaratır. bazen gülme krizlerine, bazen birlikte oturduğun insanlara dikkatini yöneltememeye, onların tepkisini çekmene neden olur.
bu hastalığa yakalanmış bayanlarla birşeyler izlemek, biryerlerde oturmak (restaurant, kafe vs) ölümdür.
düşünsenize kurtlar vadisi izliyorsunuz, tüm dikkatinizi vermissiniz, dönen dolapları anlamaya çalışıp türkiye gerçeklerine modifiye ediyorsunuz, ordan bir ses:
- oğlum
- efendim anne( aha annem sonunda kurtlar vadisi hakkında yorum yapacak diyorsunuz)
- memati bizim hatice teyzenin oğlu murata benzemiyor mu?
- ya git anne ya!
- onun da kaşları çatık hep.
- annneeee
gibi diyalogları çok yaşarsınız.
yolda yürürken
- bak bak kafayı dönder şu şuna benzemiyor mu
diye sizi bakmaya zorlayabilirler. bazen kafaya takarlar ya "şunu birine benzetiyorum ama" diyerek tam konsantre düşünmeye başlarlar. sonunda bulurlar...
işin garip tarafı gerçekten de çok iyi benzetirler. bakarsınız, düşünürsünüz ki gerçekten benziyorlar.
belki de bu merakı hastalık haline getiren bu konudaki başarılarıdır...
ortalama türk insanına "masallah masallah,peki hangi bölümdesin?" diye sorduran cümle. akabinde " bizim fakülte 6 sene efendim, bitirince tıpta uzmanlık sınavına girip, aldığın puana göre bölüm seçiyorsun vs. vs." diye anlatılır. ardından yaşca büyük kişi "hangi bölümü seçeceksin" diye sorar. verdiğin cevaba göre " yok yok bak şu bölümü seç, bizim bir doktor arkadaş vardı..." diye uzayan bir salık verme işlemi başlar...
tıp fakultesi ogrencisi mezun olana kadar defeatle bu sorulara cevap verir hatta aynı insanlarla birkaç kez bu diyaloga girer sonucunda sabretmeyi öğrenir. fakat en acısı da tıp fakültesinin ne zorluklarla okunduğunu bilmeden (bkz: #4066675) ne sıkıntılarla mezun olunduğunu bilmeden karşısındaki eğer uzman değilse -pratisyen doktor ise- onu okumamış, okuyamamış birşeyleri başaramayan boş beleş insan olarak görmeleridir..işte böyle cahil insanımız çok, maalesef ve sinir bozmaktadır. karşında pratisyen doktoru aşağılar sonra kamburunu çıkarta çıkarta ezile büzüle sağlık ocağının yolunu tutar.
tabii ki uzman olmak, bir kademe daha eğitim almak demektir, alandında daha etkin ve yetkin olmak demektir. lakin lisans seviyesinde en uzun süreli eğitim almış, birçok fedakarlık yapmış ve yapmakta olan (bkz: mecburi hizmet)bir meslek grubunu aşağılamak kimsenin haddi değildir.