günümüz "çağ-taş" dünyasında müslümanın müslümana merhaba, iyi günler gibi hitapların yerine selam vermesinin, cuma, bayram tebrikleri yapmasının garipsenmesi vs. durumlar arasında duyunca kulağa hoş gelir.
sırf sözlükte tutunmak ve iki fazla beğeni almak için insanların kutsal değerlerine ve özellerine hakaret edip küfürler yağdırmayı, cinselliğin "ırzına geçmeyi", okuduğu veya internetten devşirdiği iki satır din ve tarih bilgisiyle dini ve tarihi eleştirmeyi vs. yazar olmanın "şiarından" sanmayın. kendinize başka eğlenceler bulun. ne bileyim gidin misket, körebe, çelik çomak gibi oyunlar oynayın mesela.
poliüretan köpüğü elden çıkarmaya yarayan maddeyi bulmak istiyorum.
adam tinere bana mısın demiyor. bir köpük en ilkel yöntemler bile denenerek elden tamamen 2 haftada çıkar mı arkadaş yahu? köpüklü tahta gibi elle iki hafta gezdim resmen.
nitekim bu kavram, dış güçlerin her türlü emelinde kullanmak için doğudaki halkımızın ağzına çalındıkları "bal"dır. tarihte en büyük başarıyı sağlayan doğu cephesi insanlarının sözde "vatanları" için ölümü bile göze almasını kabullendirtmek için kurulan bir tezgahtır.
yakın tarihimizin bazı kişi ve kurumlarca saklanması ve ortaya çıkmaması istenen, ortaya çıktığında iyi bildiklerimizin kötü, kötü bildiklerimizin iyi çıkma ihtimaline gebe bilgilerle dolu olmasından kaynaklıdır. çoğu zaman devlet kanalıyla hazırlatılan"genetiği değiştirilmiş tarih kitapları" verilerek bünyede hazmının zor hale getirilmesi bu durumu desteklemiştir.
sapasağlam dinin saçma sapan bilgilerle ve hurafelerle dolu, tutarsız, savunmasız bir din kavramına dönüşmesine yol açar.
bu insanlara bir soru sorulduğunda, sorunun cevabının dinde en geniş teferruatıyla yer almasına rağmen, sırf bilmediği, okumadığı için cevaplamasını "bana göre" diye başlatıp dine yeni ve yanlış bir kavram eklediğinin farkında olmayan insanların türemesine sebep olur.
konuyu din üzerine odaklamak yanlış olur. tüm alanlarda, insanların savundukları şeylerle ilgili bilgi edinme tembelliğinde bulunmasından anlam ve algı karmaşası oluşmasına, diğer insanlara tam savunma yapamayıp kendi görüşlerini kendilerinin çürütmesine sebep olur. bu asılsız yanlış bilgiler, haklıyken haksız duruma düşmekten kurtaramaz insanı. sonuç olarak, insanlar birbirleri ile tepkimeye girmeyen elementlere ve/veya bileşiklere dönüşürler.
kuran ın uzun yıllarda çeşitli olaylara ve çeşitli platformlarda ayet ayet indirilmesine rağmen bu kadar anlam bütünlüğü içinde olduğu gerçeğini bilmeyen (nasıl bilinecek zaten okunmayarak, bilinmeyerek düşmanlık güdülüyor) küçük boş beyniyle hiç bilmediği, öğrenmek istemediği islamiyeti sorgulayan katıksız ateist uydurmasıdır.
atatürk kurmamış ve/veya iş bankasından belli bir payı oluk oluk kendilerine akmamış olsaydı şimdiye kadar elli kere tarih sahnesinden silinmiş olacak parti.
akşama kadar evlerinin önünden geçen binlerce motorlu vasıtanın muhtelif seslerinden, insan çığlıklarından, belediyenin asfalt çalışmalarından, kanalizasyon açmalarından rahatsız olmayıp üç beş dakikalık ezanın hazmedilemez olduğunu savunan ahmakların kuruntuları. diğer seslerde kendi menfaatleri söz konusu.
bu kişiler yurt dışına falan çıktıklarında çalınan çanları büyük bir merakla ve hayretler içerisinde dinlerler. belki hayatında ezanı bir kez olsun öyle dinlememişlerdir.
nefesi yetmeyip ezanın bir cümlesini iki üç nefeste okuyan ve uğultusundan başka bir şey anlaşılmayan ihtiyardan, sesinin güzel olduğunu sanıp sırf sesini binlerce kişiye duyurmaktan hoşlanan genç ergenden vs. rahatsız olunsa anlaşılabilecek bir durumdur. zaten merkezi ezan da bu yüzden çıkmıştır.
lakin senin beğenmediğin ezan sesinden müslüman olan, kendine gelen yüzlerce kişi var. ve minareler bir yerin müslüman olduğunun en önemli belgesi.
bu kişilere sabah namazı kalkıp milletin fosur fosur uyuduğu o sessizlik anında bir sabah ezanı dinlemelerini tavsiye ederim.
devreleri yakmış insan uydurmasıdır.
bir allah'ın kulundan ne dünya ne de ahiretle ilgili en ufak bir eğitim almayan "birisinin (s.a.v.)" yapma ihtimalinin olmadığı bir durumdur.
bu ihtimalin yüksek olduğunu savunanlar her devirde farklı versiyonlarda çıkagelmiştir. nesilleri tükenmedi gitti.
kimse anasının, bacısının, kocasının ne olduğu bilinmeyen bir karşı cinsiyle saatler süren bir seyahat yapmasını istemez herhalde.
geçen otobüste horul horul uyuyan birisi yine yanında uyumakta olan adamın omuzuna yatmış. omuzuna yattığı adam uyanınca dumura uğradı. insan eşi olsa öyle yatmaz omuza. uzaktan gören bir daha bakıyordu o derece yani. kendine gelir gelmez muavin ve iki yolcu desteğiyle uyuyan dev uyandırıldı ve durum toparlandı. düşünsenize kocanızın omuzuna böyle bir kadın yatmış veya karınızın omuzuna bu şekilde bir adam yatmış. omuz temsili bir yer oldu başı aşağı da düşebilirdi. neyse düşünmeyin en iyisi.
velhasıl koltuk ayrımı iyidir hocam. etrafta mikroplar yok değil. nesilleri tükenmedi gitti.
sağcılarda vatanı savunduklarını söylerler solcularda. sağcılarda milli değerlere sahip çıktıklarını söylerler solcularda. her neyse yani bir millet için önemli ne varsa iki tarafta kendilerinin "yılmaz savunucular" olduğu konusunda hem fikir olup karşı tarafın bu gibi kavramlardan uzak olduklarını savunup dururlar yıllardır. kimin haklı taraf olduğunu, kimin gerçekten bu değerleri savunduğunu herkes biliyor zaten.
neyin sonuna -cı -cu gibi ekler eklendiyse oraya fitne fesat tohumları en baştan ekilmiş demektir.
bence bu düşmanlığın en önemli sebebi -bazı yazarlar kabul etmese de- dindir daha doğrusu sol egemen güçlerin milletin dinine engel olması buna karşın milletin de bu kişilere karşı cephe almalarıdır. geriye baktığımızda hemen hemen bütün sol hükümetler halkının çoğunluğunun müslüman olduğuna aldırmaksızın ve halkını özünden daha çok sevdiğini söylemelerine rağmen onların inançları aleyhine kararlar almışlardır. en basitinden daha düne kadar başörtüsü ile ne okula giremiyordun kamuda çalışamıyordun. şimdi bu yapılabiliyor. ne oldu ülke battı mı? sol güçler okul kapılarında kızların başörtülerini zorla çıkarttırıyorlardı. peki hangi sağ hükümet açık kızların başlarını okula girerken zorla kapattırdı? hadi gel de sol hükümetleri sev arkadaş, mümkün mü?
birde adam az bir oy almış. yarım aklı, az oyu ile milletin çoğunu koyun yerine koyuyor. nesilleri tükenmedi gitti.
adam bir oturuşta 6,5 kilo et yemiş. bununla birlikte bir oturuşta 3,5 kilo et yiyebilen mehmet ali erbilin rekorunu elinden almıştır. muhtemelen böyle bir durumda bunu nasıl yaptığını anlattıracaklardır.
"yakın tarihimiz bize en uzak olan tarihimizdir. (mustafa armağan)" öyle ki milattan önceki tarihi bir olay bile bizim sözde yakın tarihimizden daha nettir herhalde. ismet inönü dayatmasıyla hazırlanan ve devlet eliyle dağıtılan, içerisinde "genetiğiyle oynanmış bilgi" dolu olan kitaplar millette kafa beyin bırakmamıştır.
terakkiperver cumhuriyet fırkası kurulunca "bak onlar isimlerine cumhuriyet eklemişler bizde ekleyelim" diyerek halk fırkası olan adının önüne cumhuriyet eklemek suretiyle ismini cumhuriyet halk fırkası olarak değiştiren parti. daha sonra dil devrimi neticesinde cumhuriyet halk partisi olarak isimlerini "modern çağın gerektirdiği şekilde" yeniden değiştirmiştir. en parlak dönemlerinden birisini inönü zamanında cemel gürselin diğer parti başkanlarını çağırıp "topuklarınıza sıktırtmayın ha" havasındaki mesajları sonrasında silah zoruyla yaşamıştır. tabi sonraları sözde milliyetçi olan bu partimiz dehapla işbirliği yapmayı teklif edecek kadar iyice küçülmüş olduğunu bir kez daha gözler önüne serecektir. sonuç mu? dehap bile bu teklifi kabul etmemiştir. nesilleri tükenmedi gitti.