turkcell'in inanılmaz eğlenceli yeni geyiği. bir tribün dolusu taraftara birçok tezahürat yaptırılmış, yalnız bu tezahüratların futbolla falan pek alakası yok. "benimle evlenir misin"den "baba bana para yolla"ya kadar günlük hayatta çokca sarf ettiğimiz cümlelerden yola çıkarak futbol maçlarında sıkça yapılan tezahüratları uyarlamışlar. sonuç kesinlikle süper olmuş! kimin aklına geldiyse dahiyane. http://www.turkcellsuperlig.com adresinden coşkulu kalabalığa ulaşabilir, tezahüratlarınızı yaptırabilirsiniz.
evet. türkiye'deki sayısı otobüs duraklarına eşit olan ne alırsan bir liracılardan sonra hayatımıza yeni bir kavram daha girdi: ne verirsen bir liracılar. eskinin yerde bağdaş kurup oturan ezik ve boynu bükük "allah rızası için bir yardım" dilencisi ayaklandı. hatta tipini ve neredeyse yaşam tarzını değiştirdi.
-abla bir lira var mı (nerden ablan oluyorum senin bi kere), der oldu.
-bayan bakar mısınız, bir liranız var mıydı acaba, der oldu.
-allah rızası için bir lira, diye bağırır oldu. (hatta eminönü'nde bir dilenci 50 kuruş verirseniz arkanızdan atıyor o parayı size)
bugün ne verirsen bir liracıların en bir garibini gördüm. istiklal'den fransız sokağı'na inen yolda "bir lira" isteyen çocuk punk'tı. saç boyası, makyaj gibi konulara muhtemelen benden çok para harcıyordu. üstü başı on numaraydı. peki bir lira onun neyineydi?
(bkz: sır perdesi aralanıyor)
(bkz: arkası yarın)
türk edebiyatındaki ilk romanlardan biri sayılabilecek saffet nezihi eseri. fazlasıyla sürükleyici olması ve tam ayarındaki melodram havası nedeniyle elden bırakılamayan; söz konusu "zavallılığı" insanın içini acıtırcasına etkili bir şekilde işlemesi sonucu kolay kolay unutulamayan bir başyapıt. okunması şiddetle tavsiye edilir.
tat'ın sebze ve meyve suyu konusunda farklılaşmaya giderek çıkardığı yeni bir ürün. içinde yeşil üzüm, kivi, salatalık, yeşil elma ve misket limonu suyu var. tadı da oldukça güzel, kivi ve limon ağır basmış.
büyüklerin küçüklere çektirdiği bir azaptır. saygı göstergesi olduğu düşünülen bu hareket evin ve ailenin en küçüğü olan insanı canından bezdirebilir. bu durumda bir zamanlar "en küçük" olmuş açıkgöz bir büyükten öğrenilen numara uygulanır: el öpmesi beklenen küçük, büyüğün elinin üzerine sinsice yerleştirdiği kendi başparmağını öper ve alnını da yine bu parmağın üstüne koyar. kıllık yapmış, hınzırca davranmış olmanın verdiği iç huzuruyla, zorla öptürülen el insanı artık o kadar rahatsız etmez. *
ingilizce bir deyim, bir detaya takılıp önemli bir şeyi toptan reddetmemek gerektiğini anlatmaya çalışır.
hikayesi ise şöyledir:
bir varmış bir yokmuş... ortaçağ avrupasında insanlar yılda bir falan yıkandığından ve aynı banyo suyunda evin tüm fertleri büyükten küçüğe sırayla yıkandığından o su sıra bebeğe gelene kadar çamur olurmuş. bu yüzden banyo suyunu dökerken bebeği de içinde atıvermek gibi bir tehlike varmış. "suyla beraber bebeği de atma dikkat et" deyim olmuş, günümüze kadar gelmiş.
"su sıkıntısı" kavramının hayatımıza girmesiyle artık hava durumunda bile bildirilen su seviyeleridir. üç büyük şehrin barajlarındaki su durumu bildirilir ve hep "yüzde bilmemkaça *geriledi" denir. oysa bir önceki gün de "yüzde 12'ye geriledi" denmiştir. o zaman bir sabitlik söz konusudur ancak konunun haber değeri kazanması için hep "geriledi, azaldı, yağmur yağdı ama seviye değişmedi, toprak çatladı" gibi sözcükler kullanılmaktadır.
dağınık grup catatonia'nın en bilinen şarkısı. x files dizisinin yıldızları mulder ve scully'den esinlenerek yazılmış şarkı yıllar geçmesine rağmen hala güzeldir, hala dinlenir.
her iş yerinde yapılan muhabbetlerdir. patron yanında ve patron yanında değilken şeklinde iki ana başlıkta incelenebilir:
patron odada yokken: şimdi bu böyle olmaz. patronla konuşmak lazım bunu. siz zahmet etmeyin, ben konuşurum.
patron odaya gelince: hadi tamam sen söyle osman. anlat.
patron odada yokken: ya ben yüzüne de söylerim böyle olmaz diye. gerekirse kapıyı çarpar çıkarım yani.
patron odadaya gelince: (aşırı derecede yalak bir ifadeyle) nasılsınız efendim?
patron odada yokken: patron dedi bana, sen bu şirketin her şeyisin dedi.
odadaki herkes(iç ses olaraktan): şoförsün sen yahu. *
kısa süre önce dağılmış galli grup. dağılmalarının sebebi grubun beyni ve vokalisti cerys matthews'un gruptan ayrılması. ayrılığının sebebi de cerys'in sağlık ve alkol problemleri. onun sebebi de...
mulder and scully şarkılarıyla yüreklerde yaşayacaklardır.
catatonia ayrıca ruhsal rahatsızlıklardan dolayı kaslarda meydana gelen psikomotor rahatsızlık anlamına geliyormuş.
mükemmel smashing pumpkins şarkısı. dördüncü albüm adore'dan çıkan ilk single. müziği, sözleri ve klibiyle insanı sarsmayı başaran şaheser.
It's you that I adore
You'll always be my whore
You'll be the mother to my child
And a child to my heart
We must never be apart
We must never be apart
Lovely girl you're the beauty in my world
Without you there aren't reasons left to find
And I'll pull your crooked teeth
You'll be perfect just like me
You'll be a lover in my bed
And a gun to my head
We must never be apart
We must never be apart
In you I see dirty
In you I count stars
In you I feel so pretty
In you I taste god
In you I feel so hungry
In you I crash cars
We must never be apart
Drinking mercury
To the mystery of all that you should ever seek to find
Lovely girl you're the murder in my world
Dressing coffins for the souls I've left behind
In time
We must never be apart
And you'll always be my whore
Cause you're the one that i adore
And I'll pull your crooked teeth
You'll be perfect just like me
In you I feel so dirty in you I crash cars
In you I feel so pretty in you I taste god
We must never be apart
murat belge'nin başarılı çevirisiyle yayımlanmıştır türkiye'de. as i lay dying'i döşeğimde ölürken diye çeviren insan bu işi gerçekten iyi bilmektedir.
japon kadınlarının askere giden erkekleri için işledikleri, genelde kaplan figürünün bulunduğu kemer. bir diğer adı da thousand stitch belt'tir, yani 1000 ilmik kemeri.
II. DÜNYA SAVAŞI SIRASINDA JAPONLAR TARAFINDAN GELiŞTiRiLEN iNSANLI KAMiKAZE. TiP 93 TORPiDONUN MODiFiYE EDiLMiŞ HALi. MÜKEMMEL BiR FiKiR GELiŞTiRDiKLERiNi DÜŞÜNEN JAPONLAR, BiR PiLOT TARAFINDAN YÖNETiLEN KAiTEN'LERiN SAVAŞI LEHLERiNE ÇEViRECEĞiNE iNANIYORLAR. KAiTEN PiLOTLARI DA "VATANINIZ iÇiN HAYATINIZI KAYBETMEYE GÖNÜLLÜSÜNÜZ EY YÜCE iNSANLAR" ŞEKLiNDE CESARETLENDiRiLiYOR. MAALESEF PROJE BAŞARILI OLAMIYOR, KAiTEN'LERiN HEDEFi TUTTURMA BAŞARISI ÇOK DÜŞÜK OLUYOR.
"illallah" dedirten durumdur. yalnız yaşayan yaşlıların herkesle sohbet etme isteği anlaşılabilirdir ancak 5 çocuğu, bir düzine torunu olan bir kadının 100 metre kara evde metre kare başına iki insan düşürme çabası ilginçtir. arkadaşlarıyla yaptığı güne fazladan 20 kişi daha davet eder, sokakta gördüğü her arkadaşını eve çağırır, terminalde 2 dakika sohbet ettiği teyzeyi kahveye davet eder.
ve siz o gün evde kalma gafletinde bulunduysanız "ayıp misafir" diyerek salona çekiştirir insanı. "yeterin" diye bağırarak koşası gelir insanın. anneyle edilen kavga sonrası evde yok süsü verilir, odadan çıkılmaz, tuvalet tutulur, susuzluk televizyon seyrederek giderilmeye çalışılır.
gönül kimi severse sevsin herkese bir kulp bulma derdiyle yanıp tutuşan sözde arkadaşların her bahar sarf ettikleri cümledir.
-ay nesini sevdin sen bunun?
-gözleri siyah.
-kusura bakmıycaksın, dost acı söyler. şaşı ayol bu çocuk!
-burnu çok güzel.
-burun delikleri çok büyük. karıştırmaktan mı bilmem artık. dost acı söyler.
-karakteri mükemmel.
-sen demedin mi geçen gün böyle böyle yaptı diye? sen kendin dedin.
-ya gerçekten nesini sevdim ben bunun?
yaz aylarında özellikle topuklu sandalet giyen kadınlarda sıkça gözlemlenebilen durumdur. saçının telini bile özenle düzelten kadınlar 2 numara küçük ayakkabı giyiyormuş görüntüsünü umursamazlar, o parmaklar öne doğru fırlar sandaletten. kadınlar da çıkıp gitmesin diye pençe gibi kıvırırlar parmaklarını, kasarak yürürler. iyice rezil olurlar.
pulp'ın en ünlü şarkılarından biridir. sıradan insanlar gibi yaşamak isteyen bünyeler için birebirdir. şöyle ki;
She came from Greece she had a thirst for knowledge,
she studied sculpture at Saint Martin's College,
that's where I,
caught her eye.
She told me that her Dad was loaded,
I said "In that case I'll have a rum and coca-cola."
She said "Fine."
and in thirty seconds time she said,
"I want to live like common people,
I want to do whatever common people do,
I want to sleep with common people,
I want to sleep with common people,
like you."
Well what else could I do -
I said "I'll see what I can do."
I took her to a supermarket,
I don't know why but I had to start it somewhere,
so it started there.
I said pretend you've got no money,
she just laughed and said,
"Oh you're so funny."
I said "yeah?
Well I can't see anyone else smiling in here.
Are you sure you want to live like common people,
you want to see whatever common people see,
you want to sleep with common people,
you want to sleep with common people,
like me."
But she didn't understand,
she just smiled and held my hand.
Rent a flat above a shop,
cut your hair and get a job.
Smoke some fags and play some pool,
pretend you never went to school.
But still you'll never get it right,
cos when you're laid in bed at night,
watching roaches climb the wall,
if you call your Dad he could stop it all.
You'll never live like common people,
you'll never do what common people do,
you'll never fail like common people,
you'll never watch your life slide out of view,
and dance and drink and screw,
because there's nothing else to do.
Sing along with the common people,
sing along and it might just get you through,
laugh along with the common people,
laugh along even though they're laughing at you,
and the stupid things that you do.
Because you think that poor is cool.
I want to live with common people,
I want to live with common people etc...
ünlü dansçı joaquin cortes *in başrolünde oynadığı romantik film, trajikomedi hatta basbaya dram. cortes'in ağzından çıkan "sono pazzo di te" cümlesi asıl seyirciyi delirtir. film çok da güzel değildir ama sırf cortes yüzünden izlenebilir.*
