ağzından çıkanı kulağı duyan, başka yerinden bir şey çıkaran olursa çıktığı yere tıkan, seveninin pek sevmesine şaşırmadığım, karmalarda yazdığı gibi uyduruktan değil sahiden hoş sohbet yazar arkadaşımdır.
arkadaşlarla gece çıkacağız denildiğinde "ayy çok tatlı kııızzzz iyi eğlenceler canım benim ay keşke ağdam olmasaydı ben de gelirdim" diyecek erkektir.
kimi zayıf deriler için kızgın tabandır.
lisede dayak yedikleri özenti okul kabadayılarının hırsını bir siyasi partiden bilinçsizce çıkarmaya çalışmak gafletine düşen insanların, belki de o darbelerin etkisiyle, anlamakta güçlük çekeceği tabandır.
ait olduğu toprağı, sahip olduğu tarihi, karşı karşıya olduğu tehlikeyi, ulusal çıkarı, dostu düşmanı bilen tabandır.
sanıldığının aksine; en az izbe kafelerde saçlarından düşen bitlerle beslenen ucubik komünistler, tek satır das kapital okumadan mevzu üzerine bülbül kesilen marksistler, sınırlarından adım attıkları an beşinci sınıf insan muamelesi görecekleri ülkelere duydukları desteksiz özlemle yanıp tutuşan sözde batıcılar veya bir deniz gezmiş posteri edinip her türlü özgürlüğün yılmaz bekçisi hâline gelen solcu şövalyeler kadar eğitimli tabandır.
sancılı adaptasyon günlerini yanlış adamlara çıraklık ederek olsun, ada aleyhinde dizeler döktürerek olsun bir şekilde geçirdikten sonra bir hayli şüphelerini çektiği ada halkının karşısına bir "ben artık çok değiştim" senaryosuyla çıkıp; linus'la basına kapalı toplantılar yaparak içeriği gizli andlaşmalarla bunların çadırlarını falan others'a özelleştirmesi, jack'e claire'i de alıp gitmesini çemkirmesi, bir iki yandaşıyla zaman içinde okyanusu kurutması vb olaylarla diziyi âfetler zincirine döndürecek transferdir. izleyenler her bölümde ekran başında kıvrım kıvrım kıvranacak, ada halkının olanlardan hiç ders çıkaramamasına, aynı hatalara tekrar tekrar düşmesine akıl sır erdiremeyeceklerdir.
ülkücü gruplar karşısında eli kolu bağlı kalmış insanın hayatta bir kere olsun muzaffer hissedebilmek için gerçekleşmesini beklediği imkânsız olaydır.
yıllarca tek gol atamadığı rakip takım bari kendisine bir gol atsa da, biz bir halt edemiyor olsak da yine de bir puan alsak diye bekleyen gariban bir futbol takımı geldi gözümün önüne şimdi bak.
türk'ün türk olanı horgörmesi veya bir sorun tespit edemese de en azından eleştirecek bir şeyler bulmuş gibi davranması saçmalığının boyutlarının sözlüğümüzde geldiği yeni noktadır.
yalan yanlış çok şey aşılandı ülkemin gençliğine de.... bu aşağılık kompleksi, bu kimliğini sindirememe, bu üretmediği gibi üreteni karalama, bilgisiz fikir destursuz zikir sahibi olmayı kim ne zaman soktu hamlaştıkça hamlaşan bazı beyinlere... bilmiyorum.
miting bildirimsiz yapılıyorsa o izlenmeyen filmdeki üniformalar ve oyuncaklar dâhil, her şeyi birinci sınıf ve daha gerçekçi olarak, üstelik "public" yaşayacağının müjdesidir.
üzerine yazdığı konuları gerçekten anlamış ve sindirmiş olduğunu düşündüğüm, sabırlı üslûbuyla dikkatimi çekmiş, aynı anda herkes tarafından alkışlanmadığı için kendisi adına mutlu olduğum, omurgalı yazar arkadaşımızdır.
birisi ülkenin gerçek sahiplerinin egemenliği için çalışırken diğeri birtakım aptallara aa bak bak avrupa'dan kuş geçiyor diyerek ağızlarından ekmeklerini almak üzere olan güdümlü teröristleri meşrulaştırmaya çalışır.
ünlü bir köşe yazarının kızının, hukuk fakültesi son sınıfta ceza muhakemesi usûlü dersinin vizesinin yanıtları tartışılırken yaptığı itiraza aldığı ayardır:
- "hozam yaani şindı o zevaplağr ööyle yaani tımam zaaaa.. beğn ağğlnamıyormm.. kime gree, neğe gree?"
+ "bu renkli şişedeki parfüm biraz şundan, az da bundan kokuyor; değeri 175 ytl. bu doldurma şişedeki parfüm de aynen şundan ve tamamen farksız bundan kokuyor, değer 15 ytl. hangisini alırsın?"
- "renkli şişeyi çünkü bence doldurma parfüm kullanan insan..."