Öyle garip bir şey ki sanki gerçekte deneyimleyerek öğrenemeyeceğim şeyler rüyalar yoluyla öğretiliyor.
Dün gece rüyamda ölecek olan bir kızı korumak için başka bir gerçekliğe geçtik. Ben masmavi suya koşarken kızın arkasından taşkın halinde su gelip kızın ölümüne sebep oldu.
Yaşanması gereken şeyler zamanı geriye alıp farklı seçimler yapsak bile yaşanacakmış hissiyle uyandım. Baya garip hissettirdi.
Bir şeyler yolunda gitmiyor buna rağmen hiçbir şey yapmak içimden gelmiyor. Nasıl böyle olduğum hakkında birçok fikrim var ama çoğunu kendime yakıştıramıyorum.
Bu konuşmayı kendime sövmeden bitirebileyim diye uzatmadan şu an burada bitiriyorum.
Yeğenlerimden biri yukarıda bir şey varmış gibi dikkatimi dağıtıp anında çikolatayı ağzına attı diğeri ıslak mendili ağzına sokmaması gerektiğini söylediğim için koltuğun arkasına götürüp yaladı. Bunları yaptıklarında 2 yaşında bile değillerdi.
Çocuklar sandığınız kadar masum değil, bi tık daha akılları erse şeytanla yarışacak kıvama gelir.
Schopenhauer vakti zamanında gayet güzel bi soru sormuş;
“Yaratıcı bir ruh düşünülürse, yarattığı şeyi göstererek ona şöyle bağırmak hakkımızdır: "Bunca mutsuzluğu ve bu üzüntüyü ortaya çıkarmak uğruna, hiçliğin sessizliğini ve kıpırdamazlığını bozmaya nasıl kalkıştın?"”
Tanımadığım için biraz entry’lerine baktım, aklı başında biri gibi duruyor. Ama burada normal bi insan olamayacağını düşündüğüm için bence çok güzel rol yapıyor…
Edit: üstteki yazdığım matterhorn içindi
Otopsiraporları’nın bu aralar üzgün olduğunu hissetmek beni üzüyor. Umarım tüm acıları silinir gider
Kendi çapımca yaptığım gözlemlere göre insanları 3 kategoriye ayırdım.
Birincisi: ilgi ihtiyacı yok sananlar
Bu gruptaki insanlar genelde babalar ve kimseye muhtaç değilim tavrında olan insanlar oluyor. Oysa ki sevdikleri insan ilgi gösterdiğinde çaktırmasalar da pamuk gibi oluyorlar. Kabul etmeseler de bazı dönemler ilgilenilmek hoşlarına gidiyor.
ikincisi: ilgi ihtiyacını küçük grupla karşılayanlar
Yakın çevresinin sevmesi, ilgilenmesi onlara yetiyor. Zaman zaman ailelerini, birkaç arkadaşını, sevgilisini darlayabiliyorlar.
Üçüncüsü: ilgi ihtiyacını büyük grupla karşılayanlar
Bu kişiler ilginin kimden geldiğini önemsemiyor, yoğunluğundan ziyade kişi olarak çokluğu mutlu ediyor. Günümüzde genel olarak sosyal medya aracılığıyla karşılanıyor.
Evet farklıyız ama biri diğerinden üstün değil, hepsi çok insanca.
Yahu ne kadar kötüsünüz be. Gitme lafı geçer geçmez kapının dışına itip bir daha gelmesin diye kapıyı kilitliyorsunuz.
Lafının arkasında durmak falan geçin bunları, size şahsi bir söz vermemiş adam ve bu kendi kararı. Evet veda etmiş, hoşçakalın demiş, hoşçakaldık, yeniden gelebilir.
Hatta gitmeyip bu entryi okuyorsa herkese inat gelmelidir.
Bir insan iletişim konusunda hem nasıl bu kadar iyi olup hem nasıl bu kadar kötü olabilir?
Birebir iletişimde genelde cıvıl cıvıl bi insanım ama bir süre sonra iletişim kurmak bünyeme ağır geliyor, en yabani insana dönüşüyorum.
Uzun süre mağaramda kaldıktan sonra içimdeki “sosyal varlık” dürtüsü düşüncelerimi yazıp insanlarla paylaşmaya itiyor. Mağaradan çıkınca da haliyle bi afallıyorum. Bir sürü düşünce oluyor tek bir sözcük çıkmıyor.
Burada zar zor girebildiğim entrylere bakıp mutsuz muyum acaba bunlar da en derinlerimin mi yansıması diye düşünüyorum. Yoo değilim, bir çelişki daha.
Mükemmeliyetçilik sanırım içinde gizli ego barındırıyor.
içime sinmediği için 7. kere ipi sökerken şok etkisiyle geldi bu farkındalık. Yaptığım birçok işte kusursuza ulaşmaya çalışıyorum, bazen bu yüzden bir işe başlayamıyorum bile.
Yahu kızım senin etin ne budun ne? Her şeyi dört dörtlük yapabilecek bilgi ve beceride biri misin? insan biraz gerçekleri kovalar ama nerde…..
Neyse, çok üstüme geldikten sonra “insan kendini beğenmese çatlar” atasözüyle su serpip rahatlıyorum.