bahardan kalma değil akşamdan kalma bile olsa hava, bahardan kalma gözükür sana diyerek konuya direkt olarak zıplarım. başlıktan da anlayabileceğimiz üzere havada inanılmaz bir pozitiflik falan hissederseniz böyle, acayip bir atmosfer varsa, şöyle malttan katırı dinlermişçesine olursanız bilin ki hoşlandığınız kızla waffle yiyor olabilirsiniz. olmaya da bilirsiniz tabiki ama siz aşıksınız demektir bu.
herneyse sevgili arkadaşlar, bu waffle yiyebileceğiniz en güzel wafflelardan biridir. tabi hoşlandığınız kızın gözlerine bakmaktan yiyebilirseniz. hani o çatal - bıçak dile gelecekmiş de ''lan oğlum bizi bırakıp kızın ellerine atlasana.'' diyecekmiş gibidir ama tırsarsın ya, öyle işte. muz ve kivi dilimleri ağzındayken ''bizi bırak, dudakların kızınkilere değsin'' der resmen. heyecandan böyle bir garip olursun. sonra ne olur biliyor musun sözlük?
sonra,
sonra kızın ders vakti gelir. kalkar gidersiniz.
ama şudur ki olay; heyecan içinizi ısıtıyorsa ve sadece ama sadece heyecan sizi mutlu edebiliyor ise uygulayın bunu. çünkü hakikaten heyecanlı bir durumdur. bir o kadar da tatlı. **
mahallemizin delikanlısı nihat genç'in son eseridir. 320 sayfadan oluşan kitap dama yayınevleri güvencesiyle okunmaya hazırdır. arka kapağında şöyle geçer:
--spoiler--
bu kitap, türkiye'ye bir bela gibi çöken yalanlar, iftiralar ve haksız tutuklamaların yaşandığı günlerde koca ve büyük medya sessiz kalırken bağımsız bir yazarın isyanıdır:
"evet, ben ülkemi, bağımsızlığımı, insan sevgisini, insanlık duygularını ticari mal yapamam! bu yüzden muhalif olduğumuz insanlarla aramızda çok temel bir hayat çatışması var. biz, bağımsızlığımızı çok değerli bir yere koyuyoruz. bunun fiyatı yok, bunun karşılığı ölüm! şimdi adam diyor ki 'sizi alacağız, tutuklayacağız.' ya bin kere tutukla. bunun karşılığı belli, ölüm! biz, canımızı çoktan verdik. fazladan yaşıyoruz. çanakkale'de şehit olmuş insanlar, 'ben, şehit olursam aileme de şu parayı verin, şunu da yapın' dememiş, değil mi? bunu, bir şeyin karşılığı olarak yapmadılar, böyle bir şey de düşünmediler. bugün de böyle düşünmeyen milyonlarca insan var.
bu kadar imparatorluk kurmuş bir toplum, bin yıldır esir edilemiyor. edilemiyor kardeşim. bunun arkasında bir şey olmalı. bir aşk, karşılıksız bir şey bu topraklar iki bin yıldır esir olmuyorsa bunda başka bir şey var, kılıç gücünden öte. kılıç dediğin, bugün paran vardır yarın biter. silahın yarın biter.
ben, ölene kadar bağımsız bir ülkede yaşayacağım ve bunun mücadelesini vereceğim. başka türlü bir ülkede de ne pahasına olursa olsun yaşamak istemiyorum. kavgam, gücüm ve kalemim yettiği kadar sürecek."
--spoiler--
edit: imla.
ayrıyeten şu açıdan da bakabiliriz. futbol afrika'daki yoksul ülkelerin herşeyi iken italya gibi emperyalist, kan emici ülkelerde yalnızca bir sevinme aracı. afrikalılar ve brezilyalılar futbolla uyutulurken ki bu gibi ülkelerin arasına türkiye'yi de yazabiliriz, avrupa ülkeleri malı götürüyor. hatırlayın; galatasaray'ın avrupa platformundaki, türk milli takımı' nın ise dünya platformundaki her başarısından sonra elektriğe, doğalgaza, suya, vb. büyük zamlar koyuldu ve de ruhumuz duymadı.
futbol sadece bir oyundur. kimisi bu oyunu rakibine karşı oynar, kimisi ise bu oyunla rakiplerinin halklarına karşı oynar ve onları sömürür.
guardiola' nın iyi bir hoca olmadığı gerçeğidir. şimdi diyebilirsiniz adam 6 kupa alırken ses seda yok, inter' e devrilince bşlığı dayamışsınız diye. ona da cevabımız var.
josep guardiola; sizce herhangi bir maçta taktiksel değişiklik yapmak zorunda kaldı mı? xavi araya bi salıyor. messi ve gol. messi alıyor orta sahada. 2 çalım, gol. iniesta alves' i kaçırıyor sağdan. alves' ten ortaya yerden. ibra ve gol. takım makine abi. takım kendisi oynuyor, sen seviniyorsun.
guardiola kesinlikle barcelona' nın altyapı obsesyonunun kurbanıdır. artık obsesif hale gelmiştir altyapı kavramı barcelona' da. zamanında puyollar, xaviler, iniestalar çıkmıştır buradan. eyvallah bu adamlar dünyada mevkilerinin en iyileri. ama sen tutup da sırf benden olsun, altyapımdan çıkmış olsun, zamanında 10-12 yıl formamı terletmiş olsun diyerekten daha önce çamaşır makinesi bile çalıştırmamış adama gel barcelona' yı çalıştır dersen olacağı budur. kurdun birine kurban gidersin. **
altyapı takıntısı hocanın kendisinde de var. ilk maçı 3-1 kaybetmişsin. rakip 10 kişi. maç 0-0. dakika 60-70 arası. giren oyuncu bojan krkic. çıkan oyuncu zlatan ibrahimovic. 10 yaşındaki çocuklara sor. yaya toure' yi çıkarır, thierry henry' yi alırım diye düşünür. 1 dakika sonraki değişiklik. çıkan oyuncu sergio busquets, giren oyuncu jeffren. jeffren kimdir paşam? jeffren hangi köyün kavalcısıdır? şampiyonlar ligi yarı finali hocam bu. xerez değil karşısındaki 0dan gol atsın eleman. jeffren gibi adamlar geleceğin starı, günümüzün değil.
taktiksel açıdan ele alalım bir de konuyu. 4lü savunma; önlerinde javier zanetti, esteban cambiasso, thiago motta; onların önünde wesley sneijder ile samuel eto'o; ileride tek diego milito. 4lü savunmaya öyle talimatlar vermiş ki mourinho; bilhassa beklere. göbekte inanılmaz bir alan daraltması var. bu yüzden topları kanatlara taşıması gerekiyor barça' nın. bekler bindirme yapıyorlar dani alves ve gabriel milito. ama inter' in bekleri maicon ve chivu onları serbest bırakıyor. serbest bırakıyor ki orta açsınlar. kenarda serbest kalan barcelona beki orta açıyor. ve içerde samuel-lucio ikilisi resmen idmandaymış gibi kafaları çatır çutur topladı zorlanmadan.
işte sen mourinho' nun bu oyununa düştün guardiola. o zaten senin yanlardan saldırman için elinden gelen herşeyi yaptı. göbeği tamamen kapadı. kanatları rahat bıraktı. sen de içeride bir tek ibrahimovic' e ortaları açtın. lucio ve samuel bütün kafaları topladı. ne zaman ki dikine bir top attı içeri xavi; harika bir gol geldi zaten o vakit.
zaten 2 yıldır herhangi bir müdahalede bulunmana gerek yoktu. dün gece müdahil olman gerekti.
(bkz: (#7931106))
(bkz: (#7872511))
dünkü tek gerçek taktik savaşını kaybeden josep guardiola iyi bir hoca değildir. bunu uzun zamandır düşünüyor idim. paylaşmak bugüneymiş. bu örneklerin yaşanıp soyutluktan somutluğa ulaşması beklenmiştir.
camel ın öğrenci sigarası olma durumudur gibi yersiz bir tanım yaptıktan sonra geliyorum sadede.
hepimiz biliyoruz ki, bundan yaklaşık 2-3 ay önce sigaraya çok önemli bir zam geldi. artık birçok kişi sigarayı bırakır, kimse kimseyle sigarasını paylaşmaz, otlakçılar bol bol dayak yer, artık sote yerlerde sizi çeviren yankesiciler para ya da telefon değil de sigara ister tarzı yorumlar yapıldı. genellikle lark light - winston box arasında gidip gelen tebaa birden zıpkın yemiş balina şeklini aldı. zira allah' ın lark' ı 4.50 tl oldu yamulmuyorsam.
buna müteakip öğrencilerde şu mantık oluştu: ulan winston box' a 5.50 tl domalacağıma, camel soft' a 6 tl bayarım. kral gibi karizmamı da yaparım, bütün kızları da tavlarım.
ben burdan sana orjinal bir camelci olarak sesleniyorum. seni istemiyorum, seni sevmiyorum, pissin sen, allah belanı versin. sana camel yüzünden verecek kızın da taaa.. ıhım ıhım.!
bazı kulüpler tarafından sonsuza dek hiçbir futbolcuya verilmeyecek olan efsaneleşmiş forma numaralarıdır.
23 marc vivien foe - manchester city (ölüm)
17 marc vivien foe - lens
29 miklos feher - benfica (ölüm)
6 franco baresi - a.c. milan
10 diego armando maradona - napoli
10 roberto baggio - brescia
6 aldair - a.s. roma
14 johan cryuff - ajax
25 gianfranco zola - chelsea
8 steven gerrard - liverpool
ayrıyeten paolo maldini yaptığı son sözleşmede milan' a başka bir maldini gelmeden 3 numaranın kimseye verilemeyeceğine dair bir madde bulundurmuştu. kendi kanından bir bilmemne maldini gelene kadar 3 numara kimseye verilemeyecekti.
bir de fenerbahçe' de 12 numara taraftar numarası sayılıp hiçbir oyuncuya verilemez. en azından şimdilik. *
galatasaray' ın efsane kaptanı ve eski teknik direktörü bülent korkmaz' ın barbaros çıdal' ın programında yaptığı açıklamadır. galatasaray' ın nasıl yönetildiğinin, efsaneleşmiş isimlerine nasıl davrandığının ufak bir kanıtıdır.
kaptan teknik direktörlüğe getirildiği gün istifa dilekçesi yazarak başkan adnan polat' a sunmuştur. uzun vadeli planlarının olduğunu söylemiş olan bülent korkmaz şöyle devam eder:
"ben kimsenin yapmadığını yaptım ve istifa dilekçemin altını göreve başladığım gün imzalayarak adnan polat' a verdim, gerçek bir galatasaraylı olduğum için bunu yönetimi rahatlatmak için yaptım. ama polat o mektubu yırtıp atsaydı çok şey değişirdi. mektubu cebine koydu ve ben de sezon sonunda ayrılacağımı anladım."
28.02.2010 tarihinde atatürk olimpiyat stadı'nda istanbul büyükşehir belediyespor'a 2-1 kaybedilen maçtan en az 18.04.2010 tarihli fenerbahçe-beşiktaş maçına kadar sürecek olan durumdur. bu süreçteki maçlar;
07.03.2010 fenerbahçe 1-0 antalyaspor
13.03.2010 gençlerbirliği 0-0 fenerbahçe
20.03.2010 fenerbahçe 1-0 gaziantepspor
24.03.2010 fenerbahçe 2-0 manisaspor (ziraat türkiye kupası)
28.03.2010 galatasaray 0-1 fenerbahçe
04.04.2010 fenerbahçe 2-0 kayserispor
ankaraspor 0-3 fenerbahçe (bay)
candır, canandır, pencereye yaslanıp gökyüzünü izlemelisin. sabah ezanı bittikten hemen sonra. o çıtırtıyı ara sıra martılar bölerse çok daha egzantirik olur. hele bir de sevdiceğin gelirse aklına, sorma gitsin.