şakirtliğe verilen primin iyi yazıya asla ve asla sunulmadığı bu sözlük ortamında; gerek ismi akıllara kazınsın gerekse nick altı -çoğunun içeriği hakaret dahi olsa- entrylerle dolup taşsın diye; kemalizme, atatürk'e arkası boş saldırılarda bulunmak ve en nihayetinde küçük düşmektir. "savaş" ihtimalinin konuşulduğu şu günlerde de bu yapılana "krizi fırsata çevirmek" denir. ve bu yapılan kelimenin tam anlamıyla şerefsizliktir.
pollyanna tarafından el gelmiştir başka çaresi yok ya da algılarını kapatmıştır. sözlükte bunca yobaz, troll, şakirt mide sağlığımızla oynarken eksi vermemek elde değildir. haydi pollyanna sen de yapabilirsin.
beni bununla gömsünler ricamın dikkate alınması için sağda solda konusunu açtığım muhteşem bir sigur ros parçası olup başlığını açma şansına erişmek huzur gibi mutluluk gibi bir şey benim için. bir şey ifade etmeyecek muhtemelen ama buyrun bu da sözleri değil ama sözlerinin bulunduğu link :
ceylan ertem'in aysel gürel için yazdığı harika bir şarkı. çocukken onun gibi olmak isteyip büyüyüp en nihayetinde onun için bir şarkı yazmış bize de dinleme zevkini sunmuş. buyrun bu da sözleri:
ertesi gece
titreyişin ertesindeki gece
sarhoş keyfinin hüzünbazı
tuhaf, bir rüyanın gerçeğe bu kadar yaklaşması
kadınlar ne bulduysa sürtüyor
o kadınların küçük mavi adamı
bu kadın serserinin birini gördüğünde yazıyor
leş gibi tavırlarıyla eşsiz ilham kaynakları
çocukken onun/aysel gibi olmak isterdim
bu benim ve benimle geldi kendim
tüm fikirler karıştı birbirine, ne acı
olmak isterdim bir kadının kahramanı!
biliyorum kızım ben de bir çocuğum
kendimi böyle hep azarlar dururum
bu kaçıncı itiraf, durmalıyım alışmadan
senin annen bir melekti yavrum.
tanım : fotoğrafınızın çekildiğinin bilincindeyken saçma jest ve mimikler kullanmak en nihayetinde kötü kadrajlara sebebiyet vermektir.
fotoğraf çektirme fobisi olanlar vardır ya hani, onları dışında tutarak meselenin konuya giriş yapmak istiyorum efendim. bugüne kadar çekilmiş fotoğraflarının büyük bir bölümünde kaşlarını "acıların çocuğu emrah" haline getirip kendince karizmatik durduğuna inanmak olsun, dişlerim kötü diye ağzını açmadan gülümsemeye çalışmak; kafayı 30 derecelik eğimle eğmeye çalışmak olsun, sert bir hava katarım yanılgısıyla kasıla kasıla "az önce dört leş bıraktım geride" mesajı vermeye çalışırcasına yüze zoraki eklenmiş leş mimiklerle karemnin içine etmeler olsun ya da ne bileyim zaten hiçbir türlü giderim olmayacak en azından heavy metal işareti yapayım da çirkinliğimi "metalciyim ben yeaa"ya yükleyip sıyrılmaya çalışmalar filan olsun ; bunların hepsi poz vermeyi bilmemekten ileri geliyor. iyisi mi "an" fotoğrafınız olsun sizin sadece. farkında olmadan yakalandı yakalandı. yapamıyorsanız uzak durun arkadaşım fotoğraf makinasından. öyle de sinirliyim. evet.
ergenekon davasının henüz 31 yaşındaki avukatı. bu davalar sağolsun 2008'den bu yana ortalama bir programcı kadar bilgisayar bilgisi edinmiş şahıs. sürekli aynı yargıçlarla karşılaşmasına rağmen bilgisayarlarında bulunduğu ileri sürülen bu dosyaların nasıl iddia edilen tarihlerde yapılmadığını her açıklamaya çalıştığında "ben bu işlerden anlamam" yanıtını almak zorunda kalıyor kendisi. çünkü karşıda ikna olma ya da dinleme niyetinde kimse yok. balyoz, ergenekon gibi davalarda pek çok sanığı savunmaya çalışıyor. çalışıyor diyorum çünkü orada yaşadıkları, anlattıkları; silivri'ye gidildiği takdirde bile gözlemleyebileceğimizin çok üstünde. ayşe arman'ın bugünkü röportajını yaptığı bu genç avukat keşke sesini daha çok yerde duyurabilse. keşke o koşuşturmacada katılabildiği paneller, söyleşiler daha fazla ve farklı kişi tarafından izlenebilse. balyozdu ergenekondu bu saçmalıkları tasarlayanların ne tür açıklar verdiğini, bunu gören mahkemelerin de gözlerinin önünde bunlar apaçık ortadayken nasıl kayıtsız kaldıklarını daha çok kişi öğrense ve tepkisiz kalmasa. keşke silivri davaları daha çok katılımcı görse. ve onca suçsuz insan içerde çürümese. buyrun bu da röportaj.
if you had not've fallen
then i would not have found you
angel flying too close to the ground
but i patched up your broken wings
and hung around a while
kept your spirits up and your fever down
i knew someday that you would fly away
cause love's the greatest healer to be found
so leave me if you need to, but i will stil remember
angel flying too close to the ground
if you had not've fallen,
than i would not've found you
angel flying too close to the ground
i patched up your broken wings
and hung around a while
kept your spirits up and your fever down
i know someday that you will fly away
cause love's the greatest healer to be found
so leave me if you need to, but i will stil remember
angel flying too close to the ground
so fly, fly on past the speed of sound
ohh, rather see you up than see you down
so leave me if you need to and i will still remember
angel flying too close to the ground
so leave me if you need to and i will still remember
angel flying too close to the ground
kaynakların sonuncu girişimi olan, denizli'de 2005 yılında kurulmuş, terasparka sıfır anadolu lisesidir. bir de pembe renklidir. ama en önemlisi içinde dal'ın efsanevi ingilizcecisi nazan gülşen'i barındırır.
kısaltması bgv olan "swh"ın yerini dolurabilen şukela deyimdir. yaygınlaşsın, daha çok kullanılsın, sözlük yabancı deyişlerden arınsın istiyoruz biz. evet.
yazar olmadığı halde sözlükte yazdıklarınızı takip eden eski sevgilidir. yazdıklarınıza dair bir şeyler söylyerek konuyu açıp takip ettiğini itiraf edecek kadar da dürüsttür. insanı sırf şahsına yönelik entry girmeye iter.
tanım: nabzı atan kızın -yani bitkisel hayatta da olabilir, solunum cihazına da bağlı olabilir- ama dişi ya hani, yapısı yüce erkeklerden farklı, işte o zaman bakire olmaması gibi bir olasılık ortaya çıkıyor. çünkü kadın dediğin şeytandır, kötüdür, kakadır, her türlü kötülük ondadır ve asla bakire değildir.
madem derdimiz kızların bakireliğini, kendi kendilerine mi bozuyorlar arkadaşım bunlar bekaretlerini? tutun kendinizi evleninceye kadar elinize sadık kalın. biz de kadınların bekaretini dert edinip kendimize uykularımız kaçtığından sözlüğe vermektense hepsinin bakire olduğundan emin bir şekilde, huzur içinde uykuya dalabilelim.
halk arasında söylenegelen "biri dedikodunu yapıyordur" hurafelerine karşın acillik eden versiyonu da bulunur. durduk yere kendinden geçen, önce ısınan sonra kızaran sonra "lan ne kızarması bu kulak kırmızı!" nidalarıyla soluğu doktorda aldıranından uzak durmanız şiddetle tavsiye edilir.
Tüm Öğretim Elemanları Derneği'nin * Genel Sekreteri ve Atatürkçü Düşünce Derneği'nin * Genel Yönetim Kurulu üyesidir. Cumhuriyet Gazetesi ve ilk Kurşun Gazetesi'nde yazar olarak yazılar yazmaktadır.
yıllar yıllar önce küçükmüş belki ya da kafası güzelmiş sarhoş olmuş hatırlamıyormuş ya da ya da kafası bozukmuş hatta belki de o değil miki işemiştir ama seçtiği kullanıcı isminden fazlasıyla pişman olup bir şeyler yazmaya yüzü olmayan yazarın düştüğü durumdur.
tanım: süpermarkette tanışılan herhangi bir kimseyle komşu olmak.
günlerden bir cuma günü... bekarlığa geri dönüşü kutlama organizasyonu kapsamında eve çağrılan sadece en yakın kız arkadaşlara yönelik kutlamaya davet edilen kişi sayısı 1 den 3e çıkarıldığından dolayı evdeki beyaz şarabın yetmeyeceği kesinleşmiş dolayısıyla migrosa gidip içki stoğunu vodkayla desteklemek farz olmuştur! neyse efendim migrosa gidilir vodka da seçilir ancak o da ne? koskoca migrosta onu bizim için kasadan geçirebilecek tek bir kişi görülmemektedir.* zira bir gece önce o şarabı geçiren kız öf pöf etmiştir kasada rezil olma riski forum gibi bi yerde göze alınamayacak kadar büyüktür! neyse efendim migrosa ilk girildiğinde bak bu çocuk olabilir diye düşündüren çocuk gelir akıllara reyonlar arasında aranmaya başlanır bu beyimiz, büyük uğraşlar sonucu bulunur. yanına gidilir ve tarafımca:
- bunu bizim için kasadan geçirebilir misiniz? sözleri sarf edilir.
ve bu melek bir o kadar da tatlı arkadaşımız hafifçe tebessüm ederek :
- şurdan bi kola alayım geliyorum, der ve gelir.
bizim için kasadan geçirdikten sonra bir de poşede koyan bu güzide varlığa, teşekkürümüzü eder uzaklaşırken ister istemez çocuk da çok hoştu muhabbetine gireriz. * dur bakalım çıkmış mı diye arkamızı döndüğümüzde çocuğun bizi duyabilecek kadar yakın olduğunu fark ederiz! yürüyen merdivenlerden sonra fazlasıyla hız yapılır ve çocuktan uzaklaşılır. fakat vitrinin tekinin önünde harcanan süre çocuğun önümüze geçmesine sebep olmuştur ve o önde biz arkada forumdan çıkarız. büyük olasılıkla kendisi o an içinden "iyi ki bi yardım ettik peşime takıldılar" türü cümleler sarf ediyordur ama yoktur öyle bir şey çünkü bizim amacımız sadece eve dönmektir. neyse efendim forumdan çocuk önde biz 2 metre gerisinde çıktığımızda her ne hikmetse beraber sola döneriz. ve bu arkadaşımızın bizim apartmanın önünde durması 5imizi de dumura uğratmıştır. kendisi bahçe kapısını kapatmak için döner bize iyi akşamlar der ve sonrasında yüzümdeki ifadeyi görmesiyle aynı anda birer "yok artık" patlatırız. ben:
- 1. kat? *
+ ıı evet
- ben buğu *
+ yalçın.. iyi akşamlar kızlar..
sonrasında 2-3 cümlelik muhabbetimiz, apartmana girdiğimizde yalçın kişisi anahtarla kapıyı açana kadar kendimi tutamayışım ve beni bi gülme krizinin alması da gecenin son notlarıdır. sanırım cidden dünya küçük.
tanım: günün adaletsizlik timsali olmayı başarmış davostaki başarısız moderatör kişisi.
o derece kızarmış bir türk'e hele de kasımpaşalıya dokunulmaması gerektiğini öğrenmesi gereken, rte'nin büyük tepki gösterdiği, kolundaki hasar merak edilen kişidir.
malum avea öğrenci tarifesinin en güzel nimeti olan 39 kontöre her yöne 500 ya da sadece avea içi mesaj kampanyaları bulunmakta. sadece bu kampanyalar uğruna avea hat alan kimseler de elimizde bolca mevcut *. her neyse nerde beleş oraya yerleş mantığından yola çıkıp "olummm 5000 mesaj la bitmez ki çek sağa sola çeek" nidalarıyla mesaj işine girişen ve ilk haftadan 1500ünü bitirip ilerleyen haftalarda dabu çılgınlığı hızla devam ettiren bireyin başına gelebilecek hadisedir. mesaj çılgınlığında son safhadır. yorumsuz kalınasıdır. *
FORMÜL
48 ml solüsyonda; 0.80 g mentol, 2.0 g ökaliptol, 0.80 g gomenol, 2.0 g terebentin esansı, 20.0 g benjuan tentürü ve alkol bulunur.
FARMAKOLOJiK ÖZELLiKLERi
Mentol, hafif lokal anestezik, serinletici ve kötü kokuları maskeleyici; ökaliptol ve terebentin esansı, sekresyonları sulandırıcı ve konjesyonu giderici; benjuan tentürü ise lokal antiseptik, ekspektoran ve koruyucu özellikler gösterir.
ENDiKASYONLARI
Soğuk algınlığı ve gripten ileri gelen nezle ve burun tıkanıklığı gibi durumlarda üst solunum yollarının semptomatik olarak rahatlatılması amacıyla kullanılır.
KONTRENDiKASYONLARI
içindeki maddelerden birine karşı aşırı hassasiyeti olduğu bilinenlerde kullanılmaz. Süt çocukları ve küçük çocuklarda mentole aşırı hassasiyet, glottis spazmı, asfiksi ve kollapsa sebep olabileceğinden kullanılmamalıdır.
UYARILAR/ÖNLEMLER
Buğuseptil®, sadece su buharı ile inhalasyon içindir, ağızdan alınmaz. Eğer devamlı ve özellikle yüksek ateşle birlikte öksürük varsa, ciddi bir rahatsızlığınız olabileceğinden, doktora başvurmadan kullanmayınız.
YAN ETKiLER/ADVERS ETKiLER
Mentol ve ökaliptolün yağlı merhem, sprey veya damla şeklinde tatbikinde görülebilen yan etkiler, inhalasyon şeklindeki uygulamalarda bildirilmemiştir.
BEKLENMEYEN BiR ETKi GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ.
KULLANIM ŞEKLi ve DOZU
Yarım litre su, devrilmesi güç bir kapta kaynatılarak bir masa üzerine alınır ve içine 1-2 kahve kaşığı Buğuseptil® konulduktan sonra buharı, ağız ve burundan 5 dakika kadar süreyle teneffüs edilir. Bu sırada başın bir örtü ile örtülmesi, buharın etrafa dağılmasını önleyeceğinden yararlı olur. Bu işlem, 2-3 saatte bir tekrarlanmalıdır.
Şayet burun delikleri tıkalı ise inhalasyondan önce temizlenmesi gereklidir. Tahrişi önlemek için gözler, inhalasyondan önce kapatılmalıdır.
(Not: Kullanılan kaptaki reçine, alkolle kolayca temizlenir.)
DOZ AŞIMI ve TEDAViSi
Uyarılara rağmen kaza sonucu fazla miktarda içilirse bulantı, kusma, karın ağrısı, konvülsiyon, koma ve solunum yetmezliği oluşabilir. Böyle durumlarda, mide boşaltılır ve yıkanır. Konvülsiyona karşı i.V. barbitürat veya diazepam; koma durumunda ise semptomatik ve destekleyici tedavi uygulanır.
SAKLAMA KOŞULLARI
25 °C'nin altındaki oda sıcaklığında, ambalajı içinde ve çocukların ulaşamayacağı bir yerde saklayınız.
TiCARi TAKDiM ŞEKLi ve AMBALAJ MUHTEVASI
Buğuseptil® inhalasyon için buğu solüsyonu; 48 ml solüsyon içeren 50 ml'lik şişelerde.
RUHSAT SAHiBi
BERKSAM iLAÇ TiC. A.Ş.
P.K.226, 34115
Sirkeci-iSTANBUL
RUHSAT TARiH ve NUMARASI
19.12.1985 137-61
ÜRETiM YERi
SANTA FARMA iLAÇ SANAYii A.Ş.
P.K. 262 34361
Şişli - iSTANBUL
AMBALAJ YERi
FARMAMAG A.Ş.
Avcılar - iSTANBUL
REÇETESiZ SATILIR.
ayrıca ismi buğu olan kimseciklerin lakapları da olabilen sözcük.
okullar açılmadan birgün önce kuaförleri basmış, ne tür bir jenerasyonuz biz diye kara kara düşündürmüş, yeni nesil genç kızlarımızın tamamından duyduğum ve her yeni gelende gülme krizi geçirmekten kendimi alıkoyamadığım istek, dilek. ****
günlerden bir gün yc donal ve misskincan kişileri 6 saat süren kitap iadesi *** operasyonu kapsamında sokaklarda sürtmeye devam etmektedirler. asıl amaçları karşıdaki mağazaya gitmek olan yavrucuklarımızı hiccup kişisinin beşiktaş sevdası yoldan saptırır. ilker spor adlı mağazaya girer ve beşiktaş tişörtleriyle haşır neşir olmaya başlarlar. tabi hemen yanlarına o tezgehtar damlar.
-:hödük
+:hiccup
-tişörtlere bakıyorsunuz galiba
+ya evet
-erkek arkadaşına o zaman
+(asabiyetle dönen gözler) hebele hübele, olunca ona da bakarız.
tişörtler bırakılır ve hödüğümüze dönülür:
+aslında beşiktaşlı küpeler vardı onlar nerde
-küpe değil ama çok hoş rozetler var *
+bi erkek arkadaşına * alabilirsin güzel olur *
-** sevimli sevimli sırıtılır
akabinde maazadan hızla uzaklaşılır ve yol boyunca tezgahtarın kulakları bol bol çınlatılır.
çelenk koyma töreni olurdu ki bilmiyorum sizler de hatırlıyor musunuz? çoğumuz gitmeyeli ne kadar oldu kimbilir. artık o kadar erkene alındı ki insandan çok kurtlar kuşlar katılım göstermekte. benim küçüklüğümde törenler 10da yapılırdı, hatırlıyorum. o çelenk koyulacak tören alanı dolar dolar taşardı. ama şimdi törenlerimiz en geç 8de başlatılır oldu. hatta kimi şehirlerimizde yok o saatte şu olmuş bıdıları yapılmak suretiyle 6da bile yapıldığına şahit olduk. yani bu katılımı azaltma amacı güdenleri sevindirmenin yeri ya da zamanı değil. bu vatanı bize armağan eden yüce şehitlerimiz kar-kış, sıcak-soğuk, uyku demeden bu ülke, bu topraklar için savaştılar. bize düşen görev uykudan birazcık fedakarlık edip, bu törenlere katılmak, hepimize düşen bu görevi yerine getirmektir. 30 ağustos zafer bayramımızın çelenk koyma törenine katılmak görevimizi yerine getirmenin verdiği mutluluğu tatmamızı sağlayacaktır.
not: denizlili yazarlarımız için törenin yarın sabah saat 8.30da vilayetin önünde yapılacağını belirtmek isterim.