Montesquieu'nun kemiklerini sızlatacak ibare. Yargı organının yürütme kontrolüne alınması hiçbir bahaneyle açıklanamaz. Yargının bağımsızlığı adaletin sağlanması konusunda en temel ilke. Baskı altında çalışan hakimler, savcılar hukukun uygulanması konusunda ne kadar başarılı olabilirler? Bu ilkenin ihlalinde tüm sistem çöker. Kaldı ki yürütme organına bu denli yetki aktarılması ne kadar demokrasiye uygun? Sınırsız, denetlenmesi gün geçtikçe imkansızlaşan bir iktidar mı halk için ideal olan? Ne diyim, ''insan gerçekten hayret ediyor.''
Yapamadıklarından pişman olmak. Yaptıklarından pişman olursan ders alırsın, elinde "tecrübe oldu" bahanesi kalır. Yapamadıklarından duyduğun pişmanlığı yatıştırabilecek bahane olmadığı gibi "yapsaydım nasıl olurdu?" sorusu beynini kemirir.
şehir değiştirmek. Bir kere değil ama. Sürekli bir yerlere gitmek. Yeni ortamlara girmek, yeni yüzler görmek, yeni sorumluluklar edinmek. O kadar meşgul oluyorsunuz ki aklınıza kimse gelmiyor. Yolculuk sırasında durum farklı tabii. Pencere kenarı ve müzik eskiyi hatırlayıp kafayı yemek için mükemmel bir 2li. O kadarına da katlanmak lazım.
kurduğun hayallerin hiçbiri gerçekleşmeyecek. Üzülmüş gibi yapma. Zaten gerçekleşmesini istemiyorsun. olması gereken şeyleri istemeye başladın çünkü, seni gerçekten mutlu edecek şeyleri hayal etmeye korkuyorsun. Başkalarının senin hayallerini yaşamasına izin veriyorsun böylece, sen başkalarının hayallerini yaşarken. Boş ver, yarın daha az umursayacaksın.
5 yıl sonra açıldığında kızdan ''artık çok geç'' temalı bir konuşma dinleyecek erkektir. ''Ama...'' ile başlayan bahaneler de bir şey ifade etmeyecektir kız için, kendimden biliyorum.
küçüklüğümden beri çok sevdiğim birini üzdüğüm zaman yaşadığım endişedir. ya ölürse korkusu yüzünden ertesi gün gidip özür dileyeceğime dair kendime söz vermeden uyuyamam.
eğer buluşma iyi geçtiyse elinden telefonu bırakmadan heyecanla bekleyen kızdır. ''neden hala aramadı acaba görüşmek istemiyor mu?'' sorularıyla boğuşup kendi kendine işkence eden kızdır ayrıca. Arayıp onu da kendinizi de bu durumdan kurtarmanız en doğrusu olacaktır.
maalesef Türkiye'dir. işini düzgün yapan insanları işten çıkaran, belli kimselerin menfaatleri için çalışan insanları ise mükemmel pozisyonlara getiren bir ülkedir ayrıca.
En iyisi olacağını düşündüğüm sezon. Cadı teması tek başına ilgi çekiciyken feminizm, azınlık işkenceleri gibi mükemmel temaları işlemeleri bu sezonun çok iyi olacağının habercisi. Ayrıca okuduğuma göre bu sezonda diğer 2 sezonda olan dramatik hava biraz dağıtılıp mizaha yönelmeyi planlıyorlarmış. En eğlenceli sezon olacağını belirtmişler. Marie Laveau da canlandırılacakmış, daha ne olsun. 9 Ekim'i merakla bekliyorum.
komik bir şekilde toplumca kötü karşılanan, hatta ölümün habercisi olduğuna inanılan bir rüyadır. Geçen gördüm öyle bir rüya, anlatayım dedim. sanki kanser olmuşum da 3 aylık ömrüm kalmış gibi bir tepki aldım. daha da rüya anlatmam.
Yemek yemek gibi mükemmel bir eylemi bile berbat hale gerirebilen durumdur. Bir de garsondan "sizden yemek parasını değil, peçete parasını alacağız hehehe" gibi bir esprimsi duyduysanız tam anlamıyla yer yarılsa da içine girsem sendromu yaşatır.
yok artık dedirten yalanlardır.
Ankara direnişi için belirtiyorum, ortada dolaşan çok fazla dedikodu var. insanlar yanlış yönlendiriliyor, panikliyor. Bir sürü ölü haberi geldi, çoğu yalanlandı. Sert müdahale olduğu gerçek ancak çoğunun insanları korkutup meydandan uzak tutmaya yönelik haberler olduğunu bilin.
Keşke dedirten ama şüpheyle bakılan öngörüdür. Konu sandık olunca hiçbir şeyden emin olamıyoruz ne yazık ki. En demokratik olması gereken yerde bile türlü türlü dolaplar dönüyor nihayetinde.