üç beş kendini adam sanan gerizekalinin yapabilecegi eylem. Icip icip arabayla trafoyu devirmeye çalışmış pislik herifler becermislerde suan yaşadıgim yerde her yerin birden elektirikleri gitti telefon operötör servisleride cekmiyordu allahtan onlar geldi simdi. Nasil bir zihniyettir bu. bu kadar mi dertsiz tasasız bos bu insanlarda trafo devirme macerasina girisiyorlar cidden hayret. Hastanelikte oldu pislikler. Tam da bizim kapının önü sabaha kadar gelir insallah elektirikler.
samimiyetsiz bir sözdür. bu zamana kadar bu lafı söyleyen insanların hiç biri yanımda değil. yazarında dediği gibi yokluktan böyle söylüyorlar size denk birini bulduklarında o sözlerde yok olacaktır.
krıstın hannah'a ait (bkz: ateşböceği yolu)kitabının devam kitabı. ateşböceği yolunda herşey sona ermiyor evet kate öldü ve onun ölümüyle herkes çırılcıplak kaldı herkesi sarıp sarmalayan herşeyi bir arada tutan kate'miş meğer. ilk kitapta cevabını bulamadığınız bir çok soruya bu kitapta cevap bulacaksınız mutlaka okuyun.
pepee adlı çizgi filmde defalarca söylenen cümle. ciddi ciddi bir çigi filmde bu çok normalmiş gibi defalarca söylendi. geçen gün oturuyoruz televizyon açık kanal show tv akşam üzeri olmuş kendi aramızda sohbete dalmışız annemle o sırada pepee başladı biz konuşurken birden iktir git lafını duydum bunun küfür versiyonu söyleniyor gibi algılayıp tv ye şokla baktım anneme sordum ben mi yanlış duydum küfür mü var orda diye sordum sonra izlemeye başladık pepeeye scooter kay kay almışlar ve buna ittir git ismini vermişler şaka gibi bir çizgi filmde küfüre yakın böyle bir cümle kullanmak bu heriflerin hiç mi aklına gelmedi bu nasıl bir şeydir cidden aklım almadı sanki özellikle yapılmış gibi başka isim mi bulamadınız yani kardeşim niye bu kadar zorluyorsunuz cümleyi küçüçük çocuların beyinlerine saçma sapan kelimeleri sokuyorlar.
The Black Eyed Peas'in en güzel şarkılarından biri. bir aralar çok dinlediğim uzun zaman sonra şuan açıp dinlemeye başladığımda özlediğimi anladığım güzel şarkı. ergenlik yıllarıma döndüm. http://www.youtube.com/watch?v=WpYeekQkAdc
mucizevi güzellikte bir görüntüdür. daha önce nasıl fark etmedim bilmem bu güzelliği alıp götürdü beni 1 saate yakın öylece onu izledim oturup bugün. bir saklandı bulutun arasına bir çıktı, hiç sıkmadan izlettirdi bulutlarla olan oyununu. sanki bugün başkaydı ay sanki bulutlar onu daha başka saklamaya çalışıyordu bugün. çok ilginçti bir gariplik vardı ve ben bu manzaranın büyüsüne kapıldığımda birinin daha o anda hissettiklerimi benimle birlikte hissetmesini isterdim.
emrah serbes'in hikayem paramparça kitabından etkileyici bir söz.
Beni içine yavaş yavaş çekip boğan şey ne? En güzel şeyler, en sevdiğim şeyler, en pratik şeyler. En çok parlayan şeyler onlar, özünde sönmüş şeyler. Bataklıkta dans ediyoruz. Bataklıkta olduğumuzu hatırlatanları boğarak. Kıyametin tek adaleti, herkes için kopması.
biri insanın hayata geldiği ilk saniyelerde aldığı ilk acı ve bir diğeri ise dünyaya gözlerini yumarken son saniyelerinde duyduğu en büyük ve en son acıdır. insan doğduğunda nefes aldığı için ağlar, ölmek üzereykende o nefesi öyle zor verirmiş ki büyük acı yaşarmış.
kendimize veya etrafımızda ki insanlara hayatta duyduğunuz ilk acı ne? diye sorulduğunda bir çoğumuz düşünür hatırlayamaz yada hatırladığı en eski acısını söyler halbuki tüm insanlığın ilk acısı aslında ortaktır.
doğmak ve ölmek..
ilk nefes son nefes..
ilk hangi gerizekalı insanın aklına geldiği ve yaptığı merak edilen olay. bir canlıya zarar vermekten başka bir işe yaramayan silahı hangi akla hizmet bir çocuğun eline oyuncak diye verirsin. hadi oldu bir kere artık diyelim fakat insanlar neden bu olayın zararının bilincindeyken kaldırılması için mücadele vermiyor onu da anlamıyorum. hangi aklı başında anne ve baba çocuğuna oyuncak silah alır ki? ne amaçla onu oynamasını düşünür? çok korkunç bir olay bu önemli olan bir şeyin işlevi değildir oyuncakta olsa çocuk tabiriyle şakacıktan onunla savaş oyunu oynasa o onun zihnine yerleşiyor kendini onunla güvende hissemesine yol açıyor onu güçlü gibi kılıyor bu da çocuğun hoşuna gidiyor tabi. küçük yaşlarda bir çocuğun bu hoşuna gidiyorsa büyüdüğünde o çocuğun zihniyeti nasıl olur sizce?
hayata karşı yönelttiğimiz hiç bir soruda kesin yanıtlar alamayaşımızdır. her zaman bir çok nedeni önümüze sürmesidir. farklı insanlar aynı olayları yaşasada gittikleri yol ve vardıkları sonunç her zaman farklıdır. aynı şeyler neden hep biririnden ayrı sonuç ve yanıtlardır.
neden matematik bu kadar kesinken hayat böylesine bilinmezdir. yanıtları hiç bir zaman kesin olmayan bir dünyada nasıl olurda matematik sonuçları kesin olarak kabul edilebilir ki ? ben şuan anlıyorum.. matematiğe olan soğukluğumdan anlamalıymışım meğer hayatın kesin yanıtlarının olmayaşını.
emrah serbes'in hikayem paramparça kitadından bir yazısı.
Gözlerini saate diktiğinde, saniye çubuğunu değil de akreple yelkovanın ilerleyişini izliyorsan hayallerin boka batmış demektir. Bu da aslında göründüğü kadar kötü bir şey değildir. Saate manasızca bakan birinin göründüğü kadar salak biri olamayacağı gibi. Bu dünyadan değilsin. Bu dünyadan olmak için salak gibi görünmeyi bırakıp oyalanacak bir şeyler aramalıydın. Oyala beni dünya demeliydin. Televizyonla oyala, internetle oyala, esrarla oyala, edebiyatla oyala. Alkolle, pornoyla ve nescafeyle oyala. Oyalarken bana dokunduğunu hissedeyim, sırtımı sıvazla, saçlarımı okşa. Oyala bizi dünya, hüznümüzü ve sefilliğimizi unuttur.
Salonda bir saat vardı, aldım masama koydum. Masama koyduğum ilk saat. Saniye çubuğu yok. Ara sıra ona bakıyorum. Oyala beni diyorum. Pessoanın bilge tanımı şu: Gerçek bir bilge içinden öyle bir tavır benimser ki, dışarıdaki olayların üzerindeki etkisi kesin olarak en aza iner. Artık böyle bir bilge yok. Dış dünya bombardımanından kurtarabileceğimiz bir iç dünyamız kalmadı çünkü. Sadece, rahat bırakılma hakları suiistimal edilmemesi gereken birkaç eksantrik tip kaldı.
en güzel zorunluluktur. zorunluluktur diyorum çünkü sevgiliysen mutlaka o eli tutucaksındır. ilk tutuşma önemlidir zaman ayarlaması falan yapılır acaba ne zaman tutarsam uygun olur gibi düşünceler kafanda gezerken bir anda tutuşuverirsiniz ani bir hareketle değişik bir olaydır.
soğuk havalarda daha bir güzeldir çünkü birinin eli daima daha sıcaktır. https://galeri.uludagsozluk.com/r/505791/+
ayrıca bu başlık daha önce nasıl açılmamış bu da garip.*
bir hans holbein'in tablosudur. https://galeri.uludagsozluk.com/r/504334/+ https://galeri.uludagsozluk.com/r/504335/+
--spoiler--
Bu tabloyu, bu şey'i, Dostoyevski, karısının anılarına göre Budalaya başladığı yıllarda Basel Müzesinde görmüş, çok etkilenmiş ve dakikalarca izlemiştir.
Budala romanını, tabloyu gördükten sonra yazmaya karar verdiği şeklinde de rivayetler vardır.
Romanda, Dostoyevskinin kendisiyle aynı hastalıktan muzdarip kahramanı Prens Mışkin malum tabloyu Rogojinin evinde görür ve daha sonra bahsederken Dostoyevskinin hislerine şöyle tercüman olur:
"O tablo O tablo insanı dinden çıkarabilir "
seden gürel'e ait 90 ların en güzel şarkılarından biri. oh be dinlerken insanın bağara bağara içimden hiçbir şey gelmiyor lanet olsun aşklara diyesi geliyor.
komiktir. maçı bırakır babanızı izlemeye başlarsınız kendinden geçmiştir. kaçan her gole ve spikere küfürler yağdırır. evet şuan babam aynen öyle bir durumda.
