ne olursa olsun her iki durumu da insanı etkiler. dereceleri hissetme katsayısına göre değişken olur.
kimisi sarsılır kimisi hayata küser kimisi de zil takıp oynar.
hepsini de yaşadım.
şükür de ettim, sabır da çektim.
bugün emaar'a gitiim, alışveriş kafası. salınırken dükkanların önünde onunla geçtiğim yer olduğunu fark ettim.
hatta anı tekrar yaşadım.
gitmek istediği yeri hatırladım. ne almak istediğini, bakışını, üstündeki kıyafeti, benim kıyafetimi, hissettiklerimi, o günkü planımızı...
her şeyi.
içim bir tuhaf oldu. bu kadar ayrıntıyı da hatırlamak fazla değil mi?
yani beynimi neden bu kadar ayrıntıyla yoruyorum ki?
şuna karar verdim:
mekanları insanlarla eşleştirme huyum artık beni yoruyor. iyileşme sürecimi uzatıyor.
sürekli bulunduğum-gittiğim yerlerde artık hayatımdan gitmeyecek olan dostlarımla ve ailemle vakit geçirmek.
Beklenen an geldi. Sözlüğümüzün ensar yazarlarından deveci dünya evine artık girmek istiyor.
Benden özel ricaları oldu. Talipleri seçerken bunları değerlendireceğim.
Şimdi oğlumuz bildiğiniz gibi sözlüğün yakışıklılarından işinde gücünde bir evi bir arabası olan sakin bir kişiliktir.
Lafını esirgemez, oturmasını kalkmasını bilir.
Şimdi zaten tanıyorsunuz anlatmayım size daha fazla.
Hadi bakalım.
Bir hayır işi.
Her zamanki gibi huzursuz ben sabahın altısında kalmış instagramda o foto senin bu foto benim ekranı kaydırırken bu cümleyi okudum. beynimde şimşekler çakması ve yataktan fırlamam bir oldu. Elime ne geldiyse üstüme giydim, saçlarım darmadağınık suratımdan haberim yok ama gözlerimin şişliğini hissedebiliyordum.
Anahtarı alıp evden çıktım, hızla arabaya gidip e 5 in o muhteşem trafiğinde makas ata ata onun evine gittim-trafik terörüm için özür dilerim lakin acildi-.
Telefonla aradım.
Mimist: "5 dakikaya sendeyim, bekle beni"
Adam: "tamam bekliyorum"
Gittiğimde motorunu hazırlıyordu. Bir hışımla yanına gittim.
M: "günaydın, naber?"
A: "günaydın, sen?"
M: "iyiyim, ... alabilir miyim?"
A:"bakıyım bulabilecek miyim?"
Aradı çantasını bulamadı tabiki sonra eve gitti aradı orda da bulamadı.
A: "Mimist ben bulamadım onu, uçağın kaçta?"
M: "peki, bulunca haber ver kargonun adresini veririm, bunlar da senin zaten(bendeki bir eşyası-en son uzaklaşmadaki görüşme bahanemizdi-manidar yani-
hoşçakal"
Son kez de olsa Ne bir göz teması ne de bir buse.
Tek bir cümlenin beni bu kadar etkileyip yarim saat içinde tamamiyle farklı bir güne, hayata başlamama sebep olması gerçekten tuhaf.
Artık gözümü karartıp anlık ciddi kararlar alıyorum.
iyi mi?
Kötü mü?
Zaman belirleyecek.
Tek bildiğin gri insanı olmadım ve gri insanlardan da hiç hoşlanmadığım.
Geldi gönlünün kaçınılmaz günü.
Sabah, sevgililer günü mesajlarıyla uyandıran benim gibi tek kurşun takılan arkadaşlarım, günün anlam ve önemini beynime beynime işledi.
Hayır, güzel gün lafım yok; hatta indirimlerin sultanı olması ayrınca sempati besleme nedenim lakin ellerinde kırmızı güllerle dolaşan erkekler, kadınlar çok iticisiniz. Biraz daha farklı seçimleriniz olsa inanın çok sevimlisiniz sevgi pıtırcıklarım.
Neyse konumuza dönelim.
işten erken çıktım, istanbul çok soğuktu ama güneş bira olsun benim içimdeki balonlara helyum gazını verince kendimi vapurda buldum. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1336922/+
Geçtim eminönüne
(resim:#2)
Sonrasında tramvayla en sevdiğim karaköye tramvayla geçtim. istanbul yine tüm çekiciliğiyle insanlara kur yapmaya devam ediyordu.
Buz gibi havada sımsıcak muhteşem mekanım mum's cafeme gidip kendime bir şeyler ısmarlardım.
(resim:#3)
Sevgilim olmayabilir ama ben kendime sevgililer günü için bir şeyler ısmarlayabilirim.
O kadar samimi bir ortam var ki dayanamayıp tek kurşunluğuma masanın ortasında duran dekoru aldım karşıma iki laf edip günün anlam ve önemini konuştuk.
(resim:#4)
Ben de dayanamayıp yanacıklarını okşadım. Mutlu oldu.
Sonrasında hemen vapurla kadıköye geçtim baktım trafik var hemen metro ve ta taaaa evimdeyim hayaliyle rotamı çizdim.
Bendeniz topuklu pabuçları oldukça severim. Bugün de içlerinden en ince topuklu olanını seçip okulda giymek için poşete koymuştum. Yolda yürüme ihtimalime karşı diğer düz botlarım da yanımdaydı.
Ben gayet güven tavan tık tık tık yürürken kadıköy metrosunda birden ilerleyemediğimi garkettim. Bir şeyler beni alıkoyuyordu, böyle bir kapana sıkışmış fare misali ayağı çekip durdum ama yok!
Gidemiyorum.
Gözlerimi yere indirdiğimde muhteşem 14 şubat hediyemi izledim.
Evet o kalabalık metroda muhteşem ince topuklu ayakkabımdan sağdaki yerdeki ızgaraya sıkışmıştı.
Bir zorladım
Çıkmadı
iki zorladım.
Çıkmadı.
Ben bildiğin çırpınma modunda ayakkabımı çıkarmaya çalışıyorum ama yok olmuyor.
Başladım gülmeye.
Ayakkabımı çıkardım.
O arada bir kız yardım ister misiniz diye sordu -evet hala insan var-
Ben de teşekkür ettim ama sağolsun yanıma geldi.
Baktım rezillik diz boyu, bende çıkardım ayakkabıyı yedekleri poşetten çıkardım ilk şağı sonra da solu giydim.
Ben bunlarla boğuşurken kız da topuğu sıkışan ayakkabımı nasıl yaptı bilmiyorum ama ızgaradan çıkardı.
Teşekkür ettim ve çıkardığı ayakkabımı poşete koyup metronun turnikelerine doğru yöneldim.
Evrenin bu muhteşem hediyesine Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim.
.
Bu da pabucumun son hali
(resim:#5)
Teşekkürler evren.
Büdüt: fotograflar bile yüklenmemiş.
Evrencim mesajını aldım.
O günde gelinden ağlanması beklenir.
"Yüksek yüksek tepelere ev kurmadınlar(x2)...." Eşliğinde kadınlar gelin kişisinin etrafında döner de döner. Hiç düşünmezler ki odaklanamayan insan ağlayamaz. Bir durun bir sabit olun bak gelin nasıl ağlar.
Ağlamazsa da evliliği için iyi olmayacağı inancı vardır.
Eskaza Sözlük kızımızın dikkatini çeken sözlük erkeğini, sözlükte kız olduğunu inandıracak durumdur. Bunun sözlük erkeği versiyonu da olabilir lakin bahsetmek istemiyorum fobikleriniz olabilir.
Yazdığı Mesajlarla mesaj kutusu canlanır eğer iyi bir çocuk olursa da belki de kızımızın yüzünü bile görebilir.
Ne kadar bomba patladı, kaç insan şehit oldu, kaç ocak yandı artık sayamıyorum. Ne zaman bomba patlamış, saldırı yapılmış haberlerini öğrensem Önceden verdiğim tepkileri veremiyorum. Hayatın bir parçası oldu.
"Bir parçası"
Sahi biz bunu güzel şeylerin hayatımıza dahil olduğunda söylemez miydik?
Kelimelerimiz bile kirlendi, mutsuzlaştı; anlamlarını yitirdi.
Yalan yok beşiktaştaki polislere yönelik saldırıyı yaşadıktan sonra uzun bir süre dışarı çıkamadım. Evdi benim en huzurlu yerim.
Kendimi eve kapatarak onlara prim verdiğimin de farkındayım.
Hedef korkutmak.
Başardılar bence. Gezip tozmayı, yeni kafeler keşfetmeyi seven ben bile dışarı çıkarken defalarca düşünüyor, yoğun saatlerde dışarda olmamaya çalışıyor.
Birçok kişi eminim ben gibi düşünüyor ve bunun için bir video hazırlanmış.
Evet, destekleyici ama korkularımı yok ettiği pek söylenemez. Sadece yalnız olmadığımı biliyorum.
Batman'dan bir doktor bu kamu spotunu şikayet etmiş ve 15 aralık tarihinde yayından kaldırılacakmış.
insanları öldürmek için yapılmış bir kamu spotu da ancak bu ülkede görülebilecek bir olaydı.
Hayır bunlar hazırlanırken bir doktordan hiç mi tavsiye almıyor bu insanlar? Bu kadar insana ulaşan bi videoyu nasıl bu kadar sorumsuzca hazırlanabiliyor?
Ve kelimeler tükenir...
Derslerde bir süredir karşılaştığım durumdur. Dersten çıkmak bir haktır evet ama bunu sınıf içinde ifade edince hoca zor duruma düşmektedir.
Hoca izin verse devamı gelecektir ve dersin bütünlüğü bozulacaktır. Düşünsenize ders işleniyor be bir anda bir kişi/güruh namaz kılmak için dersten çıkıyor. O dikkati dağılan sınıfı tekrar toplamak bir zaman alır ve hocayı zor duruma düşürür. Kaldıki diğer öğrencilerin de hakkına girmiş olur bence bu öğrenciler-malum planlanan dersin akışı bir şekilde bozulmuştur- .
Bu durumda durumun kişisel olması münasebetiyle izin isteyen kişi zamanını ayarlamalıdır(bir keresinde bir öğrenci namazın zamanının dersin bitmesine 10 dakika kala biteceğini söyleyip izin istemişti) ve sorumluluklarını da üstlenmelidir.
ilk emir "oku" ise ve din "namaz" için kolaylıklar sağlıyorsa neden bunu düşünmeyi denemiyorlar da insanları zor duruma düşürüyorlar?
güneşsiz ve yağmurlu günün verdiği huzursuzlukla buharlanan camların ağlaya ağlaya bir hal olmasıdır. Camı açarsın olmaz, elinle silersin olmaz, silmesen hiç olmaz.
Öyle lanet girsin bir durumdur bu camların hali.
Sahi neyin hüzünü veya inatçılığı bu?
Kim seni bu kadar üzdü de hıncını bu şekilde çıkarıyorsun?
Sabah sabah hüzünlendim bak şimdi.
Bir ergenlik bir kendini bilmezlik belirtisidir.
Tartışmalar elbette olur, ilişkinin olmazsa olmazıdır. Önemli olan olgunluk gösterip ortamda tatsızlık yaşanmaması için kişi kendini durdurmalıdır.
Düşünsenize bir sorun var ve dişi veya eril kişisi bağırarak çözmeye(!) çalışıyor.
Ne gerek var?
Sorunlar baş başa kalındığında halledilmeli. 3. Şahıslar duruma şahit olduklarında hem ilişkiniz hem de size olan bakış açıları zedelenecektir. Bırakın özel kalsın her şey.
Cübbeli şifa ayetleri kitabı yayınlamış ve hakkında suç duyurusunda bulunulmuş savunmasında da bu kitabı kendisinin yazmadığını "Maül Ayneyn" in yazılarının çevirisi olduğunu söylemiştir.
Bakalım neler varmış....
1-Tertip: ‘Bakara suresinin 260’ıncı ayeti kerimesinin bir kısmı suya okunur. Sudan biraz alınıp tenasül uzvuna serpilir. Suyun kalanı içilir.’
ilginç
-1bardak su yeter mi hocam?
2-Tertip: ‘Tenasül uzvunun zayıflığının giderilmesi için El-Adiyat suresi okunup üflenir.’
-viagramız var
4- Tertip: ‘Sabah-akşam şu yedi ismi şerifi yüz kere okumaya devam eden kişi ebediyen iktidarsızlık görmez ve çok güçlü olacağından ölünceye kadar hiçbir itirazla karşılaşmaz, yani kimsenin itirazı onu aciz bırakmaz.’
Cahilim, eleştiririm.
O ne la alla sen güzellik yarışması bile olmasa da az yüze bakılsın kıran mı girdi ülkeye naptı lan?
He kültürlüdür yüzüne bakılan modelleri de var be!
Bir kadın için savunmadır.