"gecenin şarkısı markısı kimindir
hangi şarkısı üstelik
gecenin şarkısı senin olsun ben istemem
üstelik o şarkı herkesindir
çünkü bulutlar konuşur
kuşlar uyur
ses uyanır
şimdi kimindir gecenin şarkısı
kimi hüzzamdan bir şarkı besteler uykusunda
otlar büyür
ocaklara girilir madenlerde
ne düşler görür insan kimbilir
Bir yandan vahşi güzel görmüş tükürerek selam çakan, erkek çocuğu ama seksi bir kadın, bir yandan köyden indim şehire güçlü kadın zeyno, bir yandan şebnem ferah ama evine kafasını çevirdiğinde bok püsür mutsuzluk görmüş her yanı çatışmalı bir nesil...
"Duygularımı kontrol edemediğim günlerimdeyim, biyolojik olarak duygusal yönüm ağır basıyor, bu sebeple sebepsiz üzgün ve sinirliyim" gibi bir cümle kurulduğunda anlamıyorsa bir öfke patlamasını hak etmiş erkektir.
Başlarım empati kurdurmaya. Sayın bay düşün ki belirli periodlarda...
Zaman, gurur, mutluluk, sevinç gibi kavramların aynı anda farkına varıldığı "dur bir dakika ya..." diyen bir sesi zihninde sürekli duymana sebep olan olaydır.
Yani evet, büyüdüğünü evlilik zamanının geldiğini fısıldar bla bla ama... Daha da önemlisi beraber çok güzel anları yaşantıladığınızı fark ettirir.
O gece duygusalsınızdır artık, yapacak bir şey yok.
Sokakta rengarenk kumaşları uçuran hafif bir rüzgar varmış. Kadınlar, erkekler, -bir de inanır mısınız- çocuklar sokağa çıkmışlar.
Sokağa.
Ama kimsenim canı artık yanmazmış.
insanlar seni uzaktan kumanda edebilecekleri bir ekran gibi izleyip izleyip önyargılarını püskürüp gitmekten vazgeçmişler. Senin duyguların olduğunu sadece kendi duyguları var olduğunu öğrendiklerinde geçerli saymaktan da...
Ya da bu davranışı oluşturan hormonları artık insan vücudu üretmiyormuş belki.
Oha! Hatta...
insanlar artık sadece, sevgi için sevebiliyorlarmış!
-yenge, hayatımda kimse yok. Ama sen sanırım teklif eden var mı, diye soruyorsun. Var. Da... Benim için anlamı yok.
Annem: + hadi ya, e niye anlatmıyorsun?
-ne anlatayım anne?
+ne bileyim, neyin nesi neyin fesiler... Ama senin kalbin çarpsa anlatırdın sen.
-tam kalbim çarpacak, bir iğrenme geliyor.
(Bir gülme silsilesi geçer)
+niye olmuyor?
- ne bileyim anne ya... Kimi kalbiyle değil aklıyla düşünür. Kimi kalbiyle değil s.. Konuşturacan beni.
+hheeee, konuş konuş !
+ya teklif edenler de neymiş, okul hayatım boyunca yanıma yaklaştırmamışım da ondan şimdi söylüyorlarmış. Ulan kafamı çeviriyorum, kızlar oğlanların kucağında. Sevgililik buysa, nedir ya bu ten? Nedir yani bunun için mi, bu mu? Anlamıyorum, ruhum kaçıp gidiyor sonra. Normal adamları da öyle görüyorum. Bi bakmışım yok kalbim malbim.
+ yok yok, fazla olgun yetiştirmişim ben bunu.fazla kaçmış.
Sevilme ihtiyacı benliğimizde kendimize hayatta olduğumuzu kanıtlama biçimidir. Kendimizi gerçekleştirebilmemiz için de onay almaya çalışmakla ömür geçiririz hatta bu en başta ebeveyn ve aile için başlar.
ilgimizi çeken, kendimizden izler taşıyan ve tabii yine yaşadığımızı kanıtlama oluşumu olan insanları tanıyınca da dikkat kesiliriz bu yüzden.
Bir de hiç ruhumuza hitab etmeyen ama yine aynı sebeplerle size ilgi gösteren, seven insanlar bulunur. Eğer önce ebeveyn ve aileden, sonra yakın çevreden ve kalbin sevgilisinden bu onayı alamazsa bu fırsatı bir tek gördüğü insanda tadınca ego durur mu? Sürekli hatırlar efenim .