akşam akşam beni kırmış olan sözlük*. sol framede inci sözlük yazısını görünce ne oluyoz lan, böyle bi sözlükmü varmış diyerekten daldım olaya. sol framedeki başlıklarda uludağ sözlük azdı tarzında. beyler elimde 5 tane uludag hesabı var yazan başlığa tıkladım. ilk entry "bu akşam olayı dağıtalım nasını satayım organize olalım" sonrakileride "ip'den falan tespit edilmeyin lan! operasyondan önce haber verin de bir iki ss alayım amk. gece taşak geçeriz asd" şeklinde devam ederken garibimin teki "bana gonderin lan bi tane. adam gibi yazmak istiyom orda" diyerekten inci sözlük hayatımı sonlardı.
emile zola- nana
dino buzzati- tatar çölü
gabriel garcia marquez- yüzyıllık yanlızlık
jack london- demir ökçe
Antoine De Saint Exupery- küçük prens
Mihail Şolohov- Ve Durgun Akardı Don
Le Guin- Mülksüzler
john reed- dünyayı sarsan on gün
Celal Bergüşad- Sıyrılmış Kılıç Babek
yücel sarpdere- vatandaş abuzer muzaffer oruçoğlu- tohum.
o bir vatanseverdi, ne faşisti, kıymetini bilemedik büyük insandı. yok anasının hörekesi, ırkçılığın ne olduğunu bilmesek adamı bize peygamber diye yutturucaklar.
17) Demokratik Gençlik Hareketi, tüm halk gençliğinin politik kitle örgütüdür. Demokratik-meşru çizgide mücadele yürütür. Yeni demokrasi mücadelesinde tüm yasal olanakları kullanır ancak kendini yasallıkla sınırlamaz, meşruluğunu temel eksen olarak görür.
18) Demokratik Gençlik Hareketi, bir dar kadro kurumu değildir. Ülkemiz halklarının sırtındaki üç kambur olan feodalizm, emperyalizm ve komprador-bürokrat kapitalizm karşısında olan herkesin dostudur ve bu düzlemde tüm halk gençliğini harekete katılmaya ve her düzeyde katkı sunmaya çağırır.
19) Demokratik Gençlik Hareketi, kişilerin öznel istemlerinden bağımsız olarak varolan sınıf savaşımı ve sınıflı toplum gerçeğini görür, bu savaşım içerisinde sömürülen sınıfların-halkın saflarında olduğunu ilan eder.
20) Demokratik Gençlik Hareketi, ezilenlerin-sömürülenlerin binlerce yıllık mücadele birikiminden beslenir, bu mücadeleden esinlenir ve tarih bilincine sahip, insanlığın tarihsel birikimini özümsemiş, özgür düşünen yeni insanı hedefler.
21) Demokratik Gençlik Hareketi, yeni demokratik cumhuriyetin yaratılmasında mücadele biçimlerinin çeşitliliğinin farkındadır, açık alanda demokratik faaliyet yürütür.
22) Demokratik Gençlik Hareketi, yeni demokratik cumhuriyet mücadelesinde, işçi sınıfının ideolojik önderliğini kabul eder.
23) Demokratik Gençlik Hareketi, toprak sorununun yeni demokrasi mücadelesindeki belirleyici rolünü ve önemini görür, köylü gençliği halk gençliğinin mücadelesinde asli unsurlardan birisi olarak kabul eder.
24) Demokratik Gençlik Hareketi, ülkemiz devrimci-demokratik gençlik hareketinin tarihi tecrübelerini sahiplenir, Yeni Demokrasi-Demokratik Halk Üniversiteleri temelinde yürümüş gençlik hareketlerinin mücadelesini miras kabul eder.
25) Demokratik Gençlik Hareketi, yeni demokrasi hedefiyle hareket eden güçlerle olan politik etkileşim ve paralelliği kabul ederken, hiçbir kurumun örgütsel hiyerarşisi içerisinde yer almaz, örgütsel bağımsızlığını her koşulda korur.
26) Demokratik Gençlik Hareketi, halk gençliğinin çıkarlarının ve geleceğinin halkın çıkarı ve geleceği ile bir olduğu bilinciyle, yeni demokratik bir cumhuriyetin kurulmasını amaçlayan diğer politik kitle örgütleriyle, eşitlik ilkesi temelinde, birlikte hareket eder, yeni demokratik cumhuriyet mücadelesinin önemli itici güçlerinden olacak bir demokratik halk hareketinin yaratılmasını hedefler.
27) Demokratik Gençlik Hareketi, uluslararası düzlemde paralel programlara sahip gençlik kurumlarıyla (eşitlik ilkesi temelinde) ilişkiye geçer, ortak mücadele geliştirmek için çaba sarf eder.
28) Demokratik Gençlik Hareketi, sosyal ve devrimci ulusal kurtuluş savaşlarını ve halk saflarındaki her düzeyde mücadeleyi politik olarak sahiplenir ve destekler.
29) Demokratik Gençlik Hareketi, ulusların kendi kaderini tayin hakkını kayıksız-şartsız savunur ve bunu demokratlığın temel kriterlerinden biri olarak görür. Demokratik Gençlik Hareketi, her türlü ulusal ayrımcılığa karşı çıkar ve ulusların tam hak eşitliğini savunur.
30) Demokratik Gençlik Hareketi, hangi güç tarafından yapılırsa yapılsın, ulusların kendi kaderini tayin hakkının çiğnenmesi anlamına gelen her türlü işgal ve ilhaka karşı çıkar.
31) Demokratik Gençlik Hareketi, ülkemiz halklarının sırtındaki üç kambur olan feodalizm, emperyalizm ve komprador-bürokrat kapitalizmin ittifakıyla yukarıdan aşağıya bir devlet biçimi olarak şekillenen ve demokrasinin reddi anlamına gelen faşizmin karşısında olup, ona karşı mücadele yürütmeyi kendi mücadelesinin temel ayaklarından biri olarak görür.
32) Demokratik Gençlik Hareketi, insanlığın kurtuluşu mücadelesinin aynı zamanda kadının kurtuluşu mücadelesi olduğu bilinciyle hareket eder, kadınların haklı mücadelesine aktif katkı sunar, erkek egemen bilincin kendi içindeki yansımalarına karşı mücadele eder.
33) Demokratik Gençlik Hareketi, gönüllü ve bilinçli bir birliğe dayanan bir politik kitle örgütüdür. Bu düzlemden hareketle belirlenmiş, demokratik merkeziyetçiliği esas alan bir iç disiplin uygulanır
--spoiler--
Kadınlarım oldu benim. Kızlarım da oldu pekala. Bir yerden sonra bu ayrım da fark etmemeye başladı. ilk öpüştüğü kızla yatmış birinin itirafları işte.
Kadınlarım oldu benim. Nice nice sevdim. Çok çok da sevildim. Çünkü kendimi sevdirmeyi hep bildim. Hile mi yaptım? Ne münasebet, işim olmaz!
Kızlarım oldu benim. Onları da sevdim, ne yalan söyleyeyim. Akran kız çocuklarım...
Ama bütün bunlar olurken değişmeyen tek şey vardı:
Sevdiğim bütün kadınlar terk etti beni. Bu hiç değişmedi.
Peki bu durumda sevmediğim kadınlar da mı oldu yani? Ya da "az sevdiğim" diyelim. iyi de aşkın azı-çoğu olmaz ki.
Neyse, konuya dönersek...
Sevdiğim bütün kızlar terk etti beni. Kadınlar mıydı yoksa? Aman, neyse ne. Artık fark etmiyor işte, benden sonra.
Binlerce doğurttum, binlerce çoğalttım, binlerce ekledim, büyüttüm, süsledim ve kadın ettim.
Ve bütün bunlar olurken değişmeyen tek gerçek: Bütün sevdiklerim terk etti. Böyle daha sevimli oldu sanki cümle. Aynen kalsın.
Şimdi sen merak etmektesin bütün bunları ne diye anlattım ben. Aslında bütün bu okudukların bir giriş bölümünden ibaret. Cesaret toplamak için alkol alır gibi yazdığım satırlar.
Temel nokta ise şu: Sen de gitme n'olur!
Seni büyütmedim, seni çoğaltmadım. Başkaca ahlaksız şeyler yapmış olabiliriz ama inan her işimi kalbimle becerdim ben. Lütfen sen de gitme. Bari, en azından sen gitme. Üzülmekle kalmam yoksa.
Yalvarırım biraz daha izin al "o"ndan...
açgözlüdür, çakal carlostur hatta çoğunun yüzünde pis bir ifade vardır, seni iplemez diğer müsterilerle ilgilenir gururun kırılır. hepsi doğru ama yinede severdik o yerdeki adamı nedense.
artık dinlemekten pek zevk almadığım grup. yok abi yok üretemiyorlar dört ay önce yeğenimin yoğun baskısı sonucu gitmek zorunda kaldım. yeni şarkılarının hiç birinden zevk alamadım herkes gibi. taki berivanı söyleyene kadar o zaman derin bir iç çektim nerde eski günler diyerekten.
hayatı boyunca elini soğuk sudan sıcak havluya uzatmamış babamın sittin sene yapmıyacağı iştir.yıllar yılı çok ezildim, çok üzüldüm yeteneksiz bir babam var diye. zira seneler önce denemişti sadece bir kabloyu uc uca eklemeyi ama olmamıştı, yapamamıştı
anne:yapamadın değilmi ne uğraşıyorsan hala
baba:ben ne anlarım be, ben memur adabu olaydan sonra hayatımda böyle bir gerçekleşmedi.
bu olaydan sonra bir daha böyle bir ana yaşayamadım, yaşayacağımıda sanmıyorum.
her zaman ki gibi çok bilmiş havalarında olan hıncal beyimizin laf salatası. hiç bişeyi, hiç kimseyi beğenmeyen bir adam söylediği için gayet normaldir.
(bkz: boşverin)
aşkı memnu nun nasıl gideceğinin göstergesi, ileriki bölümlerin habercisidir. bölüm 65 behlül bihterin boynundaki dondurmayı yemeye başlar. bölüm 71 behlül bihteri yatağa atar. bölüm 76 bihter yataktan kalkmak ister ve bu dizi böyle devam edip gider
edit: efenim dzinin finalinde bi grup bekliyoruz. türk televizyonları izleyicinin beklentilerini karşılar, güvenimiz sonsuz
hakkında iki kelime yazmadan gidersem içimde kalır dediğim iki insandan birisir kendisi. diğeri için (bkz: muzaffer oruçoğlu). hüzünlendirirdi bizi ama bu hüzün kuru bir hüzün olmadı hiç bir mevsim. sıyrılıp gelen seherin, doğayı ve hayatı sarsacağını öğretti bize. umutla onu beklememizi ve soluk soluğa yaşayıp hatıralarımızı yazmamayı öğütledi. en çıkılmaz anda belki yine gelirim demeyi. giden sevgiliye gidersen yıkılır bu kent dedirtti bu zatı muhteren, güzel insan.
VURUŞKAN BiR ŞAHANDIR UMUT
Tuzağa düşmüş bir ceylanın
bakışındaki hüzün değildir umut
Kınalı keklik gibi ürkek
bir kuş da değildir
Ne yalvar yakar olmuştur
zulmün pençesinde
ne de düşürmüştür
kırların ve türkülerin
onurunu yere
Baharda bir tomurcuk
gibi patlayan öfkedir umut
barajını yıkan bir ırmaktır
açılır serpilir
ve büyür kıyısında sevda
Emzirir aşkı
emzirir ve büyütür gül nakışlı sabırlardan
ferhat'ın direncini
bin yılların sabır taşını çatlatırlar
açar bin yılların kapısını
Düşman dönük
bir mavzer gibidir umut
yaratır tetik ve parmak
en gürbüz çocuğunu tarihin
Cumhurbaşkanı Gülün bir hafta önce ziyaret ettiği Çinin kuzey batısındaki, 8. 3 milyon Uygurun en büyük etnik grup olarak yaşadığı Şingcang Uygur özerk bölgesinin başkenti Urumçide temmuzun ilk haftası Han milliyetinden Çinlilerle Müslüman Uygurlar arasında meydana gelen olaylarda 192 kişi öldü, 828 kişi yaralandı.
Daha önce de defalarca bağımsızlık istemiyle ayaklanan Uygurlar ile hükümet güçleri arasındaki anlaşmazlık 26 Haziranda bir Uygur işçinin Han bir kadına cinsel tacizde bulunduğu iddiası üzerine çıkan kavga ile başladı. Bazı Uygur göstericiler Han milliyetinden olanlara saldırarak otomobil ve binaları ateşe verdiler. Sonrasında da olaylar kontrolden çıktı.
Olaylara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Başbakan Erdoğanın Çin olaylarını soykırım olarak tanımlayan popülist açıklamaları da Türkiye açısından çok düşündürücüydü. Daha öncede Gazze savaşı sırasında israeli benzer şekilde ağır eleştiren Erdoğanın ikide birde birilerine soykırım yapıldığından dem vurması soykırım tanımlamasını ayağa düşürme çabasından başka bir şey olmasa gerek. Ermenilere soykırım yapıldığı konusunda neredeyse tüm dünyanın birleştiği bir ülkenin, Tencere dibin kara hikayesinin hatırlatılmaması için soykırım tanımlamasını herhalde daha dikkatli kullanması gerekir.
Çinli yetkililer yaptıkları açıklamalarda olayları ABDde yaşayan sürgündeki geçici Uygur hükümetinin başbakanı, Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kadirin kışkırttığını öne sürdü (Obamanın Rusya ziyaretinde ne gibi pazarlıkların yapıldığının henüz bilinmediği bir anda ve Dünya Uygur kongresinin toplanmasına çok az bir süre kala bu olayların çıkması düşündürücüdür). Çinin kapitalist inşa sürecinde sıfırdan en zengin kadınlardan biri haline gelen Rabia Kadir ayrılıkçı hareketlerinden dolayı 1999 senesinde hapse mahkum edildi. Altı yıl cezaevinde yattıktan sonra Washingtonun devreye girmesiyle salıverilince ABDye sığındı ve siyasal faaliyetlerine ABDnin desteğiyle orada devam etti.
Uygur halkı tarihte iki kez devlet deneyimi yaşadı.1930larda bölgede patlak veren isyanlar 1933 yılında Kaşgarda Doğu Türkistan islam Cumhuriyetinin ilan edilmesiyle sonuçlanmıştı. Ancak islam cumhuriyeti, Çinli general Şıng Şısayın bölgenin kontrolünü
ele geçirmesiyle tarih sahnesinden silindi. 1944 yılında Şingcangın kuzeyinde bulunan bugünkü Kazak özerk bölgesinde SSCBnin desteğiyle kurulan ikinci Doğu Türkistan islam Cumhuriyeti ise 1949da Çin Halk Kurtuluş Ordusunun Şingcanga girmesiyle sona erdi. Bu tarihe kadar eyalet statüsünde olan bölge 1952de Özerk bölge olarak ilan edildi. Ancak Çin Anayasasına göre Çince ile birlikte resmi dil olarak kabul gören, yaşamın her alanında yaşatılan Uygur dili ABDnin 2001 Aralık ayındaki Afganistan ve Mart 2003deki Irak işgaliyle Asyaya adım atmasından sonra yasaklandı, Uygurlar baskı görmeye başladı.Resmi daireler,okullar ve üniversitelerde Uygur dili yasaklandı. Nüfus kaydırmaları,asimilasyon süreci işlemeye başladı.
Neden Uygurlar Ve Niçin Şimdi
Bu sorunun sağlıklı bir yanıtını bulabilmek için genel bir panorama yaparak bölgenin jeopolitik-jeostratejik konumunu koymak gerekiyor. 20. yüzyıldaki hızlı sanayileşme ile birlikte son çeyrekte Çin ve Hindistanın da kervana katılması enerjiye duyulan ihtiyacı büyük oranda artırdı. ihtiyacın artmasına karşın üretimin aynı oranda artmaması, aksine mevcut kaynakların hızla tükeniyor olması sanayileşen ülkeleri yeni kaynak arayışlarına itti. Jeopolitik olarak bir eksen olan ve enerji kaynaklarının dörtte üçüne sahip Orta Asya, başta ABD elebaşılığındaki emperyalizm olmak üzere Çin, Rusya ve Hindistanın iştahını kabarttı. Orta Asya enerji kaynaklarına sahip olmak için büyük devletler arasında akıl almaz bir satranç oyunu oynanmaya başladı.
Oyunun baş aktörlerinden ABD 11 Eylül saldırısını bahane edip 2001 yılında Afganistanı işgal edip köprü başını tuttu. Afganistanın Orta Asyanın enerji kaynaklarını Pakistan ve Hint okyanusuna ulaştıracak geçiş ülkesi konumunda olması küresel enerji rekabetinin doruk noktasına çıktığı 21. yüzyılda stratejik önemini göstermekte. Obamanın Başkan seçilmesinden sonra ABD stratejisinde bir eksen kayması ile merkezin Ortadoğudan Afganistan-Pakistana kaydırılacağının ilanı yeni stratejinin Ortadoğudan çok Orta Asya üzerine inşa edileceği ve bölgede daha çok kan ve entrika görüleceğini de anlatmakta. ABD Afganistanı merkez alarak yürüteceği Orta Asya politikası ile Rusya ve Çini baskı altına alıp Hazar ve Orta Asya petrolleri üzerindeki Rus tahakkümünü kırmak istiyor. Obamanın son Rusya ziyaretinde Afganistana yapılacak lojistik destek faaliyetlerinde Rusyanın hava koridorunu açarak yardımcı olacağının açıklanması, ertesi gün Kırgızistan hükümetinin Manas üssünün yeniden faaliyete geçmesine izin vermesi yeni stratejinin temellerinin örülmeye devam edildiğini gösteriyor. Bu destek açıklaması çelişkili gibi görünse de devletlerin uzun vadeli çıkar hesapları düşünüldüğünde garip gelmemelidir. Afganistanın Taliban tarzı bir yönetimin eline geçmesi halinde Müslüman Orta Asya ülkelerini ve yumuşak karnı sayılan bölgeleri doğrudan etkileyeceğini bilen Rusya ABD;nin Afganistanda başarılı olmasını istiyor.
Diğer yandan emperyalist sistemin krizi dalga dalga yayılırken küresel emelleri olan bölgesel ekonomik ve askeri güç Çin büyümesine devam ediyor. Yeni yüzyılın ilk yirmi yılını ekonomik, diplomatik, askeri gelişim ve süper güç statüsü kazandırmak için fırsat süresi olarak gören Çin hızlı gelişmenin başta enerji olmak üzere doğal kaynaklara ve pazarlara kesintisiz erişme, deniz ulaştırma hatlarının açık bulundurulmasına bağlı olduğunun bilincinde. Enerji ihtiyacını büyük oranda sağladığı Orta Doğu ve Afrika petrollerini (Sudan) taşıdığı Hint Okyanusunun ABD deniz gücü sebebiyle riskli hale geldiğini gören Çinli yöneticiler bir yandan alternatif yollara yönelerek Orta Asya ve Hazar enerji kaynaklarına ulaşmaya çalışırken diğer yandan stratejik deniz yollarını kontrol edecek açık deniz gücüne sahip olmanın faaliyeti içinde. Ancak bunun Avrasyanın hakimi Rusyanın tepkisini çekeceği de görünen gerçek. Diğer yandan Çinin Uzak Doğu, Moğolistan ve Güney Sibiryadaki jeopolitik oyunlarının hareket alanlarını daraltacağı için Rusya ile uzun vadeli bir stratejik ortaklıkta fazla itibar görmemekte.
Tarihsel geleneklerin etkisiyle Çinin kısa bir dönem hariç (1949-1958) Atlantikçiliği, Jeopolitik bir aksiyom olarak Güneyde ve Doğuda Rusyanın potansiyel düşmanı olarak görülmesine neden olmakta. iki nedenden dolayı Çin Rusya jeopolitiğine göre tehlikelidir. Kendiliğinden Atlantikçiliğin jeopolitik üssü olması ve sahipsiz alanlar arayan yüksek nüfus yoğunluğu olan bir ülke olması. Bu iki durumdan dolayı Çin Rusyayı mevzii açıdan tehdit eden bir devlet konumunda görülüyor. Tüm bu mülahazalar somut siyasi durumdan bağımsız olarak Çini Rusyanın potansiyel düşmanı yapmaktadır. Bu sebeple Rusya iç güney kuşağının en doğu kesimindeki bölgeyi Çinin aleyhine daha geniş bir sınır bölgesioluşturarak genişletmek istiyor. Rus jeopolitikçiler öncelikle Çinin kuzeybatısının daha güneydeki topraklardan koparılması gerektiği görüşündeler. Bu çerçevede Rus jeopolitiği uzun bir siyasal özerkliğin tarihine sahip Türk etnisitesi Uygurlar ve Tibetde ayrılıkçılığı faal bir şekilde destekler. Zira Sincan ve Tibetin Rusyanın kuşağına dahil olması halinde güvenilir bir savunma kalkanı oluşturulacaktır. Sincan ve Tibet olmazsa Çinin enerji zengini Batı Sibirya ve Kazakistana jeopolitik müdahalesi imkansız olacaktır. Keza bu bölgelerin istikrarsızlığa dönüştürülmesi halinde bile ilk aşamalar Rusya için stratejik kazanım olacaktır. Tibet-Sincan-Moğolistan-Mançurya hep birlikte Rusyanın güvenlik kuşağını oluştururlar. Bu bölgedeki başlıca hedef Pekinin dikta politikasından muzdarip yerli halkı kullanarak bahsedilen toprakları ve kendi yumuşak karnını denetimine tabi kılmak, Çin açısından da Kazakistan ve Sibiryaya Kuzeye atılım için bir köprübaşı elde edebilmektir.
Son Yerine
Çinin kuzey batısından kuzey doğusuna giden kuşak sıra dağlarla çevrilidir. Daha yukarılara çıkmak için 10-15 geçiş noktası olsa da gerek çıkan ve gerekse giren için oldukça zordur. Bu kuşakta sırasıyla batıdan doğuya doğru Sincan-Tibet-Moğolistan ve Mançurya sıralanır. Her hangi bir gücün bu bölgeleri istikrarsızlaştırması halinde Çinin enerji mücadelesinde kuzey batıya ve kuzeye çıkabilmesi olanaksızlaşacağı gibi bölgenin istikrarlı olması halinde ise aksine Rusya ve ABD bakımından enerji paylaşım savaşında zorluklar baş gösterecektir.
işte tamda bu nedenlerden ötürü mazlum Uygur halkı büyük güçler tarafından kurban olarak seçilmiş ve bu güçlerin özelliklede ABD elebaşılığındaki emperyalizmin büyük oyununun ilk halkası olarak alet edilmiştir. Muhtemeldir ki Rusyada bu oyuna onay vermiş olmalıdır.
16.07.2009 Ahmet HACALOĞLU K.
üniversitede veya atamalarda korkup oraları yazmayanların bir anda aslanlaşıp; gidicez ulan maça, çizicez herkesi deyip otobüs kalkamasına yakın
-ya aslında ben karşıyım böyle şeylere holiganlık falan, yakışmaz bize. diyerekten birden hümanistleşmesiyle devam edecek olaylar manzumesinin ilk adımı.
bursasporlu ne idüğü belli olmayan serseri tayfasını kızdıran yazar. fütürsüzca saldırmışlardır kendisine
-lan biz adamı höhömmllel yaparız lann
ota boka milli duyguları kabaran bu arkadaşları 6-7 ekimdeki imf protesto eyleminede çağırıyoruz. çünkü maçta bayrak açmakla olmaz bu iş, bayraksa, vatansa buyrun beyler bu tarihlerde istanbula o bayrağı dikmeye.
edit:unutmadan (bkz: yerse)
bol bol eksi yedim ne güzel anlaşılan arkadaşlar gelmicekler. tamam kuzucuklarım siz maçta bayrak açıp küfretmeye devam edin**.