hakların en acınası, en aşağılık olanıdır. böylesi hak değildir. hiçbir insan susmamalıdır, evet, şehirlerde yaşarız, evet pek bir medeni sandığımız şehirlerimizin tarihi aslında bir kaç yüzyıllıktır, evet batı ile karşılaştırıldığında köylüyüzdür, pek çoğumuz analitik düşünmenin ne olduğunu dahi bilmez.. fakat sessiz kalma hakkını kullanmak.. bu hakkı kullan diğer bütün haklarını kaybeder.
tipik bir yirmili yaş bunalımı belki de. yokluktan kaçarken, nihilizme övgüler yağdıran, kabullenmesi zor değil, isteye bile kolay bir söz. yine de görür ya insan.. hisseder ya insan, farklı bir söz söylemesi gerektiğini. fakat hisler kaçınılmaz olandan, gelecek olandan kaç kez, kaç sefer, kaç sigara anı kurtarır, kaç anıyı hatırlayıp da içini buruşturacak denli vakit tanır insana?!
aşkın bir ilaç olmadığı, karda yürürken çıkan o huzurlu gıcırt gıcırt seslerinin aslında bir boka yaramadığı, sonbaharın ruhu baştan çıkardıktan sonra hiçbir sözünü tutmadığı tadıldı. bilgeliğin ve kitapların ve cehennetlerin ve biriktirilmiş hatıraların ve sonu gelmeyen öpüşmelerin ve en kötü zaman için saklanmış birkaç parça cümlenin günü kurtaramadığı görüldü. anlamsız kelimeleri arka arkaya sıralarken en iyi saçmalayanlar kazanıyor artık. hangimiz daha iyi küfrediyorsa, o kazanır.
yine de eşyaya veriyoruz kendimizi. evlerimizi istediğimiz gibi döşerken, yeni bir şeyler yaptığımızı sanarak ve o sakin koltuklarımıza gömülmüşken zamanı durdurduğumuzu, zamanı tepe taklak ettiğimizi sanarak ve hep sanılarak, sandık içi benzerliklerde kendimizi bulduğumuz sandırılarak öyle ki dediklerine göre, yaşıyoruz(!)
en yakınımızdakilerin dahi en kabul edilemez, en insanlık dışı suçlarını ve de hayallerini bilmediğimiz sürece, söyleyecek bir şeyimiz yok artık.
masadaki kızı güldürürken, -ki erkeklerin görevi neden kadınları eğlendirmek ve gülmelerini sağlamak olarak seçilmiştir- msndeki arkadaşa başımıza gelen "koptum hacı!" olaylarını anlatırken, içip içip yine de iç olamazken ve hayatımızı bir kez daha -ki bu kez doğru anlaşılabilme umuduyla- birisine anlatıyorken aslında hiçbir şey söylemiyoruz. önümüzdeki metni okuyoruz sadece. metnin dışına çıktığımızda ise ya deliriyor ya da arkamızda anlaşılamamış deli saçması intiharlar bırakıyoruz.
dünyanın içerisinde bulunduğu şu manyakça iletişim çağı ve ki eski sevgiliyi unutamasak, hiç anlaşılamadan yaşasak, fazla zeki olmadığımızı fark etsek, bir mevsimin içinde dayak yer gibi büyülensek, düşler büyütsek fildişi kulelerde.. kim takar?! insanoğlu söyleyeceklerini çoktan bitirdi.
"neden?" diye sorduklarında verilen cevap artık "niçin olmasın?!" değil, "bilmiyorum!" olarak değişti.
ekşi sözlük'ün yazar alımlarını açmasıyla birlikte senelerce bu fildişi kulenin hayalini kurmuş yazarın en sonunda amacına ulaşıp da çaylak çaylak entrylerini girerken hayalkırıklığı ile farkına vardığı durumdur. tanımadığınız yazarlar, başı sonu olmayan bir kalabalık.. her şeye sfırdan başlamak..
mutluluk gerçekten de o kadar uzaklarda değilmiş. ben hayatımda böyle bir hayalkırıklığı yaşamadım, çok tuhaf lan. hep istediğiniz bir oyuncağa kavuşup da, aslında onu o kadar da çok istemediğinizi fark etmek gibi.
ekşi sözlüğe ve isveçli akademisyenlere ve orhan pamuk'un babasına ve bi de amcalara pipimi göstermek istiyorum.
telaşlı edit: orhan pamuk'un babası ölmüştü.. şimdi hatırladım.. özür diler ve babayı işe katmadan orhan pamuk'a pipimi göstererek, "otur kara kitap gibi bişii yaz yeniden, benim adım kırmızı reklamsal başarısının dışında tam bir fiyaskoydu!" derim.. derim ben bunu.
ders çalışmak istemediğinizin göstergesi. ama hafta sonuysa nasıl olsa msnde kimse yoktur, dışardadır herkes. öyle, şapşal gibi çevrimdışı listesine bakıp durursunuz.
aslında o anda öpüşmeyi istememektir. hele ki öpüşülen kişi de bir süre sonra ansızın gözlerini açarsa, ortaya dünyanın en gerilimli ve pis bakışması çıkacaktır.
(rol kesmekten daha iyidir gene de[ya da kötüdür]{parantezler içerisinde debelenesi}/bu paranteze saklandım daha da kimse bulamaz beni burda\)
tam bir fiyasko ve hüsrandır. zamanın ve hayatın çarkları sürekli olarak dikenlerinizi, ayrıksılarınızı yok etmek ister ve çoğu zaman başarılı da olur. evcilleşmek istemez, savaştıkça yorulursunuz. en kötüsü de sevdiğiniz bir insanın karşınızda gözlerindeki ateşin sönmesidr.
her insanın içinde bulunan, normlara ve ahlaka zıt yabani düşüncelerinin körelmesinden daha acı bir şey yoktur.
not: (hack olayı sırasında açmıştım bu başlığı.. iki defa silinince, üçüncü sefer başlığı açarken şöyle bir not yazıp kaydetmiştim yeniden silinirse diye..* evet devam edelim) şimdi çok özel not: az önce bu başlığı açtım ama bir anda yok oldu.. sabahtan beri girdiğim entryler bir anda kendi kendiliğinden silinip duruyor, ne olduğunu anlamış değilim ama deliricem. moderesyon siliyor desem silik kutuma da bir şey gelmiyor.. ne oluyor ya)
insanın en dipte biriktirdiği sırlardır. en çok kanartan, içte en çok ağlayan ve sesi çıkan. yine de içinde hapsetmeye devam eder insan. yabani ve de ipe sapa gelmezdir, anlatılsa, yalnız kalır insan.. anlatmasa, kendisi olamaz. iki ucu boklu deynek.. ruhu bedenine dar gelenlerin çözümsüzlüğü.
Look into the others eyes, many frustrations
Read between the lines, no words just vibrations
Don't ignore hidden desires
Pay attention, you're playing with fire
Silence must be heard, noise should be observed
The time has come to learn, that silence
Silence must be heard
Or diamonds will burn, friendly cards will turn
Cause silence has the right to be heard
People talk too much for what they have to say
Words without a meaning, just fading away
Silence must be heard, noise should be observed
The time has come to learn, that silence
Silence must be heard
Or diamonds will burn, friendly cards will turn
Cause silence has the right to be heard
*ankara'nın neden bu kadar çok tartışıldığını özetleyen cümledir. ankara herkese açmaz kendisini, kar ve sonbahar düşleri görmeyi dileyen kişileri sever.
yanıbaşımdan'ın net ve öz giriş cümlesi. genelde gün ortasında bir bar masasında söylenir. bu kadar açık ve basit işte, "sevemedim ben bu günü" bir dileğin daha gerçekleşmediğini görmekten, yine konuşulanlardan çok susulanların olduğunu fark etmekten.. dünü de sevmemiştim, babanı da sevmezdim sütoğlan.
üzerinizdeki enerjiyi atmak için bire bir yöntemdir. doktorum bunu yapmamam gerektiğini söylüyor. ayrıca doktorum, insanların arasındayken kendi kendime de konuşmamam gerektiğini söylüyor.