bu tip olaylar politik meselelerdir. kim olduğu belirsiz iki eğitimli askerin paris'in ortasında yaptığı katliamdan tüm müslümanları sorumlu tutmaya çalışanlar mevcut. gerçekten çok yazık. bu kafaya göre stalin ve hitler milyonlarca insanı katletmiştir, öyleyse ateizm budur. ortodoks hıristiyanlar ukrayna'da birbirini kesiyor, yolcu uçağı düşürüp 300 küsür sivili katlediyorlar; abd'nin 70 yılda katlettiği insanların haddi hesabı yok, öyleyse hıristiyanlar çok rererö. israil hükümeti'nin faaliyetleri ortada, öyleyse yahudiler şöyle böyledir. "atatürk için ayağa kalkmayanın kafasına sıkacağız" diyen bir kemalist vardı hani... öyleyse tüm kemalistler manyaktır. bu tip argümanlara bırakın cevap vermeyi, bunlara itibar dahi edilmez. çünkü baştan hatalıdır. bu olaylarla ilgili değil 1-2 örnek; 1000 örnek dahi olsa önerme hatalıdır. gerçi bunu yapanlar da bunun farkındadır büyük ihtimal. maksat küfür olsun.
o yüzden, bunları bir kenara atarak, bu olaydan kim kârlı çıkar; kim, neyi amaçlamıştır; buna bakmak gerek. bu tip olayların muhakkak bağlantılı olduğu birkaç olay vardır. bunları da hesaba katarak değerlendirmek gerek; hepsini tek tek ele alarak değil. ben bunu duyar duymaz aklıma pegida eylemleri geldi. tam da bu eylemlerin olduğu, avrupa'nın kızıştığı vakit böyle bir saldırı ne kadar da ilginç. elbette tek bağlantı bu değildir. bu bir örnekti sadece. ayrıca ölen polislerden biri de ahmed merabet adlı bir müslümanmış. bu olayın fransız gizli servisleriyle alakası olsa da olmasa da şaşırmam. Birileri avrupa'yı kızıştırmaya çalışıyor. bildiğim kadarıyla fransa avrupa'nın en fazla müslüman nüfusuna sahip ülke. belki de oradaki müslümanlar baskı hissedecekler. gerçi avrupa'daki dangalak ırkçılar dışında herkesin aklı selim düşündüğünü de söylemek mümkün. bakın mesela elin romanyalısı ne demiş:
"kimse müslümanları suçlamıyor. müslüman olmak kötü adam veya terörist olmak anlamına gelmiyor. romanya'da bir atasözümüz vardır: her orman kendi kötü ağacına sahiptir."
şu batı emperyalizminden ala terörist mi varmış ki. olan hem kendi vatandaşlarına oluyor, hem de diğer ülkelerin vatandaşlarına.
gammazlanan entry'i günler sonra silen moderasyondur. utanmasalar 2 hafta sonra silecekler.
o kadar vakit geçtikten sonra silmeyin oğlum. yorulmayın boşuna. başlık artık okunmayacak seviyeye geliyor, entry o zaman siliniyor. biz de bu sözlüğü toparlayan, düzenleyen birileri var zannediyoruz. boş.
genellikle kahvehane havasında geçen, cumartesi eğlencemiz. yemekler, çaylar havada uçuşuyor. bir gün ağırladıkları konukla birlikte yayında okey oynarlarsa hiç şaşırmam. bir yandan okey, bir yandan konu. mangal da olabilir.
- (mailleri okuyan murat bardakçı tribi) efendiiiim. çorlu'dan bir izleyicimiz diyor ki, erhan bey siyah altıyı alıp mavi üçü atsaydı daha iyi olurdu. halt etmişsin kardeşim. beğenmiyosan izleme. saat iki.
dilek hakkını dilek dilemek için kullanarak akıllıca bir hamle yapan çocuğun kompozisyonudur. 3'lü prize yeni bir 3'lü priz takmak gibi... güzel başlamış ama sonradan tırtlamış.
kısa bir açıklama yapıp gideyim. bu tip konular zaten çok tartışıldı. sürekli tekrar etmenin manası yok.
öncelikle "elem verici azabı müjdele" ifadesini anlamak için "müjdeleme"nin "gerçekleştirme" anlamına gelmediğini bilmek gerek. çoğunun da bildiği üzere "haber vermek"tir bu. bunu anlamak için kuran'da müjdelenmenin geçtiği ilgili kısımlara bakabilirsiniz. neyse, konunun çok dışına çıkmadan anlatmaya çalışayım esas meseleyi.
6- "şayet müşriklerden biri sana sığınacak olursa allah'ın sözünü dinlemesi için ona aman ver. sonra onu güven içinde olacağı yere ulaştır. çünkü onlar bilmeyen bir topluluktur."
bu ayette görüldüğü üzere "sığınan" müşriklere bir şey yapılmıyor ve güvenliği sağlanıyor. kime yapılıyor? barış anlaşmasını bozup müslümanlara savaş açanlara. tekrar ediyorum, "müslümanlara savaş açanlara". malum, insan kendisini öldürmeye gelenlere çiçek atmaz. kendisini savunur. düşmanlarınızla anlaşma yapıyorsunuz ancak onlar bir süre sonra bunu bozup üzerinize yürüyor. burada insanın üzerine düşen şey, kendisini savunmasıdır. savaş ortamından söz ediyoruz. ayetin -cımbızlandığı takdirde- "gördüğünüz inanmayanı öldürün" olarak algılandığının farkındayım ancak öyle bir durumun olması ne mantıken mümkün, ne de dînen mümkün. hatta ilgili ayetin devamına bakacak olursak durum daha da netleşir:
13- "Yeminlerini bozan ve Peygamber'i Mekke'den çıkarmaya teşebbüs eden kimseler ile, üstelik size karşı savaşı başlatan taraf oldukları halde, savaşmayacak mısınız? Yoksa onlardan korkuyor musunuz? Oysa eğer mümin iseniz asıl Allah'dan korkmalısınız."
açıkçası anlaşılması çok da zor bir şey değil bu. tefsir okumaya, işin tefsir boyutuna girmeye bile hiç gerek yok bunun için. mealden bile anlaşılıyor. her neyse. dediğim gibi, zaten çok tartışıldı bu mevzular. ek olarak, daha fazla bilgi isteyen meraklı arkadaşlara fizilal'il kuran adlı eserin 7.cildindeki ilgili yere bakmalarını önerebilirim. forumlardan, sözlük köşelerinden fıkıh öğrenilmez. aslında hiçbir şey sağlıklı olarak öğrenilmez. haydi selametle.
--spoiler--
"Ve sizinle savaşanlarla, Allah yolunda siz de savaşın ve aşırı gitmeyin. Muhakkak ki Allah, aşırı gidenleri sevmez." (bakara-190)
--spoiler--
bir ikindi vakti, iki yanı palmiyelerle dolu sahil yolundan, rüzgarda hışırdayan palmiye yapraklarının sesini dinleyerek yürümek istiyordum onunla. yine bir ikindi vakti, denizin kenarında bir yemek yemek istiyordum. sonra sadece dalgaların sesini dinleyebileceğimiz bir yerde oturmak istiyordum. bir sabah deniz manzarasına karşı beraber kahvaltı yapmak istiyordum. portresini çizip, doğum gününde ona hediye etmek istiyordum. ama çizemezdim. çöp adamdan başka bir şey çizemezdim ben. o yüzden kara kalem öğrenmeye başladım. birkaç hafta uğraştım ama beceremedim. mektup gibi bir şey yazayım dedim, duygularımı tam anlamıyla dökemedim kağıda. şiir yazayım dedim, yazamadım. olmadı işte. geçti, gitti. ama ben onu unutmadım.
şimdi, keşkelerin ardı ardına sıralandığı bu hayalleri kurmaktan başka yapacak bir şey yok.
bu adamların kendilerini çok zeki zannetmeleri kadar gülünç bir şey yok şu dünyada. herkesi kendileri gibi zannediyorlar ya hani. herkesin kendileri gibi çabucak galeyana geleceğini, sorgusuz sualsiz koyun gibi hareket edeceğini düşünüyorlar ya; bir şeyler yapmaya çalışıyor garibim. neticede "eylem var" dendiği zaman koşa koşa giden adamlar bunlar.
evet arkadaşlar. bu başlığımızda, sandıktan ümidi kesen tayfanın çaresizce neler yapabileceğini, nasıl debeleneceğini gördük. iyi akşamlar.
ibretlik beyan. lafa bak. atatürk düşmanı olduğuna dair en ufak bir belirti yok. solcularımızın klasik dezenformasyonu. geçelim.
dhkpc'li teröristlerin katlettiği bu çocuğun ölümüne sevinen bu ciğeri beş para etmez şahısların, berkin elvan'ın ölümüne de üzülmediği apaçık ortadadır. çünkü bunlar ölen hiç kimseye üzülmez; ölenler sadece siyasi malzeme aracıdır bunlar için. eylem yapma bahanesi oldu diye sevinen karaktersizler var. bak bak samimiyetsizliğe bak. neymiş, recep tayyip erdoğan yazmış profiline. o zaman ölmeli değil mi? ama iş berkin'e gelince "ne istediniz çocuktan, o daha çocuk :(" lan hani birisi öldüğü zaman ideolojinin, partinin, cartın curtun önemi olmuyordu; insan hayatıydı önemli olan? niye bu kadar ikiyüzlüsünüz? niye bu kadar iğrençsiniz?
bu millet bu faşist zihniyeti asla iktidara getirmeyecek. gelin, her gün tatmin edin kendinizi burada. seviyesizler.
--spoiler--
Ankara'da Berkin Elvan için anma yapmak isteyen insanlara polisle beraber olan eli sopalı şahıslar saldırdı. Polis ise eli sopalı saldırganlara müdahale etmedi.
Ankara'da 12 Mart'ta Berkin Elvan için toplanan insanlara eli sopalılar saldırdı. Polisle birlikte hareket eden ve esnaf olduklarını iddia ederek insanlara küfür eden ve elllerindeki sopalarla saldıranlara polis müdahale etmedi. Halk eli sopalı saldırganlara müdahale ederken polis ise halka saldırdı.
--spoiler--
okurken güldüm anasını satayım. kaynak olarak da elindeki sopayı havaya kaldırmış biri var.
yazık lan. bu muhalefetin bu kadar acınacak halde olacağını tahmin etmezdim. fikirlerini onaylamasak da yüreği dayanmıyor insanın.
ak parti hükümetinin izlediği başarılı politikaya, daha başarılı bir politikayla karşılık veremeyen; varsa yoksa kaset, şantaj, terör eylemlerine destek, halkı isyana teşvik gibi enstrümanları kullanarak yaşamını devam ettirmeye çalışan vasıfsız parti. "atatürk'ün partisi" olarak bilinmese barajı geçmesinin imkanı yok. neyse, hayırlısı canım ya.
demokratik bir şekilde polis döven kızdır. romantik solcularımız yine kahraman ilan etmiş kendisini. bir de ben bu "kask, cop, silah, zırh" muhabbeti yapan hanzoları anlamıyorum. polis teşkilatı, 300 spartalı gibi mi müdahale edecek lan toplumsal olaylara? polis milletle kavga etmek için mi geliyor oraya? bu kafaya nereden gidebilirim beyler?
yasadışı eylemi, görevi gereği dağıtan polise saldıran kızdır. hem suçlu, hem güçlü deriz ya. o hesap.
sözcü, habersol gibi insanlara kin, nefret doldurma amaçlı çıkarılan aşırı uç yayınlar, insanı tek tipleştirir ve saldırganlaştırır. yayınları takip eden insanlar bir süre sonra tüm meseleleri sadece kendi fikrinin çözebileceğine inanmaya başlar ve başka fikirlere saygılı olmaz, olamaz. rahatlıkla vatan haini diyebilirler karşısındakilere. elinden gelse akp'ye oy veren herkesi öldürecek polat alemdarların çoğalmasının sebebi budur. kendi ağızlarıyla söylüyorlar lan. klavye delikanlısı da olsalar, böyle bir nefretin var olduğunu gözlemleyebiliyoruz. en ufak bir şeye bile aşırı tepki verilmesinin sebebi budur. yapılan dezenformasyonlara lönk diye atlanmasının sebebi budur. halka edilen küfürlerin sebebi budur. "namaz kıldığı için oy veriliyor" gibi uç tespitlerin sebebi de budur. gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz lan yoksa. 20 milyon seçmenden sırf namaz kıldığı ve makarna kömür dağıttığı için oy alan bir başbakan? ahahah.
sanırım bununla ilgili bir kaset çıkacak. cemaatçi kankalarımızın bunu ve muhsin yazıcıoğlu'nu durduk yere dillendirmesi hayra alamet değil. galiba montaj aşamasında şuan. hayırlısı bakalım.
zavallılığın üst seviyesindedir. acınacak haldeler lan. tamamen tayyip erdoğan düşmanlığından beslenen bir siyaset anlayışıyla siyasi hayatını sürdürmeye çalışırlar. onun dışında bir şey yok.