karmaşık bir soru. sabahın bu saatinde beyin felci geçirdim resmen. bozar, bozmaz, bozar, bozmaz, bozmaz, bozmaz bozar....
sanırım bir grup yaşar nuri öztürk'den diğer grup ise nihat hatipoğlu'ndan etkilenmiş.
belki haklı belki haksız bir isyan cümlesi gibi. aklıma gelmişken rüzgar erkoçlar'ın instagramda paylaştığı kıllı tüylü bacakları görüp "oohh, saldım çayıra mevlam kayıra" diye iç geçirmeyen bir bayan yoktur herhalde. şimdi o görüntüyü bayan haliyle vermiş olsaydı ıyyyğğ tüüü kakaa olurdu. kıl rahatlıktır efendim. rahatlık bayanlara yakışmaz.
bugün kapımıza gelen davulcudur. evdekiler o kadar yoğundu ki en son 6 yaşında ve hiçbir şeyden haberi olmayan kuzenimin "ne? davul mu? görüşürüz iyi akşamlar" diye geveleyip kapıyı kapatmasına denk geldim. kapı dürbününden baktığımda anladım durumu. şimdi malum, eline davulu alan kapıyı çalıp para istiyor. geçen ramazanda 3 farklı davulcuya bahşiş verdiğimi çakınca bu sene aydım. iki gün önce perdeyi aralayıp 'kimmiş bizim gerçek davulcu? şöylee bir süzeyim' dedim. rüzgar gibi geçti desem yeridir. meğer adamlar motorsiklet ile turluyorlarmış. önde biri motoru kullanıyor arkadaki eline almış davulu "gümbede güm güm". mazotları bitti zaar aceleleri ondan.
her gece "yehhaa oozaan" diye bağıran adamın aslında üst katta oturan komşu oğlu ozan'ın evi terkeden babası olmadığı. adam bağırdıkça yorganın altına gizlendiğim günler geliyor da aklıma...bir sor soruştur "neden bağırıyor bu adam?" diye. her seferinde 'beni de kaçıracak' hissi. meğer bozacı diye bir gerçek varmış.
1960'lı yıllarda ailemin sık sık ziyaret ettiği, beyoğlu'nda bulunan popüler fotoğraf stüdyosu. yıllar önce vardı, her şey gibi belki o da değişmiştir.
yorum atmakla kalsa öpüp başıma koyacağım akrabadır. bir de yorum ardından hal hatır işlerine girenler var ki; telefon faturasından tasarruf etme derdinde değillerse neyim?