nasıl ki eliyle mastürbasyon yapan bir erkek ibne olmuyorsa, kendini kendi ağzı ile boşaltan bir erkek de ibne olmayacaktır. omurgalarımı aldırmış olsaydım böyle bir şey yapar mıydım? belki yapardım ama gereksiz bir uğraşa benziyor. yani elin sana ne kadar mutluluk veriyorsa, ağzında o kadar mutluluk şey edecektir.
kendini 1940'lı yaşıyor sanmaktır. bugün emekli olmuş bir köy enstitüleri öğretmeni'ne gidin ve ''okumak'' eylemi ile ilgili fikirlerini sorun, size yaşadığımız ülkeyi, dünyayı, hatta evreni anlayabilmemiz için okuyabildiğimiz kadar kitap okumamız gerektiğini söylecektir. 30'ların şartlarında büyüyen bir insan için, son derece mantıklı bir açıklama olmasına rağmen, bugün halen kitap okuduğu için bilgilendiğini, yaşamı anlayabildiğini savunan insanların içlerine düştüğü karanlık korkutucu.
bilgilenmek, aydınlanmak için önünüze umberto eco, james joyce, dostoyevski, trevanian koyan zihniyetin, bir çalışma merkezi kurup, kapısına ''arbeit macht frei'' yazan zihniyetten farkı yoktur. bilgilenme isteği, akıcı konuşmak gibi davranışların karşısına, yeter şart olarak ''okumak'' fiilini koymak insanların kendini geliştirebileceği alanları kısıtlıyor. bir insan yürürken sosyolojik gözlem yapabilir, araba kullanırken hayat standartlarını yükseltecek kararlar alabilir, playstation oynarken yabancı dil bilgisini geliştirebilir, bir birey olarak yükselmek, aydınlanmak isteyen kişi her zaman kendisini yetiştirecek fırsatları yaratacaktır.
nasıl ki jimi hendrix, creedence clearwater revival dinleyince arş-ı ala'ya ulaşamıyorsak, nasıl ki carlos alberto, cruyff isimlerini bilince, cristiano ronaldo'yu izleyince süper bir insan olamıyorsak, a space odyssey, full metal jacket, a clockwork orange izleyenler ilham gelip birer nikola tesla olmadılarsa, ulysses, anna karenina okuyanlarda diğerlerini yapanlar kadar gelişecektir.
''kendini geliştirmek'' kavramı özeldir, kitap okumak ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. yaptığımız eylemlerden, kendimize çıkarttığımız ''marjinal faydalar'', insanları geliştirir. bu marjinal faydaları kalıplara sokmak, tanımlamaya çalışmak yanlıştır.
bu sezon için kapalı üst tribün kombinesine sahip olduğum staddır. fakat, artık maçlara gitmek istemiyorum. girişlerde kapı girişi ve turnike girişi olmak üzere 2 ezilme tehlikesi atlatıyorsun. büfeler standart altı, tuvaletler yenilenmiş olmasına rağmen maça 1.5 saat kala yerler çamur banyosuna dönüyor. insanlar koltuğun tepesinde maç izliyor, herkes sarhoş. kavga çıkıyor, yüzlerce kişi yerlere düşüyor güvenlik görevlileri sadece bakıyor*. yeni stad yapılıyor biliyorum fakat bu stadyum, türk telekom arena'ya geçilene kadar seyircilerine sağlıklı bir hizmet sunmak durumunda.