keşke önce herkes kendi kamburuna dönüp bir baksa. evinde ki kadın, sevgilin, anan, bacın hiç mi küfür etmez. onlar gökten zembille falan mı geldi amk. hiç tanımadığın insanları yargılamak kolay tabi.. kadının yaptığı her şeyi sorgulamak ne kadar basit geliyor bazı insanlara. oysa kadın her dilde her eylem de kadındır ya bunu anlamıyor bazı mercimek beyinli erkekler. küfür de ederim sigara da içerim diyen kadının hür iradesi vardır amk .
Sigara içen kız / kadın itici,
Küfür eden kız / kadın itici..
- Altına yatan kız / kadın mı çekici?
Kadınlarla sadece sevişilmez!
Bak güzel kardeşim,
Bir kadınla sadece sevişilmez!
Yani kadın sadece sevişmek için yaratılmamıştır!
Bir kadın arkadaşın oldu mu bilmiyorum, olmadıysa hemen edin!
Çünkü bir erkeğin en yakın dostu bir kadın da olabilir!
Belki daha da iyi olabilir!
Önyargılarından arınırsın, kadınla sadece sevişilmediğini anlarsın!
Bir kadınla dertleşebilirsin!
Kadınla tavla oynayabilirsin!
Kadınla alışverişe gidebilirsin!
Kadınla sinemaya gidebilirsin!
Tüm bunları yaptın diye sonrasında sevişmek zorunda falan değilsin!
Bir kadın senin en yakın arkadaşın, moda tabirle, kankan olabilir!
Ve hatta kadın-erkek arkadaşlığı hemcins arkadaşlığından çok daha düzeyli olabilir bazen!
Sana öğretilen o ateşle-barut saçmalığından sıyrıl artık!
Kadınlarla sadece sevişilmez!
Bir kadın arkadaşla her şey yapılabilir!
Yürüyüşe çıkılabilir!
Bir köy kahvesinde sohbet edilebilir!
Evine davet edersin, birlikte yemek yapılabilir!
Tiyatroya gidilebilir!
Yani anlayacağın bir kadınla sevişmenin dışında da birçok şey yapılabilir!
Gelelim öteki yüzüne madalyonun...
Bir erkek de sadece sevişmek için yaratılmamıştır!
Bir erkek seni evine arkadaşça davet edebilir!
Bir erkekle kız arkadaşınla yaptığın sohbetin aynısını yapabilirsin!
Bir erkek seni sadece sevişmek için istemez!
Morali bozuk olabilir, bir arkadaşa ihtiyacı vardır, bir dost sesine muhtaçtır...
Seni, kardeşi gibi sevebilir...
Seninle zaman geçirmek istemesi senin bedenine sahip olmak istediği anlamına gelmez!
Eğer, bir kadın ve bir erkek arkadaşlığın ötesinde bir birlikteliğe sahipse onlara evde ne yaptığını sormamız sanırım bir muhabbetteki üçüncü kişinin durumuna düşmek demektir!
Sahi, senin hiç sevgilinde mi olmadı?
Olmadıysa, müsaitsen onu da edin!
Birlikte sinemaya gidin...
Sohbet edin...
Başını dizlerine daya sevgilinin...
Birlikte film izleyin...
Birlikte bir çay demleyin...
Sevişin...
Ha, bütün bunlar sana ters mi?
O zaman sen yapma güzel kardeşim!
Ama...
Karışma da! *
Çok insancıl görünmek, hatta kelebekler salmak profilden.
Gerçek yaşamda: ideolojisine uymayan herkes potansiyel Afrika'lı. Yani hariçten gazel.
Çok sevgi ve aşktan bahsetmek.
Gerçek yaşamda: Ayda kaç para kazanıyorsun, bak o'na göre aşık olacağım.
insan ölümlerini, zulümleri kınamak.
Gerçek yaşamda: Tuttuğu partisinin iç tüzüğüne uymuyorsa, ölümlerin bazıları ustalıkla görünmezden gelinebilir.
Çok bilgili ve agah ayaklarına yatmak.
Gerçek yaşamda: iki lafın; tarihini, sosyolojisini, niteliksel araştırmasını, salt gerçeği, diyalektiğini, eleştirisini vb. bir araya getirememek.
Çok yalnızım, beni kimse anlamıyor, ben hepinizden farklıyım..
Gerçek yaşamda: Bildiğin ortalama insan. Egosunda filler çimenleri eziyor.
Solcuyum, devrimciyim ben.
Gerçek yaşamda: Karl Marx'ı şair, türkücü, diye sunabilecek potansiyele sahip.
Sağcı, muhafazakarım ben. Çok mütedeyyinim.
Gerçek yaşamda: Sordum sarı çiçeğe'ye kadar. Beş yıldızlı otellerde şatafatla açılan iftar yemekleri, ve paylaşılan fotoları da -dahil.
Savaşa hayır, barış istiyoruz, hatta senden bir çocuğum olsun; adı barış olsun.
Gerçek yaşamda: işyerindeki herkesle kavgalı. Yan dairedeki komşusuyla daha dün tartıştı. Trafikte el kol hareketi yaptı. Şerit ihlali yaptı. Ambülansa bile yol vermemek için ıkındı.
Çok dürüstüm, ilkelerim var. Bir çizgide giderim, vallahi omurgam da var.
Gerçek yaşamda: Götü başı o kadar hızla oynuyor ki, sabit bile görebilirsin.
Bu terslikler, büyük farklar böyle sürüp gider...
Sosyal medya ile sokak arasındaki fark şudur; Sosyal medyada yutturma şansın vardır bir anlık. Sokakta boyan ya da foyan çıkabilir, hatta şişik egon stoklarında ve elinde patlayabilir.
Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allahın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur. hadis-i şerifi, bugünlerde tutulan orucun önemini ifade ediyor. Bu hadisin açıklamasını imam-ı Gazali şöyle yapıyor: Muharrem ayı hicri senenin başlangıcı. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayandırmak ne güzel olur. Bereketinin devamı daha fazla ümit edilir. Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam aşure gününe denk getirmemek için, Muharremin dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye ediliyor.
Bugünde oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel âdetler de yaşatılmalı. Herkes, bugünlerin faziletini bildiren hadiseleri hatırlayarak ailesine, akraba ve komşularına ihsanda bulunursa şüphesiz sevabını kat kat alır. Peygamberimiz, müminin aile efradına aşure gününde her zamankinden daha çok (fazla külfete girmeden, aile bütçesini zorlamadan) ikramda bulunmasını tavsiye ediyor. Bir hadiste şöyle buyuruyor: Her kim aşure gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder.
düşmek insanı anında istem dışı güldürüyor. bir başka insanın düştüğüne şahit olmak ya da bu düşen kişi kendin bile olsa hiç değişmiyor. düşeni gördüğümde ya da düştüğümde gülme krizine giriyorum ki.
Elma attım denize, geliyor yüze yüze, ben vuruldum Filiz'e, Filiz Akın, evi yakın, onu seven, Cüneyt Arkın, kın kın kın, kına gecesi, si si si, simitçi, çi çi çi çiğköfte, te te te televizyon, yon yon yon, Yonca Evcimik, mik mik mik, miki fare, re re re, reklamlar, lar lar lar, koca karılar... şunu hatırlayınca iyi ki büyümüşüm dedim lan kendi kendime. **
insan demeye bile utandığım memleket manzaraları bunlar. yazıklar olsun ki böyle caniler eğitmen olarak sisteminin içinde yer alıyor. SÖZÜN BiTTiĞi YERDEYiZ .... BU TiP iNSANLARA HAYVAN EĞiTiM MERKEZi AÇMA iZNi BiLE VERiLMEMELi .
Horoz ve Tilki Hikayesi!
Dershanede hocayı beklerken ışıklar kapanmış ve
bir çizgi film gösterilmeye başlanmış. Filmin adı Küçük Tavuk . Bir kümes var. Kümeste bir çok tavuk ile genç ve küçük horozlar, bir de kümesin yaşlı ve büyük horozu bulunuyor. Kümesin etrafında da bir tilki dolaşıyor. Yaşlı
ve büyük horoz, tilki içeri girmesin diye kümesin kapısını sıkı sıkıya kapatmış, tavukları dışarı bırakmıyor. Tabii dışarı çıkamadıkları için doğru dürüst yemlenemeyen tavuklar da zayıf ve küçük tavuklar. Yaşlı ve büyük horoz ise dışarı bırakmadığı tavuklara ölmeyecek kadar mısır tanesi
dağıtarak yaşamalarını sağlıyor. Kümese giremeyen tilki bunun üzerine kümesin tellerinde küçük bir delik açarak küçük ve genç bir horoza sesleniyor ve ona biraz mısır veriyor. Mısırı yiyen küçük ve genç horoz her
gün gelip tilkiden mısır alıyor. Bir süre sonra tilki küçük ve genç horoza tek başına yiyebileceğinden fazla mısır verince genç horoz hem kendisi yiyor hem de diğer tavuklara mısır dağıtıyor. Böylece yavaş yavaş yaşlı ve büyük horozun kümesteki gücü kırılıyor. Horozun etrafındaki tavuklar azalmaya başlıyorlar. Artık popüler olan genç ve artık irileşen horozun etrafında ise tavuklar toplanıyor.
Bu aşamada tilki kümesin kapısının önüne mısır bırakıyor. Kümeste bir tartışma çıkıyor. Kapıyı açalım mı açmayalım mı diye. Sonunda korkarak kapıyı açıyorlar ve kafalarını dışarı uzatıp yemlenip hemen geri çekiyorlar. Bir süre böyle devam ediyor. Hiçbir şey olmuyor.
Kümesteki tavuklar rahatlıyor. Korkuları azalıyor. Nihayet bir gece tilki kümesin önündeki avluya mısır döküyor. Artık korkusuz olan tavuklar genç ve artık güçlü horozun öncülüğünde dışarı çıkıyor ve rahat rahat yemleniyorlar.
Kümesteki her tavuk semiriyor.
Tilki bir süre sonra gece kümesin kapısından kendi mağarasına kadar mısır tanelerini döküyor. Sabah kümesten çıkan ve korkusuzca yemlenen tavuklar yemlene yemlene mağaraya kadar gidiyorlar.
Sonra mağaraya giriyorlar. Onları içeride bekleyen tilki bütün kümes mağaraya girince mağaranın kapısını kapatıyor.
Çizgi film burada bitmiş.
Işıklar yanmış. Ve dersin hocası kürsüye çıkarak, işte Üçüncü Dünya ülkeleri böyle yönetilir diyerek derse başlamış. Sorular:
1-Kümes NERESi?,
2-Yaşlı horozlar KiMLER?
3-Genç horoz KiM ?
4-En önemlisi tilki KiM? Buna
göre içinde bulunduğumuz durumu sorgular isek binlerce yorum ortaya çıkar.
Unutmayalım Ulusların dostları yok sadece çıkarları vardır.
Hayat dermiş ki;
Sevdiğin insanda arayacağın ilk şey iyi niyet olmalıdır. O yoksa başka özelliklerinin anlamı kalmayacaktır..
Hayat dermiş ki;
Dost dediğin sadece kötü gününde yanında olan değildir, aynı zamanda sevincine de en az senin kadar sevinebilendir..
Hayat dermiş ki;
Başarmak için sıradan olandan ayrılmak zorundasın. Bırak insanların karşı duruşunu, doğru bildiğine sarıl ısrarla..
Hayat dermiş ki;
Daha önce görmediğin biriyle karşılaştığında ilk dakikalara dikkat et. O insanın pozitif yada negatif enerji veren biri olduğunu anlayacaksın..
Hayat dermiş ki;
Yaptığın seçimlerden dolayı başın derde girerse eğer, ilk suçlaman gereken kişi sensin. Sızlanmak ve başkalarını suçlamak yerine, hatanı bulmaya çalış..
Hayat dermiş ki;
Bir yıkımla karşılaştığında yas tutma. O yıkımı, ne yap et öğretmenin haline getir..
Hayat dermiş ki;
Hayvan sevmeyen insanlardan uzak dur. Doğal ve güzel olanı sevemez onlar çünkü..
Hayat dermiş ki;
insanlara kendini defalarca anlatmak zorunda kalma. Ya oradan ayrıl yada bildiğini oku..
Hayat dermiş ki;
Hedeflerin konusunda kararlı ol. Engelleri düşünme. Ya bir yol bul, ya bir yol aç...
Hayat dermiş ki;
içgüdülerinin sesine çok iyi kulak ver. Unutma ki, onca hayvan türü onlar sayesinde varlığını sürdürüyor miliyonlarca yıldan beri..
Hayat dermiş ki;
Kendini saygın bir birey haline getir. Aksi taktirde, boşuna beklersin başkalarının sana saygı duymasını..
Hayat dermiş ki;
Başına bir şey geldiğinde, neden başkalarının değil de
benim başıma geldi bu iş diye sızlanma, durduğun yere bak..
Ataol Behramoğluna göre; aşk iki kişiliktir,
Atilla ilhana göre tek kişiliktir;
Pia, kimi romantikler üç kişilik yaşar; sen, o ve Sezen Aksu,
Edip Cansever çoğullaştırır; yerçekimli karanfil,
Cemal Süreyya ise son noktayı koyar ve şöyle der;
Daha nen olayım isterdin;
Onursuzunum ya,
aşk kişiliksizdir...özetle ve kısaca.
Fillerin ölüm zamanı çok ibret vericidir
Filler önceden hissederler ve acı çığlıklar atarak yakındaki bir mağaraya doğru yola çıkarlar
O çığlığı duyan civardaki fillerde mağaranın ağzında toplanır
Her biriyle vedalaşıp adeta "hellallik" alan fil kendi ailesiyle başbaşa kalır
Başlarını ve kuyruklarını birbirine sürterek gözlerinden yaş dökerler
Sonra arkasına bakmadan ağır adımlarla mağaraya yönelir
Arkadaşları veya ailesinden biri gelmek isterse engellenir
Ve fil mağarada hayatına son verir. *
Olimpiyat sloganı, üç Latince sözcükten oluşur: "Citius, Altius, Fortius". Yani, "Daha hızlı, Daha yüksek, Daha güçlü."
Sloganın arkasında yatan düşünce, bir sporcunun amacının birinci olmaktan çok, elinden gelenin en iyisini yapmasıdır. Bu üç sözcük, Pierre de Coubertin'in önerisiyle 1894'te, Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nin kuruluşuyla birlikte resmi slogan olarak kabul edilmiştir.
Kızkulesi ile ilgili anlatılan ilk hikaye; Ovidiusun kaydettiği bir aşk hikayesidir. Hero ile Leandros adlı iki gencin hüzünlü aşkını anlatan bu hikaye, Heronun kuleden ayrılmasıyla başlar. Hero Afroditin rahibelerindendir ve aşka yasaklıdır.Yıllar sonra Afroditin tapınağında yapılan bir törene katılmak için kuleden ayrılır ve orada Leandros ile karşılaşır. Birbirine aşık olan iki genç, Leandrosun gece kuleye gelmesi ile aşklarını kutsarlar. Kızkulesi her gece iki gencin gizli aşkına ve yasak sevişmelerine tanıklık eder. Leandrosun yüzerek kuleye geldigi fırtınalı bir günde Heronun yaktığı sevda ateşinin feneri söner. Karanlıkta yolunu kaybeden Leandros boğazın sularına gömülür. Sevgilisinin öldüğünü gören Hero da kendini Kızkulesinden boğazın sularına bırakır.
Kavuşamayan aşıklara atfen anlatılan bu hikayeden başka bir de; Kleopatranın sonuna benzer bir sonun anlatıldığı yılan hikayesi vardır. Kehanete göre kralın birine, çok sevdiği kızı onsekiz yaşına geldiğinde bir yılan tarafından sokularak ölecegi söylenir. Bunun üzerine kral denizin ortasındaki bu kuleyi onararak kızını buraya yerleştirir. Kaderin kaçınılmazlığını kanıtlarcasına, kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan bir yılan, prensesin tenine süzülerek zehrini boşaltır. Kral, kızına demirden bir tabut yaptırarak Ayasofyanın giriş kapısının üstüne yerleştirir. Bugün bu tabutun üstünde iki delik vardır. Yılanın, ölümünden sonra da onu rahat bırakmadığına dair hikayeler anlatılır.
En son anlatılan hikaye ise Osmanlı Dönemi ile ilgilidir. Battal Gazinin askerleri ile Kızkulesine baskın yaparak kuleye saklanan hazinelerin ve Üsküdar Tekfurunun kızını kaçırdığı ile ilgili hikayedir. Battal Gazi tekfurun kızı ve hazinelerini aldıktan sonra Üsküdardan atına atlayıp oradan uzaklaşmıştır. Çokça bilinen Atı alan Üsküdarı geçti lafı bu hikayeden gelir. Bu hikayeden günümüze gelen bir diğer şey de küçük kulemizin ismi ile ilgilidir. Diğer efsanelerdeki prenseslere de atfen Türkler buraya Kız-Kulesi ismini vermişlerdir.
Antikçağda Arkla (küçük kale) ve Damialis (dana yavrusu) adları ile anılan kule, bir ara da Tour Leandros ismi ile ün yapmıştır.Şimdi ise Kızkulesi ismi ile bütünleşmiş ve bu ismi ile anılmaktadır.
''Kalbinden gelen sesi dinlemek sana bir şeyin ne zaman yeterli olduğunu söyleyecektir. Kafanın söylediklerini duymakla kalbinden gelen mesajı dinlemek arasındaki farkı öğren. Kafanın konuşması toplumun bir ürünüdür. Kalbin konuşması sonsuzluktan gelir. ''
felsefeleri boyları kadar kısa suratları kadar kara değil yani.
Ne olmasını bekliyorsun?
Hayatın sana ne sunmasını bekliyorsun?
Dün akşam hayali...ni kurduğun şeylerin, sabah olunca gerçekleşeceğini mi umuyorsun?
Yanlış Hayatın Peşinde Koşmayacaksın!
Sistem böyle çalışmıyor!
Düşünce gücü, metafizik, parapsikoloji, yoga, meditasyon, aklına her ne geliyorsa, neye inanıyor ve peşinden gidiyorsan, hepsi bir yerde... tık...anıp kalacaktır!
Ummakla, dilemekle olmuyor, ayağa kalkacaksın!
Her şeyden önce farkına varacaksın!
Hangi öğretiye inanırsan inan, üstün körü anlamayacaksın.
Bir bilgiyi gerçekten hayatında uygulayamıyorsan, o bilgiye sahip olduğun yanılgısına kapılmışsın demektir.
Kendini kandırmayacaksın!
Gerçekleri anlayacak, sonu her ne olursa olsun kabul edeceksin.
Bazen bildiklerin, öğrendiklerinin acı verir.
Onu da yaşayacaksın.
Önce kendinin, ne olduğunun, nelere sahip olduğunun, gücünün, yeteneklerinin,
Bu hayata neden geldiğinin farkına varacaksın.
Hayatını, gereksiz şeyler uğruna harcamayacaksın.
Kalbinde yaşadığın her duyguyu aşk sanıp, peşinden çöllere düşmeyeceksin.
Aşkın adını ağzına almadan önce, uzun uzun düşüneceksin. Yüreğinle yüzleşeceksin.
Sevgiyi, tutkuyu, şehveti, alışkanlığı, çekimi, aşkı birbirinden ayırt edeceksin.
Hiç kimsenin ve hiçbir şeyin senden daha önemli olduğunu düşünmeyeceksin.
Bedenine, ruhuna, aklına sahip çıkacaksın.
Hak etmeyenin ardından yas tutup, bunu da aşka bağlayıp, aşkın şanını kirletmeyeceksin.
Kendini tanıyacaksın, hem de çok iyi tanıyacaksın!
Kimleri, neden ve niçin seçtiğini bileceksin.
insanız hepimiz, elbette zayıflıklarımız, düşkünlüklerimiz, saflıklarımız var ancak kendi huylarını, eksiklerini iyi tahlil edeceksin.
Ardından gözyaşı döktüğünün adını doğru koyacaksın!
Yıllar süren yaslar yaşayıp, unutamadığını iddia edeceğine, neden hayatına başlayamadığını çözeceksin.
Korkularınla yüzleşeceksin.
Yattığın yerden, kurduğun hayale uygun bir beyaz atlı prens beklemeyeceksin.
Aklın çalışacak, elin ekmek tutacak, kimseye boyun eğmeden yaşamanın lezzetini bileceksin.
ister kocan olsun, ister oğlun, ister anan, ister baban, kimsenin sevgisiyle hükmünü birbirine karıştırmayacaksın.
Ezilen, zavallı, akılsız olmak kazandırır gibi dursa da, sonunda mutlak kaybettirir; bunu unutmayacaksın!
Başkalarına değil, kendi gücüne inanacaksın.
Birinin boynuna asılarak durursan, karşındakini yormakla kalmazsın, bir gün kendi kolların bile çekemez ağırlığını düşersin; kimseye dayanmayacaksın!
Dünya da sensin, evren de!
Kendini geliştireceksin. Büyüyeceksin, olğunlaşacaksın.
Ruhunu da, aklını da bedenin gibi besleyeceksin.
Önce sen büyük olacaksın, farkında olacaksın, sonra dünyanın zevklerinin, aşkın, hayatın tadını çıkaracaksın.
Emanet hayatlara tutunup, ömrünü harcamayacaksın.
Ne olmasını bekliyorsan, sen öyle oturdukça, olmayacak.
Boşuna hayal kurmayacaksın!
* bir şeyle sınırlandırılamayacak şeylerdir bunlar. mesela genelde gururlarıdır. her defasında binlerce kez yerle yeksan olma durumunu yaşasak da bu yanlışı her defasında yapıyoruz maalesef. bir kere aşağılanmak gibi olumsuz tepkilere neden olacak şeylerin karşısında acizce duruyoruz. çok sevince kaybetmekten korkuyor kadın bu yüzden de olur olmaz baskıların ve sözcüklerin karşısında aciz hissediyor kendini. aşk kadın için bambaşka bir şey. vazgeçmek dendiği zaman kadın özgürlüğünden, kimliğinden, kişiliğinden, kariyerinden vs vs çoğu zaman vazgeçer. erkeklerin orgazm için vazgeçtikleri şeylerin aksine kadın bir çok şeyden aşk için aşkı için vazgeçer.