karşısındaki muhatap aldığı kişileri çok sevdiğini düşünerek bu duygunun seline kapılan; lâkin, kendi nefsinin oyununa düşerek o çok sevdiklerine zarar veren kişidir..
--spoiler--
Dinçer, 'olgunlaşma sınavı' mantığıyla TOEFL'a benzettiği yeni sistemde; üç ay arayla yapılacak dört sınavdan en yüksek puanın esas alınacağını söyledi. Hazırlık talimatını yedi ay önce verdiğini; ÖSYM ile birlikte çalıştıklarını belirten Dinçer, 'Çocuklarımızı stresten kurtaracağız' dedi..
--spoiler--
evet.. din kavramı neden bu ülkede genellikle islam ile eşdeğer kabul edilir? halbuki din kavramı, islam'a göre daha kapsamlı bir kavramdır. din denilince kastedilen şey aslında, kişinin inandığı ve mensup olduğu hak olan inanç grubudur. yani din islam ile aynı anlama gelmemektedir. islam, din grubuna girer. tıpkı hritiyanlık ve musevilik gibi olan diğer dinler gibi..
edit: aslında kişi hangi dine mensup ise, din denilince aklına ilk olarak kendi dininin gelmesi gayet tabii bir şeydir..
durağa ulaşmanın verdiği büyük bir havayla ilerlerken, tam durağa yanaşmış iken...
"aman yarabbi!" dedirtecek, kişi de bir şok etkisi yaratan, suratta bambaşka duygulara yer veren olaydır.*
"makarna koydum, annemin en küçük kaselerinin bir çap büyüklüğüne sahip olan kasesine. bu yemeği öğle yemeğinde -sen kendi makarnanı yapar iken- yemekhanede seninle birlikte tadacakmışçasına yemek istedim... ama bu güzel olacak olan tabloya upuzun bir bir yemek sırası engel oldu.. ben de bu duyguyu -bir nevi etkisini kaybetmiş olmasına rağmen- yine de yaşamak istedim ve -sınavım olmasa kendim yapardım- annemden makarna yapmasını rica ettim. beni kırmadı..
şimdi yüzümde saf ve 'kocaman' bir gülümseme ile bu minik kasedeki güzel burgu makarnalarına çatalımı batırıyorum.
yine hayal ediyorum; sen ve ben kocaman bir kasede duran burgu makarnalarına duygulu(!) gözlerle bakıyoruz. öyle bir bakıyoruz ki, dayanamayıp aynı anda çatallamaya başlıyoruz.
sen sade mi seversin? neyli seversin? bilemedim ki şimdi.. ben çok sinirli olunca -başka zaman sade makarnadan tat alamaz iken- o kavrulduğu yağın tadını almak için öylece, sade yerim ve garip bir şey ki beni sakinleştirir.. peynirli tarzını pek sevmem. öyle garip garip soslu (misal: italyan bilmem neyli makarna..) olanları da sevmem. mayonezi de pek tercih etmem. hatta yağlı bir yemeğe, bir de yağ ve protein deposu olan şeyi (mayonezi) niye boşaltırlar?! anlamam..
neyse, biz gelelim en güzel kısıma; "ketçap"! işte buna kesinlikle hayır diyemem. tatlısı güzel değil, şekerli domates gibi oluyor. ketçap dediğin acılı olur! ağzınızda acısı ile tat bırakmalı, değil mi? velhasıl kelam, makarnayı acılı ketçap ile yemeyi severim..
hee bir de yoğurt ile de güzel oluyor. ama ketçabı kimse geçemez.
...
işte böyle.. gördün mü?! bir küçük kase burgu makarna nelere kadir..
belki makarna senin için vazgeçilmez bir yemektir. kim bilir?! ben bu şekilde ümit ediyor; bu yazdıklarımı güzel bir dua ile sonlandırmak istiyorum..
"allah'm! eğer bu kulun için makarna vazgeçilmez ise -ki inşaallah öyledir; çünkü duamın boşa gitmesini istemiyorum- beni de makarna gibi, onun için vazgeçilmez kıl!" (amin)
... " *
buradan tanışıp, çok iyi düzeyde muhabbet edilen sözlük yazarının; bir gün yanınızdan gelip geçmesi..
ve bunun farkında olunamaması durumunda gelişen garip bir duygu.