Şu an arka bahçemde gerçekleşen olay. Bir değil iki değil on beş e yakın halı var. Şikayet etmek için (bkz: mavi masa) 'ya whatsapp hattından yazdım ama komşu olduğumuz için yüz göz olmak istemiyorum. Şikayet etmek isteyen varsa beni yeşillendirsin, adres vereyim.
edit: küresel ısınmanın mevsimler üzerinde bıraktığı yoğun etki(eylül ayının ortasında yaz mevsimini yaşamaya devam ediyoruz)(bu kuraklığı doğuruyor) bu denli zirvedeyken, ne zararı var yeeeeaağğğğğ demek geleceğe büyük saygısızlık olan durum.
Hem google play store hem de app store'da bulabileceğiniz kalite kokan oyun.Çizimler , grafikler bana çok hoş geldi.Ayrıca mantık zorlayan bir oyun , (bkz: temple run) gibi amaçsız değil tam tersi amaç üzerine kurulu bir oyun.
bir kocakarı atasözüdür.en sevdiklerimden birisidir.
bir tarafta şeker bi kız olsun.bir de bir adet beyefendi.kızımız hanımefendi, ağzı var dili yok, ne desen yapar, vur sırtına al ekmeğini, bu garibimi ezer durur bu erkek kişisi; sen böylesin ,pis boklu, bişey bilmezsin, kezbansın vs vs.
diğer tarafta şirret, arkadan iş çeviren,hain, adamın yüzüne gülen tam bi ferhunde vardır.işte bu kız da ikrama geçer.ayy canım ay cicim hediyelere boğulur.
dünyanın kanunudur bu 40 takla at yaranamazsın ama bi kjwdowkqdqıpo3 yap bak neler oluyor.senden iyisi yok.
youtube üzerinden kendi videolarını çekip gönderen anladığım kadarıyla tıp okuyan hanım kızımız.laf atan elbette oluyor bizene senin makyajından,alışverinden gibi çıkar ya hep böyle tipler! ama kime ne yani youtube bu istediğini çeker koyar.üstelik hep başka ülkelerden görmek * bıktırmıştı.hoş olmuş , iyi olmuş.
jonathan rhys meyers* abimizden dinledim ilk defa.asıl sahibi slade imiş.anlaşılabilir bir ingilizceye sahip olan şarkı ve romantiklik için kullanılabilir gayet hoş.twelve point go to jonathan ;
başlıklara göz gezdirirken bir şey takılır gözüne çok yaratıcı dersin başlığa gülersin hatta aptal aptal, heyecanla okumak için açarsın ama o da ne 2 kelimelik bir şeyler yazmış güzelim başlığı şişirip atmış,üstelik saçma sapan şeylerle.başlık kadar yaratıcı olmadığını fark edip hüsrana uğrarsın biraz önceki aptal gülümsemeden eser yoktur.eeh be deyip kapatırsın soğursun sözlükten.
gece yapılması gereken eylem.insanın kendini en özgür hissettiği anlardan birisidir zannımca.
o ısı birikmesiyle gecenin verdiği ılık su, popona direkt olarak temas edince aptal bi gülücük falan yayılır suratına o an çocuklar gibi şensindir, ölmeden önce yapılacaklar listesinde olabilir.
hangi devirde yaşıyoruz da hala bunu söyleyenler var diyerek klişe bir şekilde lafa başlamak istemiyorum zira her dönem için cahilce söylenen gereksiz kelime topluluğu.
nedir bu anlamıyorum ki , hayata kimse kimseyi hoş tutmak için gelmiyor.herkes kendi seçimlerinden , kendi kararlarından sorumlu hoşnutluk,mutsuzluk vs bu kararların sonucudur.bu ''kocanı hoş tut'' a bağlı değildir.evlilik birlikte yürütülen bir şey değil midir adı üstünde evlilik 2 kişi.ne diye kadının üstüne bu hoşnutluk denilen şey yükleniyor ki? o zaman bunun adı evlilik olmasın. bu zihniyetteki bir insanın evliliğine evlilik denilemez zaten.pohpohlamaktan başka bir şey değil.
kadınlarla ilgili her sorun bitti * bir bu kaldı diyeceksin ama her şey bu düşünceden çıkmıyorsa bende meyve kokmam bok kokarım.
iç gıdıklayan ses diye bir şey vardır hani.işte o'dur bu.sesini harika kullanan nadir kadınlardan birisidir.şu şarkısında http://fizy.com/#s/1mibt6 sesinin en çeşitli hallerini duymanız mümkün.
12-13 yaş sendromu.çocuğun yataktan kalkarken düşündüğü ilk şey sahura yine kaldırmadılar olur.sanırım insanın o yaşlarda başka derdi olmadığı için yeni güne bu gibi düşüncelerle gözünü açıyor.hatta bazıları o kadar hırs yapmıştır ki sahura kalkmadığı halde ailesinin bütün taşlamalarına rağmen o gün oruç tutar iftar'a doğru ağzı yüzü kayıp ekmeğin ucundan minik minik koparıp ağzına atar bi şey olmaz yaaa nidalarıyla.şimdi bakıyorum da
-bugün sahura kalkamadım tutmayıveriyim zaten tutamam ya deriz.
çocukların saflığı,temizliği dedikleri şey bu olsa gerek.
memeli hayvanlarda erkeklerin süt üretmeleri fizyolojik olarak mümkündür.bu hususta erkekler gerekli anatomik donanıma,fizyolojik potansiyele ve hormanlara sahiptirler.bazı keçi ve yarasa türleri gibi bir iki istisna hariç süt verme olayı ne insan türünde ne de diğer memeli türlerin erkeklerinde gerçekleşmektedir.aslında memelilerin tümünde yani her iki cinste de süt bezleri vardır.erkeklerde bu bezler gelişmemiş ve işlevsizdir.bu durum türe göre değişir yukarıda da belirttiğim gibi misal ; farelerin erkeklerinde meme dokusu hiç bir zaman süt kanalları ve meme uçları oluşturmaz,memeler dışarıdan görülemez.insan ve köpekler de dahil bir çok memelide ise oluşturur.
erkeklerin niçin süt vermedikleri sorusuna gelince erkeklerin çiftleşmeden sonra yavruya hiç bir katkıları yoktur.*.insan,aslan,kurt gibi memelilerde babanın esas sorumluluğu aileyi ve yavruları korumak,yiyecek bulmaktır.belki başlangıçta bu türlerin erkekleri de yavrularına süt veriyorlardı ama asıl görevleri nedeniyle evrim sonucu süt verme donanımlarını yerlerinde kaldığı halde üretim kabiliyetleri köreldi.işlevleri olmadığı halde erkeklerin neden memeleri var sorusu ise ; insanda erkek ve dişi yapısının aslında aynı olmasından kaynaklanıyor.insan anne karnında iken emriyo halinin en başında erkek ve dişiden farkı yoktur.
başka bir açıklama yapacak olursam ;
embriyo ''Y'' kromozomunu aldıktan sonra hormonal sinyaller gelmeye ve erkeğe ait organlar gelişmeye başlıyor.erkeklerin memeleri ise bu safhadan daha önce oluşmuş bulunduğundan aynen kalıyorlar hormonal bir takviye olmadığından fonksiyonel hale gelemiyorlar.dişilerde ise büyüme çağı sırasında salgılanan hormonlar süt bezlerini ve göğüsleri büyütüyor.
fillerin kulaklarının büyüklüğünün daha iyi işitmeleri ile bir alakası yoktur.kulaklar soğutucu görevi yaparlar.hepimizin bildiği gibi filler çok büyük hayvanlardır.havanın sıcak olduğu yerlerde yaşarlar.filin kulaklarında bir çok damar vardır.bunlar sıcak kanı kulağın yüzeyine taşırlar ve sıcaklığın buradan havaya gitmesini sağlarlar.böylece hayvancağız kulaklarını oynatarak kendini serinlemiş hisseder.
öncelikle;
anatomik değilde ruhsal anlamda sinir, ''herhangi bir durum veya olay karşısında duyulan ruhsal gerginlik'' diye tanımlanır.sinir krizi ise, çok şiddetli bir heyecanın veya bunalımın etkisiyle davranışlarını denetleyemeyen ve buna bağırma,ağlama,gülme gibi tepkilerle ortaya koyan bir kişinin durumudur.genel anlamda sinirli olma durumunu,sinir sistemi hastalığı ile karıştırmamak gerekir.
sinirlilik belirli bir hastalık değildir.genellikle çocuklukta yaşanan kötü şartlardan ileri gelen ve yetişkinlikte de devam eden bir çeşit hırçınlık halidir.her ne kadar toplumda zaman zaman olumlu bir özellikmiş gibi algılanıyor ve insanlara hükmetme aracı olarak görülüyorsa da,hatta kimi yöneticiler bu amaçlarla sinirlenmiş rolünü oynuyorlarsa da,sinirlilik zamanımızda alkolizm gibi toplumsal bir hastalıktır.
insanlar genellikle sinir yerine asap kelimesini kullanır.*.asap arapça a'şap kelimesinden gelmiş olup sinirin çoğulu anlamındadır.bu kelimenin köküne gittiğimizde eski hukukta akrabalık ve kandaşlık anlamında kullanıldığı görülüyor.neyse oralara girmeyelim şimdi biz.
günümüzde asabi kelimesinin öfke ve kızgınlık içinde kontrolünü ve soğukkanlılığını yitirmiş,sinirlerini denetleyenmez duruma gelmiş anlamında kullanılmasının kökeninde bu eski davranış biçimi yatıyor.zaten sinir sistemimizin en güç kavranan özelliği d işte bu duyguların ve kişilik özelliklerinin denetlenememesidir.insan beyninin karmaşık bu üst düzey işlevi,insanın bazen kendi çıkarlarını ya da güvenliğini tehlikeye atarak içgüdülerini ve reflekslerini öne çıkarmasını sağlıyor.
genellikle üçüncü parmak en uzunu iken yüzük parmağımız işaret parmağımızdan daha uzundur.ayaklarda ise başparmaktan başlayıp gittikçe kısalan bir dizi vardır.nedenleri ; parmaklarımızın görevi ve geçirdikleri evre ile açıklanabilir.hemen hemen bütün memeli hayvanların parmakları vardır.evrim sürecinde bunların çoğunun sayıları ve şekilleri değişmiştir misal ; atın sadece bir parmağı dolayısıyla bir tırnağı kalmıştır.
bir portakalı ve minik bir topu*elimizde avcumuzun içine alacak şekilde tutarsak bütün parmakların uçlarının aynı hizada durduğunu görürüz.aynı şekilde parmaklar yumruk yapacak şekilde katlanırsa hepsinin avuç içinde bir hizaya değdiği görülür.verdiğim örneklerde görüldüğü gibi parmaklarımız bir şeyi tutabilmek için ideal boyutlara sahiptirler.
serçe parmağın en uzun parmak olduğunu ben şahsen düşünemiyorum.
insanı çok uzaklara götüren bir anita lane şarkısıdır.mümkünse sessiz bir ortamda ve gece dinleyiniz.sevişirken dinleyeceğiniz şarkılar arşivine de girebilir kendimce.sözleri ;
you said the world's a girl
and i'm taking her apart
and when i cried you said
beggar girl laugh
when my protests went wild
you brushed me aside
like the finger of a child
when i closed my eyes
you took me from the pedestal
down to the abyss
my soul was but consumed
i thought you were inspired
but you were possessed
now i have moved on
your face is nearly gone
but your words hold me still
silence to my will
besin değeri,lezzet ve pişirme karakteristikleri bakımından her iki renk yumurtanın da değeri aynıdır.kabuğunun rengi ile ilgilenenler sadece onları paketleyip satanlardır,çünkü bir pakette hep aynı rengin olması müşteri tarafından tercih edilmektedir.
tabiatta yaşayan bütün hayvanların yumurtalarının farklı renklerde hatta gölgeli çizgili şekilde olmasının ana nedeni ; yumurtalarını yemek isteyen düşmanlarına karşı kamufulaj yaparak neslin devamını sağlamaktır.tabi bu renk konusunda da batıl inançlar yok değil.
yaptıkları işe yemek yapmak diyemeyeceğim.izlerken böğürdüm falan oluyor.hiç bir şey göründüğü gibi değildir bence *.üç gün bunların yaptığı yemeği yesem kalori patlamasından ölürüm herhalde.
hepimiz yunusları balık sansak da yunuslar aslında memeli bir hayvandır.bir deniz memelisidir.suda daha rahat hareket edebildiği için vücut yapısı yüzmeye uyum sağlamıştır.bu yüzden görünüşü karadakilerden farklıdır.akciğerleri vardır.bu nedenle soluk alabilmek için suyun üstüne çıkarlar.avlanmak için dalar bu sevimli yaratıklar.
akşam saatlerinde gökyüzüne baktığımızda kışın simgesi olan kış üçgenini en iyi konumda görebiliriz.kış üçgeni gökyüzünün en parlak yıldızı akyıldız(sirius)prokyon ve betelgeuse'nin oluşturduğu mükemmel bir eşkenar üçgendir.
bir sayıdaki ardışık her iki rakamın ve bu rakamlar arasındaki rakam sayısının çarpımlarının toplamına o sayının komşuluk değeri denir.
132 sayısının komşuluk değeri 1x2x1 + 2x3x0 = 2 gibi.
sevilen kitapları veya basılı arşivini elektronik ortama aktarmak isteyenler içindir.200 sayfalık bir kitabı 15 dakika içinde elektronik ortama aktarır (bkz: e book)
bakteriler en büyük düşmanları olan ve çok farklı yollarla onları öldüren antibiyotiklere karşı türlerini korumayı başarırlar.ben hep bakterilerin bir zekaya sahip olduğunu düşünürüm.hasta bir kişiden sökülüp atılsa da bir yolunu bulup başka bir yerde yaşamaya devam ederler.bakteriler bu hayatta kalma savaşını antibiyotiklere direnç göstererek kazanır.fakat bakteriler antibiyotiğe direnç kazanınca benzer antibiyotikler de o bakteriye etki etmez.
kalıtımsal genetik bozukluğu.acı hiçbir şekilde hissedilmez.sinir sistemi dışarıdan gelen uyarıları algılayamaz.dünyada çok az insanda görülür. millenium üçlemesinde karşımıza çıkar bu terim.*
pembe , mavi , mor , sarı vs. renkli sabunların köpüğü de beyaz olur.halbuki mavi köpük mor köpük olsa fena olmaz mı ?
sıvı bir sabunu suyla karıştırdığımızda köpüğün alt kısmında kalan suda sabunun rengini görebiliyoruz.sabunun içindeki boya daha büyük bir hacmi renklendirmek zorundadır.sabun köpüğünün büyük bir kısmı havadır.hava köpüklerin içinde hapsolmuş ve sabunlu suyu inceltir.havanın giderek inceldiği bu su tabakasında bir renk görülmesi zordur.
ayrıca sabunlarda kullanılan boya maddesinin çözünürlüğü çok düşüktür suda hemen çözünüverir.
gün ışığından daha fazla yararlanmak beslenmek ve üremek için çok çok uzun mesafelere göç ederler.kar,yağmur,fırtına gibi doğa olaylarının üstesinden kolayca gelirler.boyları 27-33 cm arasıdır.
çiftleşmeden 1 2 gün önce dişisine yiyecek getirir.*
adalarda kış kendini göstermeye başladı. herkes, kış için hazırlıklar yapıyor. ben tembelliğim, hep kaçanı kovalayan huyumla, yazın peşindeyimdir şimdi bu kır kahvesinde bunun için bulunuyorum. durmadan uçak sesleri geliyor. vaktiyle bu adaya bu zamanda kuşlar uğrardı. iki yıldır gelmiyorlar. belki de, ellerinde ökselerle kuşları avlayanlar yüzünden, gelmekten vazgeçtiler.
komşumuz konstantin efendi vardı. pek de mütevazi idi. ancak, kuş mevsimi geldi mi canavar kesilirdi. kuşları görünce, bizim pilavlıklar geldi derdi. mahallenin çocuklarını başına toplar, onlarla beraber, küçücük hayvanları avlardı..
ne zamandır kuşlar gelmiyor. nesilleri tükenecek gibi. kim îilir her mahallede kaç tane konstantin efendi var?
kuşları boğdular, çimenlere söktüler
dünya değişiyor dostlarım. günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. bizim için değil ama çocuklar, sizin için kötü olacak. biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. sizin için kötü olacak, benden hikayesi.
kiraz gibi küçük ve dolgun ise çok şekerdir.kocaman ağızdan çok daha iyidir.hele nar gibi rengi varsa.gülümsediğinde çok tatlı olur bu kızlar.gamzesi de varsa mis.
kitabı okumaya başlamadan önce sayfaları tek tek çevirmek , koklamaktır.kitaptaki olayları çok iyi hayal etmek ,karakterleri her şeyi ile yaşatmaktır.hemen bir sonraki sayfaya geçmek istemektir.okurken notlar almak ,altını çizmektir.kitabı gece gündüz okumaktır.elinizden bırakamamaktır.bittiğinde olayın etkisinden kurtulamamak daha iyi hayal etmek ve hayata geçirmektir.bunu en güzel yaşatan yazarlardan biriside ;
