Şerefli türk pilotlarının; kirli türk hava yolları yönetiminin basındaki uğur cebeci gibi çeşitli yazarlarla yaptığı danışıklı dövüş ile harcanması, koltuk kaygısı için harcatılmasıdır.
Uğur Cebeci mason locasına dahil olan Doğan Grubu kuklalardan biri olarak gösterilebilir. Havacılığın ve pilotluğun ilk harflerini bile bilmeyecek kadar üstün havacılık dehasına(!) sahiptir, çünkü ne de olsa türk hava yolları'nın kirli oyunlarının bir kişi tarafından medya kanalıyla onaylanması gerekmektedir. Bu şekilde, sendika tabanlı ve asla hakkını yedirmeyen pilotlar Uğur Cebeci'nin asılsız ve uydurma haberleriyle basında yer alır, hem de isimleriyle. Nasıl mı yer alır? Çok basit; sayın uçuş işletmeden sorumlu genel müdür yardımcısı vasıfsız pilot Köksan Köktuna (uçamadığı için her zaman en yetenekli pilotlarla uçuş planlanır kendisi için, bunu herkes bilir) Uğur Cebeci'ye haber uçurur ve haber yap der *.
Haberlerinde envayi çeşit yalanı bulabilirsiniz: Örneğin zamanında Amerika'dan astronotluk teklifi alacak kadar; aynı zamanda uçak mühendisi olan, yine Amerika'dan 22 yaşında "gel bitirme tezinde tasarladığın uçağını üretelim ve burada kal" şeklinde bir teklif alacak kadar yetenekli ve 7000 saat jet uçuşu ve 4000 saat sivil havacılık uçuşu olacak kadar deneyimli bir pilota şerefsizce iftira atmıştır.
Bu pilot ise Türkiye devleri ve milleti için en zorlu görevleri yıllarca yapmış, gecesi gündüzü olmadan çalışmış, iki filo kurmuş, binlerce şerefli türk pilotu yetiştirmiştir. Uçuşları sırasında yolculardan, "hayatımda bundan daha iyi bir uçuş yapmadım" şeklinde övgüler alan ve yüzde 95 ihtimalle düşecek bir uçağı, üstün kabiliyetleri sayesinde kurtaran bir pilot antidemokratik bir biçimde harcanmıştır... Ama bizim ülkemiz, devletimiz vefasızdır; kimi zaman ise yetiştirdiği en büyük cevherleri harcayacak kadar aptaldır. Bunun nedeni ise çok basittir; Amsterdam kazasına kurban aramaktır; koltuk kaygısı güden Köksan Köktuna'nın "bakın sayın kotil gerekli adamları, yetersiz olanları (!), sosyal haklarına sahip çıkmayanları (!) en haklı biçimde (!) işten uzaklaştırıyoruz" diyebilmesi içindir.
Devlet değerlerinden vazgeçer; 30 senedir uçan bir pilotu ve tüm hayatını vatanına adamış, hayatı pahasına savaşmış pilotu böyle harcar, harcatan masonlara izin verir ve kotil seyreder. neden? Çünkü o da bulaşsa, medya onun üzerine de sıçrayacaktır. Devlet sonra ne yapar ? Ayda 18.000 Euro vererek alman pilotları getirtir ve uçurur, çünkü deneyimli kaptan pilot bulamaz.
Bütün bunlara rağmen o pilot mutludur, çünkü yetiştirdiği öğrenciler gelip ellerini öper, hocam sen bana kanatlarımı hediye ettin derler... neden çünkü onun sayesinde de göklerdeki istikbal korunmuştur... O sessizce tüm olanları düşünür, ama asla pişmanlık yaşamaz... iyi ki amerika ya gitmemiştir... iyi ki vatanında mücadele etmiştir... iyi ki canı pahasına savaşmış, öğretmiştir...
karınca yemek, bebeklerin iç çamaşırlarıyla doğduklarını zannetmek, politikacılardan (örn. turgut Özal)her gün televizyona çıktıkları için nefret etmek ve sıranızı çaldıklarını düşünmek, süt ve domates suyunu karıştırarak deney yapmak, baş örtüsünü yüzünü tamamen örtecek şekilde bağladıktan sonra üzerine gözlük takarak öcü olduğunu düşünmek...
Her iş için , her konuda aranan, az rastlanılan yegane değer. Yalansız olmak, olumsuzları da dürüstçe anlatabilmek, duygular saklansa bile bunu söyleyebilmek.
komplekssiz, işini iyi yapan, iş ve özel hayatını denegeleyebilen, normalin üstünde zekaya sahip olan, diğerlerinden olaylara yaplaşımlarıyla farklılaşan, liderliği yönetmek olan görmeyen, küçücük bir cümlenin de yön verebileceği anlayışını taşıyan, zamanı iyi yöneten, üniversiteye değil her zaman kişiye ve kişiliklere değer veren, iyi para kazanan, sağlığına dikkat eden, bazı bazı da çok hırslı insanların çalıştığı şirkettir. Kategori takımları vardır, o yüzden aynı departmana mensup kişiler birbirinin ayağını kaydıramaz, başarısını etkileyemez, hedeflerini değiştiremez. Genel müdürleri elektro çalar,ayrıca Cem Karaca şarkılarına da süper vokal yapar. Fazla mesai diye bir grupları vardır, Eylül'de çalıyorlardı bir ara, hala çalıyorlar mı bilmiyorum. Gruptaki ilker Bey de muhteşem iyi niyetli ve akıllı bir insandır. Genel müdürleri Saffet Karpat'ın özel bir odası yoktur, herkesin çalıştığı açık ofiste bir masacığı vardır.
savaşın hemen ardından yeniden japon sineması kitlesel film üretimine başladı. 1950'lerde uluslararası alanda ilgi gören ve önemli ödüller kazanan filmlere imza atıldı ve en parlak dönemini yaşadı. evrensel anlatım biçimleriyle japon kültürünü birleştiren japon yönetmenler akira kurosava'yla biçim ve içerik bakımından daha "japon" olan mizoguçi ve ozu en harika yapıtlarını bu zaman diliminde verdiler. bu yönetmenleri, ikinci kuşak olarak kabul gören masaki kabayaşi, kon içikava ve kaneto şindo'nun başını çektiği grup, onlan da hiroşi teşigara, yasuzo masumura, şohei imamura, masahiro şinoda ve nagisa oşima'nın içinde yer aldığı üçüncü kuşak izledi. ne yazık ki 1980'lerde televizyonun ve abd yapımlannın rekabeti karşısında bir buhran yaşayan japon sinemasında şiddet içerikli filmlerin sayısı giderek artmaya başladı; yaratıcı yönetmenler ülkelerinde çalışma olanağını bulamadılar ve abd de yeni filmler çektiler.
şimdilerde ise japon sineması fazlaca italyan ve fransız sinemasından etkilenmektedir. kendi kültürüyle hiç alakası olmamasına rağmen yapılan bu öykünme japon sinemasının özgünlüğünü kaybetmesine neden olmaktadır. işlenen aşklar da , kahramanlıklar da sahtedir.
üç dalda oscar a aday bir psikolojik gerilimdir. tehlikeli bir biçimde kesişen küçük dünyalar filme konu olmuştur. todd field’ın yönettiği ve kate winslet, jennifer connelly, patrick wilson ile sadie goldstein’in oynadığı ‘tutku oyunları’ (little children) tom perrotta’nın kitabından uyarlanmıştır.
“tutku oyunları” bir roman uyarlaması olsa da, filmin yönetmeni todd field ve kitabın yazarı ve senaristi tom perrotta kitaptan bağımsız olarak kurgulanmış bir film yaratmışlardır. her ikisinin de yaratıcı fikirleriyle karakterler yeniden şekillendirilmiştir.
“film, sizi bir mıknatıs gibi etkisi altına alacak.”
- peter travers, rolling stone
“dört yıldız - kate winslet büyüleyici. şaşırtıcı derecede komik, keskin gözlemlerle dolu ve ayrıcalıklı bir oyunculuk...”
- leah rozen, people magazine
“süper. todd field, amerikan sineması yönetmenleri arasında oldukça edebi bir üsluba sahip olduğunu kanıtlıyor.”
- a.o.scott, new york times
“nefis. baştan sona olağanüstü ve zekice kurgulanmış.”
- rex reed, the new york observer
“unutamayacağınız, gerçek ve anlaşılır bir film. todd field, az bulunur kabiliyete sahip bir sinemacı.”
- joe morgenstern, the wall street journal
“olağanüstü, zekice kurgulanmış ve etkileyici.”
- david denby, the new yorker
“bu sene gördüğüm en iyi film. kate winslet ve patrick wilson, karakterlerinin her nüansını ve rengini fevkalade yansıtıyorlar. aralarında kıvılcımlar uçuşuyor.”
- leonard maltin, et